1924’te, tüberkülozdan hayata gözlerini yuman Kafka, vasiyetinde çalışmalarının yakılmasını söylese de, arkadaşı Max Brod bu isteğini reddedip o eserleri yayımlama kararı almıştı. Max Brod ayrıca, 1939’da Kafka’nın el yazmalarını Prag’dan kaçırarak Naziler’in elinden de kurtarmıştı.
1968’deki ölümünün öncesinde Brod el yazmaları sekreteri Eshter Hoffe’a vermiş ve bu İsrailli aile tarafından el yazmalar sahiplenilmişti. Değerli el yazmaları İsviçre ve İsrail’deki kasalarda güvenli bir şekilde saklayan Hoffe’un da 2007’deki ölümünün ardından böylece yasal süreç de başlamıştı.
Zürih’te, 2010’da açılması kararlaştırılan kasaları yalnızca bir İsrailli yargıcın görmesine izin verilmiş ve 2012’ye gelindiğinde ise, Tel Aviv’deki bir mahkeme son kararını vererek el yazmaların ulusal kütüphaneye geçmesini onamıştı.
Konuyla alakalı açıklama yapan İsrail Ulusal Kütüphanesi Başkanı David Blumberg, “Bugün İsrail ve ötesinde kültürle ilgisi bulunan herkes için kutlanası bir gün” ifadelerini kullanırken, bu el yazmalarının İsrail tarafından gerektiği gibi korunacağını ve kamuoyuyla buluşturulacağını da söyledi.
Max Brod’un, arkadaşı Kafka’nın vasiyetini yerine getirmeyerek dünya edebiyatına armağan ettiği ve bugün Kafka’yı usta olarak görmemizi sağlayan Dava, Dönüşüm, Şato gibi eserleri şu anda var olmasaydı, bu kitaplardan etkilenen yazarların kaleme aldığı birçok roman da domino etkisiyle belki hiç yazılmamış olacaktı.