Hakan Tunç
İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, herkesin merak ettiği olası Marmara / İstanbul depremi hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Kahramanmaraş’ta iki değil, üç büyük depremin olduğunu kaydeden Jeolog, ayrıca Türkiye’nin deprem haritalarının ve senaryolarının da yanlış olduğunu dile getirdi.
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat tarihinde gerçekleşen 7.7 ve 7.6’lık depremlerin acı faturası her geçen dakika ortaya daha net bir şekilde çıkıyor. Enkaz kaldırma çalışmalarının başladığı bölgelerde bugün dahi mucize kurtuluşlara tanıklık ediliyor. Şimdiye dek resmi açıklanan rakamlara 31 bin 974 kişinin hayatını kaybettiği bölgede yer alanlar, bir yandan salgın hastalıklarla yakalanmamak için portatif/seyyar tuvalet, hijyen malzemeleri ve ilaca ihtiyaç duyuyor.
T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Kahramanmaraş’ta meydana gelen deprem sonrası Türkiye’nin deprem tehlike haritalarının da, haritalar üzerinden çalışılan senaryoların da yanlış olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak: “Deprem Tehlike Haritaları Yeniden Düzenlenmeli”
“Deprem yönetmeliğinin dayandığı harita elmayı, armudu, eriği aynı yere atıyor ve bunların ortalama ağırlığını bir istatistik olarak alıyor. Sonra da senin karşına ayva çıkma olasılığı 2500 yılda bir diyor. Öyle bir sınıflama yapılamaz,” diyen Prof. Yaltırak, bu depremle birlikte daha önce yapılan tehlike haritalarının yanlış hazırlandığını, aynı zamanda “büyük deprem için fayın çok uzun olması lazım” tezinin çürütüldüğünü ifade etti.
Cenk Yaltırak’a göre 6 Şubat günü Kahramanmaraş ve çevre illeri iki değil, üç büyük depremle sarsıldı. Depremlerden sabah 04.17’de gerçekleşen ve 7,7 büyüklüğünde olanının aslında tek değil, iki ayrı fay hattının kırılmasıyla oluştuğunu dile getiren jeolog, şöyle devam etti:
“1999 depremi de öyledir mesela. Ama iç içe geçtikleri için onu göremiyorlar. Bunu görebilmeniz için çok hassas yer hareketi ölçen aletlere bakmanız lazım. Ground motion ölçen aletlere baktığınız zaman bunu görebilirsiniz. Bir tane 7.4 oldu, bir tane 7.6 oldu aynı anda. İkisinin toplam enerjisi yaklaşık 7.8. Bunu tam hesaplamak için daha çalışmamız lazım ama üç aşağı beş yukarı böyle oldu diyebiliriz.
Deprem tehlike haritaları olasılıksal tehlike haritaları olmaktan çıkartmalı. Burada Amanos segmenti 150 kilometre kadar kırıldı. Kuzeydeki Çardak segmenti de 110-120 kilometre kadar kırıldı. Halbuki birçok adama göre 110 kilometrelik fay 7.7 deprem yaratmıyor. Ama görülüyor ki iç içe geçtikleri zaman yaratıyormuş demek ki.”
Beklenen Marmara Depremi 2026 Yılına Kadar Gerçekleşebilir: Minimum Büyüklüğü 7.5
Ayrıca tehlike haritasında Erzincan bölgesinin çıkarılması gerektiğini, çünkü Kuzey Anadolu fayında Erzincan depremi olduğunu ve orada 200 yıl hiçbir deprem olmayacağını da sözlerine ekledi.
Bölgedeki büyük fay hareketlerinin Marmara’daki fay sistemini hiçbir şekilde tetiklemeyeceğini de dile getiren Profesör Cenk Yaltırak, bu hatların birbirine bağlı olmadığını söyledi. Beklenen Marmara depreminin de en az 7.5 şiddetinde olacağı ve 2019 ile 2026 aralığında olacağı yönünde paylaştığı öngörüye de “E işte bir tahminim var. Ama o tahmin sadece bir tahmin. Bu nedenle bunu tekrar etmeye gerek yok,” sözleriyle cevap verdi.
1999’da da iki ayrı fay hattının kırıldığını ifade eden Yaltırık’a göre beklenen Marmara depreminde dört fayın birden kırılma olasılığının da yüksek.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak’ın açıklamaları hakkındaki yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilir, ayrıca tüm içeriklerimizden anında haberdar olmak adına bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.
Kaynak: T24
Prof. Dr. Cenk Yaltırak’ın Marmara Denizi’ndeki toplanmış neredeyse tüm verileri kullanarak hazırladığı harita. Yaltırak’a göre kırılma Doğu Marmara segmenti üzerinde olacak, en ağır hasarı İzmit Körfezi, İstanbul, Yalova ve Bursa alacak.
Gerçekten ilginç bir yazı. Diğer uzmanlar Prof. Dr. Yaltırak’ın bu söylemleri hakkında ne düşünüyorlar acaba?
Mantıklı olup olmadığına karar verebilecek kadar konunun uzmanı değilim. Bilmediğim için bana şahsen mantıklı geldi.
Bu nedenle umarım yakında buna mukabil bir yanıtı bu alanda uzmanlaşmış; iyi bilinen, toplumun ve bilim camiasının güvendiği ve medyada karşılığı olan uzmanlar biz insanlara ulaştırırlar.
Bu alanda uzman olmayanlar da tabiki yorumlarını esirgemesinler. Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir sayın okurlar?