Hakan Tunç
Dying to Divorce (Ölümüne Boşanmak) filmi Uluslararası En İyi Film adaylığında yarışmak üzere İngiltere tarafından Oscar’a aday gösterildi. Belgesel yapım, Türkiye’deki kadına yönelik şiddeti, aile içi sorunları ve kadın cinayetlerini ele alıyor.
26 Kasım 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler’in toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı hazırladığı “16 Günlük Aktivizm Kampanyası” ile aynı zamanda İngiltere’de vizyona giren Dying to Divorce, her üç kadından birinin aile içi şiddete maruz kaldığı Türkiye’de kadına karşı şiddet ve cinayetlerin kurbanlarının yanı sıra buna karşı mücadele eden kadın hareketini de yakından takip ediyor.
İngiliz yönetmen Chloe Fairweather ve yapımcı Sinead Kirwan tarafından 5 yıl gibi bir sürede çekilen belgesele konu olan kadına şiddet olayları, Türkiye’deki Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açmış olduğu davalar arasından seçildi. Fairweather’ın belgeselinin merkezinde, hem Kübra hem de Arzu’nun yanı sıra diğer birçok kişiyle birlikte korkunç yaralanmaların ardından kocalarına karşı cesurca suçlamada bulunmalarına yardımcı olan kampanya yürüten Türk avukat ve aktivist İpek Bozkurt’un çalışması yer alıyor.
Belgeselin galası için İngiltere’de bulunan Bozkurt, Observer’a Türk ceza-adalet sistemindeki ön yargılara karşı savaşmaya kararlı olduğunu ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nda hayatta kalan kadın ve ölen kadınların aileleri için gönüllü olarak çalıştığını söyledi.
Oscar Adaylığı için Yarışacak Dying to Divorce, İstanbul Film Festivali’ne “Politik Atmosferden Dolayı” Alınmamıştı
Film şimdiden Avrupa film festivallerinde övgüyle karşılandı, birçok adaylık ve ödül aldı. Ancak yurt dışında da prestijli bir film festivali olarak anılan İstanbul Film Festivali seçkisine “politik atmosferden dolayı” alınmadı. Susma Platformu’na konuşan belgeselin yaratıcı yapımcılarından Seda Gökçe ve Özge Sebzeci, filmin seçkiye alınmama sebebini şöyle açıkladı:
“Alınmama nedeni olarak bize ’şu anki politik atmosfer[den dolayı]’ açıklaması verildi. Bizim derdimiz Türkiye seçkisine alınıp alınmaması değildi, daha çok insana ulaşmasıydı. Biz filmi Türk yapımı olarak tanımlamıyoruz, dolayısıyla Türkiye Belgeselleri yarışmasına alınması gibi bir iddiamız da yoktu. ’Başvuralım, gelen yanıta göre durum şekil alır’ demiştik, izlensin istemiştik. Seçkiye alınmadı ama ’bu bir Türkiye yapımı değil’ diye gayet temiz bir gerekçeyle işin içinden çıkabileceklerken; filmi beğenmiş olmalarına rağmen – böyle paylaştılar düşüncelerini- ’bugünkü politik atmosferde bu filmi yayımlamaya cesaret edemiyoruz’ dediler.”
Bu sene Oscar’da, Uluslararası En İyi Uzun Metraj Film kategorisine rekor sayıda başvuru yapılmıştı.
Dying to Divorce’u izleme şansınız oldu mu? İngiltere’nin böyle bir yapımı Oscar’a aday göstermesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz.
Kaynak: Birgün, The Guardian
Ülkemizde gösterilememiş olmasına üzüldüm, hâlbuki bu filmde anlatılanların on binlerce kadını ilgilendirdiğini ve en azından ülke içi film festivallerinin bir kaçında gösterilerek toplumun bir kısmının durumdan daha bilinçli bir şekilde haberdar olması sağlanabilirdi
