in

Klasik Türk Şiirinde Fantastik Unsurlar #6: Ervâh-ı Habîse

Edebiyatımızda fantazyanın şiirsel yansımalarına göz attığımız yazı dizimizin altıncı bölümünde insanoğlunun ezeli düşmanları şeytan, dev, ifrit, iblis gibi habis varlıkları ele alıyoruz.

klasik turk siiri 6 ervahi habise
- Reklam -
- Reklam -

Divan kelimesinin etimolojisi hakkında çeşitli rivayetler vardır ki bunlardan birisi de şudur:
“Divan kelimesi Farsça şeytanlar manasına gelmektedir. Kisra’nın sarayındaki kâtiplerin evrakları çok hızlı yazdığını görenler bunların ancak şeytanlar tarafından yazılabileceğini söyleyip onlara ‘dîv-ân’ yani şeytanlar demişlerdir. Dîv, dev, şeytan, ifrit manasına geldiği gibi -ân da çoğul ekidir.”
Ervâh-ı habîse yani kötü ruhlar klasik şiirimizde gerek inancın bizzat tezahürü gerekse bir teşbih unsuru olarak çokça yer almıştır. Bunlar ismen “şeytan”, “dîv/dev”, “iblis”, “ifrit” gibi isimlendirmelerle karşımıza çıksa da genel anlamda “cin” tabiri etrafında birleşirler. Dîv ve ifrit cinlerden bir tür olarak ayrı bir başlık altında ele alınırken şeytan ve iblis Kur’ân’da, Kehf Sûresi 50. Ayet’te “… kâne mine’l-cinni…” ibaresindeki “…(şeytan) cinlerdendi…” tabiriyle cin kavramı etrafında birleşmektedir. Bu sebeple klasik şiirimizde ele alınan kötü ruhları incelerken cin kavramı çatısı altında önce şeytan ve iblis mazmunlarını ardından da dîv ve ifrit kavramlarını ayrı ayrı işleyeceğiz.

Şeytan köken olarak “öfkesinden yanıp tutuşmak” anlamına gelen şatn (şütûn) kelimesinden gelmektedir. Yukarında bahsettiğimiz ayete göre Kur’ân’da cinlerden olduğu bildirilmiştir. Yine aynı sûredeki diğer ayetlerde şeytanın cennetten kovuluşu açıkça anlatılmaktadır. Kur’ân’da aynı zamanda şeytanla ilgili (Bakara 2/168) “… zira şeytan sizin apaçık düşmanınızdır,” denilerek insanoğlu ile husumeti direkt olarak bildirilmiş ve akabinde onunla dostluk kurulamayacağına dair bilgi de verilmiştir.

Bu düşmanlık vasfının bilcümle her yerde belirtilmiş olması da klasik şiirimizde bu habis ruhun neden düşman tasvir için kullanılan “rakîb” kavramı ile özdeşleştirildiğini gösterir bizlere. Divan şiirinde rakib, sevgiliyi aşığın elinden almaya çalışan diğer âşıklar yahut sevgiliyi korumakla yükümlü harem ağaları yahut kalfalar şeklinde tasvir edilirken birçok yerde şeytan, iblis, dîv, ifrit benzetmesi ile ele alınmıştır. Bu da şairlerimizin kendileri için kötü olan kişiyi inançlarındaki en kötü varlıklarla bir tutması şeklinde yorumlanabilir.

- Reklam -

Şeytan kavramı aynı zamanda “şeyâtîn” şeklinde çoğul bir kullanıma da sahiptir. Bu kullanımın amacı kötü cinlerin tamamını tasvirindir. İnanç çerçevesinde her insanın bir şeytanı ve hatta her şairin ona ilham veren bir şeytanı olduğu söylenmektedir. Şeyâtîn yani şeytanlar ibaresi tam da bu kötücül ruhları tabir etmek için kullanılır.

Biz de bu yazımızın ilk bölümünde şairlerimizin kendilerine ilham veren şeytanlarının şairlerimize, şeytan kavramını işlemeleri için verdikleri ilhamı ve bu kavramın ele alındığı safhaları anlatmaya çalışacağız.

- Reklam -

Şeytan / İblis

Şeytan denince akla gelen ilk şey gayet yaygın olan “Şeytâni’r-Racîm” ifadesindeki gibi “Kovulmuş Şeytan” yani şeytanın cennetten kovulmuş olmasıdır. Bâkî’ye ait:
Kûyına varsa ‘aceb mi dil-berün gâhî rakîb
Cennet idi bir zamân İblîs-i mel’ûnuñ yiri                G 548/3
Şeklindeki beyitte şair şeytanın yerinin de bir zamanlar cennet olduğunu söyler. Bu bize aynı zamanda artık orada olmadığı anlamını da verir. Şair burada rakibin yârin sokağında olabileceğini zira bir zamanlar şeytanın da cennette olduğunu söyleyerek bu inanışa telmihte bulunmuştur.

iblis

Şeytanın bir diğer özelliği de insanoğlu ile olan husumeti sebebiyle ölüm döşeğindeki insanların imanlarını almak için yanlarına gelmesidir. Ölümcül hastalarda bir iç harareti ve susuzluk hissi olduğu bilinmektedir. Şeytanın insana bu anda gelerek su karşılığında ondan imanını istediğine dair bir inanış vardır. Rûhî’ye ait:
Yâr içün bârid söz anmış müdde’î gûş eylemen
Hastaya su ‘arz ider iblîs îmân almada
Şeklindeki beyitte de bu inancın tezahürü açıkça görülmektedir.

Başka bir inanış da ıslık çalmanın şeytanları çağıracağıdır. Ravzî’ye ait:
Her kim ki dise bunda düdükler ise mizmâr
Şeytân olur elbetde anun yâr u refîkı
Şeklindeki beyitte görüldüğü üzere şair ıslık çalanın şeytanın dostu ve arkadaşı olacağını söyleyerek bu inanışa atıfta bulunmaktadır.

Şeytan tüm habisliğiyle ele alınırken güzel olmayan her şey de onunla bağdaştırılmıştır. Şeyhî’ye ait:
Hutbe-i rahmân iken zikr-i hatîb-i andelîb
Vâ’iz-i şeytân-ı zâg uş ağacı minber kılar                G 66/4
Şeklindeki beyitte kötülüğün ve düşmanın simgesi olan rakibin yanında karga da çirkin sesiyle şeytanın vaizi olarak anılır.

Şeytanın insanlara yaptıkları iman çalmaya çalışmak, onları kötü yola saptırmakla bitmez. En’âm Suresi 71. Ayet’te “Şeytanların kapıp çöle attığı ve şaşkınlığa uğrattığı kimseler…” diye anlatılan olay inanç çerçevesinde beyitlerde işlenmektedir. Nev’izâde Âtâyî’ye ait:
Yanına almaga sa‘y eyler imiş a‘dâ dil-beri
Söyleñüz şeytân alur anı sakınsın ol perî      (77 tek beyit)
Şeklindeki bu beyitte şair yukarıda bahsettiğimiz ayete atıfta bulunarak şeytanın sevgiliyi kaçırabileceğini, sevgilinin dikkat etmesini söyler.

Tüm bunların yanında şeytanlardan korunmaya dair âdet yahut şeytanlara karşı Allah’ın yaptıkları hakkındaki inanışlar da beyitlerde ele alınmıştır. Bunlarda biri meleklerin insanları korumasıdır. Âhî’ye ait:
Sernigûn gördüm bu gün ağyâr-ı merdûdı yine
Beñzer ol şeytânı sürdüñ éy melek dergâhdan                     G 95/3
Şeklindeki beyitte şair şeytana benzeyen rakibi meleğe benzeyen sevgilinin dergâhından kovduğunu söyleyerek bu inanışa telmihte bulunmaktadır. Başka bir inanış da Allah’ın isminin yahut Allah’a edilen duanın şeytanları yakması inancıdır. Ahmedî’ye ait:
Yakar ol sultan odı lâ-havle-vâr
Her yiri kim oraya şeytân gelür                    (XXXVII/15)
Şeklindeki beyitte de şair bir yere şeytan gelince lâ-havle ile onu yakan bir ateş yakıldığını söyler.

Mülk Sûresi 5. Ayet’te “Andolsun ki, Biz o dünya göğünü takım takım kandillerle donattık ve onları şeytanlar için atmalar (atış yapılan mermiler) yaptık; ayrıca onlara o çılgın ateş azabını hazırladık,” sözleri tefsir kitaplarında şeytanların üst üste binerek göğe kadar yükseldiği ve kulaklarını Levh-i Mahfûz’daki meleklerin kendi aralarında konuştuğu bilgileri çaldığı, bu sebeple de yıldızların onları dağıtmak için üzerlerine kaydığı şeklinde açıklanmaktadır. Süheylî’ye ait:
Şerâr-ı âh ile sürdük rakîbi âsitânından
Şeyâtîni felekde recm iden gûyâ şihâbüz biz
Şeklindeki beyitte de yukarıda bahsettiğimiz açıklamanın tezahürü açıkça görülmektedir. A. Talat Onay’ın açıklamasına göre şihâb “Yaz geceleri gökten düşen parlak alevlerdir.” Şair burada rakibi sevgilinin yanından kovmayı meleklerin şeytanları taşlayarak kovmasına benzetmektedir.

iblis 2

Şeytanlar ilgili ele alacağımız son unsur da şeytanın Hz. Ömer’i görünce yolunu değiştirmesidir. Mihrî Hâtun’a ait:
304
Hakkıçün anun ki ‘adl idi işi
Dîn yolında ol komuş idi başı

305
Kangu yerde kim onu görse hemîn
Turmaz idi anda iblis-i la’în
Tazarrû-nâme (Hazret-i Ömer Radiyallâhu Anh)
Şeklimdeki beyitlerde görüldüğü üzere şaire, şeytanın adaletiyle ünlü Hz. Ömer’i görünce oradan kaçtığı rivayetine telmihte bulunmuştur.

Dîv / İfrit

Yazımızın ikinci kısmında ele alacağımız dîv/dev ve ifrit kavramına gelecek olursak dev kavramı klasik Türk şiirinde bugün kullanılan anlamından uzak olarak bizzat cin kelimesinin yerine kullanılan bir tabir olarak karşımıza çıkar. İran efsanelerinden şiirimize sirayet eden birkaç ufak nokta dışında dev, perilerle beraber anılan, Süleyman efsanelerinde adı geçen kötücül cinlerden başka bir şey değildir şairlerimiz için. Bu sebeple biz de dev ve ifrit kavramını bu minvalde ele alacağız.

Bunların yanında da ifrit, cinlerden bir kısım olarak ele alınırken Râgıp el İsfahaî’ye göre “pis, çetin” İbn-i Kuteybe’ye göre “yaratılışı kuvvetli” anlamına gelmektedir. Kur’ân’da Neml Sûresi’nde Hz. Süleyman’ın emrindeki ifritten ve onun gücüne güvenmesinden bahsedilir. Bu nedenle şiirimizde dîv ve ifrit kavramları Hz. Süleyman ile çokça anılmaktadır. Ahmedî’ye ait:
Yâ’cuc il urdı Sikender kanısın
Mülki dîv aldı Süleymân Kandasın              G 471/5
Şeklindeki beyitte de görüldüğü gibi şair ikinci mısrada dîvlere karşı Hz. Süleyman’dan yardım isteyerek bu inanışa telmihte bulunmaktadır. Zira Hz. Süleyman’ın cinlere hükmettiğine dair bir inanış mevcuttur. Bugün hâlâ dilimizde yaşan “Mühür kimdeyse Süleyman odur,” atasözüyle sürdürülen bu inanışta Mühr-ü Süleyman yani Süleyman’ın Mührü/Yüzüğü şeklinde nesne yahut tılsımdan bahsedilir. İnanışa göre Hz. Süleyman’ın taşı cennetten gelmiş olan yüzüğüyle yahut yüzüğün üzerinde yazılı tılsım sayesinde tüm hayvanlara ve cinlere hükmettiği şeklindedir. Necâtî’ye ait:
Ekevüz gibi raḳībi gelicek ẖaṭṭ·ı lebüñ
Dīv redd olmaġ içün möhr·i Süleymān yazalar        G 206/5
Şeklindeki beyitte şair rakibi dîve benzeterek onu kovmak için Süleyman Peygamber’in yüzüğündeki mührün yazılacağını söyler.

Mühr-ü Süleyman dışında klasik Türk şiirinde dîv ve ifritleri kovmak için kullanılan başka usullerden de bahsedilir. Bu usullerden biri muska yazmaktır. Cinânî’ye ait:
Dîv-i rakîbe mâni’ olur hırz-ı cân imiş
N’ola takılsa yanına yârün hamâ‘ili
ifritŞeklindeki beyitte şair, dîve benzetilen rakipten korunmak için sevgilinin hamail yani muska takması gerektiğini bunun onu koruyacağını söyler. Bir diğer korunma yolu da ism-i a’zâm duasını okumaktır. Emrî’ye ait:
Göñül levhinde yaz adın rakîbinden hazer kılma
Emîn ol dîv şerrinden sen Emrî ism-i a‘zamla
Şeklindeki beyitte şair ism-i a’zâmın devin şerrinden kesin olarak koruyacağını söyleyerek bu inanışa telmihte bulunmaktadır. Başka bir inanış ise şeytan ve dîvden korunmak için daire çizmektir. Bu daireye dualar okunur ve bu habis ruhların dairenin içine giremeyeceğine inanılır. Zâtî’ye ait:
Ey perî gâyetde korkarlar rakîb-i dîvden
Dâyire çizdükleri her dem budur ‘âşıklarun                        Zâtî (Tarlan 1970: 248)
Şeklindeki beyitte şair, âşıkların aşkından dolayı dönüp dolaşmalarını rakipten korktukları için onu kovmak üzere daire çizmelerine benzeterek bu inanışa telmihte bulunmuştur.

Son olarak dîv-cin ilişkisinin en uç noktası olarak bizzat şeytan yerine dîvin kullanılmasıdır. Necâtî’ye ait:
Sürdi çıḳardı cennet·i kūyından ol mehüñ
Ādem raḳīb·i dīve nice lāʿnet itmesün          G 427/5
Şeklindeki beyitte şair şeytanın Hz. Adem’i kandırıp cennetten çıkarılması olayına telmihten bulunurken şeytan kelimesinin yerine bizzat dîv kelimesini kullanmıştır.

Sonuç olarak İslâmiyet ile birlikte daralan ve yalnızca cin kisvesine bürünen habis ruhlar klasik şiirimizde yine İslâm inancı çerçevesinde, mitolojik ve efsanevi özellikleriyle ve tüm kötülükleriyle işlenmiştir. Bu işlenişte şiirde işlenen ervâh-ı habîsa kadrosu şairlerin kötülük timsali addettikleri ve yeri geldiğinde siyahi harem ağalarına ırkçılık yapacak kadar ileri gidilerek ele alınmıştır. Vesselâm…
Âşık-ı sâdık isen bakma bu dünyâ yüzüne
Ki hümâ-himmet olan konmaya murdar olana
Nâbî G 459/4
Klasik Türk Şiriinde Fantastik Unsurlar yazı dizimizin bir sonraki yazısında kutlu devlet kuşu “Hümâ”yı ele alacağız.

Kaynakça:

– İslam Ansiklopedisi, Divan Maddesi
– Klasik Türk Şiirinde Bazı Halk İnanışları, Hakan Yekbaş, 2010, Elazığ
– İslam Ansiklopedisi, Şeytan Maddesi


Yazı dizimizin tüm bölümlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Ömer Faruk Yazıcı

Nane Molla mahlasıyla ma’ruf olup 10 Mart 1995 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Hikayeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. FABİSAD üyesi. 2015 Gio Ödülleri hikaye seçkisi Düşlerin İzinde’de “Bir Büyü’cü Masalı” adlı hikayesiyle yer aldı. Türk Edebiyatı Dergisi Genç Sanat’ın yazı işleri müdürü. Temmuz 2018’de ilk hikaye kitabı “Âlemlerin Çöpçatanı”nı yayınladı.

Mitoloji, masal ve fantastik olan her şeye ilgi duyuyor. Türk Edebiyatı Dergisi Genç Sanat adlı dergide eserlerini yayınlamaya devam ediyor.

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Fatih_han_Ozlek Fatih_han_Ozlek dedi ki:

    Bence Enam suresi 71. ayetteki açıklamanız yanlış olmuş meallere baktığımda şeytanların kapıp kaçırdığı şeklinde bir kelime bulamadım ayartılmak kelimesi daha çok geçiyor. Tefsirlerde ise bu cümle şeytanın kandırması ve fitnesi sebebiyle insanın doğru yoldan çıkması kendisini çölün ortasında veya uçurumun kenarında bulan insana benzetiliyor ve dinden dönmesi şeklinde yorumlanıyor.Ayrıca klasik türk şiirindeki fantastik unsurlar başlığıyla Kuran’ın(içindeki fantastik olmayan gerçeklerin) ne alakası var anlayamadım

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

civata kafa ust

Mike Mignola’nın “Civata Kafa ve Diğer Tuhaf Vakalar” Adlı Çizgi Romanı Yakında Bizlerle

Roald Dahl Günü

Roald Dahl’ın Ailesi, Savaştan 73 Yıl Sonra Yazarın Madalyalarını Geri Alıyor