M. İhsan Tatari
Çin Hükümeti son yıllarda Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırmaları (SETI) için çok büyük yatırımlar yapıyor. Bunlardan biri de ülkenin güneybatısına kurdukları devasa boyutlardaki ilk gözlemevleri. Jodie Foster’ın Mesaj (Contact) filmindeki gözlemevinden 2.5 kat daha büyük olan bu tesis sadece ve sadece uzaydan gelebilecek sinyalleri yakalamaya adanmış. Daha da ilginciyse Üç Cisim Problemi (İthaki Yayınları) ile 2015’te Hugo Ödülü’nü kucaklayan Cixin Liu‘nun hükümet tarafından buraya davet edilmesi ve kendisinden danışmanlık hizmeti alınması.
The Atlantic dergisinin sitesinde yer alan uzun mu uzun makaleye göre Çin olası bir uzaylı iletişimi hâlinde dünyaya gönderilen mesajı duyan ilk ülke olmak istiyor. Amerikan hükümeti uzaylı araştırmalarına fon ayırmayı bırakalı çok oldu. Bununla birlikte bazı özel firmalar çalışmaları hâlâ sürdürüyor. Ancak bunların hiçbiri büyüklükte Çin’in yeni ve devasa tesisiyle yarışacak güçte değil. Atlantic’in makalesi de bu konu üzerine zaten: İlk Temas’ı sağlayan ülke Çin olursa ne olur?
Öte yandan Cixin Liu bu konudaki karamsar görüşleriyle tanınıyor. Ünlü yazar hem Üç Cisim Problemi’nde hem de üçlemenin sonraki kitaplarında olası bir uzaylılarla temas durumunda insan medeniyetinin yok olabileceğini savunuyor. Liu’ya göre bunun gerçekleşmesi için bir değil, iki büyük etmen var ortada. Birincisi, varlığımızı öğrendikleri takdirde uzaylıların bizi galaksiye yayılma politikaları için bir rakip olarak görebilecekleri ve ortadan kaldırmaya karar verebilecekleri. The Atlantic muhabiri bunun üzerine yazara, “Peki, bir İlk Temas yaşanması hâlinde ne yapmalıyız o zaman?” diye sormuş. Liu ise, “Hakkımızda çok fazla bilgi vermemeliyiz,” şeklinde yanıtlamış.
Cixin Liu‘nun bunun kötü bir fikir olduğunu savunmak için ortaya attığı ikinci etmense insanoğlunun birbirleriyle olan uyumsuzluğu. Uzaylıların dünyaya gelişinin sıradan halk arasında büyük bir kaosa sebep olacağını iddia eden yazar, dünya devletlerinin de bu varlıklarla temas kuran ilk ülke olmak için birbirleriyle kıyasıya yarışacağını, hatta gerekirse savaş çıkaracağını ileri sürüyor. “Çok daha küçük şeyler için birbirimizle savaşıp duruyoruz zaten,” demiş dergiye verdiği röportajında.
Hemen bu noktada insanın aklına Geliş (Arrival) filmindeki sahneler geliyor ister istemez. Filmi izleyenlerin de çok iyi hatırlayacağı gibi (kitapta böyle bir detaya değinilmese de) insanlar sokaklara dökülüyor ve ilk başta birlikte çalışan ülkeler bir noktadan sonra savaşın eşiğine geliyorlardı. Aynı şekilde, H.G. Wells’in Dünyalar Savaşı adlı kitabı seneler önce radyoda sanki gerçek bir olaymış gibi okunduğunda yaşanan kaosu ve ölen insanları da unutmamak gerek tabii.
Uzaylıların varlığı veya günün birinde bizimle temasa geçip geçmeyeceği tartışılır belki ama şu an için onlarla temas kurmaya en yakın kişi Çinliler gibi duruyor. Danışmanlarıysa bu olaya en karamsar bakan insanlardan biri. Ne kötü gidebilir ki?
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.