Blink Twice incelemesi ile ünlü aktris Zoë Kravitz’in yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metrajlı filme spoiler içermeyen detaylı bir bakış atıyoruz.
Art house filmlere ilgi duyan bir sinema takipçisi olarak bu yapımı sizlere tarafsız nasıl anlatabilirim diye düşünürken şunu fark ettim ki bir filmin “iyi/kötü bir film” olarak değerlendirilmesi tamamen perde karşısındaki seyircinin bir filmden ne bekliyor olduğuna bağlı. Bu bağlamda Aristoteles’in tragedya kuramından ilhamla Klasik Dramaturji ve Klasik Hollywood sineması sevenler için bu filmin beklentileri karşılayıp karşılamayacağını değerlendirmeye çalışacağım.
Önce Teknik Bilgiler: “Blink Twice” Filmi Ne Anlatıyor?
Blink Twice (Gözlerini Kırp) filminin yönetmen koltuğunda Mad Max: Fury Road, The Batman ve Fantastik Canavarlar yapımlarında oyuncu olarak tanıdığımız Zoë Kravitz oturuyor. Amerikalı aktrisin yönettiği ilk filmin kadrosunda Naomi Ackie (Frida), Channing Tatum (Slater), Christian Slater (Vic) ve Alia Shawkat (Jess) gibi isimler yer alıyor.
Film, ünlü bir teknoloji zengini olan Slater King’in bir etkinlik sırasında tanıştığı Frida adlı garsonu bir grup insanla birlikte özel adasında tatile davet etmesiyle başlıyor. Prima facie herkesin iyi vakit geçirdiği bu “çılgın” tatil devam ederken adada bazı garip olaylar yaşanmaya başlıyor. Frida, bir yandan tüm olan bitenin gerçekliğini sorgularken bir yandan da hayatta kalmak için adadaki giz perdesini aralamak zorunda olduğunu fark ediyor.
Tüm bunlar olurken herkes adadan kurtulmayı başarabilecek mi?
Adada Olan Adada Kalır
Gerilim/psikolojik gerilim-gizem dengesini iyi kuran ve aksiyon sahneleriyle pastayı süsleyen Blink Twice, doğru kurgulanmış senaryo ögeleri, doğal hissettiren diyalogları ve başarılı oyuncu performanslarıyla beklenmedik derecede parlak bir ilk film olmayı başarıyor. Yer yer izleyici güldüren yapım, bir noktada vites artırıyor ve gerilimin dozu adım adım artarak seyirciyi etkisi altına alıyor. Bir yandan Frida ve arkadaşları başlarına gelen tuhaf olayların ardındaki gizemi çözerken filmin izleyiciye sunduğu ve başta gereksiz detaylar gibi görünen unsurların dahi boşa çıkmadığı, kurguda önem arz ettiği ortaya çıkıyor. Bu yönüyle akıllara önceki yıl vizyona giren The Menu filmini getiren Blink Twice, tüm bunları hakkıyla yerine getirmeyi başarıyor.
Filmin ilk yarısı adadaki yaşamı seyirciye anlatırken elini ağır tutarak izleyicinin karakterleri tanıması ve onlarla bağ kurabilmesine olanak sağlıyor. Bu aşamada film, izleyiciye karakterlerin geçmişine dair bilgi edinme imkânı sunmanın yanında bir şeylerin “gerçek olamayacak kadar iyi” olduğunu hissettirmeyi (ve hatta başrole bunu söyletmeyi) es geçmiyor.
Bu noktada filme adada günlerin nasıl geçtiğini anlatan ilk bölümün daha kısa olabileceği ve finalde daha tatmin edici bir olay örgüsü yazılabileceği yönünde iki eleştiri getirmek mümkün. Bunlar yapımın kalitesini baltalayacak denli büyük kusurlar değil. Fakat bu ufak hatalar bulunmasa Kravitz’in yönetmenlik dünyasına bir ilk film olamayacak kadar başarılı bir yapımla ve halihazırda olandan çok daha emin adımlarla girdiğini söyleyebilirdik.
Senaryoya dair söyleyeceklerimi bitirdikten sonra filmin prodüksiyon kalitesine ve müziklerine değinmeden geçemeyeceğim. Yapımın efektler ve sunduğu görsellik bakımından izleyiciyi tatmin edeceğini söylemek mümkün. Kendi içinde tutarlı ve doğru hissettiren bir sinematografi sunmayı başaran yapım, ses tasarımı ve müzik seçimleriyle de seyircisini pişman etmeyecektir. Yapımın sunduğu ruha son derece uygun ve görece az kullanılan minimal müzik tercihlerinin rol çalmadan filme can vermeyi başardığını düşünüyorum.
Bu Filmi Kimler İzlemeli?
Aristoteles’in tragedya kuramının temelinde mimesis (taklit), özdeşleşme, katharsis (arınma) ve üç birlik kuralı yer almaktadır. Başarılı bir tragedyada gerçek en iyi şekilde taklit edilir veya yansıtılır. Özdeşleşme ile kastedilen ise izleyicinin karakterler ve yaşananlarla bağ kurabilmesidir. Bu sayede film boyunca gerçekleşen olaylar ve duygu durumlarının içine giren izleyici bunların uyandırdığı öfke, nefret, korku, acıma vd. duyguları yaşar ve izledikleri filmin sonunda bu duygulardan arınarak (katharsis) salondan ayrılırlar.
Tüm bu süreç esnasında izleyici duygu ve heyecanı zaman geçtikçe daha fazla yaşar, filmin kritik noktasında bu hisler doruk noktasına ulaşır ve kurgunun çözümlenmesi ile kişi birden başladığı noktaya döner. Bu, izleyicide bir çeşit rahatlama sağlar ve onda bir haz yaratır. Ve ta-da, filminiz amacına ulaşmıştır.
Eğer yaşanan bu yükselme-rahatlama hissini, yani bir yapımı izlerken katharsis yaşamayı seviyorsanız Blink Twice tam size göre bir film. Gerçekliği iyi yansıtan (gayet tutarlı olan kurgusu, kamera açıları ile film gerçeklik hissinize hitap ediyor ve bu sayede kendinizi filmin içinde hissediyorsunuz) yapımın olay örgüsü akıcı ve seyircisine sunduğu heyecan, korku, intikam arzusu gibi duygular ve nispeten erotik hisler filmin her aşamasında had safhada. Olaylar ve soru işaretleri siz bunları yoğun bir biçimde deneyimlerken çözülmeye başlıyor ve filmin başında nedensiz gibi gelen çoğu şeyin bir anlamı olduğunu fark ediyorsunuz. Ve tebrikler, filmimizin sonunda katarsisi yaşadınız, tragedya amacına ulaştı. Sinema salonundan eğlenmiş ve rahatlamış olarak çıktınız. Eğer bir yapımdan beklentiniz tam da böyleyse 1 saat 42 dakikalık süresini ustaca kullanan Blink Twice, izlediğiniz iyi Hollywood filmlerinden biri olmaya aday.
Yerine Ne İzlenebilir?
Fakat eğer bir film izlerken eleştirel düşünmek, beyim kıvrımlarınız acıyana kadar gerçekleri sorgulamak ve analizler yapmak vazgeçilmeziniz ise Blink Twice sizin için doğru tercih olmayabilir. Siz iyisi mi Bertolt Brecht’in estetik anlayışını (Aristoteles’in yukarıda bahsettiğimiz kuramına karşı çıkar Brecht) beyaz perdeye yansıtan bir yönetmenin (Haneke veya Godard mesela) çektiği bir yapım izlemeyi deneyin.
Hatta klişeleşmiş her şeyden sıkıldıysanız ve “lanet olsun adamım ben bunların olacağını biliyordum” demekten yorulduğunuzu iddia ediyorsanız bu film yerine benzer temalar içeren Funny Games adlı yapımı öneririm. Çünkü Gözlerini Kırp, her ne kadar başarılı bir film olsa da bence Hollywood’un kendini tekrarladığı yapımlardan biriydi.
Eğer çok şaşırmak istiyorsanız ve tüm beklentilerinizin tek tek yerle bir edilmesini, gerçeklik algınızı sorgulamayı istiyorsanız, “gözünüzü kırpmayın”, Funny Games ve benzeri yapımlara şans tanıyın.
Sizler de Blink Twice hakkındaki yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazla film incelemesi için bizleri Google News’ten takibe alabilirsiniz.
Mükemmel bir inceleme yazısı olmuş..
Ne olur, daha sık yazın..
Filme olan merakımı arttırmakla birlikte; yazıyı okurken çok keyif aldım.