Tarihi fantastik türündeki romanımız Osmanlı zamanında geçiyor. Yosma Hatun kendini çok iyi tanıyan bir yeniçeri. Ne halt yiyecekse genelde bunun farkında. Böyle sivri, uç bir karakterle başbaşa kaldığınızda ise gülümsememek elde değil. Bazen dünyadaki en mutlu varlık, bazen ise dünyadaki en ağzı bozuk kişi. Bu durum biraz da doğallığından kaynaklanıyor.
Peki ya Yosma’nın içinde bulunduğu bu roman bizlere neler anlatacak? Bunu görmek için sizleri arka kapak yazısını okumaya davet edelim:
16. yüzyılın sonlarında doğar Yosma, Hırvat toprağında. Hasbehas yeniçeridir, Osmanlıdır. Simsiyahtır saçı, kapkaradır gözü. Teni akça pakça, dili pabuç kadar. Fikri neyse zikri de odur. Ve bilinmeli ki gönlünde bir Şehzâde Daryal yatar, bir de intikam…
Geçmişten gelen bir hesabı vardır Yosma’nın. Irzına geçmişler, anasını öldürmüşler. Dört gözle beklemektedir sefer haberini. Ve gün gelir, ferman işitilir, sefer vaktidir! Viyana yollarına düşülecek, cenk edilecektir. Büyük müjdedir bu Yosma Hatun nazarında! Ama cengin dehşetli yanıyla, bu tahsilatın karanlık tarafıyla nasıl yüzleşecektir?
Buyurun bir yeniçerinin masalına… Pürdikkat yapışın bu cesur hatunun kelamına…
Şükrü Karakoç‘un kapak tasarımı, Ömer Ezer düzeltisi ve Yankı Enki editörlüğünde İthaki Yayınları etiketiyle raflara gelecek olan bu roman 248 sayfa.
Bu cuma çıkacak olan Bir Yeniçeri Masalı şu anda ön siparişte.
Her zaman şiirsel diliyle öne çıkan Hamit Çağlar Özdağ‘ı okumanızı öneririm, çünkü bu romanını çok sevdim!