Ayşenur Ütnü
Mary Shelley adına açılmış ilk interaktif müze İngiltere’de açıldı. Mary Shelley’s House of Frankenstein müzesi, korku dolu bir deneyim sunmak için ziyaretçilerini bekliyor.
İngiltere’de kentsel yerleşim yeri olan Bath’de halka açılan müze, İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden olan Mary Shelley’nin hayatı ve yapıtları üzerine bir keşfe çıkarıyor. 4 katlı müze, Shelley’ye ve onun eserlerine adanmış. Müzenin bir kısmı Frankenstein romanına ait unsurlar içeriyor. Ayrıca tasarım olarak ürpertici sesleri ve görüntüsü ile karanlık bir temaya sahip.
Bazı kısımlarına ise çocukların girmesi tavsiye edilmiyor. Ayrıca astım, epilepsi rahatsızlığı ve klostrofobisi olanlar için uygun olmadığı belirtiliyor. Müzenin katlarında romandan uyarlanmış film ve dizilere ait afişler yer alıyor. Diğer katlarda Mary Shelley’nin kitaplarında tasvir edilen yaratıkların heykelleri ve Shelley’nin hayal dünyasından unsurlar bulunuyor. Müzenin başka bir katı ise bir kaçış odası teması ile hazırlanmış fakat henüz kullanıma açık değil.
Bilimkurgu türünün ilk örneklerinden kabul edilen Frankenstein romanın tohumları ilk Mayıs 1816’da, İsviçre’de atıldı. Avrupa turunun ardından Cenevre’ye gelen Mary Shelley, (o zamanlar henüz Mary Godwin) üvey kız kardeşi ve Percy Shelley Cenevre Gölü’nün kıyısında bir villa kiralayan Lord Byron’a, yaz yağmurlarının aralıksız devam ettiği bir vakitte misafir olurlar.
İçeride kaldıkları birkaç gün boyunca birbirlerine Alman hayalet hikâyeleri anlatırlarken Byron, herkesin bir korku hikâyesi yazma önerisini sunar. Uzun süre ne yazacağını düşünen genç Mary bir gün uyku ile uyanıklık arasında bir rüya görür. Başlarda kısa bir hikâye olarak yazılan rüyanın devamı Mary İngiltere’ye geri döndüğünde, Bath kentinde romana dönüşür ve “Frankenstein ya da Modern Prometheus” ismiyle 1818’de yayımlanır.
Müzesi de Açılan Mary Shelley İmzalı Frankenstein Ne Anlatıyor?
Frankenstein, genç bir bilim insanı olan Victor Frankenstein’ın bilimsel bir deney sonucu yarattığı tuhaf ama akıllı bir yaratığın hikâyesini konu alıyor.
Almanca bir isim olan Frankenstein aslında bir kalenin adı. İsim, Frank ve stein kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Frank bir Cermen boyunun adı ve stein ise taş anlamına geliyor. Fakat kelime Almanya’da kale ve yer adlarında da kullanılıyor. Yani Frankenstein, Frankların Taşı / Kalesi anlamına geliyor.
Kalenin bulunduğu bölge, Mary Shelley’nin Avrupa turunda kısa süreliğine vakit geçirdiği yerlerden biri. Shelley’nin gezi yazılarında kaleye dair bahsedilen bir şey olmasa da, yazarın romanın ismini ve konusunu buradaki ziyaretinde öğrendiği söylentilerden ilham aldığı belirtiliyor.
O dönemin söylentilerine göre, 1673’te Frankenstein Kalesi’nde doğan fizikçi ve simyacı Johann Konrad Dippel aynı zamanda anatomi ile ilgileniyordu. Bu ilgisinden dolayı, ölü bedenler üzerinde deneyler yapıyordu. Halk Dippel’ın, yıldırımın gücünü kullanarak ölü bedenlerden bir canavar yarattığına inanıyordu. Shelley ziyareti süresince duyduğu bu hikâyelerden ilham aldığı söyleniyor. Fakat bu söylentilerin hiçbiri doğrulanmadı.
Tuhaf bir hikâyeye dayanan romandaki canavar Frankenstein adıyla anılarak, bugüne kadar birçok dizi film ve kitaba konu oldu. Mary Shelley’den Frankenstein ya da Modern Prometheus, gotik ve korku türünün en önemli eserlerinden biri olarak yıllardır okunmaya devam ediyor.
Peki ya sizler Frankenstein’ı okudunuz mu? Müze hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşın.
Kaynak: Tor
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.