in ,

Bir Oğlanın Yaşamı İncelemesi: Çocukluğun Sihri

Robert McCammon imzalı Bir Oğlanın Yaşamı incelemesi ile karşınızdayız. Amerikan korku edebiyatını etkileyen eser, okuru çocukluğun sonu gelmez büyüsüne davet ediyor.

Bir Oğlanın Yaşamı İnceleme - Robert McCammon
- Reklam -
- Reklam -

Robert McCammon tarafından kaleme alınan Bir Oğlanın Yaşamı incelemesi ile sizlerleyiz. Korku, polisiye ve fantazi türlerini bir araya getiren eser İthaki Yayınları’nın Karanlık Kitaplık dizisi kapsamında okurla buluşuyor.

Öncelikle bizi bu harika yazarla tanıştırdığı için İthaki Yayınları’na minnettarlığımı belirtmek isterim (İlk Baskı, Şubat 2022). Umarım Türkçede daha çok eserini görürüz. Yazardan biraz bahsetmek gerekirse: Şimdiye dek 23 roman ve iki öykü kitabı yazan Robert McCammon, 80’lerde yayımladığı Swan Song, Stinger ve The Wolf’s Hour kitapları ile dönemin mühim korku yazarlarından biri hâline geliyor. 1992’de kitap yayımlamayı bırakıyor ve hep yazmak istediği tarihi kurgu serisi için hazırlık yapıyor. 10 yıl sonra yayın dünyasına dönüyor. Şu sıralar tarihi kurgu serisinin (Matthew Corbett) 8. kitabını yayımladı.

Yazar mı? Müellif mi? (s. 9)

- Reklam -

Oysa ben iyi bir hikâye anlatıcısı olmaya karar vermiştim. (s. 593)

Robert McCammon

1991’de Bir Oğlanın Yaşamı kitabı orijinal dilinde Boy’s Life adıyla yayımlandığında büyük bir beğeniyle karşılanıyor. Bram Stoker ve World Fantasy ödüllerinin sahibi oluyor. Kitabın Robert McCammon için de yeri ayrı. Yazar Bir Oğlanın Yaşamı’nın kurgu ve biyografinin bir bileşimi olduğunu söylüyor: Kurgografi. Ayrıca bu güzel kitap, yazarın en çok gurur duyduğu eseri.

Bir Oğlanın Yaşamı: Harika Hikâyeler

Bir Oğlanın Yaşamı birçok yanıyla geleneksel bir kitap. Cory Mackenson adında 12 yaşında bir oğlan çocuğunun başından geçenlerin zamansal atlamalar olmadan çok bilindik bir şekilde anlatılmasından ibaret. Diğer yandan modern bir anlatıcı seçimi var kitapta. Anlatıcımız, kırkına merdiven dayamış biri. Cory Mackenson bir yazardır artık ve biz onun ağzından çocukluğunu birinci tekil şahısla dinleriz. Cory hafızasının izin verdiği ölçüde o bir yılı bize aktarır ama şahitlik etmediği olayları da o an oradaymış gibi anlatır. Yani tanrı anlatıcı ile birinci tekil anlatıcının tuhaf bir karışımıyla aktarılır olaylar.

Bazı yerlerde aklınıza şu soru takılabilir: “Yahu, bu adam orada olmadığı hâlde bu olayın nasıl gerçekleştiğini veya bu kişinin ne dediğini nasıl bilebilir?” Bu sorunun cevabı şöyle: Daha sonra boşlukları doldurabilmek için yeterince bilgi edindim ya da bazı durumlarda uydurdum veya diğer durumlarda o olay gerçekleşmemişse bile, öyle olması gerektiğine karar verdim. (s. 9)

Kitabın başında sizi hemen romana çekecek bir vahşetle karşılaşıyoruz. Cory ile babası sabahın erken saatlerinde süt dağıtmaya çıkıyorlar. Yolda önlerinden bir araba hızla geçip göle düşüyor. Cory’ni babası sürücüyü kurtarmak için göle atlıyor. Sürücünün ellerinin direksiyona kelepçelendiğini, boğazının bir telle sıkıldığını, öldüresiye dövüldüğünü ve çırılçıplak soyulduğunu görüyor. Çoktan ölmüş.

Bu olay Zefir’i ve biz okurları bir süre meşgul ediyor ama asıl meselemiz bu olmuyor. Biz Cory’nin babasının bu vahşeti sindirebilme mücadelesini; annesinin evi bir arada tutma gayretini; Cory ile arkadaşlarının ve tüm kasabalının başından geçen üzücü, dehşet dolu, şaşırtıcı ve sevinçle ışıldayan olayları, oranın bir sakiniymiş gibi seyre dalıyoruz. Kah Cory ile ormanda kaybolup aşkı buluyoruz, kah bisikletimizin sözünü dinleyerek peşimizdeki zorbadan kurtulmaya çalışıyoruz. Kasabamızı sel basıyor, bir maymun kilise ahalisine dünyayı dar ediyor, Lady tuhaf rüyalar görüyor, sessiz bir çocuk şimşek gibi top atıyor…

bir oğlanın yaşamı - Robert McCammon

Belki “okuyanı yakasından tutup kemiklerine kadar sarsacak bir şey yok” bu kitapta ama bir oğlanın yaşamına dair onlarca güzel hikâye Cory’nin eşsiz bakışıyla bize sunuluyor. Zevkten dört köşe Zefir’de olanları izliyoruz.

Bu hikâyeler bir yerlerden bize tanıdık geliyor. Çünkü içindeki sihri yitirmeyen her iyi okurun yolu Frankenstein’ın canavarından, Kont Dracula’dan, kovboylardan, Profesör Challenger’dan, hayalet sürücülerden, Stephen King’den ve illa ki Ray Bradbury’den geçiyor.

Hikâyeleri severek okusanız da zihninizin bir köşesinde bu adamı arabaya kimin kelepçelediğini, bu küçük kasabada böylesi bir vahşi bir cinayetin kimin tarafından ve neden işlendiğini bilmek isteyebilirsiniz? Ellerinizin boş dönmeyeceğini garanti edebilirim. Endişelenmeyin, tüm sırlar ortaya çıkacak, her şeyin akıbeti sunulacak. Cory ipuçlarının peşine düşüp meseleleri çözecek. Ancak size tavsiyem zihninizi kimin katil olduğuna yormayın. Bu kitap polisiye bir izleği değil muhteşem çocukluk anılarını merkeze alıyor. Eğer katilin peşinden giderseniz, varacağı yere odaklanmış birinin manzarayı kaçırması gibi bir çocuğun yaşamının bütün büyülü anlarını kaçırırsınız.

Hayal Gücünün Büyüsü

Bir Oğlanın Yaşamı çocukluğa ve hayal gücüne görkemli bir saygı duruşu. Kitabın bir roman olduğu çok barizse de onu aynı kişilerin başından geçen farklı hikâyelerin bir bütünü olarak da okuyabilirsiniz. Olayların geçtiği Zefir adlı kasabanın bir roman karakteri kadar yoğun varlığı içinde bu hikâyeler birbirlerine doğallıkla bağlanıyor.

Yaşanan olayların gerçekliği tuhaf bir sınırda dolaşıyor. Cory akılalmaz olaylar yaşıyor ama biz bu olayların onun hayal gücünün ürünü olduğunu seziyoruz. Tabii bazen bu sınır çizgisi o kadar belirsizleşiyor ki okuyucu olarak o doğaüstü olaya inanmakla inanmamak arasında kalıyoruz. Anlatıcı bazen o olağanüstü olayın gerçek olmadığını okura çok belirgin bir biçimde gösteriyor. Bunu göstermediği anlarda söylediği her şeyi doğru saymanızı tavsiye ederim.

“Bu gerçek mi?” diye sordu Ben.

“Yok bel” dedi Davy Ray. “Uyduruyor işte.”

“Belki uyduruyorumdur, belki de gerçektir,” dedim.

Davy Ray sustu. (s. 262)

Kitap içindeki sihri yitirmeyen yetişkinler için bir hediye. O sihri çoktan yok etmiş olanlar içinse tuhaf bir çocuğun anılarından ibaret. Kimi okurlar kitabın bütünüyle bir korku eseri olmadığından, kimileri fantastik öğelerin çok seyrek olduğundan yakınıyor. Özellikle günümüz okuru ya ötedünyalarda gezinmek ve fantaziyi dibine dek yaşamak istiyor ya da her sayfada bir korku öğesiyle gerim gerim gerilmek istiyor. İyi okurlar bilecektir ki hikâye en değerli şeydir ve Cory gibi iyi bir hikâye anlatıcısı kolay bulunmaz.

Çocukluk ve Korku

Kitabın bize armağan ettiği başka bir güzellik de korkmanın, çocukluğun önemli bir parçası olduğunu hatırlatması. Korku, bir çocuğun hissetmesini istemediğimiz bir duygu ama insanı insan yapan başat hislerden biri. Bir çocuğun bu duyguyu en güvenli hissedebileceği yer hikâyeler. Çocuk kurgu ile gerçeğin farkını anlarsa ne okursa okusun, ne izlerse izlesin zihninde onu yenecektir.

Ve Cory’nin de dediği gibi canavarlarla çocukların çok ortak yanı var. Canavarların çoğu; çocuklar gibi dışlanan, sevimsiz bulunan, sevilmeyen, terk edilen ve kimsenin dinlemek istemediği varlıklar. Cory hayatla baş ederken duvarına astığı canavarlardan destek alıyor. Canavarlar “kötücül değiller, sadece bu çetin dünyada var olmaya çalışıyorlar.” Cory onlardan hiç korkmuyor çünkü onlar hayal gücünün kontrolü altındalar. Ama gerçeklik, kontrol edilemezliği ve öngörülemezliği ile tüm canavarlardan daha ürkütücü.

Bir çocuk bir Marslı’nın bir gün gelip babasının bedenini ele geçireceğinden korkabilir. Ama daha ürkütücü olan babanın eve sarhoş gelmesidir:

“O lanet olası sütçü babana söyle, cehennemin dibine gitsin. Duydun mu?”

Evet anlamında başımı sallayınca, dikkatini benden ayırdı. Bu konuşan Bay Sears değildi, olamazdı. Bu ses, mataranın çiğ ve kanlı kanlı derisini yüzdüğü, ezdiği, tekmelediği ve işkence ettiği ruhun serbest kalmak için attığı çığlıktı. (s. 63)

Bir Oğlanın Yaşamı İncelemesi - Robert McCammon

Özetle özünüzdeki çocuğu hissetmek ve çocukluğun getirdiği sihri yeniden yaşamak istiyorsanız bu muhteşem kitabı okuyun. Okuyanların yıllarca unutamayacağı, dönüp dönüp okuyacağı, aralarında harika bir sohbet konusu olarak hep anacağı çok güzel bir kitap bu. Bir hediye.

Bir Oğlanın Yaşamı Kitabında Çeviri, Editörlük, Kapak

Kitabın muhteşem bir dili var. Her sayfada sizi muazzam benzetmeler ve eğretilemeler karşılıyor. Böylesine güzel yazılmış bir kitabı Türkçeye layıkıyla aktarmak çevirmenin boynunun borcu. Stephen King çevirmeni olarak adını sık sık gördüğümüz Esat Ören, kitabı dilimize çok güzel çevirmiş. Kaynak metinden zerre fire vermeden cümleleri müthiş bir akıcılıkla Türkçeye aktarırken sözcük oyunlarını da es geçmemiş. Elleri, zihni dert görmesin. Birkaç güzel alıntı ile çevirinin güzelliğini göstermek istiyorum:

Özgün metin (1):

There is something about nature out of control that touches a primal terror. We are used to believing that we’re the masters of our domain, and that God has given us this earth to rule over. (…) The truth is more fearsome: we are as frail as young trees in tornadoes, and our beloved homes are one flood away from driftwood. We plant our roots in trembling earth, we live where mountains rose and fell and prehistoric seas burned away in mist.

Esat Ören çevirisi:

Kontrolden çıkmış doğa içimizde ilkel bir dehşete dokunuyor. Âlemin efendileri olduğumuza; Tanrı’nın bu dünyayı, yönetmemiz için bize verdiğine inanırız. (…) Oysa gerçek korkunçtur: Kasırgadaki genç ağaçlar kadar kırılganızdır ve sevgili evlerimiz bir selde karaya vuran odunlara döner. Sarsılan bir dünyaya kök salmışızdır, dağların yükselip çöktüğü, tarih öncesi denizlerin buhar olduğu bir yerde yaşıyoruz. (s. 109)

Özgün metin (2):

“See you later!” Johnny said as he pedaled away with faithful Chief loping at his side. I waved. “Alligator!” I said.

Esat Ören:

Johnny de, “Hoşça kal,” dedi ve yanında sadık köpeği Chief’le pedallara asıldı. El salladım. “Çakal!” dedim.

Özgün metin (3):

If Death were a boy, he would be a lonely figure, standing at the playground’s edge while the air rippled with other children’s laughter. If Death were a boy, he would walk alone. He would speak in a whisper and his eyes would be haunted by knowledge no human can bear.

- Reklam -

Esat Ören:

Eğer Ölüm bir oğlan çocuğu olsaydı, oyun parkında hava diğer çocukların neşeli bağırışlarıyla titrerken, o oğlan tek başına kalmaya mahkûm kalırdı. Ölüm bir oğlan çocuğu olsaydı, tek başına yürürdü. Fısıltıyla konuşur, gözlerinde hiçbir insanın tahammül edemeyeceği bir bilgi olurdu.

Çeviri Sorunları

Meraklı bir okur olarak gözüme çarpan birkaç ufak sorunu belirteyim. Sonraki baskılarda düzeltileceğine eminim.

1.

…rust-eaten clothes wringers, kitchen stoves, lamps, bed-frames, electric fans, iceboxes

…paslı askılar, mutfak ocakları, lambalar, karyolalar, vantilatörler, buz kutuları(s. 91)

Doğrusu: buzdolapları

2.

No one on that disappearing riverbank, there in the pouring rain, thought the Tecumseh was going to be turned aside. It had never been so.

Giderek gözden kaybolan o nehir kıyısındaki hiç kimse, Tecumseh’in yönünü değiştirilebileceğini düşünmüyordu. Daha önce hiç düşünülmemişti. (s. 109)

Altı çizili kısım çevrilmemiş. Koyu kısımda kastedilen nehrin yönünün hiçbir zaman değiştirilemediği. Doğrusu: Daha önce hiç değiştirilememişti.

3.

“Hurts a little,” Johnny answered. Davy and I knew it must be bad for Johnny to admit it. “I can take another one.” We were too far away to hear him say, under his breath, “I hope.”

“Biraz canım yandı,” dedi Johnny. Davy de ben de onun bunu itiraf etmekten hiç hoşlanmadığını biliyorduk. “Bana bir atış daha yap.” Alçak sesle “Umarım” dediğini duyamayacak kadar ondan uzaktaydık. (s. 181)

Burada “umarım” ifadesi boşa çıkıyor. Koyu kısmın yaklaşık çevirisi: “Bir yakalayış daha yapabilirim.”

4.

“Pantolonumun paçalarını yukarıya kıvıracağım,” dedi Vernon.

“Ne?” dedim. Daha önce Vernon’ı şortla hiç görmemiştim. (s. 344)

Burada bir çeviri sorunu yok aslında. Özgün metinde bu kısımda içte tek tırnaklar var. Yani Vernon birinden alıntı yapıyor: T. S. ELIOT’ın J. Alfred Prufrock’ın Aşk Şarkısı adlı şiirinden. Gönderme dipnotla belirtilebilirdi.

5.

“You need a ride somewhere, Tom?”

“Yeah.” He frowned. “No.” And he leaned against the car. “I don’t know.”

“Seni nereye bırakayım, Tom?”

“Evet.” Babamın kaşları çatıldı. “Hayır.” Arabaya yaslandı. “Bilmiyorum.” (s. 539)

Burada “evet” cevabı tuhaf duruyor. Çünkü soru yanlış çevrilmiş. Doğrusu: Seni bırakmamı ister misin, Tom?

6.

“Uh-oh!” Dad glanced at the gas gauge. “I’d better stop in and filllleeeeeup! Don’t you think?” He smiled, and I returned it.

“Eyvah!” dedi babam benzin göstergesine bakarak. “Benzincide durup depoyu doooooldursam iyi olacak, ne dersin?” dedi gülümseyerek, ben de ona gülümsedim. (s. 561)

Çeviri doğru ama espri aktarılamamış. Bir önceki sayfadan alıntılıyorum:

“Phillip!” diye seslendi kadın. “Philliiiip!” Elektrikli testereden çıkana benzer bir sesi vardı.

Koyu kısımda Cory’nin babası, “doldurmak” (fill up) eylemini kadını taklit ederek söylüyor. Dipnot verilebilirdi ya da şöyle bir karşılık bulunabilirdi:

“Benzincide dursak da depoyu fulleyiiiiip mi gitsek, ne dersin?”

Kitap iyi bir editörlükle karşımıza çıkmış ama yukarıda saydığım çeviri sorunlarını düzeltmen Ömer Ezer’in fark etmesini dilerdim.

Kapak, dizinin birçok kitabında olduğu gibi Hamdi Akçay’ın elinden çıkmış. Harika bir tasarım. Kitabın açılışına gönderme yapan çizim, diziye has renklendirmenin gücüyle çok daha etkileyici görünüyor. Türkçe baskının kapağı diğer dillerdeki kapak tasarımlarından daha vurucu.

Robert McCammon imzalı Bir Oğlanın Yaşamı hakkında sizin yorumlarınız neler? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.

Bülent Özgün

Edebiyat ve sinema hayranı (bazen hangisini daha çok sevdiğini kendisi de bilmiyor), İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu, öğretmen; yazmayı, okumayı, konuşmayı, öğretmeyi ve bunların hepsi üzerine düşünmeyi seven bir ademoğlu. Bir hayaledici. Ne yazık ki hep böyle kalacak.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for pcd pcd dedi ki:

    Muhteşem bir inceleme olmuş. Huyum olduğu üzere keyifle okumak için beklemeye aldığım bir kitaptı, okuma isteğim iyice arttı.

  2. Avatar for periyodiknesriyat periyodiknesriyat dedi ki:

    Çok incesiniz. Teşekkür ederim. Ömrümce yeniden okuyacağım bir kitapla karşılaştım. Umarım birçok insanı heveslendirir bu yazı. Elimden geleni yaptım ama şundan eminim ki kitabın güzelliğini layıkıyla anlatamadım. Kitap, bu yazıda bahsedilenin fersah fersah ötesinde. Zihnimdeki övgü ifadelerini dizginliyorum şu an. :slight_smile:

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

amazon the rings of power yorum

Amazon, The Rings of Power’a Gelen Olumsuz Eleştirilerden Sonra Yorum Özelliğini Askıya Aldı

Yapay Zekâ Yardımıyla Film Çekti

Alman Girişimci, Yapay Zekânın Oluşturduğu Görüntülerle Bilimkurgu Filmi Çekti