Ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi edebiyat yarışmalarında da tartışmanın yaşanmadığı bir gün geçmiyor. Hatta son yıllarda, özellikle ödüllerin jürilerindeki isimlerin aynılığı, benzer tipteki jürilerin yılda onlarca yarışmaya hakemlik etmesi, kazanan isimlerin kimi zamanlar yalnızca belli yayın gruplarından olması ya da yeni bir ödüle ihtiyaç duymayacak kadar ödül sahibi olması; bu tipteki tartışmaları ayyuka çıkardı.
Edebiyat ödülü haberlerinde son tartışma ise Everest Yayınları’nın 2006 yılından beri düzenlediği “İlk Roman Yarışması”ndan sonra çıktı.
Öncelikle, yayınevinin açıklamasına hep birlikte göz atalım:
Everest Yayınları’nın, 2006 yılında, genç yazar adaylarına şans vermek ve Türk edebiyatına yeni isimler kazandırmak amacıyla başlattığı “İlk Roman Yarışması”nın 2018 yılı sonucu belli oldu.
Cemil Kavukçu, Müge İplikçi, Handan İnci, Selim İleri ve Semih Gümüş’ten oluşan seçici kurulumuz, yarışmaya katılan dosyalar arasında birinciliğe layık eser bulamadı.
İlk Roman Yarışması’nda, 2008 ve 2014 yıllarında da, yarışmaya katılan tüm dosyaları, Türk edebiyatına katkı sunma bilinci ve sorumluluğu içinde, titizlikle değerlendiren saygıdeğer jüri üyelerimiz, birinciliğe layık eser seçememişlerdi. Seçici kurulumuzun, yarışmanın güvenilirliğini teyit eden bu kararını kamuoyuyla paylaşırız.
Okurlar özellikle yayınevinin Instagram sayfasındaki gönderinin altında olaya tepkilerini dile getirdi:
https://www.instagram.com/p/BoGlexpnlS_/?taken-by=everestyayinlari
Yarışma jürisinin takdirine saygı duymakla birlikte, yine de ülkemizdeki edebiyat ödüllerinin son durumu hakkında bazı endişeler de taşımıyor değiliz.
Siz ne dersiniz?
Yarışma kıyas ve eliminasyon yollarıyla sonuçlandırılabilirdi, bunun yerine belli kriterler üzerinden eserler değerlendirilmiş gibi geldi bana. Yarışmayı kazanmak diğerlerinden iyi olmayı değil belli bir yazım seviyesine ulaşmayı gerektirmeli. Ben karara üzüldüm ama bu tarz bir kararın çıkması da hafif bir tebessüme yol açtı.
“Genç yazarları teşvik” için yapılan bir yarışmanın sonucunun “Hepinizin hikayesi birbirinden kötü” olarak açıklaması eminim genç yazarlara çok büyük teşvik olmuştur.
Öte yandan o yarışmaya katılan hikayelerin içinde Everest’in her fırsatta gözümüze gözümüze soktuğu Fi, Çi, Pi den daha kaliteli içerikler yoksa kolumu keserim.
Bir random atılır sanki bu açıklamaya ahshchska
“Amerikalı yazar John Kennedy Toole, romanını yazdıktan sonra yayinevlerinin kapısını çalar. Ancak hangi yayıneviyle görüştüyse hepsinden olumsuz yanıt alan Toole, bu duruma daha fazla dayanamaz ve 1969 yılında intihar ederek hayatına son verir. Roman, yazarın ölümünden 12 yıl sonra yayınlanır ve yaklaşık 18 farklı dile çevrilir. Ayrıca roman Pulitzaer Ödülü’ne de layık görülür.” Yani demem o ki hiçbir eser niteliksiz değildir sadece değerlendiren kişi veya kişilerin öznel bakış açısından kaynakli olur çoğu zaman…’’
Instagram yorumlarından biri bu. Ve sonuna kadar da haklı. Selim İleri ve Handan İnci gibi(öteki jürileri tanımıyorum) edebiyattan gerçekten anlayan insanların olduğu bir jüride çok üst düzey bir edebilik arıyor olmalılar ama genel olarak edebiyat ödüllerinin hali acınası. Edebiyatımız da artık ondan farklı değil ya.
Gerçekten ödüle lâyık bir dosya yok muydu bilemem ama bu durum insanın aklında soru işaretleri bırakıyor. Ayrıca internet ortamında yazılan “Çok sayıda eser o kadar kısa sürede nasıl hakkıyla okunur?” sözlerine sonuna kadar katılıyorum. Bu yarışmanın açıklanma süresine bakmadım fakat genelde yarışmalar kısa denebilecek sürede sonuçlanıyor. Bu da gerçek yeteneklerin gözardı edilmesine sebep olabilir. Açıkçası bir daha bir yarışmaya katılacaksam beş on kere düşüneceğim.