in ,

Çin İmparatoru: Tuhaf Dedenin Tuhaf Hikayesi

Dedalus Kitap tarafından dilimize kazandırılan Ingeborg Bachmann Ödüllü Çin İmparatoru’nu sizler için inceledik.

cin imparatoru ust2
- Reklam -
- Reklam -

Babası emekli olanlar bilir, evin reisi evde oturmaya başlayınca iyice bir tuhaflaşır. Anneler emekli olduklarında normal “anne” olarak hayatlarına devam ederlerken, babalar ise “emekli baba” payesine yükselirler. Bitmek bilmez bir enerji ve türlü türlü tuhaf fikirle dolan emekli babaların yaşattığı anılar, sonradan bakıldığında son derece keyif verici olabilir.

Avusturyalı ünlü yazar Ingeborg Bachmann adına düzenlenen ve Almanca yazılan eserlere verilen ödülün sahibi olan Çin İmparatoru, Alman yazar Tilman Rammstedt’in ikinci romanı. Adı Çin İmparatoru olan bir kitabın incelemesine neden emekli babalardan girdiğimi merak ediyorsanız, sizleri daha fazla bekletmeyeyim.

Hakiki Çin İmparatoru Benim!

Rammstedt’in romanı aslında Çin’le tamamen alakasız bir şekilde başlıyor. Panik havasındaki anlatıcımız Keith, günlerdir evinden ve hatta odasındaki çalışma masasının altından çıkmadığını anlatarak bir giriş yapıyor bizim için. Evde değilmiş gibi davrandığı için açamadığı telefonun telesekreterine bırakılan bir mesaj her şeyi alt üst eder: Dedesi ölmüştür.

- Reklam -

Buradan sonra anlatım zaman zaman geçmişe dönüyor, zaman zaman da Keith’in şimdi bulunduğu duruma yer veriyor. Geçmişe dönüldüğünde Keith çocukluğundan itibaren kendisine ve kardeşlerine hem analık hem babalık yapan dedesini ve onun türlü türlü tuhaf huylarını anlatıyor. Kardeşlerin ebeveynine ne olmuş, dede geçmişinde ne yapıyormuş da şimdi tam bir emekli gibi davranıyor, bilmiyoruz.

Sözgelimi dede, tüm çocuklara eşit davranmak için elinden geleni yapıyor. Keith’in küçük kız kardeşi bale yapmak isteyince, diğer çocuklara da haksızlık olmasın diye tüm kardeşleri birden bale kursuna gönderiyor.

Keith geçmişe dönüşlerinde kardeşlerinin ve dedesinin tuhaflıklarından sıklıkla bahsediyor, aslında kitabın adının Çin İmparatoru olma sebebi de bu tuhaflıklarla ilgili ufacık bir anektod. Bunu tabii ki burada anlatmayacağım, ama okuduğunuzda yüzünüzde ufak bir gülümseme oluşturacaktır.

Bütün olayların temeliyse kardeşlerin dedelerine bir seyahat çeki hediye etmesiyle başlıyor. İstediği yere gidebileceklerini söylüyorlar ve ona eşlik etme görevini de içlerinden en saf olanları Keith’e yıkıyorlar. Dede de tutturuyor Çin’e gitmek için, ancak Keith bunu hiç istemediğinden olaylar farklı bir şekilde gelişmeye başlıyor.

- Reklam -

Yalanlar, Mektuplar, Kaytarmalar

Kitabın bir yerden sonrasını büyük bir çoğunlukla Keith’in Çin’den yazıyorumuş gibi yaptığı mektuplar oluşturuyor. Aslında oturduğu yerden yazdığı bu mektuplar anlatıma ve konuya güzellikler katıyor. Kitabın sonunda yer alan “Çin’e dair anlatılanlarda gerçeğe uygun olan her şey Lonely Planet’in Çin gezi rehberinden alınmıştır,” notu ise, bu kısımların nasıl yazıldığını ortaya koyuyor.

cin imparatoruYine bu mektuplar, kitaba kurgu içinde kurgu katmaları yönünden de ayrı bir güzellik taşıyorlar. Keith kardeşlerine yazdığı bu mektuplarla seyahatlerini anlatmanın yanı sıra, dedelerinin geçmişini de anlatıyor, ama tabii ki bu geçmiş baştan sona uydurmaca. Üstelik gittikçe o kadar absürt bir hal alıyor ki nereye varacağını merak ediyorsunuz. Hem bu mektuplarda hem de genel olarak anlatımda kullanılan dil de son derece akıcı ve keyifli.

Çeviri ve Editörlük

Son yıllarda dilimize kazandırdıkları güzel kitaplarla güzel bir yer edinen Dedalus Kitap tarafından yayımlanan kitap, Esen Tezel tarafından Almanca aslından çevrilmiş. Kitabın kendi dilinden çevrilmesinin güzelliğinin yanı sıra çeviri de son derece temiz ve titiz bir şekilde yapılmış. Ayrıca Elif Gün tarafından yapılan düzeltiden sonra Baran Güzel tarafından yayına hazırlanan kitapta göze çarpacak bir yazım veya imla hatası da yok. Hepsinin ellerine sağlık.

Kitabın dikkat çekici kapağıysa Barış Şehri tarafından hazırlanmış. Ancak kapakta kullanılan kızıl güneş, turna ve kiraz çiçeği gibi unsurlar Çin’den çok Japonya’yı çağrıştırıyor. Ayrıca kitabın en arkasında bir de Aslı Ekim tarafından hazırlanan çizim de kapak olmaya uygunmuş, bir şekilde kitapta yer verilmesi de hoş olmuş.

Kısa romanlardan hoşlanıyorsanız, Çin İmparatoru şans vermeniz gereken bir kitap. Özellikle absürt durumlardan hoşlanan bir okursanız, Rammstedt’in bu eseri hoşunuza gidecektir.

Türker Beşe

Müzmin arkeolog adayı. 4 yaşında atari oynamakla başlayan oyunculuk macerası şiddetle devam etmektedir. Okuma zevki günden güne değişmekle birlikte, tuhaf kurgu, büyülü gerçeklik ve tekinsiz korkudan aldığı keyfi hiçbir türden alamaz.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for periyodiknesriyat periyodiknesriyat dedi ki:

    Çok keyif aldığım bir kitaptı. Sıcak, komik ve tuhaftı.

    Hikayenin ana akışı içine serpiştirilmiş mektupları okurken öyle çok zevk aldım ki bir an evvel ara nağmeler geçsin de mektupları okuyayım dedim. Keith, bu mektuplarda huysuz dedesine öyle bir aşk biçmiş ki hem hüzünlendim hem güldüm.

    Keith, dedesi, Franziska, (Dünya harikası) Lian, çevirmen Hu; hepsi canlı, etkileyici, akılda kalıcı roman kişileri.

    Çeviri gerçekten muazzamdı. Esen Tezel’in eli zihni dert bulmasın.
    Bir kaç harf hatası dışında düzelti de iyiydi. Teşekkürler Dedalus.

    Bir kaç alıntı:

    Bence inatla, günün birinde ölmek için fazla yaşlı olmayı umuyordu, günün birinde ölüm tarafından unutulmayı. (s. 22)

    Dedem aşktan, hele ki büyük bir aşktan bahsedince her zamanki gibi pek ciddiye almadım ama bu kez durum farklı gibiydi, bunu taşkın duygular konusundaki yeteneğinin verdiği gururla söylememişti, nostaljik bir havada bile söylememişti, daha ziyade tartışılmaz bir gerçeği, her ders kitabında yer alan, test etmesi kolay bir şeyi ortaya koyar gibiydi. (s. 78)

    Üçüncü bir mağara bilgeliğe adanmıştı ama tabii tek bir bilgeliğe değil, on yirmi ya da yüz bilgeliğe değil, aynı anda on bin bilgeliğe, Çin’de her şey en az on bin tane birden olmak zorunda, daha aşağısı kurtarmıyor, belli ki burada bildikleri en küçük sayı on bin. (s. 108)

    Sadece ışıl ışıl parlayan gözlerle bana bakarak “Çok yaklaştık,” dedi ve bunu yaparken, sanki bana görünmez bir bonbon ikram ediyormuşçasına başparmağıyla işaret parmağını birbirine yaklaştırarak yüzüne doğru tuttu. (s. 121)

    … bir gün o da elini dedemin omzuna koymuş ve kulağına fısıldayarak “Dünya harikası Lian bilmenizi istiyor ki, acısı Gobi Çölü kadar büyük ama ne mutlu ki aşkı büyüteç altına alınmış Gobi Çölü kadar büyük.” (s.129)

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

2 Yorum

Yorum Yap
  1. Size katılıyorum. Çok keyif aldığım bir kitaptı. Sıcak, komik ve tuhaftı.

    Hikayenin ana akışı içine serpiştirilmiş mektupları okurken öyle çok zevk aldım ki bir an evvel ara nağmeler geçsin de mektupları okuyayım dedim. Keith, bu mektuplarda huysuz dedesine öyle bir aşk biçmiş ki hem hüzünlendim hem güldüm.

    Keith, dedesi, Franziska, (Dünya harikası) Lian, çevirmen Hu; hepsi canlı, etkileyici, akılda kalıcı roman kişileri.

    Çeviri gerçekten muazzamdı. Esen Tezel’in eli zihni dert bulmasın.
    Bir kaç harf hatası dışında düzelti de iyiydi. Teşekkürler Dedalus.

    Bir kaç alıntı:

    Bence inatla, günün birinde ölmek için fazla yaşlı olmayı umuyordu, günün birinde ölüm tarafından unutulmayı. (s. 22)

    Dedem aşktan, hele ki büyük bir aşktan bahsedince her zamanki gibi pek ciddiye almadım ama bu kez durum farklı gibiydi, bunu taşkın duygular konusundaki yeteneğinin verdiği gururla söylememişti, nostaljik bir havada bile söylememişti, daha ziyade tartışılmaz bir gerçeği, her ders kitabında yer alan, test etmesi kolay bir şeyi ortaya koyar gibiydi. (s. 78)

    Üçüncü bir mağara bilgeliğe adanmıştı ama tabii tek bir bilgeliğe değil, on yirmi ya da yüz bilgeliğe değil, aynı anda on bin bilgeliğe, Çin’de her şey en az on bin tane birden olmak zorunda, daha aşağısı kurtarmıyor, belli ki burada bildikleri en küçük sayı on bin. (s. 108)

    Sadece ışıl ışıl parlayan gözlerle bana bakarak “Çok yaklaştık,” dedi ve bunu yaparken, sanki bana görünmez bir bonbon ikram ediyormuşçasına başparmağıyla işaret parmağını birbirine yaklaştırarak yüzüne doğru tuttu. (s. 121)

    … bir gün o da elini dedemin omzuna koymuş ve kulağına fısıldayarak “Dünya harikası Lian bilmenizi istiyor ki, acısı Gobi Çölü kadar büyük ama ne mutlu ki aşkı büyüteç altına alınmış Gobi Çölü kadar büyük.” (s.129)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

deniz mesesi ust

George Saunders’ın “Deniz Meşesi” Adlı Öyküsü Dizi Oldu

vaiz kapak 1

Preacher Sonunda Türkçe Olarak Bizlerle!