in ,

Etten Yapılmışlar – Terry Bisson

İlk kez Nisan 1991’de Omni dergisinde yayımlanmış ve 1992 Nebula Kısa Öykü Ödülü’ne aday gösterilmiştir.

Etten Yapılmışlar – Terry Bisson - Öykü
- Reklam -
- Reklam -

ETTEN YAPILMIŞLAR

Terry Bisson

Çeviri, Tarık Kaplan
Editör, Hazal Çamur

- Reklam -

Copyright: Terry Bisson 1991. Tüm hakları saklıdır.


“Etten yapılmışlar.”

“Et mi?”

“Et. Hepsi etten yapılmış.”

“Et?”

“Hiç şüphesiz. Gezegenin farklı bölgelerinden birkaç tane topladık, keşif gemilerine koyduk ve her şeylerini araştırdık. Tamamıyla etler.”

“Bu imkansız. Peki ya radyo dalgaları? Yıldızlara gönderilmiş mesajlar?”

“Konuşmak için radyo dalgalarını kullanıyorlar, ama sinyaller onlardan gelmiyor. Sinyalleri makineler üretiyor.”

“O makineleri yapanlar kim o halde? İletişim kurmak istediğimiz kişiler onlar.”

“Makineleri onlar yapmış. Söylemeye çalıştığım şey bu. Makineleri etler yapmış.”

“Bu çok saçma. Et nasıl bir makine yapabilir ki? Benden sezgilere sahip etlere inanmamı bekliyorsun.”

“Beklemiyorum, olanı anlatıyorum. Bu yaratıklar sektördeki tek bilinçli canlı ve tamamen etten yapılmalar.”

“Belki orfoleiler gibidirler. Bilirsin, ete dönüştükleri bir dönemden geçen karbon temelli zeki canlılar gibi.”

“Hayır. Et olarak doğuyor ve et olarak ölüyorlar. Birkaç yaşam süreleri boyunca üzerlerinde araştırma yaptık ki, bu süre pek de uzun değildi. Etin ne kadar ömrü olduğuna dair bir fikrin var mı?”

“Hadi canım. Pekala, belki sadece kısmen ettirler. Bilirsin, weddileiler gibi. İçinde elektro plazmatik bir beyin bulunan etten bir kafa falan.”

“Hayır. Weddieliler gibi etten kafaları olduğunu görünce onu da düşündük. Ama sana söylediğim gibi, onları araştırdık. Baştan aşağıya etler.”

“Beyinleri yok mu?”

“Ah, bir beyinleri var tabii. Tek sorun beynin de etten yapılmış olması. Sabahtan beri bunu anlatmaya çalışıyorum.”

“O zaman… Düşünme işini yapan ne?”

“Anlamıyorsun, değil mi? Sana söylediğim şeyi kabul etmeyi reddediyorsun. Düşünme işini beyin yapıyor, yani et.”

“Düşünebilen et! Benden gerçekten de düşünebilen ete inanmamı bekliyorsun!”

“Evet! Düşünebilen et! Bilinçli et! Sevebilen et. Hayal kurabilen et. Bütün bunların hepsini yapabilen et! Şimdi anlamaya başladın mı, yoksa gene en baştan mı başlamam gerekecek?”

“Aman’rım [1]. Sen ciddisin. Gerçekten etten yapılmalar.”

“Teşekkürler. Sonunda. Evet, gerçekten de etten yapılmalar ve kendi zamanlarıyla yüzlerce yıldır bizimle iletişim kurmaya çalışıyorlar.”

“Aman’rım. Peki bu etlerin kafasından neler geçiyor?”

“Öncelikle, bizimle konuşmak istiyorlar. Tahmin ediyorum ki, sonra da Evren’i keşfetmek, diğer türlerle iletişime geçmek ve bilgi alışverişinde bulunmak gelecek; her zamanki şeyler.”

- Reklam -

“Yani etlerle konuşmamız gerekiyor.”

“Aynen öyle. Radyoyla yolladıkları mesaj bu şekilde. ‘Merhaba, orada kimse var mı?’ gibi şeyler.”

“Bu gerçekten de konuştukları anlamına geliyor. Kelimeler, fikirler ve kavramları kullanıyorlar, öyle mi?”

“Ah, evet. Sadece bunu etle yapıyorlar.”

“Radyo kullandıklarını söylemiştin hani?”

“Kullanıyorlar, ama radyo aracılığıyla gelenin ne olduğunu sanıyorsun? Et sesleri. Ete vurduğunda ya da çarptığında ortaya çıkan sesi bilirsin. Etlerini birbirine çarptırarak konuşuyorlar. Hatta etlerinin içinden havayı fışkırtarak şarkı bile söylüyorlar.”

“Aman’rım. Şarkı söyleyen et. Bu hepten çok fazla. Peki ne öneriyorsun?”

“Resmi olarak mı, yoksa gayriresmî olarak mı?”

“İkisi de.”

“Resmi olarak, onlarla iletişime geçmemiz, onları sıcak karşılamamız ve evrenin bu çeyreğindeki tüm bilinçli ırk ya da türleri önyargı, korku ya da empatiden uzak bir şekilde kayda almamız gerek. Gayriresmî olaraksa, kayıtları silmeyi ve tüm bunları unutmayı öneriyorum.”

“Ben de böyle söyleyeceğini umuyordum.”

“Sert bir karar gibi görünüyor ama her şeyin bir sınırı var. Gerçekten etlerle iletişime geçmek istiyor muyuz?”

“Sonuna kadar katılıyorum. Ne diyebiliriz ki? ‘Selam et, nasıl gidiyor?’ Öte yandan, bu yöntem işe yarayacak mı? Bunun gibi kaç gezegenle uğraşmamız gerek?”

“Yalnızca bir tane. Özel et konteynırlarının içinde diğer gezegenlere yolculuk edebiliyorlar, ama oralarda yaşayamıyorlar. Et oldukları için sadece C-uzayında yolculuk edebiliyorlar. Bu da onları ışık hızına mahkum ediyor ve diğer türlerle iletişime geçme şanslarını epey düşürüyor. Hatta neredeyse imkansız hale getiriyor.”

“O halde evrende kimse yokmuş gibi davranacağız.”

“Aynen öyle.”

“Zalimce. Ama senin de söylediğin gibi, kim etlerle tanışmak ister ki? Ya gemilerimizde tutup üzerinde araştırma yaptıklarınız ne olacak? Hatırlamayacaklarına emin misin?”

“Hatırlasalar bile deli olarak görülecekler. Kafalarına girip oradaki etlerini düzenledik. Bu sayede onlar için sadece birer rüyayız.”

“Bir etin rüyası! Bir etin rüyası olsak bu ne kadar da tuhaf biçimde uygun olurdu.”

“Ve tüm sektörü boş şeklinde işaretledik.”

“Güzel. Resmi ve gayriresmî olarak kabul edildi. Dava kapandı. Peki başkaları? Galaksinin bu kısmında başka canlılar var mı?”

“Evet. G445 bölgesinin 9. bölümünde biraz ürkek ama oldukça ilgi çekici olan hidrojen temelli, bilinçli canlılar var. İki galaktik dönüş önce gene iletişime geçmişlerdi, bir kez daha dost olmak istiyorlar.”

“Sürekli bunu yapıyorlar.”

“Neden yapmasınlar ki? Tamamen yalnız olsan Evren’in ne katlanılmaz ve tarifsiz derecede soğuk olacağını düşünsene…”


[1] Aman’rım: Orijinalinde “Omigod” olarak geçen bu kelime, “Oh My God” sözünün yutularak söylenmiş halidir. Hal böyle olunca biz de onu “Aman’rım” diye çevirmeyi uygun gördük. – e.d.

Tarık Kaplan

Becerebildiğince çizer, birazcık yazar, arada frp oynatır, bazen de inceleme yazar. Bolca da oyun oynar. Oyungezer dergisinde editör.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Leonard Nimoy

Leonard Nimoy’un İsmi Bir Asteroite Verildi

avengers ve duck tales bulusursa

Avengers ve Duck Tales Buluşursa…