in

Sihir Diyarında – Henri Michaux | Tanıtım

Henri Michaux imzalı Sihir Diyarında tanıtımı sizlerle. “Yaşamımda işittiğim en yoğun kuş çığlığını bu boş kafeslerden birinde duymuşumdur. Tabii hiçbir kuş görülmüyordur.”

Sihir Diyarında - Henri Michaux
- Reklam -
- Reklam -

Henri Michaux‘un ölümsüz eseri Sihir Diyarında, Engin Soysal’ın yetkin çevirisiyle Fransızcadan dilimize kazandırıldı. MonoKL’ın edebiyat adına attığı bir başka güzel adım olan bu eserin kendisi küçücük, ama etkisi oldukça büyük boyutlarda.

1939 – 1940 yılları arasında kaleme alınmış olan Sihir Diyarında, hem dünya edebiyatının, hem de gerçek üstücülüğün eşsiz bir örneği. Varoluşun boşluğu gibi felsefi temaları fantastik bir diyarla harmanlayıp, onun tek tek portresini çizen yarı ütopik bir esere kaç kere rastlayabilirsiniz? Siz hiç ancak fantastik edebiyata yakışacak türden bir ülkeyi, sayfalar arasında arşınlarken derin düşüncelere daldınız mı? İşte Sihir Diyarında bu kadar özel ve bu kadar ayrıksı bir eser.

sihir diyarindaBu öyle bir kitap ki, kendisi 102 sayfa olmasına karşın (büyük puntoları normal boyuta aldığımızı düşünürsek 70 civarına düşer) Jean-Pierre Martin tarafından yazılmış tam 72 sayfalık bir incelemesi mevcut. Küçük küçük pasajlardan oluşan Sihir Diyarında, bize bir anlatıcının gezdiği ve gördüğü şeyleri okurla paylaştığı anlar, sahneler dizisiyle buluşturuyor. Sihirbazlar tarafından yönetilen bu sihirli diyara girmek hiç de kolay değil. Ancak anlatıcı bunu başarmış ve an be an gördüklerini, buranın adetlerini, düzenini, hatta doğasını bir ressamın hassaslığıyla kelimelerle çiziyor. Ancak bu portrelerin daha çağdaş bir yanı var; çünkü en ince detaya kadar inmek yerine, bize vermek istediği mesajın hapsolduğu sahneyi ya da anı anlatarak yoluna devam ediyor.

- Reklam -

Yol, doğrusal değil. Bir an oradayız, öbür an burada. Her bir minik pasaj okuması neredeyse saniyelerinizi alacak uzunlukta; oysa içlerinden bazıları özündeki sihri tamamen sizinle paylaşabilmek için, üzerinde saatler harcamanızı talep edebilir.

Henri Michaux‘un fantastik ve felsefeyi aynı potada erittiği bu eşsiz romanında okuru alışık olmadığı bir yapı bekliyor. Çünkü, özünde alternatif bir dünyayı, gerçek üstü bir alemi tanıdığımız ve anlatıcıyı ateş başında dinliyormuş izlenimi veren bu yapı, sadece çizilecek güze portreler değil. Yazar, kalemiyle harika mimariler oluşturmakla ünlü bir isim en başta. Ama derdi sadece güzellik değil.

Bunu bir örnekle görelim. Bakın Henri Michaux pasajlarından birinde neyi anlatıyor:

Orada haydutlar suç işlerken yakalandıklarında, anında yüzleri kopartılır. Cellat Sihirbaz Ustası hemen olay yerine gelir.

Parçası olduğu insana haliyle alışmış bir yüzü kopartmak için inanılmaz bir irade gücü gerekir.

Yüzü hafiften bırakır kendisini, sonra ele gelir.

Cellat çabalarını ikiye katlar, eğilir, güçlü bir şekilde soluk alır.

- Reklam -

Sonuçta yüzü kopartır.

Operasyon iyi yapıldığı için yüzün tamamı ayrılır: alın, gözler, yanaklar, paslara karşı etkil bir süngerle temizlenmiş gibi olan kafanın tüm ön tarafı.

Kalınlamış ve koyu bir kan, yüzün her yanından apaçık duran damarlardan akar.

Ertesi gün, insanda yalnızca dehşet hissi uyandırabilecek kabuk tutmuş yuvarlak bir yara oluşmuştur.

Kim ki böylesini görmüştür yaşamı boyunca bunu anımsar. Zaten gördüğü kabuslar bunu kendisine anımsatmayı bilir.

Suç-suçlu-ceza mekanizmasına bambaşka diyardan, büyülü bir düzenle bakılan bu pasaj kitabın doğasına da çok güzel bir örnek. Üzerine diyecek çok sözüm var. Sizlerle uzun düşüncelerimi paylaşmak isterdim, ama ben de yazar gibi tüm bu özel anı size bırakıyorum. Sadece şunu diyeyim, kitapta beni en çok etkileyen kısım burasıydı.

Henri Michaux aynı anda hem fantastik, hem de felsefe severlere uzanmayı başarmış bir isim. Boşuna Jean-Pierre Martin onun üzerine 72 sayfalık bir inceleme yazmamış diyorum. Çünkü bu küçücük kitabı elinize aldığınızda büyük puntoları ve aldatıcı hafifliği de tamamen bir illüzyon. Kapağı açtığınız anda kitap elinize tam oturacak, büyük puntoların aralarındaki boşluklarla aslında size düşünme payı bıraktığını anlayacaksınız.

Var mısınız bu özel mi özel Sihir Diyarı’dan içeri adım atmaya?

Hazal Çamur

2009 yılında Kayıp Rıhtım'a elimi verdim, sonra da ruhumu kaptırdım. Bu yolun devamında çeşitli gazetelerin kitap eklerinde kitap incelemelerim, TRT Radyo 1'de canlı yayın konuğu olarak katılıp kurgu edebiyatını anlattığım 2 yayın, 5 yıldır süren Kahramanın Yol Türküsü adlı kendi edebiyat temalı radyo yayınım, kitap inceleme videoları serim Kayıp Rıhtım İnceliyor ve bir de bonus olarak Oyungezer Dergisi'nin kültür sanat sayfalarında düzenli yazarlığım oldu. Tüm bunların yanı sıra, gerçek hayatın sıkıcılığında, bir bilgisayar mühendisi olarak yaşıyorum. Ama biz ona Clark Kent kimliğim diyelim.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sivrisinek Şehirde - Erlom Ahvlediani

Sivrisinek Şehirde – Erlom Ahvlediani | Tanıtım

the guardian

The Guardian’ın Seçtiği 2015’in En iyilerinde İki Fantazya Eseri!