in

Manyak Juliet: Juliet Escoria’dan Modern Çağın Sırça Fanusu

Juliet Escoria’nın ilk romanı “Manyak Juliet” raflarda. Modern çağın Sırça Fanusu olarak nitelendirilen eser Konu Kitap etiketiyle yayımlanıyor.

Manyak Juliet - Juliet Escoria
- Reklam -
- Reklam -

Juliet Escoria ilk defa Türkçede. Avustralya doğumlu Amerikalı yazar Juliet Escoria’nın ilk romanı Manyak Juliet adını taşıyan romanı Konu Kitap etiketiyle dilimize kazandırıldı.

İlk olarak geçen yıl Melville House tarafından Juliet the Maniac adı ile yayımlanan eser, bir yıllık aranın ardından Emirhan Burak Aydın’ın çevirisi ile Türkçe raflarındaki yerini aldı.

2014 senesinde öykü kitabı Black Cloud ile okurların karşısına çıkan Escoria, Flavorwire ve Bullet Magazine gibi mecralardan olumlu eleştiriler almayı bildi. 2016 yılında Witch Hunt adlı şiir kitabını yayımladı.

- Reklam -

California Üniversitesi’nde Yaratıcı Yazarlık dersleri alan, Brooklyn Üniversitesi’nde Kurgu Yazarlığı yüksek lisansı yapan Juliet Escoria, hayatına öğretmenlik yaparak devam ediyor.

Yazarın ilk romanı olma özelliğini taşıyan Manyak Juliet okuru tekinsiz bir serüvene ortak olmaya çağırıyor.

Manyak Juliet – Juliet Escoria | Arka Kapak Tanıtımı

Manyak Juliet - Juliet Escoria
Yazdıkları Vice, The Believer gibi mecralarda yayımlanan, aynı zamanda bir öykü yazarı ve şair de olan Juliet Escoria otobiyografik bir eser olarak da tanımlanabilecek Manyak Juliet’te, görünürde hiçbir problemi olmayan ama içten içe korkunç bir karanlıkta mahsur kalmış, orta sınıf bir ailenin on dört yaşındaki kızını anlatıyor.

Juliet’in zihninde birtakım değişiklikler var. Her zamanki dostlarıyla anlaşamıyor artık, gittikçe esrar ve alkol hâkim oluyor hayatına. Bir yandan da sesler duyuyor, halüsinasyonlarla boğuşuyor. Ve bu dönüşüm onu intihara kadar sürüklüyor. Kimyası bozulmuş bir beyne sahip, psikiyatrların deneye yanıla tedavi etmeye çalıştığı bu genç kızın kendini kurtarması için seçeceği yollar ise dolambaçlı. Juliet, hiçbir şeyin siyah ve beyaz olmadığı, grinin hüküm sürdüğü dünyasında, umudu, belki de gitmekten en çok korktuğu yerde bulacak.

Manyak Juliet tekinsiz yerlerde dolaşan, cinsel tacize, eğitime, aile ilişkilerine, Amerikan okullarında yaşanan silahlı saldırılara, ayrıcalıklara, bağımlılığa, ilişkilere, akıl rahatsızlıklarına dair söyleyeceği çok şeyi olan çarpıcı bir eser. Kendine acımayan, gülmeyi unutmayan bir ses anlatıyor bu hikâyeyi ve bazen konuşmayıp dinlemek de şifa olabiliyor insana.

Manyak Juliet Hakkında Ne Dediler?

“Kathey Acker’dan beri hiçbir yazar, ergenliğin iç yüzünü bu kadar sözünü sakınmadan ve baş döndürücü bir şekilde anlatmamıştı bize. Bir anlatım ve üslup zaferi bu. Kültürel kız tanımlamalarına karşı müthiş bir isyan.” – Lidia Yuknavitch

“Modern çağın Sırça Fanus’u olarak da nitelendirilen, bir ergenin bipolar bozukluk ile uyuşturucu bağımlılığından kurtulmasının hikâyesini anlatan bu otobiyografik roman, Escoria’nın bağımsız edebiyattaki en güçlü seslerden biri olduğu gerçeğinin altını çiziyor.” – The Independent

“Manyak Juliet’i okurken, hayatın anlamına dair hepimizin paylaştığı hatalı mantıkla yüzleşiyor, böylece insanlığımızı daha da hak ediyoruz… Kontrolü kaybeden, bir ufuğu görüp ona doğru yürümeye başlayan tüm okurlar için bir hazine.” –The Washington Post

- Reklam -

“Baş döndürücü…” – The New York Times Book Review

“Escoria, ergen hayatı ve akıl rahatsızlıklarına dair bir yetişkinliğe adım atma romanıyla çıkıyor karşımıza, bu eser aynı zamanda otobiyografik de. Korkusuz bir mütevazılıkla, unutulmaz bir hikâye anlatıyor, Juliet’in en karanlık sorunlarını açık açık tasvir ederken romantizme kapılmıyor.” – Booklist
Baran Güzel’in yayıma hazırladığı kitabın redaksiyonu Merve Özdolap’a, kapak tasarımı ise Eren Caner Polat’a ait. 376 sayfadan oluşan roman Konu Kitap etiketiyle raflarda.

Juliet Escoria
Juliet Escoria

Manyak Juliet Kitabından Tadımlık Bir Bölüm

Açılış

Başlangıcı seçebilmek zor. Yaşadığım sırada parçalanışım ani görünüyordu, sanki eskiden bütündüm de sonra gerçek­liğim hızla dağılıp kuma dönmüştü. Kuma bile değil, balçığa, çaresiz ve sızıntılı ve hastalıklı bir şeye. Ama eskiye dönüp baktığımda – en nihayetinde infilak eden, usul usul yanan bir alevdim.

Okulum bir tepenin zirvesindeydi, milyon dolarlık ev­lerle dolu sessiz bir semtin çıkmaz sokaklarından birinde. Oyun parkı okyanus manzaralıydı. Altıncı sınıftaydım, ba­harın başlarıydı, El Niño kışının hemen ertesiydi, hava ola­ğandışı bir şekilde soğuk ve yağmurluydu. Haftalar sonra ilk bulutsuz gökyüzü, tuhaf gölgeler içinde hareket eden, nem yüzünden acayip, metalik limon sarısı gün ışığı. Beden eğitimi dersinden yeni çıkmıştık, bayrak yarışı, o kadar kü­çüktük ki sınıfın en hızlısı hâlâ bendim, oğlanlardan da hız­lıydım, Matt Irwin’in parmaklarından kurtulup zafere ulaş­mayı başarmıştım. Nefes nefeseydim. Sınıf arkadaşlarıma sırtımı çevirip okyanusa baktım, deniz sarı ışıkta parlıyor­du, o kadar güzeldi ki katlanamadım. Katmanlarım arasında bir hareket hissettim, içimden dışarıya taşacakmışım gibi bir his, göğsümde açılan yarıktan lav kadar sıcak ve kirli bir şey akacaktı. Yabancı şeyi ilk o zaman fark ettim. Hem elektrikli hem heyecan verici bir histi ama aynı zamanda saklanacak bir şey olduğunu da biliyordum.

Böylece yuttum onu. Kendimi sessiz olmaya, kıpırdama­maya zorladım. İçimde mutasyona uğrayan bir şey yoktu. İçimde şeytani bir şey büyümüyordu. Her şey normal, diye mırıldandım kendi kendime, nefesim yavaşlayıp gün ışığı her zamanki sıradan rengiyle sakinleşene kadar, ardı ardına mırıldandım.

Belki de sebebi buydu. Karanlık varlığı hissettiğim, bey­nimi, bedenimi bir şeyin işgal ettiğini kabullendiğim ilk an. İçimde hastalıklı bir şeyler vardı. Kötü düşüncelerden ibaret bir vebaya, beynimde bir marşa dönüşecekti: Ölmek istiyo­rum. Ölmek istiyorum. Kendimi öldürmek istiyorum. Ölmek is­tiyorum.

O yıl rock yıldızı kendini vurmuştu, yani aklında intihar olmayan kimse yoktu. Eroin hâlâ cazibeli görünüyordu, ün­lüler hâlâ sigara içiyordu, radyoda öfke dolu şarkılar çalıyor­du. O noktada, belki de hâlâ normal, o yaşın getirdiği olağan acılar ve sorunları olan bir ergendim. Belki de bir tuhaflığım yoktu gerçekten. Ancak, her şeyin sekizinci sınıftan sonraki yaz mevsiminde karanlıklaştığından kesinlikle eminim, bu yüzden oradan başlayacağım.


Yazara ve esere dair düşüncelerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.


* Her Kabilenin Bir Endişesi: Emirhan Burak Aydın’dan Öfkenin ve Denetimli Saykoluğun Öyküleri

Devrim Beyaz

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 2016'dan beri serbest editörlük yapıyor, çeşitli internet siteleri ve dergiler için haber ve incelemeler kaleme alıyorum.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

TRT 2 Kasım Filmleri

TRT 2 Kasım Filmleri: Her Akşam Yeni Sinema Yapımları

Yapay Zekâ Öksürük Sesi Covid-19 Tespit

Yapay Zekâ, Öksürük Sesinden COVID-19 Tespiti Yapabilecek