Kara delikler, evrenin en gizemli ve büyüleyici yapılarından biri. Işığın bile kaçamadığı bu muazzam kütleler, fizikçileri evrenin doğası hakkında temel sorular sormaya itiyor. Bu sorulardan biri de oldukça çarpıcı: Ya evrenimiz bir kara deliğin içindeyse?
Devasa yıldızların çöküşüyle oluşan kara delikler, yerçekiminin inanılmaz derecede yoğun olduğu uzay bölgeleri olarak biliniyor. Termodinamiğe göre, bu muazzam kütlelerin bir sıcaklığa ve dolayısıyla ısı yayılımına sahip olmaları gerekiyor. Nitekim Stephen Hawking, kara deliklerin sınırlarında oluşan ve Hawking radyasyonu olarak bilinen bir ışıma (ya da radyasyon) yaymaları gerektiğini gösterdi.
Fransız astrofizikçi Jean-Pierre Luminet, 2016’daki bir incelemesinde konuyu şöyle açıklıyor:
“Termodinamiğin ikinci yasasına göre kara deliklerin de ısı yaymaları ve haliyle bir ‘buharlaşmanın’ oluşması gerekir. Eğer bir kara delik buharlaşabiliyorsa, içerdiği bilginin bir kısmı sonsuza dek kaybolur. Bir kara deliğin yayılan ısıl radyasyonundaki bilgi bozulur; daha önce kara delik tarafından yutulan madde hakkındaki bilgileri tekrar üretemez. Bilginin bu geri dönüşü olmayan kaybı, kuantum mekaniğinin temel kanunlarından biriyle çelişir. Schrödinger denklemine göre, zaman içinde değişen fiziksel sistemler bilgi yaratamaz veya yok edemez.”
Özetle kara delikler bilgiyi yuttukları ve Hawking radyasyonu bu bilginin yalnızca bir kısmını taşıdığı için, bu durum kuantum mekaniğinin temel ilkelerinden biriyle çelişmekte. Kuantum kuramına göre fiziksel sistemler zaman içinde değişse bile bilgi yaratılamaz veya yok edilemez. İşte bu çelişkiye “kara delik bilgi paradoksu” adı veriliyor.
Peki ama kara delikler bilgiyi yutarlarsa ve Hawking radyasyonu bu bilginin bir kısmını taşıyorsa, bu kuantum mekaniğinin temel ilkeleriyle nasıl çelişmez?
Kara Delik Bilgi Paradoksu, Olay Ufku ve Planck Sabiti
Bu paradoksu çözmeye yönelik önerilerden biri, kara deliklerin termodinamiğine kutupsal teori penceresinden bakılmasıyla ortaya çıktı. Teorik fizikçi Gerard ’t Hooft, bir kara deliğin içindeki serbestlik derecelerinin toplamının, hacminden ziyade olay ufku yüzey alanıyla orantılı olduğunu gösterdi. Bu da kara deliğin entropisiyle ilgili hesaplamalar yapılabilmesine olanak tanıdı.
Gerard ’t Hooft’a göre, dış bir gözlemci için kara delik entropisine ilişkin bilgi kaybolmuş gibi görünse de aslında bu bilgi kara deliğin iki boyutlu sınırına, bir hologram gibi kodlanmıştı. Dolayısıyla kara delik tarafından yutulan bilginin kuantum buharlaşma sürecinde tamamen geri yükleneceği sonucuna vardı.
İşte Tam da Bu Noktada Bazı Fizikçiler Bir Kara Deliğin İçinde Yaşadığımız Sonucuna Vardılar
Bu fikir, üç boyutlu bir hacmin fiziğinin iki boyutlu sınırında tanımlanabileceği düşüncesine kapı araladı. Bazı fizikçiler daha da ileri giderek, gördüğümüz ve algıladığımız her şeyin aslında daha büyük bir evrenin kara deliğinin iki boyutlu sınırına kodlanmış üç boyutlu (artı zaman) bir hologram olabileceğini öne sürdü.
Her ne kadar bu hipotez garip gelse de kara deliklerin doğasına dair daha fazla bilgi edindikçe, kuantum fiziği ve genel görelililik gibi çelişkili teorileri uzlaştırabilecek ipuçları ortaya çıkabilir. Belki de galaksilerin ve yıldızların ötesindeki kara deliklerin derinliklerinde, tüm evrenin doğasını yeniden tanımlayacak ipuçları gizli olabilir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Yeni Araştırma Ses Getirdi: Küçük Kara Delikler, Nükleer Enerji Kaynağı Olarak Kullanılabilir
Söz konusu teori hakkındaki yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizi Google News’ten takip edebilirsiniz.
Kaynak: IFL Science
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!