in ,

2014’ün (Bize Göre) En İyi Oyunları

Karşınızda, şenliklerimize özel, en iyileriyle ve hayal kırıklıklarıyla 2014’ün oyunları…

- Reklam -
- Reklam -

transistor

Transistor
Hazal Çamur

Her şey aslında Bastion ile başlamıştı. Supergiant Games o mini mini oyunu çıkarttığında herkesi önce renkleri, sonra sahneleri ve son olarak da kırık beyaz saçlarıyla hiç konuşmayan Kid ile tavlamıştı. Ama ya anlatıcı? O genizden gelen, bariton sesin yarattığı huşu hiç mi etki etmemişti?

- Reklam -

Böylece Bastion ile başladı tanışıklığımız. Supergiant Games Bastion’ın sonunda bana 4 olasılık sundu ve ben kendi karakterime göre yaptığım tercih sonucu en etkileyici sonu aktif ettim. Şimdiyse hala daha o sonu hatırladıkça yoğun bir duygu şerbeti yayılıyor damarlarıma. Hem tuhaf bir acı-tatlı an yaşıyorum, hem de böyle bir şeyi bana yaşattığı için oyuna tekrar hayran oluyorum.

Ama konumuz Transistor’dı, değil mi?

Başkarakter yine konuşmuyor, ama onun üzücü bir maruzatı var. Red, nam-ı diğer kızıl saçlı, şehrin en ünlü şarkıcısı sesini kaybetmiş durumda. Taşıdığı siberpunk kılıç Transistor ise onun sesi. Tıpkı bir zamanlar aşığı olduğu gibi.

Transistor’ın geliştiricileri ve şehri ele geçirmek isteyen güçler, son konserinde Red’e saldırdığında ondan sesini çeker alırlar. Ama canını değil. Çünkü bu güzel sesli, güzel yüzlü kadına sırılsıklam aşık bir adam kendini önüne atmıştır. Böylece Transistor artık bir kılıç olmaktan çıkmış ve çaldığı ruhla bütünleşerek bir kişiye dönüşmüştür. Aynı zamanda Bastion’dan tanıdığımız etkileyici sesli anlatıcımız olarak yine karşımızdadır.

- Reklam -

Ne anlatayım ki bu oyunla ilgili? Duyguları ne kadar iyi verdiğini mi? Kılıcın vakti zamanında emerek yok ettiği her bir kişinin kişiliğine uygun biçimde, ek özellikler olarak kılıçta yer aldığını mı? Red’in spot ışıklar bulduğunda kılıca sarılıp mırıldanarak şarkı söylemesini mi? Çünkü tek yapabildiği bu. Şehri yöneten bilgisayar ağı Process’in çökmesi sonucu şehirde çıkmış olan karmaşayı mı? Eski bir şarkıcının nasıl büyük bir azim ve intikam hissiyle yoluna çıkanları tek tek geçerken en tepedekilere gözünü kaçırmadan bakabildiğini mi? Yoksa o şarkıcının aynı zamanda şehirde sağ kalan tek insan olduğuna mı? Ama ya Transistor’ın her şeyden çok sevgilisinin sesini geri getirmek isteyişi ne olacak? Sıra tabanlı, ama oldukça akıcı oynanışı ya da? Siberpunk dokusundaki renk zenginliği?

Peki ya sonu? O sonda dolan gözlerim?

Transistor bu yılın en başarılı oyunlarından biriydi. Öyle ki, sadece bir oyun olarak değil, bir soundtrack albümü olarak da ciddi bir başarıya sahiptir. İnanmayan aşağıdaki şarkıları mutlaka dinlesin ve sesini kaybetmeden önce Red’in insanın ruhunu nasıl sarıp sarmaladığına şahit olsun.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

en bilimsel bilimkurgu film onerileri

En Bilimsel 8 Bilimkurgu Filmi

marsli

Marslı Kitap İncelemesi: Kızıl Gezegen’de Tek Başına