in , ,

Metro: Kıyamet Sonrası Ayakta Kalan Son Kaleye Hoş Geldiniz

Metro 2033’le başlayan dünyaca ünlü post-apokaliptik serinin tüm kitaplarını ve oyunlarını tek bir özel dosyada topladık. Gaz maskenizin filtrelerini ve tüfeğinizin mühimmatını kontrol edin, metroda uzun bir yolculuğa çıkıyoruz!

- Reklam -
- Reklam -

Metro 2035: İlk Umut Işığı

“Olmaz, Artyom.”

“Aç! Aç diyorum sana.”

Açık konuşmak gerekirse yaşadığım Metro 2034 hayal kırıklığından sonra pek hevesli değildim Metro 2035’e; haklı bir korku sarmıştı içimi. Sürekli “Ya bu da diğer kitap gibi çıkarsa?” dedim durdum kendime ama pek uzun sürmedi ne kadar yanlış düşündüğümü anlamam. Hanımlar beyler, hazırlanın, ait olduğumuz yere çıkıyoruz, yukarıya.

- Reklam -

Çürüyen Bir Cüzzamlı: Artyom

Anlaşılan o ki Artyom iki yıl önce yaşanan olayları hâlâ unutamamış. Her şeye onunla birlikte tanıklık eden okuyucu olarak suçlayabilir miyiz peki onu? Birlikte izlemedik mi tek isteği insanlarlametro 2035 iletişim kurmak isteyen canlıların onlarca nükleer başlıkla yeryüzünden silinişini? Birlikte çıkarmadık mı gaz maskesini suratımızdan, kirli de olsa doğal olan soğuk havayı burun deliklerimizden içeri çekip yanan vicdanımızı ferahlatmak için? Artyom’la birlikte bizim de yüreğimiz dağlanmadı mı o an?

Karaderililerin yeryüzünden silindiği vakitlerde Ostankino Kulesi’nin zirvesinde bulunan Artyom, Ulman’ın telsizinden bir ses duyduğuna emin. Sıradan bir ses değil ama; zayıf, ne söylediği anlaşılmayan, fakat uzaklardan gelen bir sinyal bu, hayatta kalan insanların olduğu bir şehirden hatta! İşte bu, Artyom’un ölümsüz umuduyla birleşince, kendisi için yepyeni bir mücadele başlıyor.

Artyom, hemen hemen her gün sırtına telsizi alarak yaşadığı istasyon olan VDNKh’yi terk ediyor ve yakınlardaki bir gökdelene gidiyor. Bıkmadan usanmadan tüm o basamakları tırmanıp, binanın tepesine çıkıyor ve telsizini kuruyor. Diğer şehirlere sinyal gönderip, varlığından dahi haberdar olmadığı, haritada yerini gösteremeyeceği şehirlerden sinyal bekliyor. Somut kanıtın ötesinde bir inancı var diğer yerleşim yerlerinde de insanların yaşadığına. Öyle ki bunu Şenya‘yla da paylaşıyor sürekli. Bu arada belirtmekte fayda var, Şenya ölü ve Artyom bir ölüyle konuşuyor, açık ve net bir şekilde akıl sağlığı yerinde değil. Bu durum sürekli olarak yüzeye gitmesi ve radyasyona maruz kalmasıyla birlikte diğer insanlar tarafından açık bir delilik emaresi olarak değerlendiriliyor, hatta ve hatta Melnik’in itirazlarına rağmen onun kızı Anya ile evlenen ve Teşkilât’tan ayrılan Artyom’un evliliği bu sebepten ötürü sallantıda. Artyom ait olduğu yere, yüzeye dönmek istiyor, fakat Anya sağlıklı bir çocuk doğurarak bir aile kurmanın peşinde. Her ne kadar kocasını sevse de o bile çoğunlukla Artyom’un maruz kaldığı radyasyondan kısa sürede öleceğini, ölmese bile sağlıklı bir çocuk veremeyeceğini düşünüyor. Karaderilileri yok ettikten sonra kahraman gibi karşılanan Artyom’un eşi, üvey babası ve “kurtardığı” insanlar, herkes, ama herkes onun delirdiğini ve yalan söylediğini düşünüyor.

Her ne kadar kimsenin onayına ve takdirine ihtiyaç duymasa da Artyom tarifi zor bir yalnızlık içerisinde. Yirmi yılı aşkın süredir metroda yaşayan ve yüzeyi hayâl dahi edemeyen binlerce insan. Fakat tanıdık bir yüz beliriyor istasyonda çok geçmeden. Metro 2034’ün Homer‘i, yazacağı tarih kitabı için Artyom’la görüşmek istiyor. Artyom’un ukalâ ve umursamaz tavırlarına rağmen ona diğer insanların baktığı gibi bakmıyor Homer, öyle ki yaptıklarını ve yapacaklarını gerçekten merak ediyor ve özveriyle dinliyor onu. Ve bu noktada, Artyom’un hâlihazırda son derece kuvvetli olan umudunu daha da güçlendirecek bir şey söylüyor: “Peki size… Kurtulanların olduğunu, başka şehirlerden de sinyaller gönderildiğini ve bunların bana ulaştığını söylesem?”

Ve metronun en karanlık sırlarının açığa çıkacağı hikâye, ikilinin Teatralnaya İstasyonu’na doğru yola çıkmasıyla başlıyor.

Metroda Neler Değişti?

Son hatırladığımızdan bu yana metroda epey değişiklik mevcut. Dördüncü Reich reform yoluna giderek metroda sahip olduğu “vahşi” imajı yıkmanın ve bir kültür merkezi olmanın peşinde, fakat kapalı kapılar ardında kan donduran gerçekler var. Kızıl Hat‘ta mantar stoklarının tamamına yayılan bir bakteriden ötürü kıtlık yaşanıyor. D-6‘ya Korbut önderliğinde yapılan saldırı sonrası (kitap bu noktada Metro Last Light isimli bilgisayar oyununu temel alıyor zira kitapların hiçbirinde bu bilgi yok, her ne kadar D-6 ismi anılmasa da kastedilen “sığınak” burası. Yazar oyunun senaryosuna sadık kalıp hikâyeyi oyunun sonundan devam ettiriyor) Melnik önderliğindeki Teşkilât’ta sadece elliye yakın savaşçı kalmış ve Polis ile Hansa beklenmeyen bir yakınlaşma içerisine girmiş, Teşkilât dahilindeki savaşçıların birçoğu Hansa geçmişine sahip.

Metro 2035’te ilk iki kitaptan birçok karakterle karşılaştığımız gibi yeni yüzler de görüyoruz. Artyom, Homer’le çıktığı yolculuk esnasında onlarca istasyonda bulunup, yine onlarca insanla tanışıyor. Kan kardeşi ve yoldaşı Letyaga, Artyom’la birlikte sayısız maceraya atılan Lyoha ve Saveli, esrarengiz Bessolov, otoriter astsubay Ditmar ve daha niceleri.

Belirtmekte fayda var, Metro 2033’ün aksine Metro 2035’te dünya inşası ve mutantlar yok. Yazar, hâlihazırda önceden detaylı bir şekilde kurduğu dünyayı ağır bir şekilde kullanıyor bu sefer. Artık istasyonların tarihçesini okumuyor, bunun yerine o istasyonlarda insanın en büyük düşmanıyla, kendisiyle yüz yüze geliyoruz. Tarafsız bir yorum yapmanın hatırına belirtmeliyim ki kıyamet sonrası bir dünyanın inşası konusunda tutkulu olan okurların hayâl kırıklığına uğradığı bir eser bu, fakat yukarıda belirttiğim değişiklikler hâricinde pek kurulacak da bir şey yok açıkçası. Metro, sahip olduğu ufak tefek değişiklikler hâricinde hep aynı. Tansiyonun bir saniye olsun düşmediği bu kitapta bu durumun arkasındaki gerçekliği öğreniyoruz.

Tavşan Deliğinden Aşağı Doğru Bir Yolculuk

Metro 2033’ün arka kapak yazısında yer alan “Moskova Metrosu’ndaki sırrı keşfetmeye hazır mısınız?” sorusu esasen bu kitap için çok daha uygun çünkü tam olarak yaptığımız bu. Bir değil, birçok sır keşfediyoruz hem de. Çizdikleri portrelerden epey farklı olan liderler, Görünmez Gözlemciler, yüzey… Üçleme, Metro 2035’te yaşanan olaylar ve sonuca bağlanışlarıyla birlikte şanına yakışır bir sona kavuşuyor.

En sade sinopsisin bile epey uzun olacağı, en detaylı özetin dahi can alıcı detayları atlayacağı bir eser Metro 2035, fakat bilmeniz gereken en önemli şey, hızın Glukhovsky tarafından son derece ince bir şekilde ayarlandığı. Öyle ki kahramanımız Artyom, Homer ile yolculuğa çıktıktan sonra sayısız istasyona gidiyor, bu istasyonlarda yeni insanlarla tanışıyor ve hepsinin o veya bu şekilde bir önemi oluyor. Bütün bunlara ek olarak Artyom’un ayak bastığı her istasyon kendi içinde veya dışarıdan gelen etkilerle bir değişim içerisinde. Ve Artyom yine hepsinin merkezinde. Hikâyenin yavaşladığı bölümler kurgu ve olay örgüsü açısından gerekli kanaatimce, çünkü okurken durup bir nefes almak isteyeceksiniz.

Metro 2034’ü değerlendirirken söylediklerimi bu kitap için söyleyemiyorum. Metro 2033 ve oluşturulan bir dünya, Metro 2035 ve bitmek bilmeyen bir aksiyon. Bunu derken belirtmeliyim ki bütün bu aksiyonların altında gayet rafine mesajlar mevcut.

Bir rejimi öldürmek mümkündür, imparatorluklar yaşlanır ve yok olurlar, fikir ise veba mikrobu gibidir. Cesetlerde kuruyup kalırlar, böylece beş asır boyunca rahatça varlıklarını sürdürürler. Sonra birileri bir yerlerde tünel kazmaya kalkar ve vebalıların mezarlığına rastlar… Eski kemiklere dokunur. Artık hangi dili konuştuğu veya neye inandığı değildir önemli olan. Mikrop için hepsi birdir.”

Dördüncü Reich’ın Lubyanka’dan kendisine yaklaşan Kızıl Ordu’nun hızını sekteye uğratmak amacıyla kazma ve küreklerle savaşmaya zorladığı savaş esirleri ve tamamen aynısının Kızıl Hat tarafından yapılması; Artyom’un birey olarak metroya, yani topluma karşı verdiği amansız mücadele ve inancının yılmaz savunucusu olması; kadın-erkek ilişkileri; siyasî ve dinî fanatizmin insanlar üzerindeki etkileri; insanların acı gerçekten ziyade kendini rahatlatacak yalanları tercih etmesi gibi saymakla bitmeyecek tonlarca mesaj mevcut metinde ve Metro 2034’ün aksine hepsi çok iyi bir şekilde kaleme alınmış. Sadece Artyom’un değil, bütün karakterlerin başa çıkmak zorunda kaldığı durumlar ve zorluklar oluyor ve karakter gelişimi bunun üzerinden işleniyor.

Metro 2033 genel itibariyle beğenilen fakat ağır işlenişinden dolayı eleştirilen bir kitaptı. Aynı şekilde Metro 2034 çoğunluk tarafından hayâl kırıklığı olarak nitelendirildi. Metro 2035, Dmitry Glukhovsky’nin yarattığı bu evrende geldiği en üst nokta.

metro 2035

Metro 2035 ve İçerik

Kitap kimi okur tarafından eleştiri bombardımanına tutulsa da kimi okur genel itibariyle içeriği ve işlenişini yere göre sığdıramıyor. Sizin de çoktan anladığınız üzere ben ikinci gruptanım. Fakat şu bir gerçek ki herkes kendince haklı. Gelin bu sebeplere bakalım hep birlikte.

- Reklam -

Dmitry Glukhovsky’yi kitaplar ve oyunlar hâricinde takip edenler bilir, kendisi muhalif bir yazar. Gerek yurt içi, gerek yurt dışında yaptığı röportajlarda bütünüyle siyasî konular üzerinde konuşmasa da sorulan sorular karşısında muhalif duruşunu belli eden ve cevabını esirgemeyen bir insan. Kendisinin söylemiyle “SSCB’de doğan ama Rusya’daki büyük çoğunluk gibi ona özlem duymayan” birisi ve gerek doğuda gerekse de batıda onlarca ülke gezmiş, birçoğunda çalışmış ve yaşamış. Kendisinin politik görüşleri Metro 2035’te açıkça görülebiliyor. Devleti temsil eden ve insanları yalanlarla kandıran Bessolov, metrodaki insanlara göre açık ara farkla çok ama çok rahat bir yaşam sürüyor. Bunu neye borçlu peki? Metrodaki insanların yüzeye çıkmamasına ve sürekli birbirini yemesine. Aynı şekilde nükleer savaş sonrası diğer ülkelerden bir saldırı yokken (ki saldırabilecek ne bir güç var ne de bir ülke) insanların belirli unsurlarla (basın, medya) hâlâ savaşın sürdürüldüğüne inandırılması, otoritenin halka nasıl yalan söyleyip kendi işlerini gördüğünün en büyük göstergesi. Glukhovsky’nin eleştirisi bununla da kısıtlı değil; mensubu olduğu Rus milletine de sert bir tokat atıyor. Zira kitap dahilinde Artyom’a inanan insan sayısı iki, bilemediniz üç. Onunla birlikte gelense tek insan var, o da Anya. Burada da yazar, halkının herhangi bir şeyi sorgulamaktan aciz olduğunu söylemenin yanı sıra, insanların her zaman ama her zaman kendilerini bir yalana inandırıp onunla elden geldiğince memnun olacağını gösteriyor.

Kitaba yapılan eleştirileri “beyin yıkamak için yazılmış zırvalık” seviyesine getirenler de mevcut, lâkin genel itibariyle dünya tarihine baktığımızda yazarın pek de haksız olduğunu söyleyemeyiz, değil mi? Hatta bunun için Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne ve oranın “bütün Batı düşmanımız” zihniyetiyle yetiştirilmiş insanlarına gitmemize gerek yok. Hâlihazırda sokakta yürürken bile daha hiç görmediği, muhtemelen hayatı boyunca da hiçbir zaman görmeyeceği ve tanımayacağı insanlardan nefret eden milyonlarca insan mevcut.

Evet, kitapta mutantlar yok artık, mistik olaylar gerçekleşmiyor, fakat insanın en büyük düşmanı işleniyor kitapta: İnsan. Sahi, ne olmuştu da insanlar metrolara tıkışıp hayatını orada geçirmek zorunda kalmıştı? İnsanın insanla savaşı, değil mi? Var mı bir mutanta veya sivri dişli canavara ihtiyaç?

Karakterler

Artyom: Metro 2033’teki “boş küre” yok artık karşımızda. Artyom, geçmişte yaşadığı olayların üzerine eklenen düşünceleri ve duygularıyla son derece savaşçı, yılmaz ve hırçın bir hâlde karşımızda. Karaderilileri yok ettikten sonra kahramanlar gibi karşılanan, Korbut’un saldırısını Teşkilât’taki yoldaşlarıyla birlikte bertaraf eden Artyom, ilk kitaptaki gibi olaylar karşısında sessiz kalmıyor, kalamıyor. Ağzını bozuyor, hırçınlaşıyor, yumruk yiyor, yıkılmıyor, savaşıyor, bıkmadan usanmadan devam ediyor doğru olduğuna inandığı dava için mücadele etmeye. Önceki kitaplarda eksikliğini hissettiren karakter gelişimi bu kitapta ziyadesiyle mevcut.

Homer: Metro 2034’te favori karakterim Homer’di. Hakikî bir derinliğe sahip olup iyi işlenmemişti, fakat Metro 2035’te Homer de epey badire atlatıyor, kâh Artyom’la birlikte kâh yalnız başına. İhtiyarlık ve zamanın etkisi Homer’le birlikte okuyucuya sunuluyor. Epey buruk bir şekilde hem de.

Lyoha: Açık ara kitabın en ilginç karakteri Lyoha, öyle ki yetiştiği metroda şansını dahi deneme şansına erişememişlerden o. Aidiyetsizlik o kadar kuvvetli ki Lyoha’da, önce Artyom ve Homer’in peşine takılıyor, sonrasında Dördüncü Reich’a katılmak istiyor fakat reddedilip soluğu toplama kampında alınca bambaşka şekilde düşünüyor. Basit kişisel çıkarlar değil peşinde olduğu, ait olma duygusu. Her ne kadar önceden kestirilebilir bir şekilde kolaya kaçsa da sahip olduğu ilginç karakter ve yaptığı gülünç hareketlerden ötürü kızamadım kendisine okur olarak.

Saveli: Homer ile birlikte sanıyorum ki kitabın en yaşlı karakteri Saveli. Metronun genç ve orta yaşlı sakinlerinin aksine eski dünyayı net bir şekilde hatırlayan, vakti zamanında hızlı yaşamış karakter, Artyom’a onun düşündüğünden çok daha fazla yardım ediyor. Zamanla birlikte kazanılan bilgeliğin güzide bir örneği olmasının yanı sıra The Prodigy hayranı ve metronun diğer sakinlerinin aksine Lady GaGa‘nın kim olduğunu biliyor. (Bu muazzam bilgi için teşekkürler – Türker)

Letyaga: Artyom’un en yakın arkadaşlarından biri, aynı zamanda kan kardeşi. Görülen o ki Korbut’un sığınağa yaptığı saldırıda ciddi şekilde yaralanan ve kan kaybından ölecek olan Letyaga, Artyom’un kendisine verdiği A Rh- kan ile hayatta kalıyor. Her ne kadar Artyom için canını vermeye hazır olsa da, bir de bağlı olduğu Teşkilât mevcut ki kitapta “emirleri uygulamak” adına korkunç şeyler yapıyor. Yaşanan onca şeye rağmen Artyom’u ne satan ne de yalnız bırakan iki karakterden biri.

Saşa: Önceden tanıdığımız karakterler arasında en çok değişime uğrayan sanırım ki Saşa, zira Metro 2034’teki “aptal ama idealist” kız gitmiş, yerine kanunsuzların, uyuşturucu bağımlılarının ve kaçakçıların cirit attığı Tsvetnoy’da fahişelik yapan, kendisini satan adama âşık olan bir kadın gelmiş. Belirtmekte fayda var, Batı’daki okurlar tarafından kitap yoğun eleştirilere maruz kaldı, özellikle Saşa karakterinden ve davranışlarından ötürü. Öyle ki fahişelik yapmaktan zûl addetmeyen, bulunduğu yeri kanıksamış, son derece atıl bir karakter. Artyom’un kendisine olan aşkına karşılık vermese de ona karşı bir bağlılık hissediyor Saşa ve muhtemelen yaptığı fedakârlıkla hayatını kurtarıyor.

Bessolov: Her şeyin arkasındaki, Görünmez Gözlemciler efsanesini varlığıyla gerçek yapan adam. Bessolov, savaştan zarar görmemiş sığınakta bulunan devlet görevlilerinden biriyken, şu an bütünüyle metronun tamamını yöneten bir şahsiyet. Öyle ki dengeyi sağlayan Polis’in Melnik’i, Dördüncü Reich’ın “mutant” bir çocuğa sahip Führer’i, yüzeydeki inşa çalışmalarını düzenleyen Kızıl Hat, metronun ticaretini elinde tutan Hansa, her şey, ama her şey Bessolov’un kontrolü altında. Aynı zamanda cinsel sapkınlıkları bulunan Bessolov, Saşa’ya özel bir ilgi duyuyor ve onu satmaktan, başka erkekler tarafından korkunç bir şekilde ırzına geçilirken izlemekten zevk alıyor. Politik eleştirinin üzerine kurulduğu karakter olan Bessolov, metronun Rus milletinin var oluşu açısından elzem olduğu düşüncesinde ki bu sebepten ötürü sürekli bir asimetrik denge sağlanıyor metroda, savaşlar ve kıtlık ile.

Melnik: Metro 2033 ve Metro 2034’te bedensel olarak çok farklı olsa da karakter olarak aynıydı Melnik, bu kitap için de aynı şeyi söyleyebiliriz, sadece ufak birkaç değişiklikle. Zira bundan önceki kitaplarda Melnik’in herhangi bir otorite karşısında eğildiğini görmemiştik, fakat Metro 2035’te öğrendiğimiz kadarıyla o da Bessolov’un kuklalarından biri, o da yalanlarla besleniyor ve işleyen düzeni tesis ediyor.

İşin politik kısmı bir yana, Anya’dan öğrendiğimiz kadarıyla Melnik içip içip eşini döven, kızı Anya’yı da ileride asker yapmak için erkek gibi yetiştiren, en ufak merhamet duygusundan uzak bir karakter. Ve kesin bir şekilde Artyom’un deli olduğuna inanıyor.

Suhoy: Artyom’un üvey babası Suhoy, Anya ile aynı görüşte Artyom konusunda. Gereğinden fazla yukarıya çıktığını, orada hiçbir şey olmadığını, bu gidişle mutasyona uğrayacağını veya kendisine “sakat” torunlar vereceğini söylüyor. Her ne kadar sert bir görünüşte olsa da oğlu Artyom ve gelini Anya’ya sahip çıkarken, hayatta kalmak için eline bakan VDNKh sakinlerini de yalnız bırakmıyor.

Anya: Melnik’in kızı, Artyom’un eşi. Metro Last Light sonrasındaki sığınak saldırısından sonra evlenen çift, Melnik’in baskısından ötürü Polis’ten uzaklaşıyor ve Artyom’un memleketine, VDNKh İstasyonu’na yerleşiyorlar. Anya, güzelliğiyle dikkat çeken, çekici bir kadın, hatta kendisinin söylemesine göre Hunter bile koşmuş peşinden. Cefakâr Rus kadınını temsil ediyor ve metroda bolca bulunan sert ve duygusuz asker tiplemesinden nefret ediyor. Bu yüzden Artyom’u seçtiğini, onun yaşanan onca şeye rağmen insan kalabildiğini söylüyor. Letyaga ile birlikte Artyom’u yalnız bırakmayan ve hiçbir zaman pes etmeyen ikinci karakter.

Çeviri, Editörlük ve Kapak Tasarımı

Öncelikle bu güzide üçlemeyi dilimize kazandıran Panama Yayıncılık‘a şahsım adına teşekkür etmek istiyorum. Her ne kadar bilimkurgu ülkemizde yükselen bir tür olsa da alt türü olan kıyamet sonrası bilimkurgu yok sayılabiliyor. Bu sebepten ötürü bilgisayar oyunuyla tanıştığım bu dünyayı bana kazandıran bu yayınevine sonsuz teşekkürler.

Metro 2033 ve Metro 2034’ün çevirisi, Stefan Zweig kitaplarındaki yetkin çevirileriyle tanıdığım Deniz Banoğlu‘ya ait. Lâkin aynı yetkinliği bu kitapta göremedim. Her ne kadar çeviriyle ilgili yorumların internette epey abartıldığını düşünsem de (kimi kullanıcılar okunmaz olarak nitelendirmiş kitabı çeviriden ötürü, abartı), genel itibariyle kitap iyi çevrilmiş diyemeyeceğim. Anadili Rusça olan bu üçlemenin ilk iki kitabının dilimize Rusçadan değil, Almancadan çevrildiği çok bariz. Türkçe karşılığı “Botanik Bahçesi” olan “Ботани́ческий сад” karşımıza yer yer “Botaniçeskiy Sad,” yer yer “Botanik Bahçesi” olarak çıkıyor. Aynı şekilde ikinci kitapta orijinal Rusça ismi VSS Vintorez (ki Türkçede de aynı şekilde geçiyor) olan tüfek, karşımıza Wintores olarak çıkıyor, ki Almancadaki ismi bu tüfeğin. Buna ek olarak ilk kitaptaki Şaşa ismi yanlış, bu isim Slavik milletlerde bolca kullanılan Aleksandr isminin kısaltılmış hâli (Mihail-Mişa, Natalya-Nataşa, Artyom-Tyomka gibi) ve doğrusu Saşa (Саша). Bu ve bunun gibi epey nokta mevcut. Fakat daha da önemlisi, zaten ağır akan kitaplarda bulunan garip yapılı cümleler. Öyle ki yer yer diyalogları anlamak için tekrar tekrar okumanız gerekebiliyor. İnternetteki yorumlar kadar acımasız olmayacak olsam da özetle çok iyi bir çeviri diyemeyeceğim. Konuyla ilgili olması açısından fayda var, Rusçası 348 sayfa olan Metro 2033, Türkçede 600, Farsçada 700 sayfa. Bu noktada Rus dilinin zenginliği ve diğer bir dile çevirilmesi konusundaki zorluk da belirtilmeli ki İngilizce çeviriyi de okumuş biri olarak benzer eleştirileri diğer çeviriler için yapabilirim.

Metro 2035’in çevirisiyse Zarifa Huseynova‘ya ait ki sanıyorum kendileri Metro 2035’i aslından çevirmiş. O kadar belirgin bir fark mevcut ki hikâyenin sahip olduğu sürükleyicilikle birlikte yağ gibi akıp gidiyor cümleler. Özellikle diyaloglarda hiçbir yabancılık hissetmiyorsunuz. Kusursuz bir çeviri diyebilirim Metro 2035 için.

Kapak tasarımı konusunda gelince tarafsız bir yorum yapmak zor takdir edersiniz ki, Türkçe çevirilerin kapakları ve İngilizce ve Almanca örnekleri gibi, Moskova Metrosu’nu andıran bulanık çizgiler. Burada kişisel tercih ve zevkler devreye giriyor ve bana kalsaydı kapakta kesinlikle ve kesinlikle gaz maskeli bir illüstrasyon kullanırdım. Rus, Çek ve İsveçli baskılarda böyle kapaklar mevcut ki metronun aurasını çok daha somut bir şekilde yansıtıyor.

İhsan Çağatay Boz

1991 yılında geldiğim bu dünyanın mevcut gerçekliğinden hiçbir zaman memnun olmamam hasebiyle oyunların ve kitapların sonsuz dünyasında yaşarken, her şeyi istediğim şekilde bükebildiğim öyküler yazıyorum. Tarih ve felsefenin yanı sıra insanlığın nükleer savaşlar, durdurulamayan virüsler veya kontrolden çıkan yapay zeka ile intihar ettiği veya karanlığa gömüldüğü eserlere de ilgim ve takdirim sonsuz. Son olarak, George Romero ile başlayan zombi sevdam katlanarak devam etmekte.

8 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Marius Marius dedi ki:

    Vallahi güzel inceleme yakışıklı. Şu seri en sevdiğim kıyamet sonrası hikayelerinde başı çeker herhalde.

  2. Avatar for DigitalMilitia DigitalMilitia dedi ki:

    Çok teşekkür ederim Burak. Her ne kadar ikinci kitabı hiç sevmesem de her kitabın farklı bir dokusunun olması çok hoş. İlk kitaptaki inşa, ikinci kitaptaki arada kalmışlık ve üçüncü kitabın tamamı. Oyunları da hem konu, hem de oynanış açısından çok iyi. Merakla bekliyorum üçüncü oyun olan Exodus’u.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

8 Yorum

tezuka dan miyazaki ye anime ve manga ust

“Tezuka’dan Miyazaki’ye Anime ve Manga” Çıktı

tolkien ust

J.R.R. Tolkien’in Resmi Biyografisi Ön Siparişte!