Biraz geç gelen bir bölüm incelemesi oldu bu. Ama ne derler bilirsiniz, geç olsun güç olmasın. Sonuçta Behzat amirimizi yıllardır beklediğimiz için bu tür gecikmeler tolore edilebilir. Behzat Ç. dizisinin 3. bölümünü vakit bulamadığım için ancak izleyebildim. İyi ki de şimdi izledim diyorum, nihayetinde bir sonraki bölüme çok daha az bir zaman kaldığı anlamına geliyor.
Bu bölüm eski Behzat Ç. bölümlerine şimdiye kadar en çok yaklaşan ve keyif veren sahneleri içeriyordu. Sadece ana olay ekseninde kalmayıp, cinayet büroya gelen farklı bir vakayı değerlendiren ekibimiz bize yine ülkemizin sevmediğimiz ve görmek istemediğimiz nahoş yüzüyle de bir araya getiriyor.
Buradan sonra yazacaklarım dizinin 3. ve önceki bölümleriyle ilgili spoiler içerecektir, belirtmiş olayım.
Dediğim gibi, bu bölüm ile Behzat Ç. büyük oranda eskiye döndü. Evet, amirimiz komiserliği bırakmış olabilir ve 4. sezonun başlangıcı onun dönüşü ve yeni ekibi toplayışı üzerine olabilir.
Ama 6 yıl sonra tüm bu duyguları bir kenara itip bize her zaman olduğu gibi gerçekleri çıplak şekilde göstermesiydi onu diğer dizilerden farklı kılan. Ve o yeni bir karakter değildi, her zaman yanımızdaydı. Behzat, tanıdıktı. Bir başlangıca ihtiyacı yoktu.
İşte 4×3, o duygu yoğunluğunu, toplumun cehaletle imtihanını, çaresizliğini ve sapıklığını bize bu sezon için en net şekilde gösteren bölümdü. Bölümde çocuğu taciz eden sapkın yaşlı karakter, Palu Ailesi’ne bir gönderme olarak mı hazırlanmıştı bilmiyorum ama bazı gerçekleri tekrar hatırlatmak için oldukça önemli seçimdi. Ayrıca Behzat Amir’imizin olaya verdiği tepkiler de içimizin yağlarını eritecek cinstendi. Sorgu sahnesini iki kez izlediğimi itiraf etmem gerek.
Din kisvesi altında sapkınlıklarını gizleyen kitle, “baban yaşında adam saygılı ol” şeklinde telkinde bulunan tipler ve yanlışı doğru yapan cemaat size de çok tanıdık gelmiyor mu? Bakın, televizyonda izlediğimiz ve “vah vah” dediğimiz durumlardan bahsetmiyorum. Maalesef bu oturduğunuz mahallede, hemen yanı başınızda olan bir durum. Ve bu leş kokulu cahiliyeti modern bir Don Kişot edasıyla def etmeye çalışan bir başkomiser.
Tanıdık İsimler, Alışamadığımız Yeniler
Yeni polis memurlarından Mahir’in oturup oturmadığını tam olarak anlamış değilim. Hoş daha 3 cümle kurmadı doğru dürüst, belki de bu yüzdendir. Ama bilgisayar mühendisi olan Suat Bağcı bazı sahnelerde eğreti duruyor, size de öyle gelmedi mi? Özellikle Behzat’ın yanında söylediği laflar, kendince karikatüristik tavırlar Behzat Ç.’nin ruhuna pek yakışmıyor gibi. Şimdi diyeceksiniz ki bu dizideki çoğu karakter karikatür gibi zaten. Ama en azından gerçekçi. Bu isim o yapaylığı hâlâ atamadı ne yazık ki.
Şunu da eklemem gerek: Memduh Başkan’ı izlemek her daim keyif veriyor. Muhtemelen bu bölümlerin çekimleri çoktan tamamlandı ve kurguları da hazırlandı. O yüzden gelecek bölümlerde daha fazla ön plana çıkarılsın diyemeyeceğim. Ama dizi devam eder ve yeni sezon gelirse kendisini kesinlikle daha fazla görmek isterim. Orijinal karakterleri izlemek gibisi yok.
Bu bölümde çocuk psikolgu Defne rolünde Ahu Türkpençe de diziye katıldı. Behzat’ın Savcı Esra’nın ölümü sonrası düştüğü durumu göz önüne alırsak, kendisine attığı bakışlar garip gelmedi mi? Nedense biraz yadırgadım. Bizim bildiğimiz Behzat böyle yapmazdı. İşinde gücünde ve sevdiği kadından başkasına bakmazdı gibi geliyordu. Neyse, senaristin elbette bir bildiği vardır. Önümüzdeki bölümlerde kendisiyle olan ilişkisini göreceğiz. (Zaten 4. bölüm fragmanı da biraz bu konuyla alakalı ipuçları veriyor.)
Bölüm sonu soru işaretleriyle doluydu. Dizüstü bilgisayarların gittiği arabada bulunan adam belli ki devletin en üst kademelerinden bir isim. Ama kim? Hoş, araç plakaları bize bir şeyler ifade ediyor gibiydi… Behzat ve ekibi muhtemelen o yüzü tanıdı ve bu kadar hayretle baktı. Nihayetinde Hayalet o son cümleyi kurdu: “Abi, takip etmek istediğinden emin misin?”
Kendini İyiden İyiye Hissettiren Süre Sorunu
Yazıyı bitirmeden şunu da eklemek istiyorum: Dizinin süre konusundaki endişlerimi daha önceki incelemelerde de paylaşmıştım ama bu konuda ilk defa bu kadar net bir şekilde, kısa olmasındaki sorunları hissettim. Kabul, 2.5 saatlik film uzunluğunda dizilere her zaman karşıyız. Ama bu dizi en azından 60 dakika olmayı hak ediyordu. Gerçekten olaylar kopuk kopuk ilerliyor. Ve sürenin kısıtlılığı dolayıyla birçok şey üstün körü geçiliyor. Duygu seyirciye tam olarak iletilemiyor. Tam bir sahnenin duygusallığı içine giriyoruz ki hemen diğer vakaya geçiliyor. Adapte olamadan geçip gidiyoruz. Üstelik sadece 6 bölüm kaldı. Yani sezonun üçte biri bitti bile. Buna, sonraki sezonda kesinlikle bir çözüm bulmaları gerekiyor.
Yine bolca göndermenin olduğu Behzat Ç. 4. sezon 3. bölümü izlediniz mi? İzlediyseniz nasıl buldunuz? Siz de dizinin o eski tadını daha fazla bir şekilde aldınız mı? Yeni karakterler daha oturaklı mı? Ve yeni bölümlerle ilgili özellikle son sahne hakkında teorileriniz veya tahminleriniz var mı?
Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
1 Yorum BULUNUYOR
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!