Astronomlar, şimdiye kadar gözlemlenen en hızlı gezegen sistemini tespit etmiş olabilir. İnanılmaz bir hızla yıldızlarının etrafında dönen gezegenler, evrenin sırlarına dair yeni ipuçları sunuyor.
Samanyolu’nun merkezi bölgesinde, Dünya’dan yaklaşık 24.000 ışık yılı uzaklıkta keşfedilen sistem, bilim dünyasının dikkatini üzerine çekmeyi başardı. NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi ve Maryland Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı çalışmaya göre, sistem saatte yaklaşık 1,9 milyon kilometre hızla hareket ediyor; bu, bir mermiyi 500 kez geride bırakacak inanılmaz bir sürat.
İlk olarak 2011 yılında, Yeni Zelanda’daki Canterbury Üniversitesi Mount John Gözlemevi’nde yürütülen Mikrolensing Gözlemleri (MOA) projesi kapsamında tespit edilen sistem, “mikrolensing” adı verilen bir fenomen sayesinde keşfedildi. Teknik, büyük gök cisimlerinin uzay-zamanı bükmesi sonucu oluşan ışık eğilmelerini inceliyor.
En Hızlı Gezegen Sisteminin Özellikleri ve Gizemi
Araştırma ekibinin başındaki Dr. Sean Terry, sistemin muhtemelen bir “süper-Neptün dünyası” ve düşük kütleli bir yıldızdan oluştuğunu belirtiyor. Gezegen, Dünya’dan yaklaşık 30 kat daha büyük kütleye sahip ve ana yıldızına Venüs ile Dünya arasındaki bir mesafede konumlanmış durumda.
Sistemdeki büyük cisim, Güneş’in kütlesinin yaklaşık beşte biri kadar. İlginç olan ise, bu sistemin Samanyolu’ndaki normal yıldız sistemlerinden iki kat daha hızlı hareket etmesi. Karşılaştırma yapmak gerekirse, bizim Güneş Sistemimiz galakside saatte yaklaşık 720.000 kilometre hızla yol alıyor.
Galaksiler Arası Yolculuk İhtimali
Eğer sistem 2,1 milyon km/saat hızı aşarsa, Samanyolu’nun çekim kuvvetinden kurtulma potansiyeline sahip olacak. Bu durumda gezegen ve yıldızı galaksiler arası uzaya doğru yol alabilir. Ancak araştırmacılar, sistemin gerçek doğası hakkında hâlâ bazı belirsizlikler olduğunu vurguluyor.
NASA Goddard’dan Dr. David Bennett şunları söylüyor:
“Yeni tespit edilen yıldızın 2011’deki sinyali oluşturan sistemin parçası olduğundan emin olmak için, bir yıl sonra tekrar gözlem yapmak ve doğru miktarda ve yönde hareket edip etmediğini görmek istiyoruz.”
Araştırmacılar ayrıca 2011’deki gözlemin alternatif bir açıklaması olabileceğini de belirtiyor: Sistem, büyük bir başıboş gezegen ve onu yörüngede tutan devasa bir uydudan oluşuyor olabilir. Bu senaryo doğruysa, sistem Dünya’ya çok daha yakın bir konumda bulunuyor olacak.
Çalışmanın sonuçları The Astronomical Journal dergisinde yayımlandı. Araştırma ekibi, sistemin gerçek doğasını anlamak için Keck Gözlemevi ve Avrupa Uzay Ajansı’nın Gaia uydusu verilerinden de yararlanıyor. Gelecek gözlemlerin, gizemli sistemin tam olarak ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu anlamamıza yardımcı olması bekleniyor.
Yeni bulgularla ilgili fikirlerinizi yorumlarda veya Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News ve WhatsApp kanalımızdan takip edebilirsiniz.
Kaynak: Science Alert
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!