Uzaylı medeniyetleri düşündüğümüzden çok daha gelişmiş olabilir. NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden bir grup bilim insanı tarafından yürütülen yeni bir araştırma, uzaylı yaşamını tespit etme çabalarımızın beklenmedik bir engelle karşılaşabileceğini ortaya koydu: Bu medeniyetler, bizim algılayamayacağımız kadar ileri teknolojiye sahip olabilirler.
Araştırmacılar uzaylı medeniyetlerini tespit etmek için yeni bir yöntem denediler. Dünya’da güneş panellerinden yansıyan ışığın uzaydan görülebildiği gerçeğinden yola çıkarak, benzer bir yöntemle uzaylı yaşamını tespit etmeye çalıştılar. Ekip, farklı oranlarda güneş paneli kaplı Dünya benzeri bir gezegeni simüle etti ve 30 ışık yılı uzaklıktan gelişmiş bir teleskopun bu panelleri tespit edip edemeyeceğini inceledi.
The Astrophysical Journal’da yayımlanan sonuçlar, bu yöntemin bazı önemli kısıtlamaları olduğunu gösterdi. Teleskopun güneş panellerini tespit edebilmesi için, gezegenin kara kütlesinin yaklaşık %23’ünün panellerle kaplı olması gerekiyor. Ayrıca sinyali arka plan gürültüsünden ayırt edebilmek için yüzlerce saatlik gözlem süresi gerekiyor.
Güneş Panelleri: Uzaylı Avcılığında Yeni Bir Yöntem mi, Yoksa Çıkmaz Sokak mı?
Araştırmacılar 2022 verilerine dayanarak Dünya’nın enerji ihtiyacını karşılamak için kara kütlesinin sadece %2,4’ünün güneş panelleriyle kaplanmasının yeterli olacağını hesapladılar. Bu oran 10 milyar nüfuslu bir dünyada bile sadece %3’e yükseliyor. Hatta 30 milyar insanın yüksek yaşam standardıyla yaşadığı bir senaryoda bile %9’un altında kalıyor.
Söz konusu bulgular Fermi Paradoksu’nun önemli bir yönünü de sorguluyor. Samanyolu galaksisinin büyüklüğü ve yaşı göz önüne alındığında, istatistiksel olarak çok sayıda akıllı uygarlığın var olması ve en azından birkaçının galaksi çapında yayılmış olması gerekiyor. Ancak şu ana kadar hiçbir kanıt bulunamadı.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: “3 Cisim Problemi”ndeki Karanlık Orman Hipotezi Fermi Paradoksu’nu Çözebilir mi?
NASA’dan gezegen bilimci Ravi Kopparapu konuyla ilgili olarak şunları söylüyor:
“Bu bulgular uygarlıkların galaksi çapında yayılma ihtiyacı hissetmeyebileceğini gösteriyor. Sürdürülebilir bir nüfus ve enerji kullanım seviyelerine, çok yüksek bir yaşam standardı seçseler bile ulaşabilirler.”
Fermi Paradoksu’na Yeni Bir Bakış: Süper İleri Uygarlıklar Teorisi
Araştırma, popüler bilimkurgu kavramı olan Dyson küresinin de pratik olmayabileceğini gösteriyor. NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden jeokimyacı Vincent Kofman, konuyu şu cümleyle açıklıyor:
“Uzayda devasa yapılar yerleştirebilen bir toplum, muhtemelen nükleer füzyon veya diğer uzay-verimli enerji üretim yöntemlerine erişebilir.”
Yeni çalışma, uzaylı yaşamını aramanın ne kadar karmaşık olabileceğini gösteriyor. Belki de uzaylılar yıldızların enerjisini kullanacak kadar gelişmiş – hatta buna ihtiyaç duymayacak kadar ileri bir seviyede olabilirler. Araştırmacılar, “Henüz büyük ölçekli mühendislik projelerine rastlamadık, çünkü ileri teknolojiler bunlara ihtiyaç duymayabilir,” diye yazıyorlar.
Uzaylı medeniyetlerini tespit etmenin sandığımızdan çok daha zor olabileceğini düşünüyor musunuz? Yoksa size göre sadece ’yok’lar mı? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News’ten takibe alabilirsiniz.
Kaynak: Science Alert
Aslında çok insan işi bir araştırma olmuş,neden güneş enerjisi kullanıyor bu gelişmiş medeniyet ? Panellerin verimliliği,konumu ve nasıl komumlandırıldığı önemli.Sudan yada gazdan oluşan bir gezegende güneş enerjisi paneli aramak zor iş ve bayağı bir olasılığı elemek anlamına geliyor.
Bana kalırsa uzaylılarla iletişime geçilmemeli sakin yuvamızda kalmamız daha mantıklı.Olası bir güneş veya meteor kaynaklı felakette yardım etmeleri fazla iyimser.
Uzaylılar bu kadar gelişmiş ise ve kötü niyetliler ise hala neyi bekliyorlar ? Ben eğer varsa uzaylılar bizi çok da umursadıklarını sanmıyorum. Ama geçmişte bizimle iletişime geçtiler ve büyük medeniyetler kurdular. İnsanlar bu teknoloji ile savaş çıkarınca dünyayı terk ettiler diye düşünüyorum. Bütün mitolojilerde buna benzer durumlar var. Hep büyük bir dağa iniş yaptıkları söyleniyor, Enok’un kitabındaki düşmüş melekler buna paralel.