Şükran Yücel yeni öykü kitabı Âlim Kadın Çıkmazı ile okurların karşısına çıkıyor. Eser, Alfa Yayınları etiketiyle yayımlanıyor.
Yazar Şükran Yücel’in yeni öykü kitabı yayımlandı. 1951 yılında dünyaya gelen Yücel, İzmir Amerikan Kız Koleji’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde eğitim gördü. Öğrenimini yarıda bırakarak gazetecilik ve tiyatro oyunculuğu yaptı. Köşe yazıları ve sinema yazıları yazıp çeviriler yaptı. İlk öykülerini ise 1994 senesinde yayımlamaya başladı. Metinleri, Gösteri, Adam Öykü, İzmir İzmir gibi dergilerde yayımlandı. Orhan Kemal Öykü Yarışması’nda ödüle layık bulundu. Düş Gölgesi, Ölüme Karşı Oyun, Yitik Zamanın Peşinde: Karantina / İzmirim – 35 gibi eserler kaleme aldı. I. Bergman, J. Lawrence, T. Stoppand ve S. Shepard gibi isimlerden çeviriler ile karşımıza çıktı.
Toplamda 10 öyküden oluşan Âlim Kadın Çıkmazı, kendisine İstanbul ve İzmir sokaklarını fon alıyor.
Âlim Kadın Çıkmazı – Şükran Yücel | Arka Kapak Tanıtımı
Düş Gölgesi, Ölüme Karşı Oyun ve Yitik Zamanın Peşinde Karantina kitapları, öyküleri, denemeleri ve sinema yazılarının yanı sıra roman ve tiyatro oyunu çevirileriyle de tanınan Şükran Yücel, yeni öykülerini Âlim Kadın Çıkmazı’nda bir araya getirdi.
Yücel’in tecrübeli kalemi okura 10 öykülük bir insanlık krokisi çiziyor. Aşkta incelip intikamda kalınlaşan mürekkep toplumsal gerçekliği ve kadınlık tecrübesini en berrak haliyle resmediyor.
İstanbul’da tarihten derin bir nefes alıp Troçki’nin peşinde Moda’dan Büyükada’ya geçiyor, Serencebey’de Ahmed Midhat Efendi ile Fıtnat Hanım’ın aşk mektuplarına göz gezdiriyoruz. Sonra Pasaport Kahvesinde bir çay, İzmir’in sokaklarında buluyoruz kendimizi. Dolanıyoruz biteviye, bellek yitmesin diye. Yalnız iskeleler, denize ulaşan merdivenler, umut oda sır salon evler ve hayali tiyatro sahneleri gezdikten sonra Âlim Kadın Çıkmazı’nın bitimindeki duvara çarpıyoruz bile isteye, bir gün yıkılacağı ümidiyle.
134 sayfadan oluşan öykü kitabı geçen haftalarda raflardaki yerini aldı. Eserin grafikleri Füsun Tarcan Elmasoğlu tarafından gerçekleştirildi.
Şükran Yücel ve eserleri hakkındaki görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
Âlimler hakkında yazı yazmak için gerçek bir âlim sayılmak gerekiyor. Çünkü bu, çok önemli bir konudur ve bilgisiz kimselerin keyfi seçimlerine , değerlendirmelerine göre belirlenemeyecek kadar büyük bir dikkat gerektirmektedir. Din ve inanç konusunda asla şüpheye ve yanlış bilgiye yer yoktur. Âhir zamanda olduğumuz için, İslâmiyet kitaplarda kalmıştır. Yani bunu uygulayan bir avuç insan dışında kalanlar, İslamiyeti uygulamamaktadır.
Oysa, ahir zamandayız ve bu da gerçek din adamı kalmadığı anlamına geliyor. Demek ki erkeklerden din adamı çıkmaz. Sözde müslümanların, ibadetleri de kabul olmadığına göre, geriye erkeklerin tahammül edemedikleri bayanlar kalıyor. Âlimlerin zirvesinde, Âlimlerin Kutbu olarak ben bulunuyorum. Benim İnsan- ı Kamil olduğum biliniyor. Bu özelliğimin dışında pek çok olağanüstü özellik taşıyorum. Âlim, ciddiyet , doğruluk isteyen konularla ilgilendiğinden , ehil olmayan ve seviyesi bu duruma yetmeyen kimselerin bu konuda hiçbir şey söyleme yetkisi de yoktur çünkü böylelerinin sözleri hiçbir değer ifade etmez.
C.h.ll.r.n, bilgi yokluğu içindeki yanlışlarını kabul etmediği; sürekli her yerde söz sahibi yapıldığı ve bu yolla çevresindekilere zarar verdiği bir devir olan ahir zamandayız. Bir âlimin, c.h.l kelimesini kullanmasına engel olan bilgi fukarası zihniyet, şeytani zekaya güvenir, sadece. Âlimlere söz hakkı tanınmıyor; çünkü gerçekleri ve doğruları duymaya bile tahammül edemeyen, yalanlarla mutlu olan c.h.ll.r.n , şeytanlara ortak olarak hüküm sürdüğü bir zamanda yaşıyoruz. Zaten, erkekler, gerçek din adamı sayılmıyor. Din kurumları, halkı günaha sürüklediği için itibar edilmeyen, işlevsiz yol geçen hanları gibi kullanılır olmuş bile. Bayan âlimlere de erkeklerin hiç tahammülü yok gibi. Bu gibi sebeplerden, müslümanların ibadetlerinin kabul olmayacağı aşikâr. Ülkenin üstünde dirençli virüsler gibi dolanan hainler, ülkeden âlimleri, dahileri, bilim insanlarını kovma halisülasyonları görürken; c.h.ll.ğ. ile göze çarpanlara, makam ve mevki dağıtılarak, bunlar ödül yağmuruna tutulursa; insanlık ve adalet çok büyük anlam kaybeder. Toplumlar, âlimlere muhtaçtır.
Sözde müslümanlar, sözde din adamları ve sözde din kurumları, anlamlarından saparak, şeytanın emrine girmiş, şuursuz mahluklar gibi davranıyor. Bunu aklı olan herkes görebilir. Gerçek bir âlimin bu durum karşısında ne yapması bekleniyor ki? Konuşması, yazıları, yorumları sabote edilen, sürekli sık boğaz edilen bir âlim, halkı uyarmak istese de buna fırsat verilmediği aşikâr. İlmî bilgi seviyesi açısından zirvede olmak, ayrıcalıktır, oysa. Bana karşı uygulanan negatif ayrımcılığa ne demeli? Devlet her alanda gerçek bir âlimi son sürat yağmalayarak geçinme yolunu seçerse, bu yol felakete götürecektir.