Colossal Biosciences, yaklaşık 12.500 yıl önce nesli tükenen Aenocyon dirus (ulukurt) türünü genetik mühendislik yöntemleriyle yeniden hayata döndürdüğünü açıkladı. Şirket, bu gelişmeyi “dünyanın ilk türdiriltimi” olarak tanımlıyor.
Üç sağlıklı ulukurt yavrusunun doğumu, modern biyoteknolojinin sınırlarını zorlayan bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Ulukurtlar, son buzul çağının sonunda yok olmuş yırtıcı memeliler arasında yer alıyor. Bu tarihsel yok oluşa rağmen, Colossal Biosciences bünyesindeki bilim insanları, fosillerden elde edilen DNA örnekleriyle ulukurt genomunu yeniden inşa etmeyi başardı.
Araştırmacılar, antik DNA’yı gri kurt (Canis lupus) gibi yaşayan yakın akrabaların genomlarıyla karşılaştırarak yalnızca ulukurtlara özgü olan gen varyantlarını tespit etti.
İlginizi Çekebilir: Son Buzul Çağı Neden Sona Erdi?
Araştırma ekibi daha sonra modern gri kurt DNA’sını, bu özel genetik farklılıkları içerecek şekilde düzenledi. Bu işlemde CRISPR gen düzenleme teknolojisinden yararlanıldı. Genetiği düzenlenen hücrelerin çekirdekleri, çekirdeği çıkarılmış gri kurt yumurtalarına aktarıldı. Bu yumurtalar laboratuvar ortamında olgunlaştırıldıktan sonra, evcil köpeklerin rahimlerine yerleştirildi.
Binlerce Yıl Sonra Hayata Döndürülen Ulukurtlara Romulus, Remus ve Khaalesi Adları Verildi
Üç embriyo başarıyla gelişti ve üç farklı köpek taşıyıcı olarak kullanıldı. 1 Ekim 2024 tarihinde, Romulus ve Remus adlı iki yavru sezaryenle dünyaya geldi. Aynı süreç aylar sonra tekrarlandı ve üçüncü yavru olan Khaleesi doğdu. Yavruların tamamının sağlıklı olduğu ve gelişim süreçlerinin düzenli şekilde izlendiği belirtildi.
Romulus ve Remus isimleri, Roma mitolojisinde kentin kurucuları olarak kabul edilen ikiz kardeşlere atıfta bulunurken; Khaleesi adı ise Game of Thrones dizisindeki Daenerys Targaryen karakterinin unvanından alınarak popüler kültüre gönderme yapıyor.
Ulukurtları yeniden hayata döndürmek için kullanılan yöntem, 1996 yılında klonlanan Dolly adlı koyundan esinlenilen hücresel çekirdek transferi tekniğine dayanıyor. Ancak Dolly’nin aksine ulukurtların canlı hücreleri bulunmadığı için araştırmacılar, fosil kayıtlarından elde edilen DNA’yı kullanarak özgün hücreleri taklit etmek zorunda kaldı.
Antik DNA Örneklerinden Yararlanıldı
Bu süreçte bilim insanları, 13.000 yıllık bir diş ve 72.000 yıllık bir kafatasından elde edilen DNA örneklerinden yararlandı. Elde edilen genetik materyal, gri kurtlar, çakallar ve tilkiler gibi yaşayan akrabaların genomlarıyla karşılaştırıldı. Bu karşılaştırma, ulukurtlara özgü olan ve onları diğer türlerden ayıran 14 gendeki 20 temel değişikliğin belirlenmesini sağladı.
Bahsi geçen genetik farklar, ulukurtların iri yapısı, beyaz tüyleri, büyük dişleri ve kendilerine has uluma sesleri gibi ayırt edici fiziksel ve davranışsal özelliklerini oluşturan unsurlardı. Yeni bilgiler ışığında, araştırmacılar gri kurtlardan aldıkları kan örneklerinden hücre topladı. Bu yöntem, Dolly’nin klonlanmasında kullanılan doku örneklerinden daha az invazif bir teknik olarak tercih edildi.
Genetiği düzenlenmiş hücrelerin çekirdekleri, çekirdeği çıkarılmış gri kurt yumurtalarına aktarıldı. Her bir hücrede iki kopya bulunan DNA, yumurtaya aktarıldığında, embriyo gelişimi için gereken tüm genetik talimatları içeriyordu.
Laboratuvarda olgunlaştırılan 45 embriyo arasından üçü, evcil köpek taşıyıcılara yerleştirildi. Deneyde kullanılan köpekler, genetik olarak gri kurdun alt türü olduğundan, taşıyıcı anne olarak kullanılmaları bilimsel olarak mümkündü.
Görüntüler Paylaşıldı, Gelecek Planları Netleşti
Colossal Biosciences, Romulus, Remus ve Khaleesi adlı yavruların ilk adımlarını, ulumalarını ve büyüme süreçlerini gösteren görüntüleri kamuoyuyla paylaştı. Şirket, bu gelişmeyi yalnızca bilimsel değil, aynı zamanda sembolik bir başarı olarak değerlendiriyor.
CEO Ben Lamm, “13.000 yıllık bir diş ve 72.000 yıllık bir kafatasından DNA aldık ve sağlıklı ulukurt yavruları dünyaya getirdik. Bir zamanlar teknoloji ile sihir arasındaki çizginin belirsiz olduğu söylenirdi. Bugün ekibimiz bu sihrin bir kısmını gözler önüne seriyor,” açıklamasında bulundu.

(Videoyu YouTube üzerinden izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.)
Colossal, yalnızca ulukurtlar değil, aynı zamanda nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan kırmızı kurtların da klonlanmasında başarı sağladığını duyurdu. İki farklı kırmızı kurt yavrusu doğurarak, bu türün genetik çeşitliliğini artırmayı hedeflediklerini belirtti.
Ayrıca şirket, buz çağının sembolü olan yünlü mamutları 2028 yılına kadar yeniden hayata döndürmeyi planlıyor. Bu kapsamda geçtiğimiz aylarda doğan genetik olarak modifiye edilmiş “yünlü fareler”, yünlü mamutlara yönelik projenin önemli bir kilometre taşı olarak değerlendirildi.
Her ne kadar Colossal Biosciences ilk başarılı “türdiriltimi” projesi olduğunu iddia etse de, 2003 yılında İspanya’da gerçekleştirilen başka bir girişim daha bulunuyor. Bilim insanları, nesli tükenmiş bir yaban keçisi türü olan bucardo’yu (Capra pyrenaica pyrenaica) klonlamayı başarmış ancak doğan yavru birkaç dakika içinde yaşamını yitirmişti. Bu nedenle Colossal’ın elde ettiği başarı, yaşama tutunan ve gelişim gösteren ilk türdiriltimi örneği olması bakımından bilim tarihinde ayrı bir yer tutuyor.
Nesli tükenmiş canlıların geri döndürülmesi projesine siz nasıl yaklaşıyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlarda veya Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, bilim dünyasından son gelişmeler için bizleri Google News ve WhatsApp’tan takip edebilirsiniz.
Kaynak: Live Science
Yeni çağın başlangıcı.
Aklıma dodo kuşu geldi. Tekrardan dünyaya getirseler acaba tekrardan nesillerini tüketirler mi
Dünya tarihinde 6. kitlesel yok oluşun yaşandığı düşünülen bir zaman için çok enteresan bir bilimsel çalışma olmuş. Alt türleri taşıyıcı olarak kullanıp binlerce yıl önce soyu tükenmiş bir canlıyı “yeniden üretebilmek” insanın aklına sonsuz tür getirir ama 2028’deki projeleri için mamut seçmişler. Garip zamanlarda yaşıyoruz.
Tavukların yükselişi
Türkçe söylenişini bilmiyorum ama lütfen sırada Sabretooth olsun. Böylece Buz Devri’ndeki hayvanların hepsini yavaş yavaş görebiliriz.
Cid’de geri gelsin lütfen.