Carnival Row İncelemesi: Peri Masalında Dedektiflik Öyküsü

Carnival Row incelemesi yazısı ile karşınızdayım. Viktorya Dönemi’nde geçen steampunk esintili fantastik Amazon Prime Video dizisi hakkında ilk yorumlarımız sizlerle.

Amazon’un adeta diğer dizi izleme platformlarına nispet yapar gibi arka arkaya çıkardığı dizilerin en sonuncusu Carnival Row geçtiğimiz günlerde bizlerle buluştu. Fantastik eserlere ve fantastik dünyalara merakı olan herkes gibi dizi benim de ilgimi çekti ve hemen izlemeye koyuldum. Fakat dizi maalesef başlarda bana kurdurduğu hayalleri yıkarak ilk sezona veda etti. Bana da bir yazı içerisinde bu hayal kırıklıklarını anlatmak kaldı.

İnceleme, henüz diziyi izlememiş olan okurlarımız için yer yer sürprizbozan (spoiler) içermektedir.

Carnival Row Dizisi Ne Anlatıyor?

Hikâye birbirine düşman Pact ve Burgue adındaki iki ülkenin Peri Diyarı’nı ve bütün zenginliklerini ele geçirmek için yaptıkları savaşı anlatarak başlıyor. Savaşın sonunda Burgue’un yenilmesi ve ülkesine geri çekilmesi sonucunda Periler Ülkesi Pact kontrolü altına bırakılıyor ve böylece Pact’in perilere olan zulüm dolu yönetimi başlamış oluyor.

Dizinin iki büyük başrolü Cara Delevingne ve Orlando Bloom’un karakterlerinin de bu savaş sırasında tanıştığını anlıyoruz.

Cara Delevingne’nin canlandırdığı Vignette Stonemoss karakteri perilerin kendi ülkelerinden kaçışlarını ayarlayan bir asi olarak karşımıza çıkarken Orlando Bloom’un canlandırdığı Rycroft Philostrate ise her üç haftada bir perileri avlayan bir seri katilin izini sürüyor. Vignette’in adadan kalkan son gemiye kendisini de atarak Burgue’e doğru yola çıkması bizim de hikâyemizin başlangıcı oluyor.

Peri Hikâyelerinde Geçen Dedektiflik Öyküsü

Dizinin hikâyesi bu şekilde başlarken, hem dikkatimi hem de diziye olan heyecanımı artırdığını size söylemek istiyorum. İki insan devletinin periler ülkesinde yaptığı bir savaşın hikâyesi inanılmaz büyük sahnelere ve hikâyelere gebeydi benim için. Bu da haliyle diziye olan iştahımı artırıyordu. Ama ne yazık ki hikâye Burgue’e geldiği andan itibaren bunun bir peri hikâyesi değil bir peri hikayesinde geçen dedektiflik öyküsüne dönüştüğünü gördüm. Ne yalan söyleyeyim birazcık hayal kırıklığına uğradım.

Dedektif Rycroft’un perileri öldüren bir seri katil üzerinde yaptığı bir araştırma onu en sonunda bir adama yönlendiriyor. Adam ona evrende çok büyük bir kötülüğün uyandığını ve bunu periler yüzünden olduğunu söylüyor. Anlatının tam bu noktasında siz yine büyük bir hikâyenin içinde hissediyorsunuz kendinizi ve tekrardan ümitleniyorsunuz. Ama ilerleyen bölümlerde Darkasher denilen bu yaratığın dünyada sadece bir kişiyi bulmak için belirli insanları öldürdüğünü anlayınca anlatı yeniden kısırlaşıyor. Dedektiflik öyküsü geri dönüyor.

Güçlü Potansiyel, Küçük Hikâyeler

Aslında buraya kadar anlatmak istediğim ama anlatamadığım nokta Carnival Row mükemmel hikâye potansiyeli olan bir dizi. Dizinin hem karakter tasarımları, hem tarihi, hem şehir tasarımları çok daha büyük bir hikâyeyi barındıracak büyüklükte. Ama maalesef yapım, bu dünyanın içerisindeki küçük bir öyküyü anlatmayı tercih etmiş. Bu da kişinin bakış açısına göre insanı ya mutlu ediyor ya da bende olduğu gibi hayal kırıklığına uğratıyor.

Anlatının güdüklüğü bir yana, ekranda yer kaplayan ama olayın gidişatında hiçbir etkisi olmayan birçok olay da vardı. Imogen ve Agreus’un hiçbir yere bağlanmayan aşkları, vasıfsız ağabeylerinin olaylara tepkileri, Vignette’in katıldığı yer altı örgütünün hiçbir önem içermemesi gibi öğeler, diziyi şişirmekten öteye gidememişti maalesef.

Başarılı Tasarımlar

Carnival Row’un şehir, karakter ve kostüm tasarımları oldukça başarılı. Dizi, Viktorya Dönemi İngiltere’sinden aldığı esinle Steampunk öğeleri birleştirerek harika bir Burgue şehri ortaya çıkarmış. Bunun yanı sıra bariz bir şekilde Sokak diye bahsedilen bir yerde perilerin sürdürdükleri yaşamları göstermesi daha en başından perilerin nasıl bir sosyal statüye sahip olduklarını anlamanızı sağlıyor. Birçok insan tarafından sevilmeyen, dışlanan ve eziyet edilen periler günümüzde yaşanan ırkçılık ve savaş mağdurlarına olan bakış açısının fantastik bir dünya içerisindeki tezahürü olarak karşımıza çıkıyor.

Oyunculuklar ve Karakterler

Carnival Row’un karakterleri için ise maalesef aynı şekilde olumlu şeyler söyleyemeyeceğim. Orlando Bloom, Cara Delevingne, Jared Harris ve Indira Varma gibi ünlü oyuncuların olduğu bir dizide sadece Orlando Bloom’un canlandırdığı Pycroft karakteri ve Tamzin Merchant’ın canlandırdığı Imogen Spurnrose karakteri güzel yazılmış.

Imogen’in karakteri her ne kadar hem iyi bir oyunculukla hem de güzel diyaloglarla öne çıksa da ana hikayenin içerisindeki önemsizliği onu da ilginizin dışına atıyor. Böylece elimizde hikayenin merkezinde yer alan Pycroft kalıyor.

Vignette için ise hayal kırıklığından başka ne diyebilirim inanın bilmiyorum. Bütün dizi boyunca havalı, belalı bir kadın karakter olmaya çalışan Vignette, başını belaya sokan tatlı, masum bir kızdan öteye gidemiyor maalesef. Bu kadar kötü yazılmış bir karakter Cara Delevingne’nin ortalamadan yukarı çıkamayan oyunculuğuyla birleşince maalesef hikayedeki birçok yan rolün arasına kaynıyor ve bir süre sonra başrol olduğunu unutuyorsunuz.

/ SPOILER /

İster inanın ister inanmayın toplamda 8 bölüm süren bir macerada beni tek şaşırtan, etkileyen ve kalbime dokunarak mutsuz eden anı; Rycroft’un bir melez olduğunu, bebekken kanatlarının kesildiğini ve kimsesizler yurdunda kalırken annesinin her gece odasına gelip “I’ll Fly for You” diye ninni söylediğini fark ettiği sahne oldu. Sırf insanlar arasında dışlanmasın diye kanatları kesilen bir çocuğun başında, “Senin için uçacağım,” diyerek kaybının yasını tutan bir anne inanılmaz bir şekilde hüzünlendirdi ve etkiledi beni. Müziğin de çok güzel olmasıyla beraber aynı bölümü başa sardırıp kaç kere izledim hatırlamıyorum. Tesadüf şu ki bu sahneyi ne zaman izlesem gözüme bir şey kaçıyor ve gözlerim yaşarmaya başlıyor.

/ SPOILER /

Carnival Row 2. Sezon Hakkında Beklentiler

Peki dizi nasıl bitti ve 2. sezon bölümlerine dair bir heyecan var mı? Bunu yazarken bile bana kızacak insanlar olacak farkındayım ama bende en ufak bir heyecan yok. Dediğim gibi ben Peri dünyasının büyük hikayelerini görmek isterken Carnival Row içinde perilerin yaşadığı azınlıklar üzerinden siyaset yapılan bir ikinci sezon vadediyor. Ben de bu diziyi daha önce izlediğimi hissediyorum, hem de defalarca. Şimdi içerisinde kanatlı insanların olması bu dizinin azınlıklar ve onların yaşamsal söz hakları üzerine olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu da ister istemez benim ikinci sezona olan beklentimi azaltıyor.

Genel olarak eleştirmenlerin sevmediği, izleyicilerin ise büyük bir beğeniyle karşıladığı Carnival Row benim için ortalama bir diziydi. Hakkında ne büyük bir nefret ile ne de büyük bir sevgi ile bahsedebilirim. Yine de eğer bu aralar boş vaktiniz var ve izleyecek bir şey arıyorsanız neden olmasın?

Siz de teori, yorum ve eleştirilerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz. Diziyle ilgili benimkine çok zıt fikirler olduğundan adım gibi eminim ve hepsini duymak isterim.

---

* Zaman Çarkı Dizisi Yaklaşırken Yapım Hakkında Bildiğimiz Her Şey

* The Boys: Farklı Bir Süper Kahraman Dizisi