in ,

Artemis: Ay’da Bir Anti Kahraman

Andy Weir’in yeni romanı aldığı övgülerin hakkını verebiliyor mu? Gelin birlikte bu soruya yanıt arayalım.

artemis ust2
- Reklam -
- Reklam -

Andy Weir, Marslı’dan sonra şimdi de Artemis ile bilimkurgu edebiyatının gündeminin ilk sıralarına oturdu. Artemis, Goodreads okurları tarafından 2017’nin en iyi bilimkurgu romanı seçilse de kendi dilimizde okuma fırsatına İthaki Yayınları aracılığıyla henüz eriştik. Peki bu kitap ne hakkında ve Weir, Marslı’daki başarısını bu kitapta da sürdürebiliyor mu?

Ay’da Bir Şehir

Weir bu kez Mars’ı değil, Ay’ı kendisine mekân seçmiş. Pek çok uzay ajansı ve şirketinin Kenyalı girişimci bir lider tarafından bir araya getirilmesiyle birlikte Ay’da Artemis adında bir şehir kurulmuştur. Bu şehir zaman içinde bilimsel araştırma amaçlarının ötesine geçmiş ve kendi ekonomisiyle topluluğuna sahip olmuştur.

Bu noktada başroldeki Jazz ile tanışıyoruz. Kendisi aşağıda irdeleyeceğim üzere bir anti kahraman olarak tanımlanabilir. Hızlı ve heyecanlı başlangıcın ardından Jazz’ın Artemis’te geçim derdinde olan bir kişi olduğunu görüyoruz. İşte tam bu noktada kendisine büyük bir teklif yapılır. Bir iş adamı, şehirdeki alüminyum ve oksijen tesisinin kontrolünü istemektedir ve Jazz’a yasal olmayan ve tehlikeli bir iş teklif eder. Karşılığında yüklü miktarda para verecektir. Bu iş adamının amacı ve işin tehlikeleri daha sonra ortaya çıkacaktır.

- Reklam -

artemis kapakWeir, Artemis ortamını çok güzel tasarlamış ve anlatım yeteneğiyle okuyucuya aktarmakta başarılı olmuş. Ben bu kitabı okurken sanki hayalî bir şehri değil de gerçekten var olan bir yeri yaşıyormuş gibi hissettim. Fakat şehir ortamındaki tüm bu gerçekçiliğe rağmen konunun yeterince güçlü olmadığını ve Marslı’ya kıyasla biraz zayıf kaldığını söylemeliyim. Marslı’da Watney’in açık bir amacı vardı. Ne için mücadele ettiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belliydi: Dünya’ya sağ salim dönebilmek. Jazz’ın amacı ise pek açık değil. Sadece kendi hâlinde yaşamaya çalışan biri. Bu yüzden romanın konusu bir yere kadar muallak kalıyor. Ortalarına kadar bu kitabın tam olarak ne hakkında olduğunu düşündüm, ama taşlar bir noktadan sonra yerine oturmaya başladı.

Ay projelerine önderlik eden ülkenin Kenya olması da güzel olmuş. Bilimkurgu edebiyatı ve sinemasında Amerikan milliyetçiliğinin pompalanması beni zaten bıktırmıştı. Bir Afrika ülkesinin seçilmesiyse romandaki eğlenceyi arttırmış.

Jazz

Bu kitabın başrolünde Jasmine Bashara adında bir kadın var, fakat kendisine kısaca Jazz diyorlar. Aslen Suudi Arabistan vatandaşı Müslüman bir adamın kızı olup, çocukluğundan beri Ay’da yaşamaktadır. Yine de babasından son derece farklı bir yaşam sürdüğünden babasıyla ilişkisi biraz sorunlu.

Jazz son derece zeki ve yetenekli bir insan. Ufak tefek işlerle potansiyelini boşa harcıyor ve bunu söyleyen herkese sinir oluyor. Onun kahraman olmak gibi bir hayali yok. O sadece özgürce yaşayabilmek derdinde.

Weir, bir erkek yazar olmasına rağmen gerçekçi bir kadın karakter yaratmak için çok uğraşmış. Hatta tanıdığı kadınlardan bu konuda yardım almış. Bence de Jazz, Watney’den daha gerçekçi bir karakter olmuş. Marslı pek çok açıdan gerçekçi bir roman olsa da Watney’in kendisi bana pek gerçekçi görünmüyordu. Mars’ta hapis kalmanın, her gün ölüm tehlikesi yaşamanın, yalnızlıkla başa çıkmanın ve bitmek bilmeyen bir yaşam mücadelesinde olmanın psikolojik yükünü Watney’de pek görememiştim, çünkü her şeye rağmen hâlâ eğleniyormuş gibi görünüyordu. Sinema uyarlaması bu konuda daha iyiydi. Bu nedenle Jazz psikolojik olarak daha gerçekçi bir karakter. Yine de onun da gerçekçilikten saptığı ve karakter olarak çeliştiği durumlar var. Bir komployu açığa çıkarmakta olağanüstü bir zekâ belirtisi gösterirken, pek çok konuda hareketlerinin sonuçlarını göremeyecek kadar aptal olabiliyor.

Onun argo konuşmaları ise bence yerinde olmuş. Böyle bir karaktere tam uymuş ve ondaki samimiyeti kitabın da akıcılığını arttırmıştı. Jazz’ın samimi dili bana birkaç kere kahkaha attırdı.

Yine Katı Bilimkurgu Meselesi

Andy Weir’in bilimsel bilimkurgu yazdığı bilinen bir şey. Bazı noktalar hariç Marslı katı bilimkurgunun (hard science fiction) çok iyi bir örneğiydi. Katı bilimkurgunun tek özelliği eserin bilimsel gerçeklere uygun olması değildir. Onun bir başka özelliği de kendisini bilimsel ayrıntılar sayesinde eğlenceli ve okunabilir kılmasıdır. Katı bilimkurgu roman ve filmlerinden keyif almanın başlıca nedeni, bilimsel gerçeklerden yola çıkılarak sıra dışı hikâyeler yaratılmış olmasıydı.

Artemis de bir katı bilimkurgu, ama bu tarzda olmasaymış daha iyi olurmuş dediğim türde bir eser. Eserde bilimsel gerçekler var ama bunların konuya bir katkısı yok. Katı bilimkurguda bilimsel gerçekler konunun çıkış noktasıdır, fakat bu kitapta gereksiz ayrıntılar olmaktan öteye kısmen geçebiliyor. Jazz’ın ve çevresindekilerin yaptığı bir işin teknik ayrıntıları çoğu zaman gereksiz ve akışı yavaşlatıyor.

Yazar keşke bu kadar çok ayrıntıda boğulmasaydı. Çünkü bu eserin konusu bilimsel bilimkurgudan çok sosyolojik bilimkurgu türüne daha uygun. Ay’daki toplumun nasıl yaşadığı, ekonomik ve politik gelişmeler bence daha ilgi çekiciydi.

- Reklam -

Mantıksal bir hataya da rastladım tabii. Zaten %100 bilimsel bir bilimkurgu eserini bugüne kadar hiç görmedim. Kitabın 257. sayfasında .”..Dünya’da, boru hatlarını hava koşullarından, hayvanlardan ve aptal insanlardan korumak için yer altından geçiriyorlardı. Biz burada böyle yapmıyorduk. Niye yapalım ki? Bizim burada ne hava olayları var ne de hayvan, aptal insanlar şehrin içindeler,” yazıyor. Evet, Ay’da bunlar yok ama göktaşı yağmuru olabilmekte. O kraterler yoktan var olmuyor. Dolayısıyla Ay’da da boru hatları güvene alınmak zorunda.

Çeviri

Bu saydığım kusurlara rağmen toplama baktığımızda Artemis’in akıcı ve eğlenceli bir dile sahip bir roman olduğunu söyleyebilirim. Weir, mizahi unsurları nasıl kullanacağını ve samimi bir dili nasıl yaratacağını çok iyi biliyor. Bunda çevirmen Emre Aygün’ün ve editör Alican Saygı Ortanca‘nın da büyük katkısı var. Weir’in kullandığı dilin esprisinden ve akıcılığından hiçbir şey eksilmeden Türkçeye aktarılmış. Özellikle de Jazz’ın kullandığı argo dilin bizdeki uygun karşılığını bulmak ve aynı hissi verebilmek çok zor bir iş. Emre Aygün bu işin altından kalkabilmiş. Artemis oldukça başarılı bir çeviri örneği olarak kabul edilebilir.

Yeri gelmişken belirteyim, birkaç tane yazım hatası var. Bazı yerlerde eksik kelimeler var. Örneğin, sayfa 305’te “birkaç saniye çaresizce debelendim, sonra da irademin son damlasına kadar kullanarak kendimi kontrol aldım” yazıyor. Doğrusu kontrol altına aldım olmalıydı.

Hâl sözcüğü de her defasında yanlış yazılmış. Eğer hal yazarsanız bu, Fransızcadaki halle sözcüğünden gelen hal sözcüğüdür. Sebze, meyve ve bakliyat satılan yer anlamına gelir. Örneğin sebze hali. Şapkalı harfle yazılan hâl ise tutum, tavır, durum anlamlarına gelir. Bu yüzden kitapta hâl şeklinde kullanılması gerekirdi. Önemsiz bir fark gibi görünebilir ama anlamı çok farklıdır ve kitaplarda böyle hatalar olmaması gerekir.

Bitirirken

Bunun dışında kalan bazı notlarımı da yazıyı tamamlarken sizlerle paylaşayım.

Kitabın kapağı çok iyi. Ay silueti harika görünüyor. Yazı tipi çok güzel. Yalnız, kapaktaki “Ay’da büyüdüysen, karanlık tarafının olması kaçınılmaz” yazısının kitabı ve Jazz’ı doğru tanımlamadığını düşünüyorum.

Kitabın sonu bence biraz daha karamsar olmalıydı. Bu kadar olayın üstüne gerçekleşen son benim beklediğimden daha iyimser bir son olmuş.

En baştaki Ay ve Artemis’in haritalarında sorun var. Kullanılan yazı rengi nedeniyle haritaların üzerindeki yazıları okumak zor oluyor.

Bazı özel isimler ve kısaltmalar da dahil, pek çok şey tam anlamıyla Türkçeleştirilirken Star Trek ve Enterprise sözcüğünün olduğu gibi kullanılması bence yanlış karar. Uzay Yolu ve Atılgan isimleri kullanılsa daha iyi olabilirdi.

Sonuç olarak bazı kusurları olsa da, Marslı kadar iyi olmasa da, Artemis’i sevdim. Yazardan kaynaklı olmayan kusurların bir sonraki baskıda düzeltileceğine inanıyorum. Yine de söz ettiğim kusurlar bu kitabın çok kusurlu bir kitap olduğu şeklinde yanlış anlaşılmaya yol açmasın. Büyük kusurlar değil, sayısı da fazla değil. Nazar boncuğu olarak görülmeli. Artemis, her bilimkurgu okuruna tavsiye edebileceğim bir roman olmuş. Bazı abartılı olanlar hariç övgülerin hakkını veriyor. Sinema uyarlamasını da merakla bekliyorum.

Okan Akıncı

1986’da Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde doğdu. 1998’den beri ailesiyle birlikte Adana’da yaşıyor. 2010’da Mustafa Kemal Üniversitesi Muhasebe Önlisans bölümünden ve 2013’te Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünden mezun oldu. Katı bilimkurguya bayılıyor, kendi çapında öyküler yazıyor. Şu sıralar en büyük hobisi yeni diller öğrenmek ve bir gün tüm dünyayı görebilmek istiyor.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for seastar seastar dedi ki:

    Çevirmen yada editör yada ilgili kişilere swiss army knife denen şeyin isviçre ordu bıçağı diye çevrilmesi gerektiğini belirtmek isterim işveç bıçağı çevirisi yanlış olmuş
    Bunu eleştiri ikaz yergi vs olarak değil hatırlatma olarak yazıyorum
    Kitap hakkında ise Jazz karakterini çok sevdim keşke saudi arap olmasaymış yazar bilmediği coğrafyada kalem oynatmış yani orası krallık ama kraliçe filan yok ki

  2. Avatar for bluesedai bluesedai dedi ki:

    Çok merak ediyorum ama biraz beklemek zorunda :cry:

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

ayaz ust

Tatar Edebiyatının Efsanelerinden Ayaz Ğıylecev “Yara”yla Bir Kez Daha Türkçede

viking mitolisi yarisma ust

Çekiliş: Snorri Sturluson’dan “Viking Mitolojisi”