Damızlık Kızın Öyküsü (The Handmaid’s Tale) ile adını geniş kitlelere duyuran, Kanadalı bilimkurgu ve distopya yazarı Margaret Atwood, Covid-19 sebebiyle devletlerin almak zorunda kaldığı önlemler ve distopyanın tanımı üzerine konuştu.
Yarattığı distopik dünyalarla adından sıkça söz ettiren Margaret Atwood, karantina altındaki dünyamızla ilgili, “Keyifsiz, ürkütücü, içinde bulunmak istemeyeceğimiz bir yer olabilir fakat bir distopya değil,” yorumunu yapıyor. Farklı devletlerin bugünlerde çok da hoş olmayan sertlikte düzenlemeler yaptıklarını fakat bunun kasıtlı bir totaliterlik olmadığını anlamamız gerektiğini ekliyor.
Atwood, teknik olarak distopyanın “bilinçli şekilde düzenlenmiş olumsuz bir dünya” olarak tanımlanabileceğini fakat şu anki şartların bunu kapsamadığını söylüyor. Yazar, şu anda içinde bulunduğumuz şartları “acil bir kriz” olarak açıklıyor. Distopya olarak yorumlamamasının sebebini de bunların vatandaşlarını kontrol etmeye çalışan bir hükûmet tarafından değil, kriz nedeniyle oluşmuş şartlar olmasına bağlıyor.
Margaret Atwood’a Göre İnsanlar Salgın Dönemlerinde Suçlayacak Birilerini Arıyor
Atwood ayrıca 5G’nin virüsü yaydığına dair iddiaları, 21. yüzyılın Covid-19’unu ve Avrupa’yı 14. yüzyılda vuran veba salgınını karşılaştırarak yorumluyor. Panik salgınının hastalığın önüne geçtiği dönemlerde insanların suçlayacak bir şey aradığını, bu şekilde tehdidi savuşturabileceklerine inandıklarını söylüyor.
“Kara Ölüm boyunca insanlar şu sırayla suçlandı: Kasabadan şehre giden cüzamlılar, sıkça dolaşan Çingeneler, bir şekilde her olayda suçlu tutulan Yahudiler ve tabii ki cadılar. Cadılar hakkında ne biliyorlardı? Sadece her yerde vebalara neden oldukları düşünülüyordu. Eğer tüm bu insanlardan kurtulursanız, belki de salgından da kurtulurdunuz. Sanıyorum ki genel içgüdü, çoğunlukla bir şeyleri yakmak oluyor.”
5G üzerindeki spekülasyonlar, çeşitli bölgelerde telefon direklerinin saldırıya uğramasına ve yanmasına yol açmıştı. Booker ödüllü yazar durumu, “En azından henüz insanları yakmıyorlar,” şeklinde yorumluyor.
Atwood, politikacıların savaş varmış gibi bir dil kullanmalarını da eleştirmeden edemiyor:
“Eğer yeterince güçlü bir bağışıklık sistemine ve iyi bir tıbbi bakıma sahipseniz şanslısınız. Fakat insanların bunlara sahip olmaması, savaşmadıkları anlamına gelmiyor. Bu, ‘kurbanı linç et’ kültürünün etkisi -çünkü çok fazla savaşmamıştı. Böyle bir savaş olmadığı için, bu dili kullanmayı uygun bulmuyorum.”
Kanadalı yazar, virüsün dünyayı sağlık sistemlerine ve çalışanlarına daha çok değer vermeye yönlendireceğini tahmin ediyor. Sınırın güneyindeki kaosa dikkat çeken yazar, bazı eyaletlerin destek alamadığını ve işlerin iyice zorlandığını dile getiriyor.
Atwood: “Daha Önce Uyarılmıştık”
Yazar ayrıca, insanlık olarak daha önce bu konuda uyarıldığımızı hatta salgınlarla başa çıkma planlarımız olduğunu da dile getiriyor. Fakat salgın gelmeyince onları rafa kaldırdığımızı ve her şeye rağmen hazırlıksız yakalandığımızı da ekliyor.
Geçen eylül ayında hayat arkadaşı Graeme Gibson’ı kaybeden Atwood, “Eylül’den beri hayat daha zor,” diye eklemekten kendini alamıyor. Yalnızlığa alışacak vaktinin olduğunu söyleyen yazar, bugünler daha da zor olsa da en azından dünyada yalnız olmadığını bildiğini ifade ediyor.
Geçen günlerde, Edgar Allan Poe’nun Kızıl Ölümün Maskesi öyküsünden esinlenen ve Margaret Atwood tarafından hazırlanan bir kukla gösterisinin BBC’de yayınlanacağı belirtilmişti. Yazar ve kardeşi Ruth tarafından izole bir şekilde hazırlanacak gösterinin evdeki imkanlarla gerçekleştirileceği de gelen haberler arasında.
Siz Margaret Atwood’un Koronavirüs üzerine yorumları hakkında ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşmayı unutmayın!
* Stephen King: “Yazmak, Korkudan Uzaklaşmak İçin İyi Bir Yol”
Kaynak: The Guardian
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!