Cemalettin Sipahioğlu
Amerikan ekolünden çıkan bilimkurguların ağırlıkta olduğu ülkemizde, bu türün başka ülkelerden çıkagelmiş örnekleriyle çok az karşılaşıyoruz. Neyse ki bu sayıca azlık, çıkan eserlerin temsil ettikleri ekoller ve nitelikleriyle telafi ediliyor. Günümüz Fransız bilimkurgucularından Laurent Genefort‘ın, Arzu Nilay Kocasu’nun çevirisiyle Numen Yayıncılık’tan çıkan kitabı “Lum’en” de niteliğiyle hemen dikkat çeken o örneklerden.
1968 doğumlu yazar Laurent Genefort, ilk romanını 20 yaşında kaleme almış bir isim. Gelecek vadeden yazar sıfatıyla başladığı kariyerini sürdürdükçe “evren yaratma ustası” unvanını almış. Tek kitaplık çalışmalarının yanı sıra, Omale (6 Kitap), Hordes (3 Kitap), Spire (2 Kitap), Les Mondes de Rempart (3 Kitap) ve Les Chants de Felya (4 Kitap) serilerine de imza atmış.
Lum’en’de üç taraf bulunuyor: Gezegenin derinliklerinde varlığını sürdüren ve solucanımsı canlıların kurduğu ağ vasıtasıyla yeryüzünde olup bitenleri gözlemleyen, ölümsüz varlık Lum’en. Çok uluslu şirketlerin teşebbüsüyle yerleştirilmiş ve gezegenin biyolojik olarak insan yaşamına uyumsuzluğu ve çeşitli içsel faktörler nedeniyle yüzeye çıkmayan insan kolonisi. Ve insan kolonisinin yakınlarına yerleşmiş bir başka medeniyet, Pilalar.
Roman, gezegen tarihinin dönüm noktalarını içeren zaman periyotlarına ayrılmış. Her bölüm, yüzeydeki yeni komşularını merak eden Lum’en’in izlenimleriyle başlayıp, insan/pila yerleşimcileri ve koloni hayatı üzerine odaklanan kısımlarla devam eden birer tarihçe. Laurent Genefort, bu yıllara yayılmış kolonizasyon tarihi formatıyla din ve politika eksenindeki batılı insanlık tarihini masaya yatırıyor. Ve bunu, tamamen yabancı bir varlığın gözlemciliğinde okurun yorumuna bırakıyor.
Lum’en, Genefort’ın spekülatif kurgu alanında ülkesi Fransa’nın prestijli ödüllerinden Prix Julia-Verlanger (2015), Grand Prix de l’Imaginaire (2016) ve Prix Rosny Aîné (2016) ödüllerini toplayan son çalışması.
Kitabın arka kapak/tanıtım bülteni şöyle:
Dünya dışına açılan şirketlerin gezegenleri ele geçirip ham madde kaynağı olarak kullandıkları bir gelecek. O şirketlerden biri tarafından sömürgeleştiren Kızılküre. Ve bu sömürgede nesiller boyu süren yaşam mücadelesi.
Lum’en, bu gezegene gönüllü olarak gelen, burada doğan, Kızılküre’nin krizlerine çözüm arayan ya da o krizleri bizzat ateşleyen erkek, kadın, çocuk ve gezegene özgü bir tür olan Pilaların gözünden nesillere yayılan, çok boyutlu bir roman. İnsanın atıldığı bu benzersiz deneyim, gezegene nasıl bir bedel ödetiyor? Kızılküre bu işgale nasıl bir cevap veriyor? Bu zorlu mücadelenin kazananı kim oluyor?
Fransa’da bilimkurgu türünün en önemli temsilcilerinden Laurent Genefort, insanın sınır tanımayan keşif duygusunun yol açabileceklerine dair çarpıcı bir hikâye anlatıyor.
Lum’en, Fransa’nın önde gelen bilimkurgu edebiyatı ödüllerinden Prix Julia-Verlanger, Grand Prix de l’Imaginaire ve Prix Rosny Aîné’nin sahibi.
Farklı konusu ve anlatımıyla Lum’en, türü sevenlerin ve yeni tatlar arayanların ilgisini cezbedecek türden. Meraklılarına şimdiden keyifli okumalar dileriz.
Çok bu konuya bağlı bir soru değil benimki ama yinede buradan sormak istedim ki Bay_Karamsar sen tecrübenle yanıtla. Son yıllarda Türkiye’de ciddi bir kurgu okuma artışı oldu da bu yayıncılar için kaynak mı oldu? Yoksa yayın evi sahipleri bizim gibi bir kafaya sahipler de içlerinde saklı kalmış eserleri artık basmaya mı karar verdiler bilemiyorum. Aslında bu soruyu sormamın altındaki sebep şu. Bir kitap çıkıyor, satılıyor bitiyor ve bir daha da basılmıyor.
Lum’en gibi listeye alıp da daha alamadığım o kadar çok kitap doldu ki umarım bununda akıbeti aynı olmaz
Zor soru. Konunun uzmanı sayılmam. Sadece genel görüşümü sunabilirim.
Bu türden girişimlerin, yayınevinin risk almasıyla daha yakından bir ilişkisi varmış gibime geliyor. Yayıncının girişimleri, farklı eserlerin dilimize kazandırılmasına önayak oluyor, bence. Eseri okuma potansiyeli olan okurlar ile farklı şeyler arayan okurları kendilerine çekiyorlar; bir nevi, mevcut okur kitlesi içerisinde arz-talep yaratmak bu.
Yayınevi teşebbüsüne -ya da inadı demek, daha doğru- örnek olarak, aklıma Y Son Erkek çizgi roman serisi geliyor. Yanlışta hatırlıyor olabilirim; yayınevi, az satmasına rağmen seriyi çıkarmayı sürdürmüş ve öyle tamamlamıştı.
Ama endişelendiğiniz gibi, bunun aksi örneklerin sayısı bir hayli fazla.
Yeni basımın gelip gelmemesiyse apayrı bir konu. İş sadece ilk baskının satış hızı ve oranıyla kalmıyor; telifler ve izinler gibi meselelerde var. Bu durumda Lum’en’in akıbeti ne olur, bilemiyorum.
Umarım yayınevi inadını sürdürür, geri dönüşlerde kendileri için olumlu olur.
Konusu ilgimi çekti diyebilirim.Listeme aldım
fiyatını biraz pahalı buldum.
Evet. Fiyat kısmı çekince yaratıyor. İndirim zamanlarını kollamak gerek.