in

Japon Yazar Kobo Abe’nin Meşhur Romanı “Kanguru Defteri” Raflardaki Yerini Aldı

“Uzakdoğu’nun Kafkası” olarak anılan Kobo Abe, ünlü fantastik romanı “Kanguru Defteri” ile Türk okurlarla buluşuyor.

kanguru defteri ust
- Reklam -
- Reklam -

Son zamanlarda edebiyatta Japon yazarların ağırlığı hepimizin malumu, Kobo Abe de bu yazarların başında yer alıyor. Yazarı ilk defa dilimizde Kutu Adam ile 1993’de okumuştuk ama yakın zamanda çıkan Kumların Kadını eseriyle tanınırlığı oldukça arttı. Şimdiyse karşımızda yazarın ölmeden önce, 1993 yılında kaleme aldığı ve Kafka’nın eserlerini andıran gerçeküstü motiflerle dolu Kanguru Defteri var.

Aydın Özbek‘in Japonca aslından çevirisi ve Monokl Yayınevi etiketiyle çıkan kitabın tanıtım bülteni şöyle:

kanguru defteriKangurunun cebinden çıkan bir defter, ayaklarından Turp filizi çıkan bir adam, kendi kendine şehirde gezinen bir yatak ve turp filizi hastalığına derman olması beklenen bir kükürt kaplıcası. Cehennem vadisine yerleşmiş kükürt kaplıcasına doğru yatağıyla seyahat eden hastayı bekleyen cüce cinler ve daha niceleri… ve eğri Gözlü kız: hiç aklınızdan çıkmayacak eğri gözlü kız!..

- Reklam -

Kobo Abe ile gerçeküstü, enfes bir macera…

“Hem dolambaçlı hem de bağımlılık yapıcı.”
-David Mitchell-

“Hem Poe hem de Kafka akla geliyor. Kobo Abe sayfalarda hiç dinmeden atan bir heyecan yaratıyor. Okudukça okuyorsunuz ve okuyorsunuz.”
-The New Yorker-

“Bazıları onda Kafka’nın bilinmeyene yönelik manipülasyonlarını, başkaları ise örneğin yarattığı kum çukuru metaforu ile Beckett’in esintilerini bulacak.”
-Saturday Review-

Kitaptan örnek bir bölüm:

- Reklam -

“Dizimin altından üstüne doğru bir karıncalanma hissi başlamıştı. Pijamamın paçasını sıyırıp kaşıdım. Nasıl desem? Soyulmaya yüz tutan ince bir deri tabakasının parçaları gibi mi desem, yoksa kese kiri gibi mi desem? Işığa doğru çevirip baktım. Hayır, kese kiri değildi, derim de soyulmamıştı. Sanki lime lime ezilmiş kuru lif parçaları gibilerdi. Dizimdeki kıllar mı desem? Onları da çakmakla tütsüleyip elinizle toplasanız ancak böyle gözükürdü herhâlde. Fakat yanmış kıllar daha bir tuhaf kokmaz mıydı? Bu sefer her iki paçamı da sıyırıp sandalyenin üzerinde dizlerimi havaya kaldırıp kendime doğru çektim. Tek bir tüy parçasından eser kalmamıştı…

Ertesi sabah şafağına yakın bir saatte henüz hava karanlıkken dizlerimin dayanılmaz iç gıcıklayıcı kaşıntısıyla gözlerimi açtım. Dizimin her yerine alerji kremini bolca sürerken fark ettim ki, bu başıma gelen basit bir şişkinlikten ibaret değilmiş. Deri gözeneklerinin içinden, dün geceye nispeten daha iri, sanki bitki saplarına benzeyen şeyler şişip çıkmaya başlamıştı. Küçücük soya filizlerini andırıyorlardı. Bir bitkiye benzeyen bu görüntü ve verdiği hissiyat o kadar rahatsız ediciydi ki denemek amacıyla bir tane koparıp ne olacağına bakmaya karar verdim. Koparılmasına kopuyordu yerinden kolayca ama hemen ardından da dip kısmından bir irin akıyordu…”

Tanıtım bülteninde yer alan ögeler bizi şimdiden hem şaşırtıp hem heyecanlandırdı. Bu hislerimizin eseri okuduktan sonra da devam edeceğine inanıyor ve hepinize keyifli okumalar diliyoruz.

Uygar Özdemir

Sanat tarihi, Türk mitolojisi ve fantastik edebiyat meraklısı; sıklıkla okur, çizer, yazar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

World Fantasy Awards

2017 World Fantasy Awards Galipleri Açıklandı

kedi besigi ust

Kedi Beşiği: İroninin Başucu Kitabı