Bahri Doğukan Şahin
İthaki Yayınları’nın kısa bir süre ara verdiği ve bu sonbaharda hiç olmadığı kadar hareketli bir seri haline geleceğini belirttiği Bilimkurgu Klasikleri, bir büyük eseri daha bünyesine katıyor. Mary Shelley’nin ölümsüz eseri Frankenstein, bu sefer dizinin içinde yer alacak şekilde yayımlanıyor.
İlk olarak 1818 yılında Büyük Britanya’da Fransızca olarak basılan eser, günümüzde dahi bilimkurgu edebiyatının önde gelen eserleri arasında sayılıyor. Tanrı-insan ilişkisini merkezine oturtan bu klasik eser, insan doğasını anlamlandırma açısından büyük bir başarıya imza atıyor.
Kendinden sonraki bilimkurgu eserlerinde ve yazarlarında hatırı sayılır bir etki yaratan Frankenstein, bilimkurgunun yanı sıra, gotik, korku ve hatta romans türlerinde de tartışmasız bir önderliğe sahip olarak görülüyor.
Kitabın tanıtım metni şöyle:
“Sevgi uyandıramıyorsam, korku salacağım, özellikle de sana çünkü söndürülmez bir nefret duyuyorum yaratıcıma.”
Mary Shelley yaşadığı dönem, bulunduğu çevre ve geldiği aile sebebiyle edebiyat tarihinin nevi şahsına münhasır yazarlarından biri olsa da ona ölümsüzlüğü getiren şey “yaratıcılığı”. Eserden daha büyük popülariteye ulaşan, kişinin kendi yaratımı tarafından yok edildiği “Frankenstein Teması” ise hem kültürümüzün önemli bir parçası hem de Shelley’nin izlerini takip eden pek çok yazarın çıkış noktası.
Doğanın sınırlarını zorlamaya kararlı olan genç bilim insanı Victor Frankenstein ceset parçalarını birleştirip uzun çalışmaları sonucunda yaratığına can verir. Başlangıçta nezaket ve iyilik dolu olan canavar, toplumun zulmünden dolayı gün geçtikçe acımasızlaşır ve onu terk eden yaratıcısından intikam almaya karar verir.
Yaratıcının, yaratımına karşı bir sorumluluğu var mı? Yoksa canavar dünyada yalnız bırakıldığı için intikam aramakta haklı mı?
“Frankenstein, günümüz bilimkurgusunun başlangıç noktası.”
– Stephen King
“Frankenstein’ın başarısı, insanlığın sonu gelmeyen korkularından biri olan tehlikeli bilgiye karşı korkuyu yeniden ortaya koymasında saklı.”
– Isaac Asimov
Neil Gaiman’un sunuş yazısı ve Orhan Yılmaz’ın çevirisiyle kısa bir süre sonra raflardaki yerini alacak kitap şimdilik kitap sitelerinde ön siparişte görünüyor. Telif hakkı olmadığı için birçok yayınevinde rahatlıkla bulunabilen kitabı okumak isteyen okurların bundan sonraki en net adreslerinden biri Bilimkurgu Klasikleri dizisi olacaktır.
Yayınevinin, bünyesine önemli yazarları katarak ilerlediği Bilimkurgu Klasikleri dizisine böylelikle farklı bir yazar daha katılmış oluyor. Aynı zamanda Le Guin’den sonra 2. kadın yazar olarak Shelley’nin diziye renk kattığını da belirtmek gerek.
