Elçilik Kenti, Demir Konsey, Yara ve Perdido Sokağı İstasyonu gibi eserleriyle gönüllerimize taht kuran China Miéville, bu kez Ayrıntı Yayınları etiketiyle çıkan Ekim adlı yeni eseriyle bizlerle. Edebî eserlerinin yanı sıra sosyalist duruşuyla da bilinen Miéville, bu kitabında ideolojik tartışmalara saplanmadan, tarihin ilk sosyalist devletine temel hazırlamış devrimi salt siyasî sebep-sonuç ilişkisinin ötesinde ele alıyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya Çarlığı’nda yaşanan devrim ve ordudan firar eden askerler, sonrasında devrime liderlik eden Lenin ve vaatleri, ülkenin saplandığı açlık ve korku, Lenin’den sonra ülkenin Stalin’in önderliğinde totaliter bir yapıya bürünmesi ve bunun Batı dünyasındaki etkileri gibi birçok konu irdeleniyor.
Kitabın arka kapak yazısı şu şekilde:
Rusya’nın Rus olma halinde insanın başını sıkça döndüren bir şey vardır. Ülkenin tarihini özellikle Rus olmayanlarla ama bazen de Ruslarla tartıştığınızda, tartışma tekrar ve tekrar, romantikleştirilen bir temele, bazılarının indirgenemez varsaydığı bir anımsamaya, merkezindeki kara kutuyla, anlatılamaz olan o Rus maneviyatına sapar. Sadece emsalsiz şekilde üzücü değil, açıklamaların emsaliz şekilde idrak edilemez, kaçamak açıklamalar oluşu da cabasıdır: Çok acı çeken Rusya; Küçük Ana Rusya…
Rusya, Virginia Woolf’un Orlando’da ifade ettiği gibi, “günbatımlarının daha uzun, gün ağarmalarının daha ani olduğu ve cümlelerin, en iyi şekilde nasıl sonlandırılacağı hakkında duyulan şüphe yüzünden, yarım bırakıldığı bir yerdir.”
Elinizdeki kitapta China Miéville, ideolojik mücadelelere uzak durarak, devrimci olayların baş döndürücü gerçekliğini keşfe çıkıyor. Bir rahibin ateist oğlundan, Rus devriminin edebi hikâyesi…
Edebî bir dille tarihsel gerçeklikleri ele alan kitabı İngilizce aslından çeviren isimse Saim Özen. İyi okumalar.