in ,

Mark Millar ve Yeni Yetmelerle Yaşlıların Mücadelesi

Çizgi roman dünyasına Kick-Ass, Kingsman, Superman: Red Son gibi son derece önemli katkılarda bulunmasına rağmen değeri pek de anlaşılamamış bir ismi, Mark Millar’ı mercek altına aldık!

mark millar
- Reklam -
- Reklam -

“I know what it is to be young. But you don’t know what it is to be old,” (Gençliğin nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Ama yaşlılığın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.) diyordu Orson Welles, 1980’li yıllarda radyodaki şarkısında. O günlerde pek anlamlı bulur ama anlamazdım tam olarak ne dediğini. Bugünlerdeyse Mark Millar imzalı çizgi romanları okurken o eski şarkının ne demek istediğini daha iyi anladığımı fark ettim.

Belki de Arkabahçe Yayıncılık’ın bastığı Yeniden Doğuş (Reborn) ile LAL Kitap’ın bastığı Starlight‘ı peş peşe okumasaydım bu yazıyı yazmayı hiç akıl edemezdim. Peşinden eskilere dönüp Gerekli Şeyler’in bastığı Kick-Ass‘lere bakmasaydım ve şimdilerde yine LAL Kitap’ın bastığı Jüpiter’in Mirası‘nı elime almasaydım… Yok, yazmayı akıl edemezdim.

millarworld logo

- Reklam -

Millarworld

Millarworld markası belki de benim ilk defa şahit olduğum üzere bir yazarın yarattığı bir marka. Şimdiye kadar hem yazıp hem çizen sanatçıların böylesi denemelerine denk gelmişliğim vardı ama tek başına bir yazarın buna kalkışması büyük bir yenilik. Üstelik de büyük başarı, çünkü İskoç asıllı yazar Mark Millar’ın 2004 yılında hayata geçirdiği projede 18 cilt çizgi roman görünüyor ve hemen hepsinin ses getiren filmler olarak sinemaya uyarlanmış olması dikkat çekiyor. Bu arada da hemen not düşelim, Millarworld 2017 yılı Ağustos ayında Netfilx tarafından satın alınmış ki önümüzdeki günlerde ne gibi diziler izleyebileceğimizi varın siz düşünün.

Mark Millar, çizgi roman hayatına 1980’li yıllarda İngiltere’de başlamış. DC Comics’in 2000 AD yazar ve çizerlerini Amerika’ya ithal ettiği sırada comics endüstrisine transfer olmuş. O yıllarda Swamp Thing ekibinde yer almış, zaman içinde JLA, Aztek The Ultimate Man ve Flash’da yazmış. 2000’li yıllardaysa işleri çoğalmış. Ülkemizde pek bilinmeyen Authority grubunun senaryolarını yazmış, bugün YKY tarafından dilimize kazandırılmış olan Superman: Red Son‘ın yazarı olmuştur. Sonra… Sonra endüstri buna yürü ya kölem demiş, o da yazmış da yazmış ve bugünlere gelmiş.

superman red son ust

Kısa Kısa Özetler

Yazımızın konusu olan yaşlılık – gençlik mevzuuna girmeden önce öykülerin özetine bakmak şart diyor ve yazmaya başlıyorum:

REBORN

Bu macerada bir kadıncağız yaşlanmış, ölümden içeri bir adım atmış ve komaya girmiştir. Ama o da ne? Birdenbire kendini tekrardan gençleşmiş ve fantastik bir dünyanın içinde bulmuştur. Bundan sonra ne olacaktır? Ölmeyerek geri mi dönecektir, yoksa ölüp orada mı kalacaktır?

STARLIGHT

Yalı bir adam bir ayağı çukurda beklerken başka bir gezegenden gelen uzay aracı bunu alıp düşmanlardan kurtarması için uzaya götürür. Gençken bir kez daha kurtarmıştır orayı, şimdi aynı şeyi tekrar yapması istenir. Yapar. Peki şimdi burada güpgüçlü bir kahraman olarak mı kalacaktır, yoksa dünyaya dönüp torunlarıyla eğlenen bir dede mi olacaktır?

JÜPİTER’İN MİRASI

1932 yılında süper güçlere kavuşmuş insanlar günümüzde yaşlanmışlardır ama bu defa da ortaya fikir uyuşmazlıkları çıkmıştır. Acaba bunlardan hangisi haklıdır ve hangisi süper kahramanların yeni neslini yönlendirebilecektir? Babalıkların savaşımı ve gençlerin durumu…

KICK ASS

Alışılmış ve kabullenilmiş kahramanlık kuralları eskimeye başlamışsa yeni nesil kendi yolunu bulacak, zamana ayak uyduracaktır.

KINGSMAN

Yeni nesil ajanlar ve eski tarz iş gören ustalar. Kuşaklar arası iletişim, iş birliği ve sorunlar hep bir arada.

Vs…

Kingsman Comic

- Reklam -

Mark Millar ve a) Yaşlılar ve Kuşaklar Arası Çatışma b) Parodi Yaratabilme Becerisi

Ben bu başlığı açmak için b’yle başlayacağım:

b) Parodi Yaratabilme Becerisi

Teknik olarak bu parodi yaratmalara çok da yabancı değiliz. Eski okurlar tarihi Türk kahramanların kılıçla ortada cirit attığı dönemde Nuri Kurtcebe’nin yarattığı “Gaddar Davut”u ve Barbar Conan’ın popüler olduğu dönemde Sinan Gürdağcık’ın yarattığı “Berber Kenan”ı dün gibi hatırlarlar örneğin. Bu gibi parodi üretmelerin ana maddesi var olan bir konuyu biliyor olmaktır. Bu bir ortak koddur ve alıcı da parodi üreticisi de neyden bahsedildiğini hemen anlar.

Buna karşın, benim görüşüm o yöndedir, ülkemizde son yıllarda comics basımı artmış da olsa bizler süper kahraman ekolünün kodlamalarına hala vakıf değiliz. Bu nedenledir ki incelikli parodi işlerini anlamamız çok da kolay olmayabilir. Ancak yine de comics okurlarının özellikle fumetti/western okurlarından daha açık fikirli olduklarını düşünürsek bu tarz çalışmaların bir şansı olabileceğini söyleyebiliriz.

Mark Millar’a ve becerisine gelince. Mark Millar artık Amerikalı comics okurları tarafından ezberlenen kalıpları alıp bozmaya başlamıştır. Superman: Red Son bunlardan biridir mesela. Hem de en güçlü olanından. Jüpiter’in Mirası, daha önce yazdığı The Authority dizisinden izler taşımaktadır. Şiddet unsuru, dil, şiddetin kanıksanmışlığı, okuru sol köşeye yatırma, şaşırtma kurgusu ve sürprizleri hep o dizidendir. Buna karşın alışılmış kahraman ekolünü yıkan bakış açısı bunda da mevcuttur. Kick-Ass dizisi ise süper gücü olmayan sıradan kişilerin odakta olmasıyla okurların çoğunun rüyasını gerçekleştirmektedir. Öte yandan alışılmış ahlak ve izci değerlerini yerle bir etmektedir. Anlayacağınız Millar İngiliz meslektaşları gibi olaylara dışarıdan bakabilen ve kalıplarla oynama becerisine sahip bir yazardır.

a) Yaşlılar ve Kuşaklar Arası Çatışma

Bende bu yazıyı yazma isteğini uyandıran bu başlıktı işte. Yaşlılar, yaşlılık, hayatın ve başarıların sorgusu, ölümden sonra yaşam…

Mark Millar sanki fena halde yaşlanma korkusu yaşamış biri gibi geldi bana. Bir ara bunu düşünmüş, sonra da bu düşüncesini süper kahramanlara aktarmış gibidir. Sanki ölüme yaklaştıkça hayatta yaptıklarını sorgulamış ve Jüpiter’in Mirası macerasını yazmış. Eski ve yeni değerlerin çatışmasını ve yeni nesle miras bırakılacak olan ideolojinin hesabını yapmış gibidir.

Starlight‘ta bir insanın başarısı ne olursa olsun bunu sonsuza kadar yaşayamayacağını görmüş. Sonsuza kadar kahraman, sonsuza kadar harika bir yazar, çizer, asker olunamayacağının farkına varmış. İşte o zaman da hayatın tadını kahraman değil, insan olarak çıkarmanın ne kadar değerli olduğunu anlamış. Böylece bir gezegende kahraman olarak anılacağına dünyada iyi bir dede, baba, komşu olarak, sevenleriyle zaman geçirmenin önemine vurgu yapmış.

Reborn‘da dünyadaki maceralarımızın sona ermesinin ardından yeni bir maceranın gelip gelmeyeceğini merak etmiş, Peter Pan’ın dediği gibi “ölüm en büyük maceradır” mottosunun peşine düşmüş gibidir.

Diğer serileri… Hepsinde de yaşlılığın farklı varyasyonları görülebilir. Yeni kuşakla çatışmalar, fikirlerin ve değerlerin çatışması. Hayata bakışta yoğun çatışmalar. Uyuşmazlıklar… Kimi zaman orta yollar bulunur, birileri geri adım atarak diğerine uyar, kimi zaman bir taraf hepten ret edilir ve özellikle gençlerin kendi yollarını çizdikleri yeni dünyalar kurulur. Bir de bunların hepsinin içinde bizde daha basılmamış olan “Empress”in hikayesinde yeni nesli kimin yetiştireceği sorunsalı ele alınır: Anne mi, baba mı?

Böylece Mark Millar çizgi romanlar yoluyla ilginç bir şekilde, sanki kendi iç dünyasını biz okurlara parodiler yoluyla aktarma yolunu bulur. Öte yandan da yeni nesle “I know what it is to be young. But you don’t know what it is to be old,” diyerek hayatı öğrenerek yaşlandım, gençliğin ne olduğunu biliyorum ama sen daha yolun başındasın, nasıl yaşlandığımı ve neler öğrendiğimi bilmiyorsun da demektedir az biraz.

mark millar comicbooks

Mark Millar, Değeri Tam Anlaşılmamış Bir Değer

Mark Millar, belki de kendi hatasıdır bilemem, bugüne kadar diğer İngiliz transferleri kadar ismi ön plana çıkan bir yazar olamamıştır bir türlü. Belki süregiden çizgi roman dizilerinde ses getirecek değişikliler ve yenilikler yapmadığı için veya yaptıklarının görülmemesinden olmuştur bu. Bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa o da bu şekilde devam ederse adının bir gün sadece comics değil, aynı zamanda sinema endüstrisinde de saygıyla anılacağıdır.

Arkabahçe Yayıncılık “Reborn”, LAL Kitap “Starlight” ve “Jüpiter’in Mirası”, Gerekli Şeyler “Kick-Ass I-II”, YKY “Superman: Red Son” hep raflarda. Okumadıysanız edinmenizi öneririm.

Hatta hazırda bekleyin derim, LAL Kitap tüm kalanları basmaya hazırlanıyor gibi görünüyor. Yalnız aldanmayın. Kitapların sonunda “Birinci kitabın sonu” falan yazıyor. Bu ciltlerin devamlarının gelip gelmeyeceği belli değil çünkü orijinalleri de bu şekilde hazırlanmış. Kim bilir belki bir gün yazılır, çizilir. Şimdilik eldekilerle idare edin ve sakın yanlış anlamayın, hikayelerin sonu tam, yarım kalan iş yok.

Ümit Kireççi

1972 Almanya doğumlu yazar ve sanat eğitmeni. Genel Sanat Yönetmeliği görevini sürdürdüğü Lila Düşler Tiyatrosunda çocuklar için oyun yazıyor, sergiliyor, yaratıcı drama liderliği yapıyor. Çizgi roman alanında araştırma yazıları kaleme alıyor, senaristlik yapıyor, ders veriyor, kitap yazıyor. Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) yöneticiliğini sürdürmektedir.

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Bay_Karamsar Bay_Karamsar dedi ki:

    Çizgi romana uzak biriyim. Mark Millar adını ilk defa Oldman Logan’la öğrenmiştim. Çizgi roman yorumlanırken, Millar’ın bazı noktalarda evrene hakim olamamasından ve bazı tuhaflıklardan dert yakınılmıştı. Kendi işleri takdir edilmekle birlikte, daha çok “Popüler İşlerin Senaristi” kategorisinde değerlendiriliyormuş gibi bir izlenime kapılmıştım. Ama bu yazı… Evet, bu yazı Mark Millar hakkındaki bana yeni şeyler sunmakla kalmayıp, kendisine ve tarzına saygı duymama da vesile oldu.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

dan brown

Dan Brown’dan Büyük Bağış: Yüzlerce Yıldır Saklı Kalmış 3.500 El Yazması İnternete Geliyor!

haftanin kitabi 78

Haftanın Kitabı #78 – Kral Arthur’un Sarayında Connecticutlı Bir Yankee