in ,

Avatar: The Way of Water İncelemesi – Pandora’ya Geri Dönüş Raporu: Büyülü Görsellik – Zayıf Senaryo

Avatar 2 incelemesi: The Way of Water ile yıllar sonra Pandora’ya dönüyoruz. James Cameron’ın görsel şölenini değerlendirdik.

Avatar 2 İncelemesi: The Way of Water
- Reklam -
- Reklam -

Avatar 2 incelemesi “The Way of Water – Pandora’ya Geri Dönüş Raporu” ile sizlerleyiz. James Cameron imzasıyla, ilk filmden tam 13 yıl sonra beyaz perdeye gelen devam macerası, 2022’nin son büyük yapımı olma özelliğini de taşıyor.

Birçok izleyici tarafından yıllardır merakla beklenen yapım vizyona girmişken, bizler de tarihin en çok gişe yapan filminin devam macerasını detaylarıyla masaya yatırıyoruz.

Dilimize Avatar: Suyun Yolu olarak çevrilen yapım, 16 Aralık 2022 itibarıyla dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de vizyona girdi. Daha şimdiden Altın Küre ve Eleştirmenlerin Seçimi gibi ödüllerde En İyi Film dalında adaylık kazanan yapım, macerasını 2009’da bıraktığı yerden devam ettiriyor ve Pandora’nın çok daha büyük bir kısmını izleyiciyi ile baş başa bırakıyor.

- Reklam -

Avatar’ın ilk filminde yer alan Sam Worthington, Zoe Saldaña, Sigourney Weaver, Stephen Lang, Joel David Moore ve CCH Pounder gibi isimler The Way of Water’da geri dönen oyuncular arasında yer alıyor. Onlara yeni filmde Cliff Curtis,  Edie Falco,  Brendan Cowell,  Trinity Jo-Li Bliss,  Britain Dalton, Jack Champion,  Bailey Bass ve Kate Winslet gibi isimler katılıyor. James Cameron yönetmenliğin yanı sıra Rick Jaffa, Amanda Silver, Josh Friedman ve Shane Salerno ile filmin senaryosunu da kaleme alıyor. Avatar: Suyun Yolu’nun yapımcılığını Jon Landau üstlenirken, David Valdes ve Richard Baneham de yönetici yapımcıları arasında bulunuyor.

Avatar: The Way of Water incelemesi

Ayrıntılara geçmeden önce, 68 yaşındaki yönetmen hakkında birkaç şey söylemek gerekir diye düşünüyorum. James Cameron gerçekten de yaratıcı bir isim olarak biliniyor. 2009 yılında gösterime giren Avatar, aslında on yıllar önce denenmiş ve pek de tutmamış 3D teknolojisini tekrar hayatımıza soktu. İşin ilginç yanı, kendisi Avatar ile bu konuda öncülük yapsa da, sonrasında iMax formatı dahil olmak üzere gelen hiçbir yapım Avatar kadar hakkını vererek başarılı bir üç boyut deneyimi sunamadı.

Aslında Cameron’a senarist kimliği dışında sadece yönetmen olarak baktığımızda, kariyeri doğrultusunda pek az işle meşgul olduğunu görebiliriz. Örneğin yeni çıkan The Way of Water’ı saymazsak, yönetmenin son büyük işi bu filmin öncülü olan Avatar’dı. Ondan bir önceki yapım da, televizyon ve belgesel işlerini saymazsak, 1997 çıkışlı Titanic’ti.

Az ama öz iş yapan Cameron, daha çok teknolojiye odaklı bir çalışma yürütüyor ve daha sonra bunları filmlerine oldukça iyi bir şekilde entegre etmeyi başarıyor. Yıllarca süren çalışmaları sonrası meyvesini de gerek ödül törenlerinde gerekse gişede bir güzel yiyor. Son iki filmi olan Titanic Oscar ödüllerinde, Avatar ise gişede hâlen en üst sıralarda bu yüzden yer alıyor. Şimdi de bir benzeri başarı Suyun Yolu filmi için bekleniyor.

Bu girizgâhla birlikte artık filmin ana konusuna geçip detaylarıyla incelemeye başlayabiliriz. Yazıda herhangi bir tat kaçırıcı spoiler olmayacağını belirteyim. Ki olsaydı bile okumanızda bir sakınca görmezdim çünkü daha çok görsel odaklı olan filmi ne kadar anlatırsam anlatayım, izleme zevkinize bir zarar geleceğini düşünmüyorum.

Avatar 2: The Way of Water – Teknolojiye 13 Yıl Sonra Gelen Güncelleme

Avatar 2 İncelemesi: The Way of Water

İlk Avatar filmini ne yazık ki sinemada izleme şansına sahip olamamıştım. Haliyle IMAX ile nasıl bir deneyim verdiği konusunda bir hatıram hiçbir zaman olmadı. Yine de daha sonra dijital mecralarda izlediğimde ve yapılan yorumları okuduğumda az çok izleyicilerin, ki 13 yıl öncesinden bahsediyoruz, nasıl bir heyecan içerisine kapıldığını tahmin edebiliyorum.

İlk film şahane bir görselliğe sahip olsa da hiçbir zaman neden bu kadar çok övülüyor ya da neden bu kadar büyük bir izleyici kitlesine ulaşıyor gibi soruların cevabını kendi içimde veremiyordum. “Tamam, fena film değildi ama bu kadar ön plana çıkmasındaki neden neydi?” diye sorup duruyordum kendime ve genel olarak, “Muhtemelen James Cameron filmi olduğu için fazlaca pohpohlanıyor,” şeklinde bir açıklama getiriyordum. Şimdi, yıllar sonra, devam filmi ile bu sorunun cevabının da “IMAX deneyimi” olduğunu fark ettim.

Sonda söyleyeceğimi tam burada, yani incelemenin başında dile getirmem gerek sanıyorum: Avatar 2: The Way of Water, ilk filmden “çok daha büyük” bir dünyayı ayağınıza getiriyor. 3 saat 12 dakikalık bir süreye sahip olan yapım hiçbir noktasında izleyiciyi sıkmıyor. Sizi adeta Pandora gezegeninin bir yerlisiymişsiniz gibi hissettiriyor ve bunun sebebi de yüzde 80 oranında görsellik. Bu nedenle bu filmden gerçek bir tat almak istiyorsanız, yapmanız gereken IMAX formatında izlemek.

Avatar The Way of Water Eleştiri

Biliyorum, bu formatı içeren salonlara erişim çoğu kişi için zor. Fakat eminim farklı türden bir seyir deneyimi, benim 2009’da çıkan orijinal yapım için sorduğum soruların aynısını sizin de sormanıza neden olacaktır. Çünkü senaryo anlamında duygusal bazı anlar dışında size pek de bir şey vadetmeyen bir hikâye ile karşı karşıya kalacaksınız. Tıpkı ilk filmde olduğu gibi… Film senaryodaki açıklarını muhteşem görselliğiyle kapattığı için, iyi bir perdede izlemeniz salondan mutlu olarak ayrılmanıza neden olacaktır.

James Cameron, 13 yıllık aranın ardından kendi dünyasına da yeni bir güncelleme getiriyor. İlk filmden çok daha iyi bir Pandora göreceğinizden kuşkunuz olmasın. Özellikle ilk saatin sonunda başlayan ve filme adını da veren sualtı sahneleriyle birlikte…

Avatar: Suyun Yolu Adının Hakkını Veren Bir Dünya Sunuyor

The Way of Water, orijinal Avatar filmdeki olaylardan yaklaşık yirmi yıl sonrasında geçiyor. Maceranın ilk saati, Sully Ailesi’ne odaklanıyor. Filmi kısaca şu şekilde özetleyebilirim:

Jake Sully (Sam Worthington) tamamen Na’vi hayatına alışmıştır ve yıllar içinde Neytiri ile dört çocuk sahibi olmuşlardır: En büyük oğulları Neteyam (Jamie Flatters), ikinci oğulları Lo’ak (Britain Dalton), evlatlık kızı Kiri (Sigourney Weaver) ve en küçük kızları Tuk (Trinity Jo-Li Bliss). Pandora’da geride bırakılan ve Jake ile Neytiri’nin ailesinin yanında büyüyen bir insan çocuğu olan ve daha çok Spider adıyla çağırılan Miles (Jack Champion) da en azından kardeşler arasından aileden biri gibidir.

Jake ve Neytiri’nin mutluluğu, Albay Miles Quaritch’in (Stephen Lang) klonunun anılarıyla bütünleşmiş avatarı biçimindeki başka bir tehditle karşı karşıya kaldıklarında aniden sona erer. Quaritch, Jake’ten intikam almak ister ve ailesinin peşine düşmek konusunda oldukça acımasızdır. Jake de ailesini korumak için orman klanını geride bırakmak ve saklanmak ister. Böylece ilk saatin sonunda, filme adını veren sualtı sahnelerine geçiş başlar.

- Reklam -

Avatar 2 eleştiri

İlk sahnelerdeki aile saadeti kısımlarını izlerken, ortaya çıkan görüntüler her ne kadar eşsiz bir deneyim sunsa da yine de, “Yenilik dedikleri bu muymuş?” diye istemsiz bir soruyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Fakat tüm bu düşünceler, sualtı sahneleriyle birlikte yok olup gidiyor. Her kare bir öncekinden daha büyülü ve nefes kesici anlar yaşatıyor ve Cameron’ın neyi iyi yaptığını bir kez daha gösteriyor. Yıllarını sualtı deneyimi ile geçiren yönetmenin, filme bunu nefes kesici şekilde aktardığını izlemek gerçekten de harika bir deneyim yaşatıyor.

Belli ki görsel olarak böylesine muhteşem, benzersiz ve renkli manzaralar yaratmak için çok çalışılmış. Maceranın teknik anlamdaki başarısı, devam filminin temel anlamda en güçlü yanını oluşturuyor. Jake ve Neytiri’nin çocukları okyanusu ve içindeki muhteşem canlıları keşfederken izleyiciyi de yanlarına alıyor ve 3D görüntüler macerayı daha da içine alan şekillerde ortaya çıkıyor. Film için ortaya çıkarılan yaratıklar size hiçbir şekilde yabancı gelmiyor ve sanki zaten bunlar her zaman varmış gibi normal karşılıyorsunuz.

Avatar 2 Filminde Oyunculuklar ve Müzik Nasıl Şekilleniyor?

Oyunculuklardan da bahsetmemek olmaz elbette. Her ne kadar hareket yakalama teknolojisi sayesinde ortaya çıkan CGI efektleri izliyor olsak da, yine de karakterlere duygusunu ve sesini veren oyuncuların performansını es geçmemek gerekir.

Karakterlerin duygu durumlarını yansıtma biçiminin bu filmde ilkine nazaran daha iyi bir şekilde yansıtıldığını söyleyebilirim. Örneğin Kate Winslet’ın hayat verdiği Ronal karakterinin mimikleri kendini diğer karakterlere göre daha net şekilde belli ediyordu. Özellikle bazı noktalarda üstten bakışı, yer yer duygusal oluşu ve bazı sahnelerdeki tripli hallerine dikkat çekmek isterim. Sizler de izlediğinizde, genç oyunculara göre aradaki deneyim farkını kolaylıkla fark edeceksiniz diye düşünüyorum.

Başrolde yer alan Sam Worthington’ın bu filmde sadece avatarıyla yer almasından mı yoksa farklı bir nedenden mi bilmiyorum ama çok tekdüze bir yüz ifadesine sahipti. Sanki her ne olursa olsun aynı tepkiyi veriyormuş gibi bir bakışı vardı ve açıkçası filmin geneline ve diğer oyunculara nazaran yetersiz kaldığını ifade edebilirim. Sigourney Weaver’ın Kiri karakterine ise bayıldım. Karakteri harika yansıtmış.

Yeni Avatar Filmi The Way of Water Filmi Eleştirisi

Filmin müzikleri ise bu sefer James Horner yerine ilk filmde elektronik müzik aranjörlüğünü üstlenen Simon Franglen’a emanet edilmiş. Horner’ın ana tema müziği bazı noktalarda yine kullanılsa da Franglen de hiç fena iş çıkarmamış gibi duruyor. Özellikle fragmanlarda da kullanılan ana tema müziği, Nothing on Lost ve Zoe Saldana’nın seslendirdiği The Songcord, dikkat edilesi işler arasında yer alıyor. Müziklerin genel olarak hafif bir tınıda, sanki suyun o duru yanını notalara dökülmüş gibi geldiğini de belirtmek gerekir.

Avatar 3 Filmi için Hazırlık

Serinin yeni filmi, Pandora’yı ormandan çıkarıp yeni ve çok daha geniş bir bölümünü izleyicilere tanıtıyor. Na’vi ırkı geleneklerini de yeni görüntüler eşliğinde seyirciye anlatma çabası ilk filmdeki durağan bazı sahnelere göre çok daha iyi işleniyor. Devam filmi ilkine nazaran olayı Jake’in bakış açısıyla sınırlamıyor ve özellikle de çocukları üzerinden, işin içine genç nesli de katarak çok daha iyi bir şekilde aktarmayı başarıyor.

Suyun Yolu, Jake ve Neytiri’nin çocukları ve ailelerine sığınak sağlayan su kabilesi de dahil olmak üzere çok sayıda yeni karakter tanıtıyor. Yeni karakterlerin kişilikleri ve ilişkileri iyi kurulmuş olsa da, özellikle genç nesil üzerinden gelen bir karakter fazlalığı göze çarpıyor. Öyle ki ilk filme kıyasla burada yapacak çok az şeyi olan ve Jake’in aksine nadiren görünen Neyitri gibi. Senaristlerin filmin uzunluğuna rağmen tüm karakterlerin hikâyesini dengelemek için mücadele ettiği bazı sahnelerde kendini belli ediyor.

Avatar 2 Yorumları: The Way of Water

Avatar’ın devam filmi olan The Way of Water, klişelerle bezeli senaryo açıklarına rağmen ilk filmden çok daha derinlikli ve içine çeken incelikli bir yapıya sahip. Bazı sahnelerin filme olan katkısından ziyade, bir sonraki filmin altyapısını oluşturmak için hazırlandığı da göze çarpıyor. Bu durum izleyiciyi, en azından beni, pek fazla rahatsız etmese de, yine de finalde birkaç konuyu çözmesini beklerdim. Böylece Suyun Yolu filmi kendi içinde çok daha güçlü bir yapım haline gelebilirdi. Şimdiki haliyle, şahane görselliğe sahip ve birden fazla kez izlemek isteyeceğiniz bir ara film olmanın ötesine geçemiyor.

Son Sözler

Filmi altyazılı izlemiş olsam da IMAX üzerinden bir de Türkçe dublajlı hâlini izleyip sadece görselliğe odaklanarak o dünyaya tekrar giriş yapmanın güzel bir deneyim olacağını düşünüyorum. Karakterlerin orijinal seslendirmeleri ve yerel dili dublaj ile ne kadar iyi kullanabilirler emin değilim. Bu nedenle yapımı orijinal dilinde izlemek Pandora’ya dahil olmanızı daha da kolaylaştıracaktır.

Özetlemek gerekirse Avatar 2: The Way of Water, yeni yerlerin keşfi ve ilkine oranla daha derinlikli karakterlerin tanıtımı ile ilk filmin izlenilesi bir devam hikâyesini ortaya koyuyor. Sürükleyici, eğlenceli ve yılın en güzel filmlerinden biri olmaya aday. Defalarca tekrar ettiğim üzere, görsel hikâye anlatımıyla duyuları harekete geçiren ve büyüleyen, Pandora’ya dönüşü beklemeye değer kılan bir film sizleri bekliyor.

Avatar 2 inceleme The Way of Water

Sizler de Avatar 2 filmi ile ilgili düşüncelerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra tüm içeriklerimizden anında haberdar olmak adına bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.

Hakan Tunç

Kocaeli Üniversitesi'nden mezun. Kitap okumayı, film izlemeyi ve özellikle animeleri çok sever.

4 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for mahirzade mahirzade dedi ki:

    Baştan spoiler/sürprizbozan uyarımı yapayım.


    Filmin başlangıç kısmı çok aceleye getirilmiş. Aile ilişkileri, Jake ile çocukların diyalogları vs. daha ayrıntılı ele alınmış olsaydı; karakterler havada kalmamış olacaktı. Geçiştirildiğini düşündüğüm bir diğer husus da Jake ve ailesinin yerlerinin okyanus köyünde tespit edilmesine sebep olan olaylar. Sonuçta film süresinin 3 saati aşacak uzunlukta olmasının normal olarak değerlendirildiği, 7 devam filmine varabilecek konu/senaryo zenginliğinden bahsedilen istisnai bir konseptten bahsediyoruz. Bu üstünkörü işleyişi beklemezdim. Açıkçası bu durum ilk filme göre puan kırmama sebep oldu. Bunun haricinde yönetmenlik, görüntü yönetmenliği, sanat departmanı, müzikler, oyunculuk vs. vs. muhteşem.

    Vizyondayken kaçırmayın derim.

  2. Avatar for SJack SJack dedi ki:

    Bence 100’lerce adanın ve klanın olduğu bölgede böyle bir fikir gayet iyi. Yoksa ara babam ara olur bayağı bir sıkıcı hale gelirdi film. Oysa ki bu dönüm noktası filmin aksiyonunu ortaya çıkardı.

  3. Avatar for Lorien_archers Lorien_archers dedi ki:

    Ben de bir şeyler karalayacağım bakalım. Şimdilik filmin gerçekten güzel olduğunu yazayım, vakit bulunca detaya da ineceğim. Yine de peşin peşin izleyin, izletin diyebilirim. Özellikle marvel’ın son zamanlardaki cgi yapımlarını kötü bulan arkadaşlara şiddetle tavsiye ederim. Cgi’ın nasıl kusursuz yapıldığını hatırlamak açısından eşsiz bir nimet.

  4. Avatar for TheNameless TheNameless dedi ki:

    Senaryosunu basit ve bazı yerlerde eksik, müziklerini sıradan buldum. Onun dışında harikulade bir yapım. 2 ve 3. kez gitmenin planlarını yapıyorum.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

MSN Yapay Zeka Sahte Haber

Microsoft’un Yapay Zekâ Kullanan Haber Portalı “MSN”de İşler Çığırından Çıktı: “Uçuşan Melekler” Manşetlerde

Kedi Felsefesi - John Gray

Çağdaş Filozof John Gray’in Hayatın Anlamını Kediler Üzerinden Değerlendirdiği “Kedi Felsefesi” Çıktı