in ,

Kapalı Kutu İmgesi: Kutu Kutu Pense, Kutu Dile Gelse

Antik anlatılardan beri gizemini koruyan kapalı kutular ve anlamları, belki hiç dikkat etmediğimiz imgelerle örtülmüştür. Kutuların davetine uyup onları aralama zamanı!

kapalı kutu dosya
- Reklam -
- Reklam -

En eski anlatılarda dahi karşımıza çıkan kapalı kutu, edebi sanatların neresinde duruyor dersiniz? Kapalı kutulara yüklenen anlam, görünenden ne kadar fazla? Pandora’nın Kutusu kadar aşikâr olmayan başka hangi imgeler var? Kutuların dile gelme zamanı!

Bir sabah Kırmızı Başlıklı Kız, annesinin hazırladığı yiyecekleri telaşla bir sepete koyup ona seslendiğini işitir. Ormanın öteki ucunda yaşayan anneannesi hastadır ve yiyecek dolu sepeti ona ulaştırması gerekmektedir. Kırmızı Başlıklı Kız derhal bu görevi üstlenir; tüm cesaretini toplar, sepeti sımsıkı tutarak ormanın karanlıklarından geçen yola koyulur. Elindeki sepet mi daha derindir, yoksa orman mı?

Büyük bir hassasiyetle anneannesine ulaştırması gereken o sepetin içinde yalnızca yiyecek mi vardır? Yoksa sepetin derinlerinde çağlar öncesinden kalan bir merak, gizem ve keşif öyküsü mü gizlidir? Hemen hepimizin 10. yüzyıldan bu yana bildiği masal, ne var ki kapalı bir kutunun el değmeden muhafaza edilmesi, taşınması ve sağ salim ulaştırılması gereken ilk öykü değildir. Zira kapalı kutuların gizemi bundan çok daha öncesine, Antik Yunan mitlerine dek uzanır. Peki sımsıkı kapalı bir kutu ile söylemek istedikleri nedir bu anlatıların? Daha da önemlisi, kutuların içinde neler saklanmaktadır?

- Reklam -

Her şeyden önce bu imgenin yalnızca bir kutu formunda belirmediğini; sepetten pelerine, evlerden fanuslara farklı imgeler yoluyla temsil edildiğini unutmamak gerekir. Kimi zaman Nil nehrinin yeşil sularına terk edilmiş bir bebek, kimi zamansa sonsuzluk gücünü yapraklarında barındıran bir gül, hep bir kapalı formun içinde tasvir edilmiştir. Üstelik bunlar metinlerin içinden cımbızla çektiğimiz nadir işaretler değildir. Aksine, oldukça sık rastladığımız fakat çoğunlukla bilinmezliğine el uzatmadığımız -belki de çekindiğimiz- imgelerdir. Ancak kapalı kutuları biraz daha irdelemeden önce masal, efsane, mit gibi ilk anlatı türlerinde kapalı kutu imgesinin yansımalarına göz atmakta fayda var.

Kutunun Binbir Hâli

Sandık

Başından beri “kutu” olarak söz ettiğimiz unsur dört köşeli bir prizma biçiminin ötesinde, koruma ve muhafaza etme amacıyla bir şeyi örten her türlü kapalı formla temsil bulur anlatılarda. İmgeleri okumak, yorumlamak ve kapalı form metaforlarını yakalamak işte bu noktada önemlidir. Çünkü içinde barındırdığı ve koruduğu değer, bu imgenin yorumlanmasına göre anlamını bulur. Bu nedenle bir masalı, efsaneyi, öyküyü dinlerken bir yandan da kutu metaforu temsillerinin izlerini sürmek gerekir.

İlk örneğini Kırmızı Başlıklı Kız’ın sepetiyle verdiğimiz kapalı kutu formu, küçük kahramanımızın peleriniyle bir başka şekilde karşımıza çıkar örneğin. Hem renk hem biçim olarak kırmızı pelerin, dikkat edilirse İtalyan ressam Botticelli’nin 1486 yılında tamamladığı Venüs’ün Doğuşu adlı yağlı boya eserinde de görülür. Burada bir melek, aşk ve sevgi tanrıçası Venüs’ün çıplak bedenini örtmek üzere kırmızı bir pelerinle yaklaşmaktadır. Bu kutsal bedenin iffeti, masumiyeti, saflığı, kırmızı pelerin imgesinin içine sarılacak ve kem gözlerden korunacaktır.

The birth of Venus

Nitekim Kırmızı Başlıklı Kız masalına getirilen yorumlardan biri de tıpkı Venüs gibi, ergenliğe girmesiyle kadınlığa ilk adımı atan kızın masumiyetini muhafaza etmek üzere kırmızı bir pelerinle sarıldığı, bir nevi kundaklandığı yönündedir. Masal, 10. yüzyıldan günümüze gelene dek Grimm Kardeşlerin kaleminde değiştirilmiştir. Fakat orijinal kurguda kurdun, Kırmızı Başlıklı Kız’dan pelerinini çıkarıp yanına uzanmasını istediği görülür. Bu da pelerinin, bekaret ve iffeti koruyan bir unsur olduğu yorumunu güçlendirmektedir.

Bir başka kapalı form, Güzel ve Çirkin masalında bir cam fanus olarak karşımıza çıkar. Burada canavarın tükenmekte olan ömrünü gösteren büyülü gül muhafaza edilmektedir. Canavar, her ne pahasına olursa olsun güle kimsenin dokunmasına izin vermez. Bu nedenle onu, yaşadığı şatonun en yüksek kulesindeki gizli odada saklar. Ancak babasının yerine kendini tutsak olarak sunan zavallı Belle, şatoda hapsedildiği sürede cam fanusu bulur. Merakına yenik düşer ve onu açıp güle dokunur. Fanusunun açılması ve içindeki sırrın ifşa edilmesi, canavarın kâbusu olur.

Little red riding hood Paul Gustave Doré

Dört Başı Mamur Evler

Kapalı kutunun izinsiz şekilde ele geçirildiği bu kurgu, Goldilocks ve Üç Ayı, Hansel ve Gretel, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler gibi en bilinen masallarda da ana çatışmayı oluşturan unsurdur. Ev, bireyin bedensel bütünlüğünü muhafaza eden bir yuva, en temel çatı, mahremiyet yapısıdır. Dolayısıyla meraklı bir kahramanla beraber kapıları aralanan evler, sosyolojik yorumlar ışığında “haneye tecavüz”ün kurgusal yansımasıdır. Tanımadığı kimselerin kapısını çalar kahramanımız; içeriden bir ses gelmeyince kapıyı usulca aralar ve bilinmeze doğru ilk adımı atar. Bu merak, sonrasında kahramanın başını derde sokacaktır. Zira giriş izni olmayan bir yerin sınırlarını ihlal etmiş, kapalı kutunun sırrını ve mahremiyetini ifşa etmiştir. Dolayısıyla bunun bedelini kaynayan bir kazanı tatlandırarak, “yedi ölümcül günahla” tanışarak -Pamuk Prenses’in çevresindeki yedi cücenin her biri, bu günahları temsil etmektedir- yahut parmaklıklar ardına gönderilerek öder.

hansel ile gratel

Buradan hareketle bir başka kapalı kutu imgesi olan “ev”in bireysel mahremiyet yorumuyla okunması, anlatının ahlâki iletisine katkıda bulunacaktır. Masum bir merak gibi resmedilen niyetlerle aslında bir anlamda istila edilen evler, mağdur tarafın mahremiyeti ve vücut bütünlüğü için de bir tehdidin bulunduğuna işaret eder. Bu açıdan yaklaşıldığında ne yedi cücelerin evine sessizce giren Pamuk Prenses tümüyle masumdur ne de yaşlı cadının şekerden evine el uzatan Hansel ve Gretel. Fakat bu kahramanları bireysel düzeylerinde birer günah keçisi ilan etmek asla doğru bir yaklaşım olmaz. Zira kapalı kutunun kapağını aralayan öykü, insanlık tarihinin en başlarına, mitlerin doğuşuna tekabül eder.

- Reklam -

Açılan İlk Kutu, Yapılan İlk Günah(!)

Şekli, temsili, tarifi her metinde karşımıza farklı biçimlerde çıksa da değişmeyen şey, üstlendikleri muhafızlık görevidir. Kapalı ve içinde barındırdığı şeyi dış dünyadan koruyan yahut saklayan yapısıyla da merakları cezbeden bir çekim unsurudur. Anlatıların dile getirdiği yolculukların amacı da kapalı formların içinde yer alan değeri güvenle hedefe ulaştırmaktır. Bu sırada onları ifşa edecek olan meraka da yenik düşmemektir. Dolayısıyla anlatının kahramanına iki görev düşer: Birincisi, tıpkı Kırmızı Başlıklı Kız gibi her ne pahasına olursa olsun kapalı kutuyu hedefe ulaştırmak. İkincisi ise bunu sağlarken kutunun mahremiyetine dokunmamak. Bu iki ilkenin ihlâliyse Yunan tanrılarının bir hesaplaşmasında anlatılır.

Her şey Prometheus’un, tanrılar tanrısı Zeus’tan ateşi çalmasıyla başlar. Bir insan tarafından gerçekleştirilen bu hırsızlık, Zeus’u öfkeden deliye döndürür. Bunun karşılığında Prometheus’un çarptırıldığı cezaysa Kafkas Dağlarına zincirlenmek olur. Her gün bir kartal gelip ciğerinden bir parça koparır; ciğer ertesi güne kadar iyileşir, fakat aynı kartal yeniden gelerek bu amansız işkenceyi tekrar yaşatır. Bu şekilde ebedi bir acıya mahkûm edilen Prometheus, Herkül tarafından kurtarılır. Ne var ki Zeus, insan ırkının bu kurtuluşundan pek tabii memnun olmaz. Yeni bir intikam planıyla karşılık verir ve balçıktan bir kadın yaratılmasını emreder. Böylelikle Yunan mitolojisine göre ilk kadın olan Pandora dünyaya gelir.

Pandoranın Kutusu

Güzelliğiyle tanrıçaları andıran Pandora, Prometheus’un ikizi olan Epimetheus’un kapısına bir kutuyla gönderilir. Karşısındaki büyüleyici güzelliğe kendini kaptıran Epimetheus, hiç düşünmeden Pandora’yla evlenir. Ne var ki bu efsanevi kadınla beraber evine aldığı gizemli kutunun, insanlığın felaketi olan tüm kötülüğü içinde barındırdığından habersizdir. Aklında hep kutunun içinde ne olduğu sorusu dolanan Pandora, günün birinde merakına yenik düşerek kutunun kapılarını aralar. Böylece tanrılar katından yeryüzüne indirilen kötülük, içten içe kemiren bir merak sonucu tüm dünyaya yayılır.

Şimdi değindiğimiz masalları düşününce, Pandora’nın Kutusu daha bir tanıdık geldi, değil mi?

Peki Kapalı Kutu ile Ne Yapmalı?

Yunan mitlerinin yalnızca bir anlatı kurgulamak için ortaya çıkmadığı aşikâr. Nitekim Pandora’nın başına gelenler -ve tüm dünyaya mâl olan sonuçları- kuşkusuz, insanlık için bir ibret niteliği taşımaktadır. Ancak bu ibret, olanı göstermenin ötesinde bir gözdağı olabilir mi? “İnsanın başına ne gelirse meraktan” minvalinde çeşitli deyimlerin hemen her coğrafyanın, kültürün, milletin dimağında bulunması da elbette bir rastlantı değil. Bu da gösteriyor ki atalarımız, öteden beri merakımızı kamçılamaktan ziyade zincire vurma eğilimindedir. Gerek masallarda gerekse efsane ve mitlerde merak unsurunun bütünlüğünü bozan kahraman, bu ihlâlin sonucunu ağır bir bedelle öder. Yani merakın çağrısına uyup cesaretle kutuyu açmaya teşvik yoktur. Aksine, merakın getirdiği sonuç, felaketler ve talihsizlikler zincirini de beraberinde getirir.

Kapalı Kutu imgesi

Bu yorumlar göz önünde bulundurulduğunda Kırmızı Başlıklı Kız’a, pelerinini asla çıkarmaması ve kendini muhafaza etmesi öğütlenir esasında. Pamuk Prenses, cücelerin evinden içeri hiç girmemelidir belki de. Hansel ve Gretel sabahı beklemelidir ormandan çıkmak için… Fakat durun! Ya bu anlatılanların asıl kahramanı biz dinleyicilersek? Ya asıl kutulara kapatılan, merakı ve cesareti saf ve masum görünümlü bir pelerine dürülen bilinçaltı bizimse? Ya insanlığa dair keşfedeceğimiz tüm ufuklar, Pandora’nın Kutusu ile sunulmuşsa?

Masalların sözüne uymak veya önümüzdeki kutuya uzanmak bize kalmış. Ama etrafı sarılan her imgeyle beraber nelerin kapatıldığını, neyin korunduğunu, muhafaza edildiğini, saklandığını bir kez daha düşünmek gerek.

Kutuyu açmaya cesareti olanlara…


Edebiyat dünyasında aklınızda yer edinen kapalı kutu imgeleri var mı? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum yorumlarında bizimle paylaşabilirsiniz.

* Masallarda Cinsiyet Rolleri #1: Pamuk Prenses

Rabia Elif Özcan

1995 yılında, dünyaya ilk defa dokunduğundan bu yana okuyor gözlerim, ellerim, kulaklarım ve hislerim. En çok doğayı okuyorum, sonra müziği, renkleri; ve edebiyat okuyup çeviriler yapıyorum, başka gözlerin bakışlarına dokunabilmek için. Dimağımın heybesinde biriktirdiğim kelimelerden masallar fısıldıyorum. Hayatı satır aralarına katık ediyorum; yağmurlu gökte vicdanı arıyor, mum ışığında güneşi buluyorum. Sabah günümü aydın eden kahve kokuları gece gözüme uyku sürüyor. Küçücük bir kutuda azıcık yaşıyorum, yetinmekle doyuyorum.

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for SJack SJack dedi ki:

    Öncelikle kaleminize sağlık. harika bir anlatımdı. Bilmediğim ve farkına varmadığım ne çok şey varmış meğer ki. Özellikle Kırmızı Başlıklı Kız’ın asıl hikayesi beni şoke etti diyebilirim.

    Kapalı kutu imgesi edebi metinlerde ne kadar çok kötülüğe ve musibete işaret etse de günümüzdeki birçok oyunda bir değerli hazine işlevi görüyor. Hazine ne kadar ihtişamlı olursa kazanacağımız ödül de o kadar değerli oluyor. :slight_smile:

    Kapalı Kutu’ya basit ve çok sade bir örnek de ben vermek isterim. Mesela geçen gün televizyonda denk geldiğim Mumya filminde birçok kapalı kutu ya da onu simgeleyen şeyin açılması tamamen kötülüğün serbest kalmasını ya da kalacağını bas bas bağırıyordu. :slight_smile:

    Teşekkür ederim bu güzel dosya için.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Türkiye'de Geçen En İyi 10 Kitap

The Guardian Açıkladı: Türkiye’de Geçen En İyi 10 Kitap

Whyn Nehri Cinayeti: Agatha Christie

Whyn Nehri Cinayeti: Agatha Christie ve Çözümleme Kulübü’nden Kolektif Bir Polisiye