İskenderiyeli Hypatia kimdir? İskenderiye Kütüphanesi’nin simgelerinden, antik zamanın son bilim insanı, matematikçi, filozof ve astronom Hypatia’nın hayatı, yaşadığı dönemdeki sosyolojik ortam ve ölümü sonrasında kararan dünyaya dair tüm bilinenler sizlerle.
“Tarih; korku ve cehaletle ya da güç tutkusuyla tamamı ile bize ait olan ölçülemez değerleri yok eden insanlarla doludur.” – Carl Sagan
Hypatia’yı anlamak için öncelikle İskenderiye şehrine ve onun eşsiz birikimine bakmak gerekir. İskenderiye şehri şu anki Mısır’da bulunan bilim, keşif, ticaret ve insanlık adına yarar sağlayan ne varsa içerisinde barındırmasıyla ünlüydü.
İskenderiye’de tarihte eşi benzerine az rastlanan muazzam bir kütüphane kurulmuştu. İskenderiye Kütüphanesi öyle bir yerdi ki, bu kütüphanede ve ona bağlı müzede o dönem bilinen tüm ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği, rasathane ve botanik bahçesi bulunuyordu. Ayrıca içerisinde farklı bilim dallarının öğretildiği evler vardı! İşte İskenderiye böyle devasa bir bilim yuvasıydı.
Bu kütüphaneden çıkan, oranın yöneticiliğini yapan bilim insanları ve onların çalışmaları bugün hâlâ saygıyla hatırlanıyor.
Mesela kütüphanenin tarihteki ilk yöneticilerinden biri olan Eratosthenes buradan yola çıkarak dünyanın ilk çevresini ölçen insan oldu.
İskenderiye Kütüphanesi’nden Bilim Dünyasına
Eratosthenes milattan önce 3. yüzyılda 21 Haziran tarihinde bir başka Mısır şehri olan Syene ile İskenderiye şehirlerine güneş ışınlarının aynı açıyla düşmediğini keşfetti. Güneş 21 Haziran’da Syene’de her zaman en dik noktada oluyor ve orada bulunan bir kuyuyu tam dik bir şekilde aydınlatıyordu. Eratosthenes, İskenderiye ve Syene’deki aynı tarihlerdeki bu açı farklılığının Dünya’nın eğimli bir yapıya sahip olmasından dolayı olduğunu anladı. 21 Haziran’da Syene’de tam dik açıyla güneş ışınları gelirken aynı tarihte İskenderiye’de yere bir çubuk dikerek gölgesinin 7 derecelik bir sapma yaptığını fark etti. Buradan yola çıkarak Dünya’yı bir daire olarak düşünen Eratosthenes, İskenderiye ile Syene arasındaki mesafenin Dünya’nın merkez noktasında da 7 derecelik bir açı oluşturması gerektiğini düşündü.
Dairenin toplam açısı 360 derece olduğuna göre, 7 derecelik bir açı 50’de 1’lik bir parça anlamına geliyordu. Bir adam tutarak İskenderiye ve Syene arasındaki mesafeyi adımlayarak ölçtürdü. Bu da yaklaşık olarak 925 km kadardı. Ve 925 km ile 50’yi çarparak dünyanın çevresinin 46.250 km olduğunu buldu.
Biz bugün dünyanın çevresinin tam ölçüsünün 40.100 km olduğunu biliyoruz. Ama o tarihlerde %10’luk bir sapma ile ölçüm yapmak takdire şayan bir olaydı.
Ayrıca Aristoteles’in insanları iki sınıfa ayırma eğilimini doğru bulmayan yegane kurumdu İskenderiye Kütüphanesi. Aristoteles insanları üstün olarak Yunanlar ve diğerleri olarak tanımlıyor; diğer insanları barbarlar olarak niteliyordu. Aristoteles’e göre onların köle edilmesi doğaldı. Ama bu kör şovenizme bir Yunan olan Eratosthenes karşı çıkıyordu. Her insanın iyisi de kötüsü de mevcuttu ve her ulusta da bu vardı…
Yıldızların doğumunu gözlemleyen ve onların aynı rotayı izleyip sonunda öldüklerini anlayan, yıldızların pozisyonlarını ve boyutlarını kayda geçiren ilk kişi Hipparkhos de yolunu İskenderiye Kütüphanesi’ne düşürenler arasındaydı.
Tarihin en önemli matematikçilerinden biri olan Öklid, hâlâ geçerliliği olan geometri buluşlarıyla İskenderiye Kütüphanesi çıkışlıydı.
Pergeli Apollonius uzay cisimlerinin hareketlerindeki paraboller ve elipsler üzerine burada çalışmıştı.
İskenderiyeli Heron buharlı makineler üzerine çalıştı ve robotlar üzerine yazılmış ilk kitabı burada yazmıştı.
Bu kadar değerli bilim insanının buluşları, tüm değerleri yok edildi.
Yıkımın nedenini Carl Sagan şu cümlelerle açıklıyor:
“Çünkü buradaki bilim insanlarının derdi yıldızlardı, evrendi, doğa yasalarıydı, insanın anatomisiydi. Hiçbiri yaşadıkları toplumun ekonomi-politik-dinsel kabullerine karşı çıkmamıştı.”
Kötülük, İskenderiye Kütüphanesi’nin etrafında hızla yayılırken İskenderiye Kütüphanesi’ndeki bilim insanları bunu fark etmedi. Dışarıda, kötülük ve cehaletle sürekli beslenen halk İskenderiye Kütüphanesi’nin içindeki buluşlardan, değerlerden habersizdi. Çünkü buluşlar çok az bir elit azınlık tarafından kullanılabiliyordu. Üretilen mekanik buluşlar savaşlara, batıl inançların geliştirilmesine ve kralların eğlencesine dönüşüyordu.
Eratosthenes’in insancıl düşüncesi korku, cehalet ve kanla sürekli yok edilme aşamasındaydı. Değerini ne halk nede dertleri “sadece bilim” olan insanlar anlayabildi.
Bu kütüphaneye neredeyse dünyanın her noktasından ününü duyanlar bilim aşkıyla gelirken dışarıda kötülük kazanı kaynamaktaydı.
Bir Kütüphanecinin Kızı ve Ondan Çok Daha Fazlası: Hypatia
İşte böyle bir ortamda, milattan sonra 370 civarında doğdu Hypatia.
Baskının, cehaletin ve vahşiliğin arttığı bir ortamda kadın olmak son derece değersiz bir konumdaydı. Erkek egemen din baskısı nedeniyle kadınlar herhangi bir hakka sahip olmayan araçlardan ibaretti.
Böyle bir ortamda başlı başına kadın olmak zorken bir de bilimle, astronomiyle, fizikle, matematikle ilgilenen bir kadın olmak nasıl zordur siz hayal edin. Hypatia’nın nasıl bir cesaret örneği gösterdiği daha kolay anlaşılabilir.
Babası Theon, İskenderiye Kütüphanesi’nin başında olan bir matematikçi ve astronomdu. Theon, kızını özgün bir birey olarak yetiştirdi. Hypatia büyüdükçe babasının matematik ve astronomi alanındaki başarılarını aştı. Felsefe üzerine değerler üretti ve babasının yerine, şimdi bildiğimiz üniversiteye benzer bir yapının temellerini kurdu ve oranın yöneticisi oldu.
Matematik alanında kitaplar yazdı. Daha başarılı bir bölme yöntemi geliştirdi. O güne kadar yaşamış büyük filozoflardan Aristo, Pisagor ve Platon’u sentezleyerek “Yeni Platonculuk” adıyla bir çalışma yürüttü. Aritmetik, geometri, astronomi ve müzik alanını dörde bölerek dört farklı çalışmayı ayrı ayrı bir araya getirdi.
Hypatia’nın, döneminde etkin bir güç haline gelen kilise ve Hıristiyanlık yerine putperest olarak görülen Pagan inancında olduğu düşünülür. Ancak onun tek inancı yıldızlar ve matematiktir. Öyle bir sistem kurgulamıştı ki hiçbir dine ne mesafe güttü ne de yakınlaştı.
Bu sebeple dünyanın dört bir yanından Hıristiyan, Yahudi ve Pagan öğrenciler ondan eğitim almaya geldi.
Tabii bu hoşgörü ortamı dışarıdaki örgütlü kötülük ve cehaletin söylentiler yaymasına neden oldu. Hıristiyanlık günden güne güçlenirken, Hypatia gibiler büyücü olarak görülmeye başlandı.
Kütüphanenin ve Hypatia’nın Sonu
Şehrin başpiskoposu Cyril, Hypatia gibi bir kadının “insanları zehirlemesine” tahammül edemiyordu. Edindiği kontrolsüz güçle Cyril, Pagan tapınaklarına ve Yahudilerin ibadet yerlerine saldırılar düzenleyen cehaleti körüklüyordu.
Roma yönetiminde olan İskenderiye’de Hypatia ile dost olan Roma Valisi Orastes artık başpiskopos Cyril ile karşı karşıya gelmeye başladı. Güç dengeli olmamalı, tek bir elde toplanmalıydı. Cyril, Roma Valisi Orastes’in ayağını kaydırabilmek için girişimlerde bulunmaya başladı. Hypatia’ya danışan Orastes; Hypatia’nın “adaletli ve laik” bir anlayış gütmesi tavsiyesine bir süre uydu.
Ama Hypatia’nın bu tavrı Cyril tarafından, “Orastes’i Hıristiyanlığa karşı kışkırtan bir büyücü olarak görülmesine,” yol açtı.
Bu elbette bir bahaneydi.
“Din düşmanı bir kadın, sağda solda bilim öğreterek insanları zehirliyordu.”
Milattan sonra 415 yılında Hypatia şehirden geçerken Cyril’in milisleri tarafından sürüklendi, parçalandı ve katledildi, etleri istiridye kabuklarıyla soyuldu.
Bu olayın üzerine İskenderiye Kütüphanesi’nde ne kadar bilim insanı ve öğrenci varsa şehirden kaçmak zorunda kaldı. İskenderiye Kütüphanesi’nin ışığı artık sönmeye başlamıştı.
Bu değerli bilim yuvası Hypataia’nın öldürüldüğü sene yakılarak yok edildi. O güne kadar oluşturulmuş değerli birikim örgütlü cehaletin elinde paramparça edildi. Yazılmış binlerce değer yakıldı, kaybedildi. Kütüphanedeki kitapların çoğunun ne kimler tarafından yazıldığını biliyoruz ne de yazarlarını tanısak da eserlerine ulaşabiliyoruz artık.
İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılmasıyla dünya yaklaşık bin yıl sürecek bir karanlığa gömüldü.
Sofokles gibi bir tragedya yazarının yazdığı ve İskenderiye Kütüphanesi’nde bulunan 123 farklı oyundan yalnızca 7 tanesi günümüze kadar ulaşmış durumda.
O dönem İskenderiye başpiskoposu Hypatia’nın ölümü ve İskenderiye kütüphanesinin yok edilmesiyle bir aziz ilan edildi. Ama tarihte kim onun ismini yaşatıyor? Cyril ismini kaçımız iyi anıyoruz?
Oysa Hypatia’nın ve diğer sayısız bilim insanının değerleri sonsuza dek yaşayacak.
Hypatia kim midir? Hypatia insanlığın, kadının toplumda yok sayılmasına ve kadın cinayetlerine karşı örgütlü cehaletle mücadelesinin simgesi ve bilimin ışığıdır.
Bilim ve sanata dair daha pek çok içeriği Hypatia Bilim YouTube kanalından Nurcan Seven’in anlatımıyla izleyebilirsiniz.
Sizler de Hypatia hakkında bildiklerinizi Kayıp Rıhtım Forum aracılığıyla bizimle paylaşabilirsiniz.
Nâm-ı diğer ilk bilim şehidi…