Oğuzhan Karacaoğlan
Cursed, Game of Thrones dizisinden etkilenerek mi hazırlandı? Son yıllarda her uyarlama yapıma yapılan “benzetme”, Netflix’in yeni dizisi için de gündeme geldi. Dizide Igraine rolü ile karşımıza çıkan Shalom Brune-Franklin, bu benzerliğin Taht Oyunları ile değil Xena ile kurulması gerektiğini öne sürdü.
Netflix’in Cursed dizisi bildiğimiz o meşhur Kral Arthur efsanesi gibi çekilmemişe benziyor. Hatta Arthur’u ilk sezonda kral olarak bile göremiyoruz. Bunun yerine Power of Stone kılıcına sahip Nimue’yi (Katherine Langford) görüyoruz.
Frank Miller ve Thomas Wheeler’ın ellerinden çıkan romandan uyarlanan dizi, Orta Çağ zamanlarında geçtiği için çoğu sahnesiyle birlikte Game of Thrones ile karşılaştırılmaya başlandı. Fakat dizinin oyuncularından Shalom Brune-Franklin, bu karşılaştırma yerine farklı bir tanesine olan benzerliğinden bahsetti. Oyuncu, dizinin Game of Thrones popülaritesine kavuşmadan önce çıkan bir yapımla benzerlik taşıdığını ifade etti.
Bildiğiniz üzere, geçen yıl yayınlanan The Witcher da bu durumdan nasibini almış ve kendisi Game of Thrones’a benzetilenler listesine eklenmişti. Cursed de aynı durumdan muzdarip olmuş vaziyette. Dizide geçen büyük savaşlar, krallıklar arasında gelişen politika bazlı olaylar ve güce olan tutkunun yönetimi nasıl etkilediğine dair belli başlı ortak temalar, bu duruma neden olarak gösteriliyor.
Game of Thrones’u tahtından edecek fantastik dizilere dair listeler hazırlanmış, uyarlama dünyası için yeni adaylar belirlenmişti. Peki fantastik roman uyarlaması Lanetli, mitoloji dışında sırtını hangi referanslara dayıyor?
Cursed ve Korkusuz Kadın Karakterlerin Yükselişi: Xena
Cursed dizisi Game of Thrones’tan bağımsız olarak kendi olay döngüsü ve karakter gelişimi içerisinde birçok farklı konuya değiniyor. Radio Times’a konuşan Shalom Brune-Franklin, dizinin hangi yapımla benzerliği olduğuna dair konuştu:
“Hikâyenin bu versiyonu kadın odaklı ve çok farklı. Xena: Warrior Princess’i izleyerek büyüdüm ve dizi bana bunu hatırlatıyor. Bazı şaşırtıcı kadın karakterler var ve Morgan’ı gerçekten daha canlı bir hale soktuk. O lanetli bir cadı yerine, cesur bir özgürlük savaşçısı oldu.”
Bu açıklamalara ve dizinin benzetildiği yapım olan Xena: Warrior Princess’e bakacak olursak, güçlü kadın karakterleri ile ön plana çıkacak bu yapımın Cursed’a daha yakın durduğu bir gerçek.
Game of Thrones, toplamda 8 sezon sürmüş ve geçen yıl sonlanmış bir yapım. Hayranların büyük çoğunluğu dizinin final sezonunu beğenmese de, fantastik bir evrene sahip olan yüksek bütçeli her dizi ona benzetilmeye devam ediyor. Elbette bu durumda yapımlar da Game of Thrones’un popülerliği altında ezilmekten pek de memnun değiller.
Cursed 1. sezon, Netflix kütüphanesindeki yerini 17 Temmuz 2020 tarihinden itibaren almış vaziyette.
Sizin Cursed’ı izlediniz mi? Sizce de Game of Thrones ile benzer bir yanı var mı? Yoksa oyuncunun Xena benzetmesi akla daha mı yatkın? Fikirlerinizi bizimle Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
* Lord of the Rings vs Game of Thrones: Hangisi, Ne Konuda Daha Başarılı?
Kaynak: Cinema Blend
Xena: Warrior Princess döneminin dizi ve anlatım anlayışı gereği, günümüz yapımlarından farklı. Kendini ciddiye alırken bile kendi tuhaflığının, absürtlüğünün farkında olup, o doğrultuda ilerlerdi. O sayede, epik olması gerekince epik, komik olması gerekince komik olması rahatsız etmezdi. Dizinin yapısı gereği, aradaki geçişler ne kadar sert olsa da sırıtmazdı. Episodik olduğu için de bölümler arasındaki eğlencesel ton farklılıkları tutarsız gelmezdi.
Cursed’se bayağı farklı bir yapıya sahip. Dizinin kadın odaklılığı Xena’ya benzeşmesi için yeterli değil.
Tabii bir yönden Xena’yı anmak dizinin yararına. Her ortaçağımsı hikâyeyi Game of Thrones’la kıyaslamak, yeni dizileri olmaya çalışmadıkları şeylerle mukayese etmek çeşitliliği öldürüyor.
Oyuncunun Xena açılımı, diziden ne beklenmesi gerektiği ve o beklentiyi nasıl karşıladığına odaklanmayı sağlayacaktır.
Ama yine de iki diziyi yan yana getirince Xena da doğru örnekmiş gibi gelemiyor.
Bütçeden mi kaynaklı bilmiyorum ama epik olması gereken sahneleri bile becerememişler. Bu açıdan bakınca Xena ile değil akasya durağı ile karşılaştırmak daha mantıklı.
Yani, Xena’nın da bütçesine, tekniklerin yetersizliğine ve dönemine göre kabahatleri vardı.
Söz konusu günümüz dizileri olunca, sorunun bütçe ve teknikten ziyade senaristin, yönetmenin, showrunnerın vs. projeye yaklaşımında olabileceğine ihtimal veriyorum.
Pathfinder (2007) diye bir film vardı; Amerikan yerlileri Vikinglerin gazabına uğruyordu. Yerlilerin büyüttüğü Viking, istilaya karşı mücadele veriyordu. Güzel konsept. Ben de bi’ hevesle izlemiştim. Eh, potansiyelini pek de kullanamamıştı. Epik olmaya çalışıp bunu beceremiyordu. Aynı yönetmene 2011’de Conan the Barbarian’ı verdiler; sonuç gene aynı. Yönetmen çektiği hikâyeye ezberci yaklaşmıştı. Öyle ki iki farklı sahnede de -çok etkileyici bulmuş olacak- karakterin göğe kılıç savuruşunu vinç hareketiyle gösterirken kesme yapmıştı.
Kısacası, bir işi standart yürütmek elbette kabahat değil ama ezberden ve “şimdi bu hikâyelerde bu gider” tembelliği de sonuç itibariyle bir yere kadar.