GELİŞMİŞ DİLLER
Bu kısımdaki diller, gelişmesi için büyük çaba harcanmış ve neredeyse doğal dillerle rekabet edebilecek dillerdir. Günlük kullanım için uygun olsun ya da olmasın bu dillerin iyi kötü birer dil bilgisi var ve sözcük miktarları oldukça iyi seviyede. Sadece Heptapod Dili biraz farklı görünüyor, dil bilgisi ve sözcük sayısı hakkında pek bilgi olmasa da arkasında çok iyi düşünülmüş bir fikir var.
Elfçe
Tolkien’in kendi eseri olan Orta Dünya evreni için yarattığı bir dildir. Elfler tarafından konuşulur. Kulağa melodik gelmesiyle popüler olmuştur. Bir dil, kendi kültürüyle ancak bu kadar uyumlu olabilir. Elflerin bütün zarafetini kendi içinde barındırır. Elfler ne kadar hayranlık uyandıran canlılarsa kültürleri de o kadar öyledir. Ve tabii ki dilleri de.
Aslında Elfçe değil de Elf Dilleri Ailesi desek daha doğru olur. Çünkü Elfçenin yaklaşık 15 tane lehçesi var ve bu lehçeler arasında önemli farklılıklar mevcut. Hatta kimilerine göre bunların hepsi başlı başına birer dildir. Zaten gerçek dünyada da lehçe ve dil konusu hâlâ tartışmalı. Elf dilleri ailesine bağlı bütün diller Primitive Quendian olarak bilinen bir Elf dilinin torunlarıdır. Elfler farklı coğrafyalara yayıldıkça ortaya yeni şive, lehçe ve diller ortaya çıkmıştır. Hatta Elf Dilleri Ailesi Ağacı bile vardır ve bu dillerin akrabalık ilişkilerini gözler önüne serer. Bilinen Elf Dilleri Avarin, Quenya, Telerin, Nandorin, Sindarin, Goldogrin ve Ilkorindir. Özellikle Sindarin ve Quenya çok meşhurdur. Bütün bu dillerin kendi alt lehçe ve şiveleri de vardır. Tolkien ayrıca yedi farklı yazı sistemi geliştirmiştir ve üçü daha çok bilinmektedir: Sarati, Tengwar ve Cirth.
Sindarin, Beleriand’ın Gri Elflerinin dilidir. Quenya ise daha kadim bir lehçedir. Hatta Sindarin ondan kopmuştur. Denizin ötesindeki Elfler antik zamanda yaygın olarak Quenya konuşmuştur.
Quenyanın dil bilgisini biraz inceleyelim. Öncelikle şunu söyleyelim, bu dilin dil bilgisi tamamen oturmuş değil. Birtakım düzensizlikler söz konusu. Elfçede cümlelerin ögeleri tıpkı İngilizcedeki gibi özne+yüklem+nesne şeklinde diziliyor ama aynı zamanda çekimli bir dil olduğu için bu konuda esnekliğe biraz izin veriyor. Bu ögelerin yerini değiştirmeniz çok büyük sorun yaratmıyor. Türkçede de böyledir. Her ne kadar özne+nesne+yüklem doğru sıralama olsa da dilimiz esnek olduğu için diğer sıralamalar da göze çok batmıyor. Quenyada çoğullar ve tekillerin yanı sıra kısmi çoğullar ve çiftler de vardır. Sıfatların ise İngilizcede olduğu gibi hem düzenlileri hem de düzensizleri var. Fiillerin çekimleri ise her zaman oldukça düzenlidir.
Elfçe, söz varlığı alanında çok gelişmiş bir dildir. Dildeki bütün sözcükler Tolkien’in eseri olmadığı için kesin bir sayı vermek zor olsa da 2008 itibariyle dildeki sözcük sayısının 25.000’i geçtiği tahmin ediliyor.
Tengwar ise Feanor tarafından icat edilmiş bir yazı sistemi. Başta Quenya için kullanılsa da diğer dilleri konuşanlar da bu alfabeyi tercih etmişlerdir. Hatta Sauron Tek Yüzük’ün üstüne Kara Lisanda yazı yazarken Tengwar’ı tercih etmiştir. Tengwar 26 harften oluşur. Tıpkı Arapçadaki gibi sesli harfleri pek kullanmaz. Bu tür sesler özel işaretlerle gösterilir.
Buna rağmen insanların Elfçe öğrenme merakının nedeni kulağa çok hoş gelmesi ve Orta Dünya’ya duyulan hayranlık olsa gerek. Size Yüzüklerin Efendisi’nden Sindarin lehçesinde bir şarkı dinletelim ve bir sonraki dile geçelim.
Klingonca
Bilimkurgu ve fantastik eserler için üretilmiş diller arasında en güçlülerinden biri Uzay Yolu için yaratılmış olan Klingoncadır. Uzay Yolu’nun orijinal serisinde Klingonlar insandan çok farklı görünmüyordu ve kültürleri henüz yeterince ayrıntılandırılmamıştı. Daha sonraki dizi ve filmlerde Klingonlar iyice geliştirildi. Klingon kültürü, tarihi, sanatı, mutfağı, dini ve dili ortaya çıkarıldı. Klingonlar gerek savaşçılıklarıyla gerekse de mizahi yönleriyle Uzay Yolu hayranlarının kalbini kazandı. Hâl böyle olunca Klingoncayı öğrenmek isteyen insanlar da var.
Klingonca 1984’te yayımlanan The Search For Spock (Spock’ı Ararken) adlı film için Marc Okrand tarafından geliştirilmeye başlandı. 1992’de bizim TDK’ye benzer bir kurum olan Klingon Dili Enstitüsü de (KLI) kuruldu. Klingonca Uzay Yolu dizi ve filmlerinde zaman zaman kullanılmış olsa da en yoğun olarak Star Trek: Discovery (Uzay Yolu: Keşif) dizisinde kullanıldı.
Bu dil Klingon kültürünün savaşçı ve mizahi yönleri çok iyi yansıtıyor. Mesela Klingonlar çok kaba saba bir tür olduğundan dillerinde “merhaba” anlamında bir sözcük yoktur. Onun yerine “nuqneH” sözcüğünü kullanırlar ama bu sözcüğün asıl anlamı, “Ne istiyorsun?”dur. Bu dilin merkezinde ağırlıklı olarak Klingon kültürü, uzay ve savaş vardır. Elbette gerçek dünyada konuşulabilir ama Klingonca kendi dünyası için daha uygun. Yukarıda söz ettiğim dil ve kültürün uyumu konusunda çok başarılı bir örnek.
Klingoncadaki sözcük sayısı 250.000’den fazla ki bu sayı onu doğal dillerle rekabet edecek seviyeye getiriyor. Yapay diller içinde böyle geniş bir söz varlığına sahip bir dil bulmak kolay değil. Klingonca sadece söz varlığı olarak değil, dil bilgisi olarak da gelişmiş bir yapay dil. Elfçeden daha net kurallara sahip. Fakat Klingoncada cümlelerin ögelerinin dizilişi bildiğimiz hiçbir dile benzemiyor. Özneler cümlenin sonuna geliyor. Cümleler genel olarak nesne+yüklem+özne şeklinde kuruluyor. Bu da Hint-Avrupa dilleri konuşanların bu dili öğrenmesini zorlaştıran bir etken ama biz Türkçe konuşanlar için öyle değil. Sadece öznenin yeri değişik. Tabii ki bizim de işimizi zorlaştıran bazı şeyler yok değil. Eğer cümlelerde edat varsa nesnenin önüne gelir ama zarf varsa o, edatın bile önüne geçerek cümlenin en başına gelir.
Klingoncada pasif fiiller yoktur ve bunun için farklı bir dil bilgisi kullanılır. Zamirler, hareketli fiiller olarak da kullanılabilir. Sıfat diye bir şey de Klingoncada yok. Geçişsiz fiiller sıfat gibi kullanılabilir ve değiştirdikleri ismin arkasına gelir. Soru cümlelerinde ise cümlenin ögelerinin yeri değişmez.
Klingonca kulağa melodik gelen bir dil değil. Zaten buradaki amaç Klingonların kaba ve savaşçı yönünü göstermek. Son bir not: Klingonlar, Shakespeare hayranıdır. Onun eserlerinin gerçek anlamının İngilizcede değil, Klingoncada ortaya çıktığını ve biçimsel güzelliğinin de ancak Klingoncada görülebildiğini söylerler. Hatta onlara göre Shakespeare gizli bir Klingondur.
Bu arada Klingoncanın yirmi beş harften oluşan bir alfabesi var. Bunun yanı sıra rakamlar için de işaretler geliştirilmiş.
Aşağıdaki video Star Trek: Discovery dizisinin açılış sahnesi. Klingon lideri Tkuv’ma konuşma yapıyor.
Yüksek Valyria
Yüksek Valyria, Game of Thrones (Taht Oyunları) serisinde gördüğümüz bir dil. TV dizisi için dil bilimci David J. Peterson tarafından geliştirilmiştir. Tolkien’in aksine George R.R. Martin eserlerinde dil yaratmakla uğraşmamış, sadece valar morghulis (tüm erkekler ölmeli), valar dohaeris (tüm erkekler hizmet etmeli) ve dracarys (ejderhaya ateş saçması için verilen bir komut) sözcüklerini yaratmıştı. Daha önce bu dil hakkında açılmış bir kurs hakkında yazdığımız bir haber yazısında şu satırları yazmıştık:
Valyriayı bir dilden çok bir dil ailesi olarak tanımlamak gerekir. Valyria Dillerinin başlıca iki türü vardır. Birincisi Yüksek Valyria, diğeri ise Piç Valyria. Piç Valyria Dili dokuz özgür şehrin dilidir. Her bir şehrin kendi lehçesi vardır. Bunların dışında köle şehirlerinden Yunkai, Meeren ve Asthapor ise Ghiscari dilinden etkilenmiş olan kendi Piç Valyria Dillerini konuşurlar.
Yüksek Valyria Dili ise onlardan son derece farklıdır ve bu iki dili bilenler birbirlerini anlamazlar. Bu dil, gerçek Dünyadaki Latince gibidir. Pek fazla konuşan kalmamıştır ama hâlâ bu dilde yazılı eserler ve şarkılar vardır. Targaryenler bu dili konuşmuşlardı ve onların kendi Valyria isimleri vardı. Piç Valyria avam tarafından konuşulur ama Yüksek Valyria, adından da anlaşılacağı üzere soyluların, şiirin ve ejderhaların dilidir. Essos’un eski dilidir. Khaleesi bu dili akıcı bir şekilde konuşabilmektedir.
Yüksek Valyria oldukça yeni ve gelişme aşamasında bulunan bir yapay dil. Fakat dil bilgisi gelişti ve sözcük sayısı da hızla artıyor. Peterson; isim, fiil ve sıfat çekimleri hakkında ayrıntılı düzenlemeler yapmış ama cümlelerin kuruluşu hakkında henüz kesin bilgiler göremedim ama gördüğüm cümle örneklerine bakılırsa Hint-Avrupa dillerine benziyor.
Bu dilden bir cümle örneği verelim:
Nyke Daenerys Jelmāzmo hen Targārio Lentrot, hen Valyrio Uēpo ānogār iksan. Valyrio muño ēngos ñuhys issa.
Cümlenin Türkçe karşılığı:
Ben Eski Valyria’nın soyundan Targaryen Hanesinden Daenerys Fırtınadadoğan. Valyria benim ana dilimdir.
Aşağıdaki videoda Daenerys ile Kızıl Rahibe Yüksek Valyria dilinde konuşuyorlar.
Na’vi Dili
2009’da yayımlanan Avatar adlı sinema filmi her ne kadar 3B sinema devrimiyle anılmış olsa da yarattığı dünya ve kültürle de ilgileri üzerine çekmişti. Bu filmdeki yapay dil de bu dünyanın unsurlarından biriydi. Kısaca göz atalım. Bu arada on yıl olmasına rağmen ikinci filmi hâlâ bekliyoruz.
Avatar’ın konusu, gezegenimizden çok uzaktaki Pandora gezegeninde geçiyordu. Daha doğrusu Pandora bir gezegen değil, bir gaz devinin uydusudur. Bu gezegen çok gelişmiş bir ekosisteme ve Na’vi adlı zeki bir türe ev sahipliği yapmaktadır ama insanların ilgilendiği şeyse değerli madenlerdir ve gezegeni tahrip etmekten çekinmezler.
Na’viler doğayla uyum içinde yaşayan bir kültürdür. Hâliyle dilleri de buna göre düşünülmüştür. Aslında film için çok gelişmiş bir dil yaratılmamıştı ama filmin hayranları sanal âlemde bir araya gelip bu dili geliştirdiler ve ortaya gerçek bir dil çıktı.
Peki bu dil neye benziyor? Bu dilde bir sözcüğün cümle içinde oynadığı rol, cümlenin neresinde bulunduğuyla ilgili değildir. Sözcüğün sonunun nasıl değiştiğiyle ilgilidir. Yani özne nereye geliyordu, nesne ortada mıydı, yüklem sonda mıydı diye düşünmenize gerek yok. İstediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Fakat bu, dili kolaylaştıran değil zorlaştıran bir şey. Çünkü sözcüklerin nasıl bittiği önemli olduğundan bu bitiş şekillerinin hepsini ezberlemek gerekiyor. Aşağıdaki üç cümlenin anlamı aynıdır ve üçü de tamamen doğru kabul edilir:
Nantangìl frìp tutet. (Engerekkurt bir kişiyi ısırır)
Frìp tutet nantangìl. (Engerekkurt bir kişiyi ısırır)
Tutet nantangìl frìp. (Engerekkurt bir kişiyi ısırır)
Tekiller ve çoğullar da bu dilde oldukça ilginç. Türkçe ve diğer pek çok dilde sadece tekiller ve çoğullar vardır. Na’vi Dilinde ise tekiller ve çoğulların yanı sıra iki kişi, üç kişi, dört ve daha fazla kişi için de çekimler var. Bunun için de başa ek geliyor. Örnekle açıklayalım.
Nantag hahaw: Bir engerekkurt uyuyor.
Menantag hahaw: İki engerekkurt uyuyor.
Pxenantag hahaw: Üç engerekkurt uyuyor.
Aynantag hahaw: Engerekkurtlar (dört veya daha fazla) uyuyorlar.
Fiiller bu dilin en karmaşık kısmı. Aslında bir cümlenin içinde asıl ekleri alan kısım fiillerdir. Cümlenin ögeleri nereye geliyor, bu önemsiz. Diğer sözcükler hiç ek almayabilir, bu da önemli değil. Gereken bütün anlamlar fiillere gelecek eklere yükleniyor.
Na’vi Dili en gelişmiş dil bilgisine sahip yapay dillerden biridir. Fakat bunu aşırı miktarda kural sayesinde değil, esneklik sayesinde başarmıştır. Avatar filminden Na’vi dilinde bir sahne izleyelim. Bu sahnede Jake Sully İngilizce konuşurken Tsu’tey onun söylediklerini Na’vi Diline çeviriyor.
Dothrakice
Taht Oyunlarındaki Dothrakilerin Türklerle olan benzerlikleri belki dikkatinizi çekmiştir. At sırtında göçebe yaşayan savaşçı bir millettir Dothrakiler. Türkler de yüzyıllar önce Orta Asya’da bu şekilde yaşıyorlardı. Onların dili de bazı konularda bizim dilimize benziyor. Dothrakice, birkaç dilden olsa da ağırlıklı olarak Türkçe ve Rusçadan esinlenilerek yaratılmış bir dildir. Dothraki doğasına uyumlu olarak sert bir dil olarak bilinmektedir.
Aslında George R.R. Martin böyle bir dil yaratmadı, o sadece birkaç sözcük ile dilin bazı ana hatlarını yarattı. Bu dil, TV dizisi için David J. Peterson tarafından geliştirildi. Dothrakice, birkaç ifade ile sınırlı bir deneme değil, kuralları olan ve iyi kötü söz varlığı olan bir dil. Mayıs 2015’te Dothrakicedeki sözcük sayısı 4000’i geçmişti. Şu anki durum bilinmiyor, çünkü oluşturulan pek çok sözcük henüz halka açıklanmış değil. Peterson sözcük sayısını 10.000’in üstüne çıkarmayı hedefliyor. Bu sayı size çok az gelebilir. Ne de olsa İngilizcede 1.000.000, Türkçede 600.000, Klingoncada 250.000’den fazla sözcük olduğu tahmin ediliyor. Fakat şunu unutmayın: Bir dildeki kelimelerden 3000 tanesini biliyorsanız aşağı yukarı bu dilin %98’ini bildiğiniz kabul edilir. Çünkü her sözcüğü gündelik olarak kullanmıyoruz.
Tekrar Dothrakiceye dönelim. Dothrakilerin kültürünün bir yansımasını bu dilde görebiliriz. Dothrakiler de tıpkı Klingonlar gibi pek kibar bir halk değildir. Mesela Dothrakicede teşekküre karşılık gelen bir söz yoktur. Karada yaşayan ve denizden korkan bir halk oldukları için bu dilde gemi gibi sözcük de yoktur. Khal Drogo gemilere hrazef ido (tahta atlar) diyor. Dothrakiler okuma yazmaya ihtiyaç duymadıkları için bu dilin bir alfabesi de yok. Dothrakicede 23 adet ünsüz ve dört adet ünlü harf vardır. Yani Dothrakilerin bir alfabesi olsaydı 27 harften oluşurdu.
Dil bilgisi bakımından en gelişmiş yapay dillerden biri de Dothrakicedir. İlk önce bu dilin tıpkı Arapça gibi çekimli bir dil olduğunu belirtelim. Kelimeler ön ek, son ek ve çevre ekleri alabilirler ama kelimenin kökündeki ünsüzler değişmez. İsimler canlı ve cansız olarak ikiye ayrılır. Fiiller geniş, geçmiş, şimdiki, gelecek, zorunluluk kiplerine katılırlar. Cümlenin ögelerinin sırası ise İngilizce ve diğer Hint-Avrupa dilleri gibidir. Yani özne+yüklem+nesne şeklindedir.
Peki bu dilin Türkçe ile benzerliği nerede? Aslında Türkçeden alınan sözcükler var ama bunlar biraz değiştirilmiş hâllerinde. Bu yüzden Dothrakice bir konuşma duyduğunuzda tanıdık gelen sözcük işitmek pek kolay olmayacaktır. İlk akla gelen örnek Khal unvanıdır. Bunun Khan(Han) sözcüğünden türetildiği düşünülüyor. Ayrıca Dothraki sözlüğünde Türkçeye tıpatıp benzeyen sözcükler yok değil ama onları da tamamen farklı anlamlarda kullanmışlar. Birkaç örneği parantez içinde Türkçe karşılıklarıyla verelim: At (Bir), dik (hızlı), efe (zincir), fakat (vurmak), has (keskin), kemik (müttefik), tat (yapmak), yeni (başarısızlık), yer (sen), zilli (genel)…
Aşağıdaki videoda Daenerys Dothrakice konuşuyor.
Heptapod Dili
Ted Chiang’ın Hayatınızın Hikâyesi adlı eserinden uyarlanan Arrival (Geliş) adlı film, tamamen dil üzerine kurulu bir bilimkurgu filmidir. (Yazının bu kısmı Arrival filmi ile ilgili ağır spoiler içerir, filmi izlemediyseniz bir sonraki dile atlayınız) Dünya dışı bir uygarlıkla tanışma sürecinde insanların, uzaylıların dilini çözme sürecini anlatır. Fakat bir farkla. Bu yazıda söz ettiğim pek çok dil, dilin kültürle olan ilişkisini kurgulamıştır ama Heptapodların dili, dilin zamanla olan ilişkisini ele alır.
Bazı diller sadece sözlüdür ve bazı diller de hem sözlü hem de yazılıdır ama Heptapod Dili sadece yazılıdır. Filmde Heptapodların ağızlarından bazı sesler çıkardıklarını ve sözlü bir dillerinin olmasının mümkün olduğunu gördük ama insanlarla iletişime geçerken sadece yazılı dil kullandılar. Dünyaya gelirken insanların dillerini öğrendiler ama kendilerine İngilizce sorulan sorulara sadece kendi yazılı dilleriyle cevap verdiler.
Heptapod yazı sistemi bir alfabe değildir. Çin yazısı ya da Mısır hiyeroglifleri gibi yüzlerce sembolden oluşur. Fakat hiyeroglifler de dâhil olmak üzere dünyadaki bütün yazı sistemlerinden ayrılan bir özelliğe sahiptir. Bu yazı soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yukarıya doğru yazılmaz. Bir çember şeklinde yazılır.
Bunun nedeni ise zamanla ilgilidir. Biz insanlar zamanı düz bir çizgi şeklinde algılıyoruz. Hatta ilginçtir, zamanı nasıl algıladığımız yazı sistemimize göre değişiyor. Soldan sağa doğru yazılan Latin Alfabesi kullanan ülkelerde zaman soldan sağa bir ok şeklinde betimlenirken sağdan sola doğru yazılan Arap Alfabesi kullanan ülkelerdeyse zaman sağdan sola bir ok şeklinde betimleniyor.
Heptapodlar ise zamanı döngüsel olarak algılıyorlar. Bu nedenle yazı sistemleri çember şeklinde. Bu dili öğrenen insanların da zamanı algılayışı değişiyor. Böylece zamanın ilerisini ve gerisi görebiliyorlar. Gelecekte olacak şeyleri olmuş gibi görebilirler. Filmdeki bu düşüncenin kaynağı, Edward Sapir ve Benjamin Whorf adlı dil bilimcilerin 1950’lerde duyurdukları ve Sapir-Whorf Hipotezi olarak bilinen hipotezdir. Bu hipoteze göre insanın düşünce yapısı, konuştuğu dilden yoğun olarak etkilenir. Tabii onların kastettiği şey zaman yolcuğu ya da geleceği görmek değildi.
Romulanca
Romulan Yıldız İmparatorluğu, Uzay Yolu evrenindeki bir uygarlıktır. Aslında Romulanlar ve Vulkanların kökeni aynıdır ama birbirlerinden ayrılmışlar ve farklılaşmışlar. Romulanca, Romulan Yıldız İmparatorluğunun resmî dilidir. Romulanlar kendi dillerini Rihan olarak isimlendirirler.
Romulanca hakkındaki bilgiler çoğunlukla Diane Duane’in The Romulan Way (Romulan Yolu) adlı romanında ortaya çıkmıştır. Vulkan gezegeninde Surak’ın başlattığı duygulardan arınmaya dayalı reformlara karşı çıkan ve eski yollara devam etmek isteyenler gezegenden ayrılmaya karar verdiler. Gezegeni terk edenler, Vulkancayı da gerilerinde bırakmak istiyorlardı. Bunun için Eski Vulkancayı kullanmaya başladılar ve bu dili bambaşka bir yönde evrimleştirdiler. Vulkanlar ise Surak liderliğinde Yeni Vulkancayı kendi dillerini mantık yolunda geliştirmeye çalıştılar. Böylece Romulanca ve Vulkanca birbirlerinden hızla uzaklaştı. İki akraba dil oldukları anlaşılamayacak kadar farklılaştı.
Romulanca, bırakın Klingoncayı, Vulkanca kadar bile popüler değildir. Üstelik Uzay Yolu yapımcılarından resmî destek almamıştır. Buna rağmen Vulkancadan daha başarılı olmuştur. Bir dil enstitüsü de Romulanca için vardır. İsmi: İmparatorluk Romulan Dili Enstitüsü. (IRLI) Uzay Yolu hayranları tarafından yürütülmekte olan Romulanca çalışmaları bu kurum sayesinde organize bir şekilde yürüdü. Benzer bir kurum Vulkanca için de vardır ama oradaki çalışmalar çok dağınık ve herkesin canının istediği şekilde farklı bir Vulkanca geliştirmeye çalışması Vulkancanın gelişmesini yavaşlattı. Hatta Vulkan Dili Enstitüsünün web sitesi yayından kalktı. Romulanca için de böyle bir dağınıklık söz konusu olsa da Vulkanca ile aynı seviyede değil.
IRLI, çalışmalarında ağırlıklı olarak Diane Duane’in romanını merkeze aldı. Geliştirdiği Romulancayı bu kitap üzerine inşa etti.
Peki Romulanca hakkında ne biliyoruz? Bu dilin üç lehçesi olduğunu biliyoruz, fakat bu lehçeler arasındaki fark aşırı büyük değil. Bütün Romulanca konuşanlar birbirlerini anlayabilirler. IRLI, Romulancayı geliştirirken bütün lehçeler için ortak sözcükler üretmeyi tercih etti. Ana dili Romulanca olmayanlarsa bu dili öğrenmekte çok zorlanacaklardır. Romulancanın Türkçe ile benzer bir özelliği var. O da sözcüklerin ekler alarak yeni anlamlar kazanmasıdır. Yani Romulancanın Türkçe gibi eklemeli bir dil olduğunu söyleyebiliriz. Uzay Yolu yapımcılarının desteği olmamasına ve Klingonca ile Vulkanca kadar popüler olmamasına rağmen Romulanca çok gelişmiş bir yapay dildir.
Romulancada sıfatlar isimlerin ardından gelir ve isimleri değişikliğe uğratırlar. Bununla birlikte sıfatların kendisi de değişmek zorunda kalır. İngilizcedeki gibi üç adet üçüncü tekil şahıs zamiri vardır (dii [erkekler için], rii [kadınlar için], æi [hayvanlar ve cansız varlıklar için]) ama İngilizcenin aksine ikinci tekil şahıs ile ikinci çoğul şahıs farklıdır. (hwi [sen], hrian [siz]) Cümlelerin ögeleri İngilizcedeki gibi özne+yüklem+nesne şeklinde sıralanır ama yüklem+nesne+özne sıralaması da kabul görür. Aşağıdaki iki cümle anlam olarak aynıdır:
Jhan færre ghan. (John topa vurur.)
Færre ghan Jhan. (John topa vurur.)
Dolaylı nesneler ise doğrudan nesnenin önüne veya arkasına konulabilir. Buradaki amaç neyi vurgulamak istediğinizdir. Romulanca cümlelerin nasıl kurulacağı ile çok sayıda kural var ama ben çok uzatmak istemiyorum. Bu sadece bir olumlu cümle örneğiydi. Soru cümleleri, karşılaştırmalar ve olumsuz cümlelere şu an girmeyeceğim. Kesin olan bir şey varsa dil bilgisi bakımından Romulanca bence en çok ayrıntılı kurallara sahip yapay dildir.
Harika bir dosya yazıyı olmuş @okanakinci, ellerine sağlık. Bazılarını sıkça takip ediyordum ama özellikle taslak haldeki dillerin bazılarından yeni haberim oldu.
Peki arşiv forumlarımızdaki “Fantastik Diller Okulu” kategorisini hatırlayanlar?
Teşekkür ederim Hakan.
Bu yazıyı yazarken beni en çok şaşırtan şey Türkçe ile benzerliği olan yapay dillerin sandığımdan fazla olmasıydı. Mesela Kara Lisan ve Romulanca tıpkı Türkçe gibi eklemeli bir dil. Dothrakicede Türkçeden sözcükler var. Elfçe, Na’vi Dili ve kısmen Romulanca tıpkı Türkçe gibi esnek bir dil.
Uufff nasıl da zevk alarak okudum. Elinize sağlık.
Muazzam bir dosya konusu olmuş. Okan’ın bir süredir bu yazıyı yazmak için çalıştığını, hatta bahsedeceği dillerden bazılarını biliyordum ama ortaya bu kadar kapsamlı, doyurucu ve okuması keyifli bir şey çıkacağını tahmin etmemiştim doğrusu. Büyük emek cidden. Ellerine sağlık @okanakinci.
Hantanyel mellon.
Her yazının bir nazar boncuğu vardır. Bu yazının nazar boncuğu da Yautja Dili. Bu dili yazıya dâhil etmeyi unuttuğum için şu an kendime küfrediyorum. Elbette bu yazıda bulunmayan başka diller de var ve hepsi de taslak diller. Hepsine yer vermeye imkân yoktu. Yautja Dili de bir taslak dil ama anılmayı hak ediyordu.
Yautja Dili nedir derseniz size onun Predator abimizin dili olduğunu söyleyebilirim. Az bir miktar sözcüğe sahip. Asıl önemli noktası ise 23 harflik bir alfabesinin olması.
Predator kadar haksızlığa uğrayan başka bir karakter ya da tür bulmak zordur. O haksızlıklara ben de bir başkasını eklemiş oldum.