in , ,

Periler Dünyasına Açılan Kapı: Brocéliande Ormanı

Brocéliande Ormanı, Kral Arthur efsaneleri ve Kelt mitolojisinin gizemli anlatılarıyla sıklıkla bağ kuran her anlamda büyülü bir mesken. Fransa’daki bu tarihi ormanın efsanevi mekânlarını ve oralarda geçen hikâyeleri keşfe çıkıyoruz.

Brocéliande Ormanı
- Reklam -
- Reklam -

Brocéliande Ormanı, Kral Arthur efsaneleri ve Kelt mitolojisiyle iç içe geçmiş büyülü bir dünyaya açılan kapı gibidir. Bu yazıda, ormanın efsanevi mekânlarını ve bunlara bağlı hikâyeleri keşfedeceğiz.

Fransa’nın Bretonya bölgesinde bulunan Brocéliande Ormanı, yolu Kral Arthur’un efsaneleriyle kesişen herkes için tanıdık bir yer olacaktır. Bu büyülü orman efsanelerde adeta perilerin diyarına açılan bir kapı işlevi görür. Sadece periler mi? Goblinler, korriganlar[1], devler, büyücüler, druidler ve pek tabii ki şövalyeler bu kadim ormanın bir o kadar kadim sakinleri olarak ormana adım atmaya cesaret edenleri karşılarlar. Asıl adı Paimpont olan ve zamanla hayali Brocéliande Ormanı’yla özdeş hale gelen bu orman Bretonya’da bulunması hasebiyle özellikle Kelt kültürünü yansıtan çeşit çeşit efsaneyi ve halk inancını içinde saklar.

Bir köşesinde doğanın onlara bahşettiği gençlik pınarının sırrını elinde tutan ve yüzyıllar geçse de asla yaşlanmayacak olan perilerin neşeyle yıkandığı göller varken başka bir köşesinde karşısına çıkmaya cesaret edemeyeceğiniz ejderhalar, basiliskler[2], hatta hayaletler vardır. Ağlamalar, inlemeler, yeri göğü titreten korkunç çığlıklar duyulur. Kimileri bunları ormanda yaşayan kara, tek ayağı ve tek gözü olan bir devden bilir.

- Reklam -

Paul Sébillot’ya göre, ormana hükmeden bu devdir. Bu ormanda ağaçlar bile masum olmayabilir. Bazı söylentilere göre, ormanın derinlerine girmeye cesaret edenler ağaçların hareket ettiğini ve gittikçe de arkalarından yaklaştıklarını hisseder. Ağaçlar onun kaçış yolunu kapatır ve sonsuza dek Geri Dönüşü Olmayan Vadi’nin göbeğine hapseder. Ağaçların yürüyüşü gözünüzde Yüzüklerin Efendisi filminde Entlerin yürüdüğü sahneyi canlandırmış olabilir lakin buradaki ağaçların pek iyilik yapma niyetinde olmadıklarını söylemek lazım!

Brocéliande Ormanı’nın Cadıları ve Gizemli Büyüler

Peki ya cadılar? Büyülerden, sihirlerden bahsedip de cadıları es geçmek olmaz. Henri Thébault 1960 yılında yayınlanan Contes Folkloriques de France- Bretagne, Tome I kitabında kendisine babası tarafından aktarıldığı düşünülen Le Mortel Ennui de Mathurin (Mathurin’in Ölümcül Sıkıntısı) isimli hikâyeyi anlatır. Buna göre Paimpont Ormanı’nın en ucundaki yıpranmış DörtRüzgâr değirmeninde, değirmenci ve cadı olarak bilinen Brocéliande Ana yaşarmış. Hep kötü büyüler yapmaz, bazen de iyilik yaparmış. İlk ve son dördünlerde korku saçarken dolunaylarda merhametli olurmuş.

Bir ilkbahar gecesi, dolunayı fırsat bilen Mathurin isimli genç bir adam cadıdan yardım istemeye gelmiş. Her şeye sahip olmasına rağmen hiçbir şey onun sıkıntısını geçirmiyormuş. Çok ama çok uzaklara gidip can sıkıntısından kurtulup mutluluğu bulmak istiyormuş. Kadın, gencin bu isteğini anlamış ve onu güneydoğudan esen rüzgarla güneş ülkesine yollamış. Burada her şey muhteşemmiş ve genç çok mutluymuş ancak zaman geçtikçe bütün o güzelliklerden de sıkılmaya başlamış. Eski hayatını ne kadar özlediğini düşünmüş ve nasıl olduysa kuzeybatı rüzgarıyla kendini DörtRüzgâr değirmeninde, Brocéliande Ana’nın karşısında bulduğunda ay ilk dördündeymiş.

Kendini yorgun hisseden Mathurin suya yansıyan görüntüsüne baktığında yaşlandığını görmüş. Kadın, ona mutluluktan bıktığına göre artık elinden başka bir şey gelmeyeceğini ve gittiğinden beri bir yüzyıldan fazla zaman geçtiğini söylemiş. Adam ormanın diğer ucundaki köyüne gitmiş ama hiçbir şey bıraktığı gibi değilmiş, annesi ve bütün sevdikleri ölmüş, kemikleri mezarlıkta kaybolmuş. Yaşlı adam tekrar değirmen yoluna girdiğinde yardım çığlıkları işitmiş. Sesin geldiği yöne seğirtince karşısında kefene sarınmış Ankou[3]’yu görmüş. Ankou “Ben bunca zamandır seni ararken nerelerdeydin, mutsuz adam?” diye sormuş ve yaşlı adamı ölülerin taşındığı at arabasına atmış. Sonunda, yaşlı adam mutluluğu tekrar bulmuş (Bkz. Thébault: 1960, 15-23). Boşuna ne dilediğine dikkat et dememişler!

Periler, devler, ejderhalar… Bu masalsı çerçeveye şatoları da eklemek gerekir. Thébault, Le Château de Brocéliande (Brocéliande Şatosu) hikâyesinde kilolarca demire kolaylıkla şekil veren Jean Demirçubuk, Jean Değirmentaşı ve Geri Dönüşü Olmayan Vadi’deki taş anıtları bile çıplak elle kaldırabilen Jean Kaya adlı üç arkadaşın Brocéliande Ormanı’ndaki bir şatoda yaşadıkları macerayı konu alır. Kapıyı çalmadan girdikleri şatoda kimseyi bulamayan üç arkadaş bir süre bekledikten sonra acıkıp mutfağa gider.

Jean Kaya tencerenin altını harlarken eski şöminenin bacasından bir Korrigan iniverir ve üşüdüğünü söyler. Jean ona kendi kendine ısınması gerektiğini tavsiye edince Korrigan tencereye tükürür ve aralarındaki mücadele Korrigan’ın üstünlüğüyle sonuçlanır. Jean Değirmentaşı ile de aynı şeyler tekrarlanır. Arkadaşının kötü durumunu gören Jean Demirçubuk, başına neler geldiğini sorsa da düzgün bir cevap alamaz. Bunun üzerine, olağanüstü bir şeyler döndüğünden şüphelenir ve şeytani varlığı hissederek bir haç çıkarır.

O anda üç arkadaş ne olduğunu anlayamadıkları bir gürültü duyarlar ve kendilerini açık alanda bulurlar. Etraflarına baktıklarında şatonun yok olduğunu görürler. Böylece insanı olmayan şatonun, fırıncısı olmayan ekmeğin, çiftçisi olmayan buğdayın şeytanın icadı olduğunu anlarlar (Bkz. Thébault, 1960: 31-36).

Brocéliande Ormanı’na girenlere küçük bir uyarı mahiyetindeki bu hikâyede dikkat çeken bir nokta da şeytanın varlığını demircinin hissetmiş olmasıdır. Folklorda demircilerin şeytanla iş birliği yaptığına dair inanç oldukça yaygındır ve yine demirin şeytani varlıkları uzaklaştıran bir unsur olarak kullanılması da oldukça yaygın bir motiftir. Bu folklorik inançlar şeytani varlığı hisseden tek kişinin demirci olması ve yine onun haç çıkararak şeytanı alt edip yarattığı illüzyonu bozmasıyla bu anlatıya yansımıştır.

İlginizi Çekebilir: Cadılar Bayramı’nın Orta Çağ’a Uzanan Kökeni

Hayaletlerin Uğrak Yeri Trécesson Şatosu

Brocéliande Ormanı’nda bulunan ve 14. ve 15.Yüzyıllarda inşa edildiği düşünülen Trécesson Şatosu beyazlı kadın hayaletiyle meşhurdur. Efsaneye göre, bir gece Trécesson ailesinin üyeleri iki adamın bir at arabasından inerek beyazlar giyinmiş genç bir kızı acımasızca bir çukura attığına tanık olurlar. Adamlar daha sonra kızı canlı bir şekilde oraya gömerler ve tekrar at arabasına binerek uzaklaşırlar. İşte bu genç kızın dolunay zamanlarında şatoya geri döndüğüne inanılır. Efsaneyi daha da ilginç kılan ise her efsanede olduğu gibi içinde gerçeklik payı bulunmasıdır zira 18.Yüzyılda kadının cesedi şatoda bulunmuştur. Genç kızlar ise kadının taşıdığı gelin buketine dokunmayı adet edinmişlerdir çünkü ona dokunmanın evliliklerine mutluluk getireceğine inanmışlardır.

Trécesson Şatosu

Trécesson Şatosu (Wikipedia – Nicolas Jamet)

Ancak beyazlı kadınımız şatonun tek ölü sakini değildir. Söylentilere göre, şatoya eskiden girişin sağlandığı yerde babası tarafından zorla haçlı seferine katılan bir genç ve sevgilisinin gölgeleri yürürmüş. Birbirlerine durmadan veda ettikleri görülürmüş. Genç kutsal topraklarda can vermiş. Genç kız ise bu haberi duyunca kederinden vefat etmiş. Her ne kadar mezarları ayrı olsa da ruhları bu büyülü ormanda buluşup sonsuza dek yanyana yürüyecekmiş.

Hep hüzün hep hüzün olmaz tabii. Şatoda her gece tek bir odada ortalığı birbirine katan, kart oynayan iki hayaletin varlığından da bahsedilir. Küfürler, kapı çarpmaları yükselince kimse odaya girmeye cesaret edemez, tek bir konuk dışında. Bir gece odada kalmayı kafaya koyan bu misafir gece yarısı bağrışlarla uyanır. Kart oynayan iki adamın bir yığın altın üzerinden kavgaya tutuştuğunu görür. Silahını çeker ve buna bir son verir. Her şey kaybolur ancak paralar kaybolmaz. Bu sefer de misafir paraların kendisinin hakkı olduğunu iddia ederken şatonun sahibi de kendi çatısı altında oldukları için altınlar üzerinde hak iddia eder. Tıpkı kart oyuncuları gibi kavgaya tutuşan adamların sürtüşmesi mahkemeye taşınır. 

Mucizeler Pınarı Barenton (Fontaine de Barenton)

Ormanın belki de en çok bilinen, edebiyata ve efsanelere en çok ilham olan parçası Barenton pınarıdır. Claudine Glot ve Marie Tanneux’nun Contes et Légendes de Brocéliande kitabında da değinilen, birçok olağanüstülüğün atfedildiği bu pınar, söylenene göre fokur fokur kaynasa da buz gibidir. En önemli özelliği ise Viviane ile Merlin burada buluştuğu için Merlin’in Basamağı da denen taşa suyundan alıp sıçrattığınızda hava ne kadar sıcak olursa olsun anında şimşekler ve fırtınanın eşlik ettiği şiddetli yağmurlar meydana getirmesidir (Bkz. Glot ve Tanneux, 2002: 237).

Edebi ve tarihi kayıtlara baktığımızda Barenton pınarından ve doğal olarak Brocéliande Ormanı’ndan ilk bahsedenin Norman şair Wace olduğunu görüyoruz. Wace’in 1160 ya da ona yakın yıllara tarihlenen Roman de Rou eseri aslında nazım biçiminde yazılmış, Normandiyalı Rollo’dan başlayarak 1106’daki Tinchebray savaşına kadar geçen sürede Normandiya düklerinin tarihini anlatan bir kroniktir. Wace, Fatih William tarafından İngiltere’yi fethetmek için toplanan askeri birliklerden bahsederken Brocéliande ve Barenton hakkında da bilgilendirir. Bu bölüme Richard Green Elf Queens and Holy Friars eserinde yer verir:

“Bazıları Brocéliande yakınlarından geldiler. Bretonlar bu büyük ve geniş orman hakkında hikâyeler anlatırlar ve orman Bretonya’da oldukça saygı görür. Baronton pınarı tek taraflı olarak büyük bir taşın yanından akar. Vaktiyle avcılar için çok sıcak havalarda oraya gidip av borularındaki suyu büyük taşın üzerine sıçratmak bir alışkanlık olmuştu çünkü böylece yağmur yağdırabilirlerdi. Eski günlerde orman ve çevresine yağmur yağmasının yolu buydu, ancak sebebini bilmiyorum. İnsanlar burada periler ve diğer türlü mucizeler görmeye alışkındılar, tabii Bretonlar doğruyu söylüyorsa… Bu mucizeleri görmek için oraya gittim, ormanı ve bölgeyi gördüm. Mucizeleri aradım ama bulamadım. Bir aptal olarak geri döndüm- bir aptal olarak gittim; bir aptal olarak gittim, bir aptal olarak geri döndüm; bir aptallığı aradım- kendimi aptal olarak buldum.” (Green, 2016: 34-35).

Görünüşe göre Wace böyle bir söylentinin peşinden gittiğine bin pişman olmuş. Wace’ten sonra Chrétien de Troyes Yvain eserinde Barenton pınarına büyük yer ayırır. 1180 civarında yazılan bu romansta önce Arthur’a bağlı şövalyelerden biri olan Calogrenant pınarla karşılaşmasını anlatır.

Brocéliande Ormanı’nda karşılaştığı ve ne olduğunu anlamadığı bir yaratık ona pınardan bahseder. Su kaynamasına ve köpürmesine rağmen mermerden bile soğuktur. Doğanın yarattığı en güzel ağaçla gölgelenmiştir; yaprakları hep yeşildir, kışın hiç solmaz. Pınarın yanındaki taşa su sıçratıldığında ormandaki her bir hayvanın korkudan kaçıştığı şimşekler çakar, ağaçları paramparça eden bir fırtına kopar. O yağmuru ve fırtınayı kendine bir zarar gelmeden atlatan şövalye ise dünyanın en şanslı şövalyesidir.

Calogrenant bu mucizeyi bizzat yaşamak için ağaçta asılı olan altından kupayla suyu taşa sıçratır. Daha sonrasını ise “yaptığımı geriye alabilseydim alırdım diyerek” anlatır. Gökyüzü adeta yarılmıştır; yağmur, kar ve doludan oluşan bir kıyamet yeryüzüne inmektedir. Gözleri kör eden şimşekler her yönden çakmaktadır. Bu yaptığıyla ormanın koruyucu şövalyesine meydan okuyan Calogrenant şövalyeyle yaptıkları düelloda ağır bir şekilde yenilir. Bunun üzerine onun intikamını almak isteyen Yvain de Calogrenant’ın yaptıklarını yaparak şövalyeyle karşılaşmak için yola çıkar ve amacına erişir (Bkz. Troyes, 1987: 14-15, 16, 20, 26).

Barenton Pınarı

Barenton Pınarı (Wikipedia.org – Raphodon)

Green’e göre Wace ve Troyes’den etkilenen Huon de Méri de Torneiment Anticrist adlı toplumsal hiciv eserinde pınardan bahseder. Ancak burada çeşmenin perilere atfedilen özelliklerini Troyes’deki gibi bastırmaz, bunun yerine şeytanlaştırır. Bu sefer taşa su dökülünce hem bir fırtına kopar hem de deccalın yardımcısı Bras de Fer ortaya çıkar ve şiirin asıl konusu olan düello bu noktadan sonra başlar. Green, Wace, Troyes ve Méri’nin bu pınarın varlığına inanmadıklarını kanıtlama gayretinde olduğunu, pınara yer vermenin kendilerini aptal gibi göstermediğinden emin olmak istediklerini belirtir.

Bunun aksine örneğini verdiği iki isim Jacques de Vitry ve Thomas of Cantimpré pınarın varlığına dair inançlarının nasıl görüneceğini pek de umursamazlar hatta gayet de inanılabilir bir olay olarak tarif ederler. Yine ona göre pınarın mucizesine olan inanca dair en önemli gösterge resmi bir belge olan Brocéliande Ormanı’na ait örfi hukuk belgesidir. 15. Yüzyıla tarihlense de muhtemelen 13. Yüzyıl orijinaline dayanan bu belgede, ormanda arazi sahibi olan seküler lordların ve din adamlarının avlanma, ağaç kesme ve mera haklarından bahseder ve sonunda Bellonton taşı denen taşın yanında akan pınara gelen Monfort lordunun her gelişinde taşı suyla ıslattığından ve hava ne kadar açık olursa olsun bunu yapar yapmaz yağmur yağdığından söz eder (Bkz. Green, 2016: 36, 37, 39).

Encyclopédie Brocéliande’da yazdığına göre orman birçok başka orta çağ romansında da yer almıştır. 1268-1291 yılları arasında yazıldığı tahmin edilen ve yazarı anonim olan Claris et Laris romansında da Brocéliande Ormanı’nın tasviri yapılırken adeta periler dünyasına girildiği sezdirilir. Arthur’un sarayına giden Claris ve Laris isminde iki Gaskonyalı gencin hikâyesini anlatan romans Felix Bellamy’e göre, açıkça pınarın adını anmasa da pınara ve Yvain’in macerasına atıf yapar. 14. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen anonim Brun de la Montaigne’da da pınarın adı geçmese de Brocéliande Ormanı’ndaki bir pınar olarak bahsedilir. Senyör Butor de la Montaigne bir oğlan çocuğu olduğunda ilk olarak yardımcılarını çağırır ve çocuğu “Breceliant” ormanında bulunan, geceleri etrafında perilerin buluştuğu bir pınarın yanına götürmelerini söyler.

Yardımcıları çocuğu oraya bırakır ve saklanıp belli bir mesafeden onu izlerler. Üç peri şarkı söyleyerek gelir. İki tanesi çocuğa yakışıklılık, nezaket ve güç gibi bir şövalyede olması gereken bütün iyi özellikleri bahşeder ancak bu periler çocuk hakkında o kadar güzel öngörülerde bulunmuşlardır ki üçüncü peri bu hediyelerin altında kalmış hissederek sinirlenir ve çocuk için kötü bir öngörüde bulunur: çocuk büyüdüğünde sevdiği kimseden karşılık bulamayacaktır, sevse dahi sevilmeyecektir.

1390-1425 yılları arasına tarihlenen Ponthus et Sidoine romansının bir kısmı Berthelien (Bertelien) yani Brocéliande Ormanı’nda, mucizeler pınarının yakınlarında geçer. Bretonya kralının kızı Sidoine ile arasında geçen talihsiz aşk macerasının ardından şövalye Ponthus söz konusu pınarın yakınlarında inzivaya çekilir. Daha sonra aşkının kalbini yeniden kazanmak için diğer şövalyeleri bir tür düelloya davet ederek gücünü göstermek ister.

Peri Morgan’ın İntikam Vadisi: Geri Dönüşü Olmayan Vadi (Le Val Sans Retour)

Éloïse Mozzani’nin aktardığı söz konusu efsaneye göre burası Kral Arthur’un kız kardeşi Morgan’ın bölgesidir. Morgan burada Merlin’den öğrendikleri sayesinde büyülü bir duvar yaratmış içine de sevdiklerine sadık olmayan şövalyeleri hapsetmiştir. Sadece Lancelot bu büyüden kurtulabilmiştir çünkü Guinevere’e olan aşkına sadıktır. Şövalyeler Lancelot gelip de onları kurtarana kadar hapis kalmıştır.

Morgan’ın sevdiğine sadık olmayan şövalyelere karşı hissettiği bu düşmanlığın bir sebebi vardır elbet. Çok sevdiği sevgilisi Guyomard Kraliçe Guinevere’in telkinleri yüzünden Morgan ile ilişkisini bitirir. Morgan terk edilmiştir, üstelik hamiledir de. Bu şekilde yüzüstü bırakılmasına çok öfkelenen Morgan saraydan ayrılır ve Merlin’den sihir öğrenmek için bütün ülkeyi dolaşır. Sonunda öğrendiklerinin yardımıyla söz konusu vadiyi yaratır. Öfkesi o kadar büyük olur ki vadiden geçen ve sadık olmayan diğer şövalyeleri de tuzağa düşürmek için büyü yapar.

Yalancı aşıklar vadisi de denen bu vadiye atfedilen efsanenin çıkış noktası erken 13. Yüzyıla tarihlenen ve Kral Arthur dünyasına dair motifler ile hikâyeleri içeren Lancelot-Grail ya da Vulgate Cycle olarak adlandırılan romans serilerinden oluşan bir derlemedir. Bununla birlikte, bahsi geçen efsanenin 12. Yüzyıl sona ermeden önce bile çoktan sözlü gelenekte dolaşımda olduğu düşünülmektedir. Lancelot Proper denen en hacimli kısımda ismi geçen bu vadi hayali bir yerdir ve vadide geçtiğine inanılan olaylar ne Bretonya’da ne de Brocéliande Ormanı’nda geçer.

1811 yılında yayınlanan La Table Ronde (Yuvarlak Masa) şiirinde şair Auguste Creuzé de Lesser vadiyi hem Bretonya’da hem de Brocéliande Ormanı’nda konumlandırır. De Lesser vadiyi Brocéliande Ormanı’nda konumlandırsa da Brocéliande Ormanının Paimpont değil, Quintin yakınlarında olduğunu düşünür. Efsanenin Paimport Ormanı’nda geçtiğini 1824’te Blanchard de la Musse ifade eder. 1896’da Félix Bellamy, efsanedeki vadinin Paimpont içindeki Rauco Vadisi olduğunu onaylar ve böylelikle efsanedeki Geri Dönüşü Olmayan Vadi’nin yeri büyülü Brocéliande Ormanı olarak düşünülen Paimpont Ormanı’nda sabitlenmiş olur.

Geri Dönüşü Olmayan Vadi

Geri Dönüşü Olmayan Vadi (Kaynak: broceliande.guide)

Perilerin Aynası (Le Miroir aux Fées)

Yapımı 17. Yüzyıla tarihlenen bir gölet olan Perilerin Aynası da kendisine atfedilen söylentiler ile ünlüdür. Mozzani’nin aktarımına göre kardeş olan beş peri kızı bu göletin derinliklerinde yaşarmış. Kız kardeşler birbirlerine asla yeryüzüne çıkmayacaklarına dair söz vermişler. Ancak bir gün aralarından biri bir ölümlüye âşık olmuş. Diğer dört kardeş elbirliğiyle kardeşlerinin âşık olduğu bu kişiyi öldürmüş. Buna karşılık öbür peri de bu suçu işleyen kız kardeşlerini öldürmüş ve göletin derinliklerine tek başına dönmüş. Başka bir söylenti de bu suların periler dünyasına giriş kapısı olduğundan bahseder. Aynı zamanda kutsal da kabul edilen göletin perilerin gücünü içerdiğine inanılır.

- Reklam -

Perilerin Aynası

Perilerin Aynası (Kaynak: tourisme-broceliande.bzh – Philippe Manguin)

Altın Ağaç (L’Arbre d’or)

Bu ağaç aslında 1991 yılında François Davin tarafından yaratılan bir sanat eseri. 1990 yılında vadinin bulunduğu ormanı neredeyse küle çeviren bir yangından sonra elbirliğiyle ormanı canlandırma çalışmaları yapılmış. Bu canlandırmayı sembolize etmek üzere Davin, ormanda yanmış bir kestane ağacını seçmiş. Bunun sebebi ağacın hayvanların lideri olarak görülen erkek geyiğin boynuzlarına benziyor olmasıymış ki erkek geyik Merlin’in kılıklarından biri olduğundan ağaç ona da bir gönderme taşıyormuş. Sanatçı bu yanmış ağacı 5000 altın yaprakla kaplamış. Ağacı çevreleyen beş adet yanmış kara meşe ağacı da yine felaketi hatırlatması açısından bırakılmış. Altın bozulmadığından ormanın sonsuz ve biricik olmasını temsil ediyormuş.

Altın Ağaç

Altın Ağaç (Kaynak: ille-et-vilaine-tourisme.bzh – Thibault Poriel)

Merlin’in Sandalyesi (Chaise de Merlin)

Vadide dolaşırken son durağımız Merlin’in sandalyesi. Bakıldığında gerçekten de koca bir sandalyeyi andıran bu megalitik yapı daha önce “La Ville Guichais Menhiri” olarak adlandırılırmış ve aslında Merlin’in Sandalyesi ismini 1970’lerde almış. Encyclopédie Brocéliande sitesinde yazdığına göre Patrick Lebrun bu ismin mucidi olabilir. Brocéliande Ormanı’nda hikâye anlatıcılığı yapan Lebrun küçükken konuşma zorluğu çektiği için dili açılsın diye ailesi tarafından bu menhire oturtulmuş ve mucizevi bir şekilde iyileşmiş. Belki de Merlin’in içi küçük bir çocuğun üzülmesine elvermemiştir. Kim bilir!

Merlin’in Sandalyesi

Merlin’in Sandalyesi (Kaynak: Encyclopédie Brocéliande)

Gençlik Pınarı (La Fontaine de Jouvence)

Gençlik pınarının Paimpont Ormanı’nda olduğunu not eden ilk kişi 19. yüzyılda Jean Côme Damien Poignand’dır. Brocéliande Guide sitesinde belirtildiğine göre, zamanının neodruidik akımından etkilenen Poignand, basit bir su kaynağına büyük bir geçmiş atfetmeye çalışmış ve druidik bir tören ile bu su kaynağı arasında bağ kurmuştur.  Merlin’in Mezarı’ndan çok da uzakta olmayan, kocaman taşlarla çevrili bu su kaynağına bu yüzden druidlerin kült mekânı denir. Buna göre, o yıl yeni doğanların yaz gündönümünde sayımı yapılırmış ve bunlar daha sonra pınarın suyunda druidler tarafından yıkanırmış. Yıkananların da kaydı tutulurmuş. O sene bu etkinliği kaçıran ebeveynler gelecek sene için kaydolurmuş. Çocuk böylece gelecek sene yeni doğmuş olarak kabul edilirmiş ve sonuç olarak da bir sene gençleşirmiş.

Gençlik Pınarı

Gençlik Pınarı (Kaynak: broceliande.guide)

Merlin’in Mezarı (Le Tombeau de Merlin)

Yukarıda da bahsettiğimiz Vulgate Cycle’daki bir başka hikâyeye göre Merlin bildiği bütün büyüleri Viviane’e öğretir. Lakin Viviane’in merak ettiği başka bir büyü daha vardır: bir insanı görünmez, sadece havadan oluşan bir kuleye hapsetmek! Viviane bunu nasıl yapacağını ona öğretmesini ister. Merlin, o kadar aşıktır ki sevgilisinin aklında olan şeyi bilse de onun isteğine itaat eder ve Viviane, Merlin artık ondan ayrılamasın diye duvarları havadan oluşan sağlam bir kule yaratıp Merlin’i içine hapseder. Brocéliande Ormanı’nda bulunan bu kuleye sadece Viviane girip çıkabilir ve büyüyü de ancak o bozabilir.

Merlin’in saraya dönmediğini gören Arthur, Sir Gawain dahil bütün şövalyeleri onu aramaya gönderir. Sir Gawain Brocéliande Ormanı’na geldiğinde bir sisin içinden Merlin’in sesini duyar. Merlin ona buradan kurtulmasının mümkün olmadığını söyler. Bunun üzerin Gawain, olanları Kral Arthur’a anlatmak üzere geri döner. Merlin sonsuza dek Brocéliande Ormanı’nda tutsak kalır (Bkz. Pickens, 2000: 89, 91).

19. Yüzyıl aydınları zamanın akımına uyarak her tarihi anıtı, menhirleri, dolmenleri Keltlere ve druidlere atfetmek istemiştir kuşkusuz. Bu yüzden Merlin’in mezarını da bu yapılar arasında aramışlar, yerini tespit etmeye çalışmışlardır. Mezarın Paimpont Ormanı’nda olduğunu ilk olarak 1820 yılında Jean Côme Damien Poignand söylemiştir. Merlin’in mezarının Paimpont Ormanı’na yerleştirilmesi bu ormanın Arthur efsaneleriyle bağdaştırıldığı ilk örnektir. Bugün biliniyor ki Merlin’in Mezarı olarak görülen megalitler aslında neolitik devirden kalma bir mezar odasıdır. Ancak bu megalitlerin gerçekte ne olduğu elbette önemli değildir. Bugün hala birçok insan bu efsanevi büyücü dileklerini gerçekleştirsin diye mezara bir nesne ya da dileğini belirten bir söz bırakırlar.

Merlin’in Mezarı

Merlin’in Mezarı (Kaynak: Wikipedia.org – Raphodon)

Viviane’in Evi (Hotié de Viviane)

Diğer Arthur efsanelerinde olduğu gibi burası da bir 19. Yüzyıl yaratımı olarak aydınlar tarafından Paimpont Ormanı’na konumlandırılmıştır. Kimi efsanelere göre Merlin’in Viviane tarafından hapsedildiği yer burasıdır. Glot ve Tanneux, buraya druidlerin mezarı da dendiğini ancak İsa’dan önce 2500 yılı civarlarına tarihlenen bir neolitik mezar yeri olduğunu belirtirler (Bkz. Glot ve Tanneux, 2002: 241).

Buraya Touche Guérin’dan gelmek isteyenler Viviane’in meskenine varmadan önce taşlık bir dağ sırtını geçmek zorundadır. Bu bölgenin silüeti uyuyan bir ejderhanın sırtını andırdığından çeşitli efsanelerin ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Eğer biri ejderhanın sırtının belirli bir yerine basarsa ejderha uyanacaktır ya da Viviane’in Evi’nin sağına doğru tırmanılırsa başka bir gömülü canavarın pençelerinin göğe yükseleceği söylenir. Bu durumda en iyisi sağına soluna dikkat ederek tırmanmak olacaktır! Başka bir söylentiye göre de Korriganlar geceleri bu taşları mesken tutar. Höyüklerin etrafında dans ederler, kimselerin anlayamadığı dilde şarkılar söylerler.

Viviane’in Evi

Viviane’in Evi (Kaynak: Wikipedia.org – Cocu Cyril)

Comper Şatosu (Château de Comper)

Peri Viviane ya da bildiğimiz adıyla gölün hanımı Paimpont Ormanı’ndaki Comper Şatosunda doğmuştur. Mozzani’ye göre, küçük bir çocukken Lancelot’u kaçırır ve gölün dibinde onu mükemmel bir şövalye olması için eğitir ki Gölün Lancelot’u ismi de buradan gelir. Viviane’in desteğini alan Lancelot, Arthur ve şövalyeleri ile tanıştırılır. Gölün hanımının ona verdiği büyülü zırh sayesinde gücü ikiye katlanan Lancelot, Morgan’ın büyüsünü püskürtür ve sadık olmayan şövalyeleri vadiden kurtarır. Söz konusu gölün nerede olduğu tam tespit edilemese de şatonun çevresinde bulunan göl veya göletlerden biri olduğu düşünülmektedir.

Comper Şatosu

Comper Şatosu (Kaynak: Broceliande.guide)

Guillotin Meşesi (Le Chêne à Guillotin)

İsmi tanıdık gelecektir lakin korkmaya gerek yok zira bu Guillotin bildiğimiz Guillotin değil. Ancak yine de devrimle ilgisi olduğunu söyleyebiliriz. Neredeyse 1000 yaşında olduğu düşünülen meşe ağacı adını Başrahip Guillotin’den alıyor. Glot ve Tanneux, devrim sırasında doğduğu köy olan Concoret’e sığınan başrahibin cumhuriyet ordusu tarafından kovalanırken bu ağacın kovuğuna saklandığını ve Meryem Ana’nın örümceğe dönüşerek kovuğun dışına ağ örmesiyle peşindeki askerlerden kurtulmuş olduğunu aktarırlar. (Bkz. Glot ve Tanneux, 2002: 243-244).

Guillotin Meşesi

Guillotin Meşesi (Kaynak: Wikipedia.org – franek2)

Sainte-Onenne de Tréhorenteuc Kilisesi (Église Sainte-Onenne)

Bu kiliseye ait meşhur bir söylenti yok ancak Kral Arthur efsaneleriyle ilgili olması sebebiyle yazıya dahil etmenin ilginç olacağını düşünüyoruz. Arthur efsanelerine tutkuyla bağlı olan Başrahip Gillard 1942-1953 yılları arasında Sainte-Onenne de Tréhorenteuc kilisesini restore eder ve kilise Graal (kutsal kâse) kilisesi olarak da anılır. İçerisi Hristiyanlık ve Kral Arthur’a dair birçok efsaneyi anlatacak şekilde dekore edilmiştir. (Bkz. Glot ve Tanneux, 2002: 241). İsa’nın ölümünden önce çektiği ıstıraplar, Azize Onenne ve kutsal kâse arayışına dair anlatılar vitraylarda, mozaik ve resimlerde can bulur.

Tréhorenteuc Kilisesi

Tréhorenteuc Kilisesi (Kaynak: Broceliande.guide)

Ormandaki yolculuğumuzu sonlandırmadan önce folklor ve edebiyatın kesişim noktasında bulunan Arthur efsanelerinin ormanın yaratımında ne kadar etkili olduğuna dikkat çekmek istiyoruz. Evet, ormanın tam anlamıyla, aydınlar eliyle baştan yaratılmasından bahsediyoruz çünkü aslında bir Kelt kahramanı olan Arthur’a dair anlatıların Paimpont Ormanı’nda konumlandırılmasının ve hatta ormanın efsanevi Brocéliande Ormanıyla özdeşleşmesinin bile ancak 19. Yüzyılda olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi belki de romantizmin etkisiyle harlanan, Avrupalıların kendi uluslarının kökenlerini Kelt kültüründe aradığı Celtomania akımında aranmalıdır. Marcel Calvez’e göre, Fransa’daki yazarlar Fransa ve Bretonya bölgesinin Kelt kökenlerini merak etmişlerdir. Bu merak daha çok Breton dilinin köklerine dair sorular etrafında şekillenmiştir ve 18. Yüzyıl sonlarına doğru Keltlere ait olduğu düşünülen megalitlere yönelmiştir (Bkz. Calvez, 2010: 4,6).

Gelenek yaratımını üstlenen aydınların bir kısmının Bretonya bölgesinden olduğunu düşündüğümüzde Bretonya’da bulunan bu ormanın söz konusu akımdan nasiplenmemesinin imkânsız olduğunu söyleyebiliriz. Böylece aydınlar 1820’li yıllardan itibaren Paimpont Ormanı’nı efsanevi bir topografi haline getirerek geçmişin görkemini kendi bölgelerine taşımak istemişler ve bunu büyük ölçüde başarmışlardır.

Brocéliande Ormanı hakkında sizler de düşüncelerinizi yorumlarda veya Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News’ten takibe alabilirsiniz.

KAYNAKLAR

[1] Korrigan: Breton folklorunda cüce tipli bir ruh veya peridir.

[2] Basilisk: Avrupa folklorunda gözlerine bakanları taşa çeviren yılan benzeri yaratıktır.

[3] Ankou: Breton folklorunda ölümün hizmetkarı ya da kişileştirilmiş hali olarak görülür.

Damla Ötenkuş

1994 İstanbul doğumluyum. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat dalında lisans ve yüksek lisans yaptım. Kendimi bildim bileli bir şeyler yazıyorum. Hakkında yazmayı en çok sevdiğim konular ise gotik edebiyat, mitoloji ve folklor. Çevremdekilerin başını şişirmekten vazgeçtiğim için yazdıklarımı ilgi alanlarıma sahip olanlarla paylaşmaya karar verdim. Bunlardan bazıları Fantasantik dergisinde yayımlandı. Hâlâ düzenli bir şekilde yazıyorum.

3 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for magicalbronze magicalbronze dedi ki:

    Okurken gerçekten de keyif aldığım yazılardan biriydi. Damla Ötenkuş’un ellerine sağlık.

    Gözden kaçabilir diye buradan da yazayım istedim, tavsiye edilir :krs:

  1. Yine harika bir yazı ve fotoğraflar.Sizin yazılarınıza bayılıyorum,emeğinize sağlık !
    Sevgilerimle

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Ewan McGregor, Obi-Wan Kenobi ile İşinin Bitmediğini Söyledi

Ewan McGregor, “Obi-Wan Kenobi” ile İşinin Bitmediğini Söyledi: “Anlatılacak Birkaç Şey Daha Var”

Buz Devri 6 Film - Ice Age

“Buz Devri 6” Filminde Çalışmalar Başladı