Devrim Beyaz
Daha geçen gün sizlerle bir başka Stephen King uyarlaması haberi paylaşmıştık. Rest Stop’un ardından bir haber daha geldi. Kral’ın dilimize Korku Ağı olarak çevrilen “Salem’s Lot” romanı beyaz perdeye uyarlanıyor!
Daha önce 1979 yılında Tobe Hooper tarafından bir televizyon filmi olarak uyarlanan Salem’s Lot, döneminde ilgiyle karşılanmıştı. 3 saat 20 dakikalık yapım, kitabın ruhuna yakın bir performans çıkartıyordu. Eser 2004 yılında bir de iki bölümlük mini diziye uyarlanmış, ancak beklenen etkiyi verememişti.
Hollywood Reporter‘ın haberine göre, The Conjuring ile yıldızı parlayan başarılı yönetmen James Wan, yeni “Salem’s Lot” uyarlamasının başına geçiyor. Wan’ı Saw, Insidious, Dead Silence gibi korku filmlerinden ve geçtiğimiz sene yayınlanan Aquaman’dan hatırlıyoruz.
Yeni Salem’s Lot’un senaryosu ise, It (O) uyarlamasından hatırlayacağımız Gary Dauberman’a ait olacak.
Roman, çocukluk korkularıyla yüzleşmek ve onların üstesinden gelmek için doğduğu kasabaya dönen yazar Ben Mears’ın, kasabanın yeni ev sahipleriyle tanışmasıyla başlayan olayları konu ediniyor.
Dilimize Altın Kitaplar tarafından kazandırılan kitabın arka kapağı şöyle:
“Bak ve beni gör, cılız adam. Senin şömine önünde bir kitapla birkaç saat geçirdiğin gibi yüzyıllar geçiren Barlow’a bak. Bak ve elindeki sefil sopayla öldürmeye çalıştığın, gecelerin bu muhteşem yaratığını gör.
Bana bak, yazar bozuntusu! Ben insan hayatlarını yazdım ve mürekkep olarak kan kullandım. Bana bak ve ümidini kes!” Jerusalem’s Lot küçük bir New England kasabasıdır ve burada da, benzeri yerlerde olduğu gibi dedikodular, tuhaf tipler ve saygı değer insanlar vardır. Tabii garip olaylar hakkında söylentiler de yok değildir; ama her kasabada olduğu kadar…
Yazar Ben Mears, çocukluk yıllarını konu alan ve o günlerden beri ona musallat olmuş korkularıyla yüzleşmek amacıyla bir roman yazmak için Lot’a döner. Çocukken tanık olduğu korkunç olayın gerçekleştiği ev –Marsten Köşkü− işte karşısındadır; fakat yeni ve gizemli kiracıları vardır. Kasabada bazı kuşkulu şeyler yaşanmaya başlayınca, Mears’ın belleğindeki karanlık anılar da canlanmaya başlar: Önce bir köpek hunharca öldürülmüş olarak bulunur, ardından bir çocuk kaybolur. Bunlar başlangıçta çok da sıra dışı olaylar olarak görülmez, fakat liste uzamaya başlar. Çok geçmeden kasabayı saran şaşkınlık hayrete, belirsizlikler dehşete dönüşecektir.
Televizyonu kapatın – daha iyisi, koltuğunuzun yanı başındaki hariç, bütün lambaları da kapatın. Ondan sonra, bu loş ışıkta sizinle vampirler hakkında konuşalım. Sanırım, sizi onların varlığına inandırabilirim. – Stephen King
Bir başka King uyarlaması hakkında, bizde diyecek fazla söz kalmadı. Ancak bir yandan da Salem’s Lot gibi kuvvetli bir eseri, günümüz şartlarına uygun bir uyarlamayla yeniden görmek nasıl olurdu, merak etmiyor değiliz.
Siz ne dersiniz?
Hikâye, uğursuz bir şey kasabamıza geldi ve… Neyse, gerisini getirmek sürpriz kaçırana girebilir. Başa alıp asıl diyeceğime odaklanayım.
Dönemin Amerika’sındaki politik ve sosyal çalkantılar neticesinde filmde Donald Trump ve yönetimine dair dokundurmalar yer alabilir. Hikâye uygun. Hatta haddinden fazla uygun. Yani yönetmen koltuğunda Jordan Peele olsa o potansiyeli hayatta kaçırmaz.
King’in sevdiğim kitaplarından biridir Salem’s Lot. James Wan ise son yıllarda sıkı takip ettiğim korku yönetmenlerinde başı çekiyor. Umutlandım bu filmden.