Hindistan’ın Keşmir Vadisi’nde 2000 yılında gün yüzüne çıkartılan devasa bir fil kafatası, fillerin evrimine dair bazı önemli soru işaretlerini giderebilir.
Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce Jammu Üniversitesi’nden bir ekip, Hindistan’ın Keşmir Vadisi’nde soyu tükenmiş bir fil türüne ait devasa bir kafatası fosilini ortaya çıkardı. Kalıntılar, tarih öncesi insanlar tarafından kullanılan 87 bazalt taş aletle birlikte gömülmüştü.
Yapılan yeni bir analizde kafatasının Palaeoloxodon adı verilen gizemli bir fil türüne ait olduğu anlaşıldı. Taş aletler aynı zamanda paleontologların türü tanımlamasında önemli bir rol oynadı. Bulgulara, 11 Ekim’de Journal of Vertebrate Paleontology dergisinde yayımlanan bir makalede ayrıntılı olarak yer verildi.
Dev Fil Kafatası Bilim İnsanlarını Şaşırtıyor
Finlandiya’daki Helsinki Üniversitesi’nden paleontolog Steven Zhang yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Kafatasının genel şeklinden, filin şimdiye kadar yaşamış en büyük kara memelileri arasında yer alan Palaeoloxodon’a veya düz dişli fillere ait olduğu oldukça açık. Yine de uzmanları bir süredir şaşırtan şey, kafatasında Hindistan’da bulunan diğer Palaeoloxodon kafataslarında olduğu gibi kafatası çatısında kalınlaşmış, öne doğru çıkıntı yapan bir tepe bulunmamasıydı.”
Yetişkin Palaeoloxodonlar yaklaşık 4 metre boyunda ve 900 kilo ağırlığındaydı. Bu da onları günümüzde yaşayan fil türlerinden biraz daha küçük yapıyor. Palaeoloxodonlar ilk olarak yaklaşık bir milyon yıl önce Afrika’da evrimleşti ve ilk türleri dar, dışbükey bir alına ve kafatası tepesinin az gelişmişliğine sahipti. Daha sonraki örnekler, genellikle kafatasının çatısından öne doğru çıkıntı yapan kalın bir tepe ile ilişkili olan çok geniş düzleştirilmiş bir alın taşıyordu.
Kafatasının ortaya çıkarılmasından bu yana geçen zamanda, Palaeoloxodon’un fillerin evrim ağacındaki konumunun belirlenmesi ve kafatasındaki ibiğin gelişiminin onları ayırıp ayıramayacağı paleontologlar arasında tartışma konusu oldu. Yakın zamanda yapılan bazı araştırmalar, Palaeoloxodon kafatası tepesinin gelişimsel ve cinsel olgunlukla birlikte daha belirgin hâle geldiğini ortaya koydu. Eğer bilim insanları hayvanın öldüğünde kaç yaşında olduğunu anlamak için dişlerini sağlıklı bir şekilde incelemeyi başarabilirlerse, benzer olgunluk seviyesindeki bireylerin kafataslarını karşılaştırmak mümkün olabilecek.
Kafatası, Bilinenden Farklı Bir Fil Türüne Ait Olabilir
Zhang sözlerine şöyle devam etti:
“Kafatasının büyüklüğü, yirmi yaş dişleri ve diğer birkaç belirleyici özelliğinden, hayvanın hayatının baharında görkemli bir boğa fili olduğu anlaşılıyor. Ancak özellikle Avrupa ve Hindistan’daki diğer olgun erkek kafataslarıyla karşılaştırıldığında, iyi gelişmiş bir kafatası tepesinin olmaması, bize burada elimizde farklı bir tür olduğunu söylüyor.”
Yeni çalışmanın arkasındaki ekip, Keşmir Vadisi’nde bulunan kafatasının özelliklerinin aslında başka bir belirsiz kafatasına nasıl da uyduğunu fark etti. Bu kafatası Türkmenistan’da bulunmuş ve 1950’lerde incelenmiş ve Palaeoloxodon turkmenicus adında ayrı bir türü temsil ettiği öne sürülmüştü. Türkmenistan’da bulunan kafatasının da kafatası çatısında bir tepe bulunmuyor ve Palaeoloxodon antiquus adlı iyi bilinen bir Avrupa türüne benzer özelliklere sahip. Ekibe göre bu durum bazı uzmanların Türkmenistan’daki örneğin Avrupa türü Palaeoloxodon antiquus’tan ayrılan bir birey olduğunu öne sürmesine yol açtı.
Çalışmanın diğer eş yazarı ve Florida Doğa Tarihi Müzesi paleontoloğu Advait Jukar yaptığı açıklamada şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ancak Keşmir’de bulunan kafatasının da bu karışıma eklenmesiyle bu iki örneğin daha önce hakkında çok az şey bildiğimiz, Orta Asya’dan kuzey Hint Yarımadası’na kadar geniş bir dağılıma sahip farklı bir türü temsil ettiği teorisi artık netlik kazandı.”
Evrim Ağacında Bir Boşluk Doldurulabilir
Ekip, kafatasını daha yakından incelemek için Palaeoloxodon kafatasının diş minesindeki protein ayrışmasını ölçtü. Ayrıca filin kalıntılarıyla birlikte gömülmüş olan taş aletleri de incelediler. Diş ve aletlerden, Keşmir’de bulunan kafatasının Orta Pleistosen dönemine (yani yaklaşık 300.000 ila 400.000 yıl öncesine) ait olduğu sonucuna vardılar. Bu da onu Türkmen kafatasıyla benzer bir yaşa getiriyor ve her ikisinin de diğer Avrasya Palaeoloxodonlarından farklı bir türü temsil ettiği inancını destekliyor. Tarih öncesi insanların fili bir şekilde kullandığı düşünülse de, onu avladıklarına veya parçalayarak işlediklerine dair bir iz yok.
Araştırmacılara göre geniş, düz bir alna ve kafatası tepesinin sadece en zayıf izine sahip olan P. turkmenicus, bu tarih öncesi megaherbivorların nasıl evrimleştiğine dair anlayışımızdaki evrimsel bir boşluğu dolduran, az bilinen bir kayıp halkayı temsil ediyor olabilir.
Fillerin evrim sürecini aydınlatması beklenen bu değerlendirmeye siz nasıl yaklaşıyorsunuz? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News’ten takibe alabilirsiniz.
Kaynak: Popular Science
Kayıp Rıhtım’ın WhatsApp Kanalını Takip Etmek İçin Tıklayın
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!