Gökbilimciler Samanyolu’nda Güneş Sistemi’ne görece yakın bir konumda bugüne dek tamamen gözden kaçmış dev bir moleküler bulutsuyu keşfetti. Yaklaşık 300 ışık yılı uzaklıktaki görünmez yapı, sahip olduğu büyüklüğe rağmen şimdiye kadar hiçbir teleskop tarafından fark edilmedi.
Uluslararası bir araştırma ekibi tarafından keşfedilen ve Yunan mitolojisinde şafak tanrıçasını temsil eden “Eos” adı verilen bulutsu, gökyüzündeki en büyük tek yapılardan biri olma özelliği taşıyor. Nature Astronomy dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, devasa hidrojen bulutu yenilikçi bir analitik yöntem sayesinde tespit edildi.
Rutgers Üniversitesi Fizik ve Astronomi Bölümü’nden Doçent Dr. Blakesley Burkhart liderliğindeki ekip, far-ultraviyole ışığının parlamasını inceleyerek keşfi gerçekleştirdi. Burkhart, “Bu, far-ultraviyole emisyonuna bakılarak keşfedilen ilk moleküler bulut. Veriler, far-ultraviyolede floresan yoluyla tespit edilen parlayan hidrojen moleküllerini gösterdi. Bu bulut kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parlıyor,” açıklamasını yaptı.
New York Üniversitesi’nden NASA Hubble Araştırmacısı Dr. Thavisha Dharmawardena, bulutsunun geleneksel yöntemlerle tespit edilememe nedenini şöyle açıkladı:
“Eos’un yüzde 99’u ’CO-karanlık’, yani karbonmonoksit tabanlı geleneksel gözlem yöntemleriyle izlenemiyor. Bu nedenle şimdiye kadar gözden kaçtı.”
Güneş Sistemi’ne Komşu Devin Özellikleri Neler?
Hilal şeklindeki gaz bulutu, Güneş Sistemi’ni de içine alan Yerel Kabarcık’ın (Local Bubble) kenarında konumlanıyor. Gökyüzünde dolunayın 40 katı genişliğinde bir alana yayılan Eos’un, Güneş’in kütlesinin yaklaşık 5.400 katı büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor. Araştırmacılar bulutsunun yaklaşık 6 milyon yıl içinde buharlaşacağını öngörüyor.
Keşif, Güney Kore’nin STSAT-1 uydusunda bulunan FIMS-SPEAR (floresan görüntüleme spektrografı) adlı far-ultraviyole spektrografı tarafından toplanan verilerin analizi sonucunda gerçekleşti. Söz konusu cihaz, malzemeler tarafından yayılan far-ultraviyole ışığını, tıpkı bir prizmanın görünür ışıkla yaptığı gibi, bileşen dalgaboylarına ayırarak bilim insanlarının inceleyebileceği bir spektrum oluşturuyor.
Dr. Burkhart keşfin önemini şu sözlerle vurguladı:
“Teleskoplarımızla baktığımızda, tüm güneş sistemlerinin oluşum sürecini yakalıyoruz. Ancak bunun nasıl gerçekleştiğini detaylı olarak bilmiyoruz. Eos’un keşfi heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve dağıldığını, bir galaksinin yıldızlara ve gezegenlere dönüşüm sürecini doğrudan ölçebileceğiz.”
İlginizi Çekebilir: James Webb Uzay Teleskobu, “Atbaşı Bulutsusu”nun ‘Görkemli’ Görüntülerini Yakaladı
Güneş Sistemi’ne bu kadar yakın bir yapının bugüne dek fark edilememesi, sizce gelecekte hangi teknolojilerle aşılabilir? Fikirlerinizi yorumlarda veya Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News ve WhatsApp kanalımızdan takip edebilirsiniz.
Kaynak: Rutgers
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!