Gılgamış Destanı’nın kayıp satırlarını bulmak üzere geliştirilen bir algoritma sayesinde, dünyanın en eski edebi yapıtında saklı kalan gizemler bir bir ortaya çıkıyor.
Kil tablet parçaları üzerinde Asurca çivi yazısıyla yazılmış Gılgamış Destanı, eski Mezopotamya’dan bugünlere ulaşmayı başaran en eski edebiyat eseri olarak tanınıyor.
Fragmentarium adı verilen yeni bir proje ile akademisyenler Almanya’nın Münih kentindeki Ludwig Maximilian Üniversitesi Asuroloji Enstitüsü’nde bu ünlü destanın kayıp satırlarını ortaya çıkartmaya çalışıyor.
Asuroloji Enstitüsü profesörü Enrique Jiménez, Phys’e verdiği demeçte şu ifadeleri kullanıyor:
“Bu daha önce var olmayan bir araç. Fragmanlardan oluşan devasa bir veri tabanı. Babil edebiyatının yeniden inşasında hayati bir rol oynayabileceğine ve çok daha hızlı ilerleme kaydetmemizi sağlayacağına inanıyoruz.”
Babil dönemine ait kil tabletler üzerindeki çivi yazısı binlerce yıl boyunca çözülemeyen bir gizem olarak kaldı. 1872’de Gılgamış Destanı’nı okuyan ilk bilim insanı George Smith adında bir British Museum çalışanıydı. Smith yalnızca dört yıl sonra, henüz 36 yaşındayken kayıp destanın daha fazla parçasını bulmak için Orta Doğu’ya yaptığı bir yolculuk sırasında hayatını kaybetti.
Gılgamış Destanı’nın Eksik Parçaları 150 Yıldır Araştırma Konusu
Akademisyenler 150 yılı aşkın bir süre boyunca Smith’in izinden gittiler. Arkeologlar kazılar sırasında yeni çivi yazılı metinler ortaya çıkardıkça müze çalışanları depolarda unutulmuş tozlu parçaları yeniden keşfettikçe ve yetkililer yağmalanmış eserlere el koydukça hikâye parça parça bir araya geldi.
Tüm bu kolektif çabaya rağmen Gılgamış Destanı’nın eksik bölümlerini tamamlamak oldukça meşakkatli bir işti. Ancak yapay zekâ, tüm bu çabalara önemli bir ivme kazandırdı. Fragmentarium projesi, bu asırlık metinleri Sümerce ve Akadcadan çevirmek için bir Asurologdan çok daha hızlı çalışabiliyor.
Algoritma sadece şiirin eksik bölümlerinin belirlenmesine yardımcı olmakla kalmıyor, aynı zamanda her türlü eski Babil yazısını da tercüme edebiliyor.
Fragmentarium 2018’den bu yana destandaki satırları 1.500 tablet parçasındaki metinlerle eşleştirdi. Yapay zekâ bu göreve getirilmeden önce, akademisyenler geçen onca yıla rağmen yaklaşık 5.000 parça için bu işlemi yapabilmişti.
Jiménez yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:
“Geleneksel süreç araştırmacıların iyi hafızasına ve elbette şans ilkesine dayanıyor. Modern, yapay zekâ temelli yeniden yapılandırma süreci ise araştırmacıların binlerce karakteri toplayan veri tabanlarına dayanıyor. Yapay zekânın yardımıyla bir Babil metninin bilinen tüm varyantları hızlı bir şekilde analiz edilebilir ve uygun şekilde kullanılabilir.”
Daha önce Vezüv Yanardağı’nın yaktığı 2.000 yıllık Herculaneum papirüsü de yapay zekâ aracılığıyla çözümlenmişti. Dolayısıyla YZ’nin antik metinlerin günümüze kazandırılmasındaki rolü her geçen gün yükseliyor.
Fragmentarium projesi kapsamında çivi yazısı koleksiyonlarını veri tabanına eklemek için British Museum ve Bağdat’taki Irak Müzesi gibi kurumlarla ortaklık kurdu. Fragmentarium’un halka açıldığı 2023 yılı itibarıyla dijital ortama aktarılmış 22.000’den fazla parça bulunuyordu.
Gılgamış Destanı Hakkında Yeni Detaylar Ortaya Çıktı
Gılgamış Destanı, Urdu Kralı yarı tanrı Gılgamış ve arkadaşı Enkidu’nun hikâyesini anlatıyor. İkili ormanın koruyucusu canavar Humbaba’yı öldürüyor ve tanrılar da Enkidu’yu öldürerek misilleme yapıyor. Gılgamış keder içinde ve ölümsüzlüğün sırrını öğrenme umuduyla, İncil’deki gibi bir tufandan kurtulan atası Utnapiştim’i aramaya çıkıyor.
Fragmentarium sayesinde artık hikâyeden birkaç yeni sahne daha biliniyor. Enkidu’nun Gılgamış’ı Humbaba’yı öldürmemesi için ikna etmeye çalıştığı yeni keşfedilen satırlar bulunuyor. İkili daha sonra Nippur kentindeki tanrı Enlil’i görmeye gidiyor.
Fragmentarium ayrıca Gılgamış Destanı’nın bir bölümünü içeren çok daha yeni bir tableti de tespit etmeyi başardı. M.Ö. 130 yılına tarihlenen tablet, destanın ilk ortaya çıkışından binlerce yıl sonra bile hâlâ kopyalandığını ve paylaşıldığını gösteriyor.
Yeni çevrilen metinlerden bazıları, daha önce bilinen hikâyede ince ama ilgi çekici varyasyonlar sunuyor. Örneğin Utnapiştim, tufan için yaptığı hazırlıkları anlatırken Gılgamış’a gemiyi inşa eden adamları yiyecek ve içecekle “şımarttığını” söylüyor.
Yale Üniversitesi’nde Asuroloji profesörü ve Gılgamış çevirmeni olan ve projede çalışan Benjamin R. Foster, The New York Times’a şu açıklamayı yapıyor:
“Daha önce ‘cömert’ kelimesine sahip değildik. Ve bana kalırsa, gemiyi inşa etmesine yardım eden herkesin birkaç gün içinde boğulacağını bildiği için kendini suçlu hissediyor.”
Destanın Büyük Bir Bölümü Hâlâ Kayıp
Destanın yaklaşık yüzde 30’luk bir kısmı hâlâ kayıp. Uzmanlar hem hikâye hem de Mezopotamya yazını hakkında daha fazla bilgi edinmeye devam ediyor. Yapay zekâ ise şimdi bu çabanın en önemli araçlarından birisi hâline geliyor.
Jiménez yaptığı açıklamada, “Herkes Fragmentarium ile oynayabilecek. Henüz tanımlanmamış binlerce parça var,” diyerek kullanıcılara da bir açık çağrıda bulunuyor.
İlginizi çekebilir: 90 Yılda Hazırlanan Akadca Sözlük Erişime Açıldı
Siz yapay zekânın kullanım alanları hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News’ten takip edebilirsiniz.
Kaynak: Art Net
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!