in ,

Momo İncelemesi: Zaman Hırsızlarıyla Nasıl Baş Edilir?

Momo incelemesi ile sizlerleyiz. Dünyaca ünlü yazar Michael Ende’nin Pegasus Yayınevi’nden çıkan yeni baskısını değerlendiriyoruz.

Momo - İnceleme - Michael Ende
- Reklam -
- Reklam -

Momo’ya yıllardır kitapçılarda rastlardım, buna rağmen bir çocuk kitabı olduğunu bilmediğimi utançla belirtmeliyim. O zamanlar kendisini okumak bir türlü kısmet olmamıştı, sonrasında malumunuz; baskısı tükenen kitaplar diyarına uçuverdi kendisi. Ama yakın zamanda yepyeni bir baskıyla tekrardan aramıza döndüğünü öğrenince fırsat bu fırsat dedim ve bu kitabı nihayet okumanın ve incelemenin zamanının geldiğini anlamış oldum.

Momo: Dinlemeyi seven çocuk ve dostları

Kitabımız eski bir İrlanda çocuk şarkısı alıntısıyla ile başlıyor. Momo adında bazılarına göre sekiz, bazılarına göre ise on yaşında olan ve eski erkek ceketiyle dolaşan küçük bir kızın kentin amfi tiyatrosuna yerleşmesiyle de devam ediyor. Momo dinlemeyi çok seven, yanına gelenlerin de konuştukça konuştuğu bir çocuk olmasıyla öne çıkıyor. Öyle ki insanlar kendi aralarında “Git bir Momo’ya uğra,” diye deyim bile uydurmuşlar, aynı “Afiyet olsun,” veya “Tanrı bilir,” gibi…

İlk izlenimlerimde fark ettiğim bölüm adlarını çok beğendim, “Büyük Bir Kent ve Küçük Bir Kız”, “Vahşi Bir Kovalamaca ve Rahat birkaçış”, “Bulmak ve Kaybetmek” gibi birçok nahif, üstünde düşünülmüş isimlere sahip her biri. “Sıra Dışı Bir Özellik ve Sıradan Bir Tartışma” adlı ikinci bölümde başlangıçta da sözü geçen Momo’nun özel güçleri iyiden iyiye görülüyor.

- Reklam -

Eserin güzel ayrıntılarından biri de yan karakter diyeceğimiz kişilerin bile arka hikayelerinin olması; her karakterin, her tiplemenin bir şeyleri temsil etmek gibi ulvi bir amaca hizmet etmeden yalnızca Momo’nun değer verdiği insanlar olduğu için detaylı bir şekilde anlatılması; tüm bunlar eserin vermek istedikleriyle o denli uyumlu ki… Yazarın bu kadar ayrıntılı bilgilere yer verirken bir yandan da az kelime ile çok şey anlatması ve okuru hiç yormaması da çok başarılı.

Özellikle Momo’nun çok sevdiği arkadaşları suskun bir ihtiyar olan Veppo ve konuşkan bir genç olan Gigi’nin görüldüğü bölümleri büyük bir zevkle okudum. Turist rehberi Gigi kente gelen turistlere türlü türlü öyküler uyduran, yine çok derin bir karakter. Hatta “Çok Kişiye Anlatılan Öyküler ve Bir Kişiye Anlatılan Öyküler” adlı bölümde kendisinin ağzından dokunaklı bir masal dinleme şansına bile erişiyoruz. İhtiyar çöpçü Veppo’nun bir caddeyi süpürürken gerçekleştirdiği ritüel de o kadar hoşuma gitti ki dördüncü bölümde geçen sözlerini aynen aktarmak isterim:

“İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini yapmaktır. Öyle de olmalı.”

momo 002

Duman Adamlar

Hem Momo hem arkadaşları hem de yaşadıkları kent ilk bölümde betimlenip okura akıcı biçimde sunuluyor. Kitabın ikinci kısmındaysa Duman Adamlar sahneye çıkıyor ve sistem eleştirisi de bu sayfalarda görülmeye başlıyor. Duman adamlar -Magritte tablolarından çıkmışçasına- melon şapkalı, geldikleri yerde buz gibi havalar estiren hırsızlar. Ağızlarından düşürmedikleri ve zaman çiçeklerinden kopartılıp kurutulmuş sigaralarıyla yaşayan birer hiçler. Hora Usta’nın da dediği gibi, bu hiçlere izin verildiği için de her geçen gün güçleniyorlar.

Duman Adamlar insanları zamandan tasarruf ederek daha çok ömürleri olacağına inandırıyor fakat bu zamanları çalarak kendi yaşamları için tüketiyorlar. Buraya kadar bir çeşit Faust varyasyonu olarak görünse de işlenen konunun o denli karanlık olmaması sebebiyle eserin üzerindeki ağırlık atılıyor. İnsanlar ise zamandan tasarrufu işlerinden başka bir şey yapmayarak ve hatta işlerini de iyi yapmayarak sağlıyorlar; buna çocuklarıyla oyunlar oynamamak, komşularıyla sohbet etmemek, hatta Momo’ya uğramamak da dâhil. Eser bu kısımda tek tipleşmenin üzerinde duruyor, Momo da her evin birbiriyle aynı olduğuna ama her insanın birbiriyle aynı olmadığına uzun uzun içerleniyor. Sonraki sayfalarda çocuk deposu adında çocukları toplayan kurumlar da ortaya çıkınca çocuklar da Duman Adamların pençesine bir şekilde düşüyor.

Üstünde durmak istediğim bir diğer konu da oyuncaklarla ilgili. Momo tiyatroda unutulan oyuncak bir bebekle oynamaya çalışıyor. Oyuncağın hem “Bana sahip olduğun için herkes seni kıskanacak,” cümlesi ağzından düşmüyor hem de bitmez-tükenmez istekleri ortaya çıkıyor. O esnada ortaya çıkan Duman Adamlardan biri Momo’ya bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılamasını söylüyor. Bebekse her defasında farklı bir kıyafet ve farklı bir oyuncak arkadaş istiyor.

- Reklam -
momo 001
Johannes Schaaf yönetmenliğinde çekilen, 1986 yapımı “Momo” filminden bir sahne

Samsa’nın bir sabah dönüştüğü böcek misali bir anda olmasa da yavaş yavaş kentteki tüm çocukların davranışları yukarıda bahsi geçen oyuncak bebeklere dönüşüyor. Aileleri ise bir yandan zaman ayıramadığı çocuklarına pahalı hediyeler alarak ihmallerini telafi ettiklerini düşünürken diğer yandan da çocuklarının sürekli oyuncak almalarından da şikâyetçi oluyorlar. Eserin tümü benzeri görülmemiş incelikte bir kapitalizm eleştirisiyken, özellikle burası beni çok sarstı.

Duman Adamların oyuncak bebek numarasına kanmayan Momo, zaman hırsızlarının düğüm atılmış yüreklerini tüm çıplaklığıyla görünce büyük tehlike altına giriyor. Duman Adamlardan kaçarken karşısına ismini bir takımyıldızından alan Kassiopeia adlı kaplumbağa çıkıyor. Elbette kaplumbağanın zamandan bağımsız olması, içindeki vakte ait olması, olacakları yarım saat evvelden görebilmesi, kabuğunda yazanlarla iletişime geçmesi gibi büyülü özellikleri var. Kassiopeia, Momo’yu zamanın kendisi olan Hora Usta’nın yanına götürüyor ve buradan itibaren Momo’yu insanlara çalınan zamanlarını geri vermek için uğraşırken, arada sırf kahvaltı yaptığı için bile ona cevap vermeyen Kassiopeia ile maceralara atılırken görüyoruz.

Dış Öğeler

momo yeniKitabın tümünde yazarın kendi çizimlerinden yararlanılmış. Ön kapakta arkadan gördüğümüz Momo ve Kassiopeia ile ilgili çok güzel bir çizim yer alıyor. Bu çizimde fon sadeleştirilerek figürler mavi renklerle öne çıkarılmış. Kitabın ismi de dâhil olmak üzere kapağın mat olması, figürlerinse parlak zeminde kullanılması gayet başarılı olmuş. Kabartmalı başlıklara yer verilmemesi de kapağa ayrı bir incelik katmış.

Arka kapakta yer alan ve Hora Usta’nun evini gösteren çizimin üstüne bülten yazılmamış, bu da tek noktalı perspektifin ihtişamına iyice vakıf olmamızı sağlamış. Kitap ve yazar hakkındaki metinlere de iç kapak (ayraç) ile yer verilmesi uygun olmuş.

Çevirmen ve Editör

Kabalcı Yayınevi’nin önceki baskısında olduğu gibi, Pegasus Yayınları’ndan çıkan kitapta da çevirmen Leman Çalışkan’ın çevirisi ve Işıl Şahin editörlüğü sabit kalmış. Cümlelerin akıcılığı ana dilde yazılmış hissiyatı veriyorken, yazarın çizimlerinin sayfalara yerleştirilmesi de dizgi hatalarına neden olmamış. Yazı tipinin büyütülmesini bir çocuk kitabı nazarıyla baktığımda olumlu buldum. Ek olarak iç kapaktaki fontların çeşitliliği, puntoları bile öyle özenli ki ben esere ayrı bu detaylara ayrı hayran oldum.

Son Olarak

Günümüzde haddinden fazla değer görmüş çocuk kitaplarının aksine Momo üzerindeki ünü fazlasıyla hak ediyor. Derdini aforizmalarla değil, güçlü betimlemeler ve arka plan öyküleriyle anlatıyor. Eserin yalnızca bu bakımdan bile başarılı olması yeterliyken, Momo her satırda bir fazlasını veriyor. Eşsiz hayal gücü, yetkin dili ve biraz da bilmiş kaplumbağa Kassiopeia için bile defalarca yeniden okuyacağımı da belirtmeden geçmeyeyim.

Uygar Özdemir

Sanat tarihi, Türk mitolojisi ve fantastik edebiyat meraklısı; sıklıkla okur, çizer, yazar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ben katil ust

Ödüllü Grafik Roman “Ben, Katil” Şimdi Türkçe

dunyalar savasi ust

“Dünyalar Savaşı” da Bilimkurgu Klasikleri’ne Eklendi