Uranüs keşif seferi, Güneş Sistemi’nin Buz Devi hakkındaki bilinmeyenlerine ışık olacak. NASA, yıllar sonra bu gizemli gezegene geri dönmeye hazırlanıyor.
30 yılı aşkın bir süre önce bilim insanları ötegezegenleri keşfetmeye başladığından bu yana, en sık rastlanan gezegen türlerinden biri de buz devleriydi. Jüpiter ve Satürn gibi gaz devleri, adlarından da anlaşılacağı üzere büyük oranda gazdan oluşurken Uranüs ve Neptün gibi buz devleri daha ağır elementler bakımından zenginlik arz etmekteydi.
Güneş Sistemi’ndeki diğer 6 gezegenin -Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter ve Satürn- hepsinin yörüngesinde bilim insanlarına veri sağlayan uydular bulunuyor. Bununla beraber Uranüs ve Neptün, bugüne dek yalnızca başka bir görev için civarlarından geçen Voyager 2 tarafından görüntülenmişti. Bu kısa süreli rastlaşmalar, geriye iki gezegen hakkında hayal edilenden çok daha fazla soruyla baş başa bırakan cezbedici görüntüler bıraktı.
Buz devlerine dair bu bilgi kıtlığı, gezegen bilimcilerin NASA’nın sıradaki büyük görevi olarak Uranüs’e gerçekleştirilecek bir uçuşta karar kılmalarına yol açtı.
Uranüs Gezegenine Yeni Keşif Seferi
John Hopkins Üniversitesi’nden gezegen bilimci Kathleen Mandt, bu görevin büyük bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyor:
“Yapılması muhtemel keşifler, tıpkı Cassini görevinin Satürn’e, uydularına (özellikle Titan’a) ve halkasına dair fikirlerimizde köklü değişiklikler yaratması gibi çığır açıcı olacaktır.”
Görev teklifi, hem gezegeni dıştan gözlemleyecek bir yörünge aracı hem de içeriden bilgi akışı sağlaması için Uranüs atmosferine bırakılacak bir sonda gönderilmesini öngörüyor. Geçici bir süre için Uranus Orbiter and Probe (UOP) olarak adlandırılan görevin amacı Uranüs’ün ve Güneş Sistemi’nin geriye kalanının oluşum sürecine dair bilgi elde etmek ve gezegen, uyduları ve halkalarını ilgilendiren sorulara bir cevap bulmak şeklinde özetleniyor. Ayrıca görevin en az beş yıl sürmesinin önerildiği biliniyor.
UOP, potansiyel jeolojik aktiviteleri aramak için Uranüs’ün uydularının yüzeylerini bütünüyle görüntüleyecek. Mandt, uyduların iç kısımlarında manyetik alanların sıvı suyun varlığı nedeniyle değişip değişmediğinin de ölçüleceğini söylüyor. Bunların yanı sıra UOP’nin yalnızca kendi Güneş sistemimizin kökleri ve oluşumuna değil, diğer sistemlere dair veriler de sunması olası görülmekte:
“Buz devlerinin ötegezegenler hakkında bilgi edinmemize yardımcı olacağı çok şey var. Keşfedilen en büyük ötegezegen gruplarından birini oluşturan gezegenler boyut ve kütle bakımından Uranüs ve Neptün’le benzeşiyor. Bu gezegenlerin nelerden oluştuğunu ve içinin nasıl bir yapıya sahip olduğunu bilmek istiyoruz. Ayrıca Uranüs’ün hava durumu hakkında daha fazla şey öğrenmek ve benzer ötegezegenlerle bu verileri kıyaslamak istiyoruz.”
Görevin Gerçekleşmesi 2050 Yılını Bulabilir
Görevin nasıl uygulanacağı konusunda ise henüz bir uzlaşıya varılmış değil. Öne sürülen rotalarda biri aracın 2032 yılında gönderilmesini ve uzay aracının Jüpiter’in yer çekiminden yararlanarak kendisini Uranüs’e fırlatmasını sağlamayı öneriyor. Böylece 2050 yılında gezegenin kuzey yarım küresinde gerçekleşecek sonbahar ekinoksundan önce aracın hedefe varması mümkün olacak.
Bunun yine mümkün olduğu ancak aracın 2032 yılından sonra gönderildiği veya Jüpiter’in yer çekiminden yararlanmadığı (bu durumda aracın boyutlarının küçülmesi ve taşıdığı araç gereç sayısının azaltılması söz konusu) farklı öneriler de masada kendisine yer bulan olasılıklar arasında.
Son olarak Mandt, bahsi geçen görevin gerçekleşmesi hâlinde Neptün’e giden yolun da açılabileceğini belirtti.
Siz bu yeni keşif görevi hakkında neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, bizleri Google News üzerinden takip edebilirsiniz.
Kaynak: Space
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!