Ayşenur Ütnü
Later adlı yeni romanı okurla buluşan Stephen King, bir televizyon programında soruları yanıtladı. Ünlü yazar, Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) filminin kendi hikâyesinden uyarlandığına ikna edemediği bir kadınla ilgili anısını da paylaştı.
Korku türünün ustası olarak tüm dünyada tanınan yazar Stephen King’in okurları, kitaplarda anlatılanın canavarlardan ve vahşetten ibaret olmadığını söyleseler de, konu hakkında fikri olmayan çoğu insan yüzeysel yorumlarda bulunup kitaplarının içeriğini ve derinliğini göz ardı edebiliyor.
Ünlü yazar Esaretin Bedeli filminin kendi eserinden uyarlandığına inanmayan bir kişiyle yaşadığı olayı BBC’nin HARDtalk isimli programında anlatarak bu konuya açıklık getirme fırsatı buldu. Sunucu Stephen Sackur yazara, “Sanal dünyadaki korku materyallerinin artması sebebiyle yazarken zorlanıp zorlanmadığını,” sordu.
Stephen King, “Esaretin Bedeli”nin Yazarı Olduğunu Reddeden Kadını ve Korku Yazarı Olmayı Anlatıyor
Kitaplarında korkuya neden olan unsurların sadece vahşet ve kandan oluşmadığını belirten yazar yaşadığı olayı anlattı.
“Florida’da markette alışveriş yapıyordum ve bir kadınla karşılaştım. Beni işaret ederek, ‘Kim olduğunu biliyorum! Sen tüm o korkunç şeyleri yazan Stephen King’sin! Ama ben Esaretin Bedeli filmindeki gibi moral verici şeyleri daha çok seviyorum,’ dedi. Onu yazan benim dediğimde ise, ‘Hayır hayır! Sen yazmadın!’ cevabını aldım.”
Yazarın dört hikâyeden oluşan Kuşku Mevsimi (Different Seasons) koleksiyonu, Esaretin Bedeli filminin uyarlandığı Rita Hayworth and Shawshank Redemption hikâyesini de içeriyor.
Koleksiyonun bir diğer hikâyesi The Body Rob Reiner tarafından Stand by Me (Benimle Kal) adıyla filme uyarlandı. Sinemaya ilham olan bu kitapların dünya çapında “coming-of age” klasikleri oldukları su götürmez bir gerçek.
Fakat King’i, Carrie White’ın arkadaşını telekinetik gücüyle öldürdüğü (Carrie) ve Pennywise’ın “The Losers Club” üyelerine dadandığı (IT) korku dolu ikonik sahnelerden ayrı tutamayız. Bu sahnelerin bu kadar etkileyici olmalarının nedeni, King’in okuyucuyu ana karakterin hayatına ustaca dâhil edip onunla duygusal bir bağ oluşturması ve hislerine ortak etmesi.
Bu konu hakkında Stephen King şöyle bir açıklamada bulunuyor:
“Aslında salt ilgi alanım korku değil. İnsanların ne yaptığıyla uğraşıyorum. Okurlarım bir kitabı okuduğunda karakterleri çok sevsin ve onların iyiliğini düşünecek kadar onlara bağlansın. Korku yazarı olduğum doğru, bunu reddetmiyorum. Fakat okuyucu için istediğim ve yapmaya çalıştığım şey, birinin kafasını kopmasını beklemekten ziyade iyi şeylerin olacağına inanması. 13. Cuma temalı filmlere baktığımızda da aynı durumu görüyoruz. İzleyiciler karakterlerin Camp Crystal Lake’te nasıl vakit geçirdiklerini değil, testere ve muhtelif aletlerle öldürülüşünü görmek istiyorlar.”
Okuyucunun korku türünü tek bir bakış açısıyla ele alması, herhangi bir olumluluğu ya da iyi bir sonu yazarla ve kitapla bağdaştıramamasına neden oluyor.
2 Mart 2021 tarihinde yayımlanan yeni Stephen King romanı Later’ın Türkçe çeviri tarihi ise şimdilik belli değil.
Peki siz yazarın açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz? King’in korku türü dışındaki eserleri arasında favoriniz hangileri? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
Kaynak: Cinema Blend
En erken 2023 ilk çeyrek.