in

Google Translate Yardımıyla Bilmediği Dilden Kitap Çeviren Tercüman Edebiyat Dünyasını İkiye Böldü

Google Translate uygulamasından yardım alarak Fransızcadan çeviri yapan Osman Akınhay, edebiyat dünyasını ikiye böldü. Çevirmenin rolü tartışma konusu oldu.

google translate kitap çeviri
- Reklam -
- Reklam -

Google Translate adlı dil çeviri uygulamasından yardım alarak Fransızca bir kitabı Türkçeye çeviren yayıncı ve çevirmen Osman Akınhay, tercümeyi bilmediği bir dilden yaptığını açıklayınca sosyal medyada tepki topladı.

“Yapay zekâ müzik yaptı.”, “Yapay zekâ makale yazdı.”, “Yapay zekâ resim yaptı.” tadında pek çok haber günümüzde artık sıradan bir hâl aldı. Çeviri alanı da yapay zekâ algoritmaları sayesinde eskisine göre önemli bir mesafe kat etmiş sektörlerden. Ancak bir dili bilmeden, Google Translate ya da benzeri uygulamalarla çeviri yapılabilir mi? Türkiye’de edebiyat dünyası son birkaç gündür bunu konuşuyor.

Bugüne dek İngilizceden Türkçeye 150’den fazla eser kazandıran, çevirmen ve yayıncı Osman Akınhay 27 Nisan’da bir Tweet paylaştı. Akınhay, Jean-Dominique Brierre’nin Bir Yazarın Hayatı: Milan Kundera adlı eserini Fransızcadan Türkçeye çevirdiğini duyurdu. Deneyimli tercüman, paylaşımında Fransızca dilini iyi bilmediğini ve çeviri sırasında Google Translate’ten yardım aldığını ifade etti. Bu açık sözlü tutum ise sonu gelmeyen tartışmaları beraberinde getirdi.

- Reklam -

Edebiyat Dünyasında Google Translate Tartışması

Osman Akınhay önümüzdeki günlerde Agora Kitap’tan çıkacak Jean-Dominique Brierre’nin Bir Yazarın Hayatı: Milan Kundera eserini çevirdiğini şu sözlerle duyurdu:

“İyi Fransızca bilmeden, Google Translate yardımıyla ve cümle cümle çalışarak sekiz ayda çevirdiğim, dokuz-on defa yeniden okuduğum, Halil Gökhan’ın editörlüğü ve Şükrü Argın’ın titiz okumasıyla eksikleri tamamladığımı düşündüğüm Milan Kundera biyografisi nihayet matbaaya gidiyor…”

Bu açıklama, ilk etapta Milan Kundera’nın ironili diline yapılan bir atıf olarak yorumlandı. Fazla zaman geçmeden, Akınhay’ın sözlerinde ciddi olduğu anlaşıldı.

Gelen tepkiler üzerine yine Twitter’dan uzun bir açıklama yapan Akınhay şu ifadelere yer verdi:

Son çevirim olan Milan Kundera biyografisine ilişkin olarak bu mecrada gün boyu yazılan çok sayıdaki hakaret ve alay, az sayıdaki eleştiriye toplu bir cevap verebilirim sanırım; evet, “Şaka” bir Kundera romanı, ’ironi’ de Kundera’nın romancılığında esas aldığı perspektif, fakat benim twitim ne şaka ne ironi; dosdoğru, ne yazdıysam o. Tabii ki hakaret ve alay içeren yorumları, vasat dokundurmaları pas geçiyorum, ancak twitimin altına negatif yorum bırakan ve gerek çevirmen gerekse editör olarak meslektaşım saydığım birkaç kişiden, hüküm bildirmeden önce, “Peki, bu süreç nasıl işledi?”, “Çalışmanı hangi yöntemle yürüttün?”, “Kendin sonuçtan tatmin oldun mu?”, “İtirazlara karşı yeterli argümanların var mı?” türünden ve benzeri soruların gelmesini beklerdim, gelmedi; canları sağ olsun deyip onları da pas geçelim ve kendimin bu cüreti nasıl işlediğime bakalım; öncelikle belirtmek isterim ki ben 36 yıldır çeviri yapıyorum ve 1986’dan bugüne değin 152 kitabı ve onlarca makaleyi/yazıyı İngilizceden Türkçeye çevirdim; bahsi geçen kitap ta Fransızcadan yaptığım ilk çeviri.

“Ben Alaylı Bir Çevirmenim”

Ben alaylı sayılan bir çevirmenim; okulunu okumadım, İngilizceyi de hapishanede, Mamak’ta göz yordamıyla öğrendim; müebbet hapse mahkum olacağımı kestirdiğim ve zaten olduğum için de en baştan itibaren ’gördüğümü anlama’ya kafa yordum.

Dört yıl, grameri de tam öğrenmeden İngilizce kitap okuyarak ilerledim ve 1986’da ilk çevirimi Çanakkale Cezaevi’nde yaptım; vaktim çoktu, ilk çevirimi baştan sona sekiz defa daktilo ettim ve 1991’de tahliye olana dek 15 kadar kitap çevirdim; 5 yıldır İngiltere’deyim, konuşmam hâlâ çok sınırlı ve zayıf, ama bu hâlimle CIOL’e (Certificated Institute of Linguists) üye kabul edildim; benim yordamımı en iyi, artık aramızda bulunmayan İzmirli şair arkadaşım Mansur Balcı, “Sembolden sembole mana transferi,” diyerek tanımlamıştı.

Bilinir ki çok çeşitli kişilerin çok sayıda çeviri tarifleri vardır ve bunların hepsi birbirinden doğru, isabetli olabilir; tam ve kapsayıcı olamayacağını bir kenara koyarak, benim çeviri tarifim de şöyledir:

“Kitap çevirisi, kaynak dildeki metinde içerili anlamın tınısının amaç dildeki metne aksettirilmesidir.”

“Milan Kundera Biyografisi Çevirim Beni Tatmin Etti”

Sonuçta (bence), tamamlamış olduğum Milan Kundera biyografisi çevirim de benim kendi tanımıma uygun bir çalışma olmuştur ve beni tatmin etmiştir.

Bugüne değin çevirmiş olduğum 150’yi aşkın kitabın çok büyük çoğunluğu kurmaca-olmayan, non-fiction kitaplar, ağırlıkla siyaset, felsefe, sosyoloji, sinema, tiyatro, vb. alanlardadır; çevirdiğim yazarların bazıları Terry Eagleton, Susan Sontag, Naomi Klein, Eric J. Hobsbawm, Tariq Ali, Arundhati Roy, Boris Kagarlitsky, (İngilizce söyleşilerinden) Michel Foucault ve romanlarıyla Virginia Woolf gibi çevrilmesi pek kolay olmayan kalemlerdir.

Kitaba gelirsek, Agora’da biyografi serisine hız vermek istediğimizde Fransızca editörümüz Halil Gökhan’la birlikte bulduğumuz kitaplardan birisi bu biyografiydi ve yayın hakkını aldığımızda pek sevinmiştik; hemen Fransızca çevirmen arayışına girdik, kızım Twitter’da bunu duyurdu.

1 Mayıs 2021’de yaptığımız bu duyuruya 23 retwit yapılmasına rağmen sadece 1 başvuru oldu; kendisine deneme çevirisi gönderdik, gelen çeviriyi ’kabul edilir’ buldum ve bunu açıkça belirterek bir tık daha uğraşmasını istedim, fakat olumlu cevap alamayınca başka arayışlara girdik.

Zaman geçtikçe kendi kendime şaka yapmaya başladım, “oldu olacak Google Translate’ten kendim çeviririm” diye… Dediğim gibi, ben Fransızca bilmiyorum, 1 yıl Mauge kitabından çalışmışlığım var, aklımda ’yapısı’ kaldı sadece, ki bu yapı İngilizceye yakındır ve başka Batı dillerinde olduğu gibi kelime, terim ve kavram bakımından ortaklıkları çoktur; süre iyice azalınca şakam ciddiye bindi, “Neden olmasın” dedim ve Google Translate’i alıcı gözle inceledim.

“Google Translate’in Fransızca – İngilizceye Çevirisi Tatminkârdı”

Google Translate’in Fransızca-Türkçe uygulamasını pek başarılı bulmadım, ama Fransızca-İngilizce uygulaması oldukça tatminkârdı; böylece French-English uygulaması üzerinden bir bölüm deneme yaptım.

Fransızca editörüme ve güvendiğim iki kişiye okuttum, teşvik edici yorumlar almam üzerine Eylül ayı başında bu ’çeviriyi çalışma’ya karar verdim; kastettiğim şey ’trying to translate’ yerine ’studying the translation’ diye ifade edilebilir belki.

- Reklam -

Biz çevirmenlerin işimizi yapıp yapamayacağımız konusunda ruhsat alacağımız bir loncamız yok, ama bir çeviri yaparken:

A) başlı başına bir kitap yazıyor olma özgüveni ve yetkinliğine, b) kitabın arka planının bağlam bilgisine, c) konuyla ilgili öznel bilgi ve sezgiye, d) Türkçede güçlü ve zengin, detayları ve nüansları kaçırmayan bir ifade becerisine sahip olmak olmazsa olmazdır.

Tüm bunları göz önüne aldığımızda, söz konusu çeviri çalışmam benim açımdan (öncelikle yine kendime) bir ’challenge’ (meydan okuma), bir twitte belirtildiği gibi alanımız açısından da ’experimental’ (deneysel) bir girişimdir.

Çalışmaya başlarken ayrı bir şansım, İstanbul’dan göçerken tüm kitaplarını getirdiğimiz yazarlardan birisinin Kundera olmasıydı; kendim “Ölümsüzlük”ten itibaren Kundera eserlerinin meftunuydum ve sayfa sayfa ilerledikçe tüm eserlerini yeniden okudum.

Kitap alışılmış bir biyografi metni değildi, özel hayat detayları azdı, zaten Kundera özel hayatını bilerek ve ziyadesiyle gizleyen bir yazardı, Tarih’te ’pür romancı’ olarak anılmak isteyen bir yazardı ve bu yüzden önüme çıkan cümleler kurgusal olmaktan ziyade bir araştırma kitabına has cümlelerdi; kitabın arka planı Çekoslovakya coğrafyasının, Prag ve Brno şehirlerinin tarihsel değişimleriyle beraber iki büyük savaş öncesi sonrası, Sosyalist Blok, Prag Baharı, Sovyet işgali ve nihayet Duvar’ın yıkılışıydı.

Kavramları ve terminolojisiyle bildiğim bir tarihsel fondu. Biyografi yazarının bu tarihsel fonla paralel olarak bize sunduğu portre hâliyle yazarın gençliği, babasından aldığı müzikal eğitimi, şairliği, Komünist Parti’ye girişi ve atılışı, oyunlar ve Denemeler kaleme alışı, en sonunda kendini ifade edeceği form olarak romanı seçişini anlatıyordu. Yazar bu akışta kendi metni ile Kundera’nın eserlerinden alıntıları iç içe geçirmekteydi ve o sebeple durmadan eserlerine dönüp bakmak, ilgili yerleri bulmak, eserlerin Türkçe Çevirileriyle kıyaslamalı bir çalışma yürütmek gerekiyordu. Bu çalışmada Google Translate’in French-English uygulaması her cümlede ’ilk referans’ değeri taşıdı; okuduğum karşılığı ilk önce doğru kelimeler ve cümle olarak, sonra anlam olarak, sonra terim ve kavram doğruluğu olarak Sonra da Kundera’nın edebi ve şahsi serüveniyle bağdaşırlığı bakımından çalıştım, cümle cümle ilerledim. Doğrusu ya, kitabın formu ve içeriği beni mest etti. Hele ki beş yıldır İngiltere’de yaşayan bir göçmen olarak, Kundera’nın kendi deneyiminden yola çıkıp Göçmenlik ve sürgünlük üzerine görüşlerinin işlendiği bölümlerde kendimden geçersine bağlandım kitaba. “Her ömre bir göç yeter,” sözünü çerçeveletip duvara asasım var mesela.

Hiç üşenmedim; kitap boyunca yüzü aşkın sayıda alıntılar önüme çıktığında, hepsinin Türkçe çevirilerindeki yerlerini buldum, birer birer anlam kontrolünü yaptım, ama Türkçe çevirileri ’nihai’ saymadım, kendi cümlelerimle yazdım.

Öyle ki, Türkçeye “Bilmemek” ve “Gülüşün ve Unutuşun Kitabı” adlarıyla çevrilen romanların başlıklarının tam oturmadığı kanaatine vardım mesela.

Kundera’nın Çekçe olarak kaleme aldığı eserlerinin Çekçe orijinal yazılışlarını da bulup ekledim. Dolayısıyla, Google Translate’e bakmak 1 birim iken, aynı cümle üzerinde 3-4 birim daha çalıştım. Çevirilerimde her zaman benimsediğim, “olmayan yeri sarıya boyayıp en iyisini bulana dek bekletme” prensibiyle tekrar tekrar okuyuşlarımda problemleri azaltarak yol aldım.

“Bu Kitaba 8 Ayımı Verdim”

İngilizceden çeviri yaparken, bilhassa non-fiction kitaplarda, kendimi ’tam evimde’ hissettiğim metinlerde günde 15-20 sayfaya çıkmışlığım vardır; yani, benzeri uzunlukta bir İngilizce kitap çevirisini rahatlıkla 1 ayda tamamlayabilirken, bu kitaba 8 ayımı verdim. Yine de doğruluğundan/yerindeliğinden emin olmadığım kelimeler/cümleler kaldı ve gerek tüm metni gerekse sarıya boyadığım bu eksik yerleri Fransızca editörüm Halil Gökhan tam dikkatle okudu, elden geçirdi ve düzeltmeleriyle önerilerini aktardı. Metin bu şekilde benim elimden çıkınca Şükrü Argın’a yolladım.

Şükrü’nün (Fransızca metinleri bilmeden, tüm Kundera eserlerini severek hatmetmiş bir okur olarak) titiz okuması sonucu işaret ettiği düzeltmeleri de yerine getirdim ve böylece çeviri metnime son şeklini vermiş oldum.

Son söz olarak: Bu bir Google Translate çevirisi değildir.

Bu, dönemlerle ilgili siyasi/edebi bağlam bilgimin, ömrümün düşünsel birikiminin, 36 yıllık çeviri tecrübemin, Türkçe ifade becerimin ve basılı/online sözlüklerin yanı sıra Google Translate karşılıklarına da bakarak, kendi dilimle kotarılmış bir Osman Akınhay çevirisidir.

Hatalarım, yanlış yorumlarım varsa bunların gösterilmesi beni ancak sevindirir. Takdir, okurun… Saygılarımla…

Osman Akınhay’ın açıklamasının ardından tartışmalar devam etti. Kimileri çevirinin motomot bir Google Translate tercümesi olmadığına dikkat çekerek bu tercihe temkinli yaklaşırken kimileriyse bu anlayışı bütünüyle reddetti.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.

Eda Aydın

1992 yılında Bursa'da doğdum. Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü mezunuyum. Filmler, kitaplar hakkında inceleme ve görüş yazıları yazıyorum. Tanpınar'ı seviyorum.

5 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for periyodiknesriyat periyodiknesriyat dedi ki:

    Bir okur gözüyle, bence hiçbir sorun yok. Fransızcasıyla karşılaştırarak okuyacak bir editör olduğu sürece çevirinin nasıl yapıldığı mühim değil. Google Translate, gerçekten bir çok dilden İngilizceye şahane çeviri yapıyor, bu da bir gerçek.

  2. Avatar for murgul murgul dedi ki:

    Söylenen : İyi Fransızca bilmeden, Google Translate yardımıyla ve cümle cümle çalışarak sekiz ayda çevirdiğim, dokuz-on defa yeniden okuduğum, Halil Gökhan’ın editörlüğü ve Şükrü Argın’ın titiz okumasıyla eksikleri tamamladığımı düşündüğüm Milan Kundera biyografisi nihayet matbaaya gidiyor…

    Algılanan : Kitabı Translate’e yükledim ve 10 dakikada çeviriyi aldım. Kitaba dönüştürdüm.

    Scotland Yard’ı İskoç Bahçesi veya limanı olarak çevirmek gibi amatörlükler yapılmadıysa benim için de sorun yok.

    Belki bu yöntem yaygınlaşırsa imla hataları, cümle düşüklükleri, yazım yanlışları azalır. Zira mevcut çevirmen ve editörlerin özensiz iş yapmalarından yıldım usandım.

    Tabii editör ve çevirmenler yerden yere vuracaktır sanki kendileri çok kaliteli iş yapıyorlarmış gibi.

  3. Avatar for M3rett0 M3rett0 dedi ki:

    E bu bildiğimiz Çince Odası:

  4. Avatar for ilydious ilydious dedi ki:

    Makine çevirisi (CAT Tools) kullanarak çeviri yapıyorum ben de ama bu programlar birden fazla çeviri motoru kullanıyor. Ayrıca terim bankası ve yaptığınız diğer çevirilerden verileri depoluyor. Tabii ben Memsource isimli internet üzerinden kullanılan bir makine çevirisinini deneme sürümü kullandığım için daha az çeviri motorum var ve yaptığım çevirilerin verilerini depolayamıyorum sürekli yeni hesap açmak zorunda kaldığım için.

    Makine çevirisi dendiğinde Google Translate oldukça ilkel bir yöntem. Gerçekten sadece oraya kopyala yapıştır olarak mı yapılmış bilemiyorum tabii. Ancak CAT Tools doğru kullanıldığında oldukça profesyonel çeviriler ortaya koyabilir. Şu an sadece Latince ödevim yüklüymüş programa ama işleyiş şeklini göstermek için örnek olarak koyuyorum.

    Cümle cümle ayırıyor. Sağ sütunda makine çevirisinden çıkan sonucu gösteriyor, bu çeviri otomatik olarak erek metindeki boşlukta da görünüyor. Kaynak metin ve erek metnin yan yana olması büyük bir kolaylık sağlıyor, ek olarak makine çevirisinden yardım alıp direkt üzerinden çeviriyi düzeltebiliyorsunuz ya da yardım alarak en baştan çeviriyi yapıyorsunuz. Başka pek çok ayarı bulunuyor tabii ama ayrıntıya girmeyeceğim. Özellikle teknik metinlerde terim bankanız ve önceki çevirileriniz de programa yüklüyse işinizi epey kolaylaştırıyor ve elinizde yararlı bir veri toplanmış oluyor. Mesela terim bankam olsaydı yine sağ sütunda metinde geçen kelimeleri önceden çevirdiysem nasıl çevirdiğim yazacaktı. Zaten makine çevirisi teknik metinleri daha başarılı çeviriyor, çünkü zaten teknik metinler daha düzenli ve belli bir konu üzerine yazılmış metinlerdir. Ancak insan elinden çıkmadığı için mutlaka en baştan okunmalıdır, bu da iki dilde de ileri düzey bir bilgi sahibi olmayı gerektirir. Eldeki taslak veya yardımcı çeviri doğru terim kullanımı, akıcı anlatım, doğru çeviri vs. konularda gözden geçirilip üzerinde oynama yapılmalı, daha doğru olacak şekilde baştan çevrilmelidir. Özellikle uzun cümleler söz konusu olduğunda makine çevirisi sağlıklı sonuç vermez.

    Edebi çeviri söz konusunda olduğunda ise makine çevirisi “benim fikrime göre” sadece sunduğu kolaylıklardan ötürü tercih edilebilir. Cümle cümle ayırması, kaynak metin ile erek metnin yan yana olması, terim bankaları gibi. Hatta yayınevleri makine çevirisini hiç kullanmıyor, klasik Word vs. üzerinden çalışıyorlar genellikle. Mesela çeviri büroları mutlaka program kullanır ve daha gelişmiş programları satın alırlar ama yayınevlerinde çalışan çevirmenler için geçerli değil bu ilginç bir şekilde. Çünkü dediğim gibi sunduğu teknik kolaylıklar çevirmene epey yarar sağlıyor. Ama tabii edebi metin için makinenin sunduğu ön çeviri büyük olasılıkla yetersiz olacaktır, yine de cümleyi daha kolay kurmanıza yardımcı olur ve öneri sunar ama yanıltıcı olmaması için kaynak metin üzerinden gidilmelidir. Çünkü edebi metinler teknik metinler gibi nesnel ve düzenli değildir, içinde birden fazla anlam barındıran kelime oyunları, espriler, üslup vs. bulundurmaktadır. Bunları makine çevirisinin algılaması şu an için imkansız. Ben staj yaparken çevirdiğim kitabı bu uygulama ile çevirdim ancak bana sunduğu ön çeviriyi kullanmadım. Sadece cümleyi daha hızlı kurmak için yardımcı araç olarak işimi gördü. Ancak teknik, tıp, hukuk gibi derslerimde verilen ödevlerde daha çok yararlanabiliyorum.

    Burada anlatmak istediğim makine çevirisi dendiğinde ya siyah ya beyaz bakılıyor ve akla sadece Google Translate geliyor ki GT oldukça amatör olduğu için negatif bakmakta haklılık payı var okurun. Benim kullandığım uygulama bile deneme sürümü olduğu için yeterli değil. Trados gibi daha gelişmiş uygulamalar var. Bu makine çevirilerinin geliştirilmesinde yine çevirmenler çalışmalar yapıyor. Şimdiden elde pek çok makine çevirisi programı var. Çevirmen bunlardan yararlanabilir tabii ama doğru kullanmayı öğrenmelidir. Ancak Google Translate kullanımının kolaylıktan çok zorluğa sebep olduğunu düşünüyorum. Kopyala-yapıştır yapmak ve tek çeviri motorunun tek başına yetersiz olması gibi pek çok sebep sayabilirim. Bu tarz teknik konularda kolaylık sağlayan programlar halihazırda mevcut ve öğrenmesi hiç zor değil. Bize 2. sınıftayken hocalarımız mutlaka kullanmayı öğrenmemiz gerektiğini söyledi ama uygulamaları kendimiz bulup kendimiz öğrendik. Sonuç olarak benim fikrime göre çevirmenler makine çevirisi kullanmayı öğrenmeli ama Google Translate yerine gerçekten çeviri amaçlı geliştirilmiş programlar kullanmalı.

  5. Avatar for Askeladd Askeladd dedi ki:

    Translate de sağlam gelişmiş şaka bir yana. 2016’dan önce kelime çevirme dışında bir halta yaramıyordu, şimdi kitap çevirmiş herifler.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

The Dao of Drizzt -ra salvatore

Fantastik Dünyaların İkonik Karakteri Drizzt’in İç Sesi Kendi Kitabına Kavuşuyor: “The Dao of Drizzt”

tiktok ingiltere kitap satış rakamları

TikTok İngiltere’deki Kitap Satışlarını Yükseltti: Z Kuşağı #BookTok Akımında Buluşuyor