Mehmet Çakıcı
Mikrorobot teknolojilerinden transhümanizm düşlerine Stanislaw Lem imzalı bilimkurgular günümüz dünyasının gerçekleri olma noktasına hızla ilerliyor. İnsanlığın, geleceğin bilimini iyi niyetle mi yoksa hor mu kullanacağına göre değişecek olan dünyamız Lem’in 1964’te The Invincible’ı (Yenilmez) yayımladığında kurduğu düşlere giderek yaklaşıyor. Bu sırada oyun dünyası o noktaya insanlıktan önce ulaşmış; The Invincible yeni nesil konsolların ilk önemli oyunlarından birisi olacak.
Polonyalı yazar Lem’in doğduğu Krakow şehrinde kurulan Starward Industries Lem’in mirasçılarıyla ortaklaşa hazırladıkları bir The Invincible uyarlaması üzerinde çalışıyor. CEO Marek Markuszewski oyunun yeni bir çığır açacağına inanıyor:
“Hikâye odaklı tek kişilik oyun dünyasını değiştirecek bir sürecin tam ortasındayız ve Stanislaw Lem’in her zaman güncel olan anlatıları bulunmaz bir nimet. Lem insanlığın dinamiklerine ve geleceğin toplumuna odaklanan bir yazar. Yüzyıllarca öteye uzanan vizyonunun kökleri bilime sıkı sıkıya bağlı. Zaman da mantığı ve çıkarımlarının ne kadar haklı olduğunu defalarca gösterdi.
“Hepimiz bir şekilde gitgide daha da dijitalde yaşamaya başlamadık mı? Kişiliklerimizi vücudumuzun dışına aktarıyoruz. Transhümanizm her zaman sağlık bilimine odaklanıyor, implantlar, çipler ve beyin arayüzleri gibi noktalara odaklanıyoruz. Kişilik aktarma konusunu bir video oyununda işlemek farklı bir açı olacak.”
Transhümanizme odaklanan ve sabırsızca beklediğimiz tek oyun The Invincible değil, yine Polonyalı bir firma olan CD Projekt Red’in tasarladığı Cyberpunk 2077 de Markuszewski’nin bahsettiği vücut geliştirmeli transhümanizm konseptini odağına alacak.
Starward Industries’in çalışanlarının geçmişte Cyberpunk 2077 ve The Witcher 3 gibi CD Projekt Red oyunlarında çalışmış yetenekli isimlerden oluştuğunu da belirtelim. Firma ayrıca Dying Light ve Dead Island oyunlarında isimlerini duyurmuş çalışanlara da sahip.
Markuszewski’in The Invincible’ı seçmesinin sebebiyse kitabın şaşırtıcı derecede görsel olması. Starward Industries CEO’suna göre Lem’in işleri çekime hazır senaryodan farksız:
“The Invincible hem destansı hem de akla yatkın. Tek ulvi yanı bizim romanı hayal edişimiz değil, Theodore Sturgeon’un da belirttiği gibi Invincible en geleneksel anlamda bir bilimkurgu. Bilimi ağır, betimler canlı ve güçlü.”
Stanislaw Lem Oyun Evreni Genişleyebilir
Markuszewski’nin Lem’den uyarlamayı düşündüğü tek eser The Invincible değil, Solaris ve Aden yazarın en büyük eserleri ve oyunda bu eserlerden konseptlerin de bulunma ihtimali var. CEO bu üç kitabın konusunun benzer olduğunu ve bu yüzden kaçınılmaz olarak bazı esinlenmelerin bulunabileceğini belirtti. Bununla birlikte uzak gelecek için olan muğlak planları da büyük:
“Bu hikâyeler ayrı ayrı anlatılmak zorunda. Hepsi bir diğeri kadar büyük kapsamlı ve bir oyun olabilecek güçte. The Invincible’la yaratacağımız etkiyi kim öngörebilir ki? Kesinlikle The Invincible’la başlattığımız ve pek çok hikâye anlattığımız bir evren hayal edebiliyorum ama şu an için bu çok uzak bir tartışma konusu.”
Oyunun uyarlandığı Stanislaw Lem’in The Invincible romanının İthaki Yayınları’nın Bilimkurgu Klasikleri Dizisi’nde, Yenilmez adıyla Türkçemize kazandırıldığını da belirtelim.
The Invincible oyununun çıkış tarihi henüz kesin değil. Yeni nesil konsolların üstün grafik teknolojileri için hazırlanan yapımı 2022’den önce oynama şansımız yok gibi duruyor.
Yenilmez romanını okudunuz mu? Oyun olması sizi heyecanlandırıyor mu? Kayıp Rıhtım Forum’da tartışalım.
* Yenilmez Kitap İncelemesi: Lem’in Kaleminden Star Trek Soslu Bir Bilimkurgu Klasiği
Kaynak: The Gamer
Yeminlen, kitabı okurken oyunlaştırılabili mi, diye aklımdan geçirmiştim. Tabi aklımdaki konsept hayatta kalma türüne yatkındı. Ve elbette böceğimsi, hayvanımsı makine çeşitliliği daha fazla olurdu.
Bu habere çok sevindim. Kitabı okurken “Acaba doğru mu hayal ediyorum?” diye sıkça düşünmüş, filmi olup olmadığını araştırmıştım. Tabi ben Frictional Games’in yapmasını tercih ederdim ama sonuçta CD Projekt Red her açıdan büyük işler başarmış bir firma.
Her ne kadar kitabı sevmemiş olsam da dediğin gibi oyun olmaya müsait bir kitap. O boğucu ortam daha çok anlatılmaz gösterilir biçimdeydi, sap bir yola girdik inşallah başımıza bir iş gelmez derken ölüm kalım savaşı vermenin gerektiği ambians da aynı şekilde ve nasıl öldüğü belirsiz olanların gizemini çözmek gibi şeyler bir oyun dinamiği için hoş olur fikrimce.
Roman filmleştirmeye uygun da. Tabi ana omurgayı değiştirmeden, bazı yerlerde çıkarma, ekleme ve yeniden yorumlamalarda bulunmak gerekirdi.
Misal, gezegende medeniyetleşmenin sınırına gelen mekanik homo sapiensler eklerdim. Kahramanımızı bir tür peygamber-tanrı gibi algılardılar. Kahramanımız da bu yanlış anlamanın hem faydasını görür hem de ceremesini çekerdi. Vs. vs.
Oyun da olabilir ama ben bu kitaptan harika bir gerilim filmi çıkar diye düşünmüştüm okuduğumda. Okurken filmini izler gibi okumuştum.