“Şunu bilin ki prensim, okyanusların Atlantis’i ve parıltılı şehirlerini yuttuğu yıllardan sonra akla hayale gelmedik bir çağ yaşanmıştı. İşte bu sıralarda Kimmeryalı Conan geldi. Elinden kılıcını hiç bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit bir hırsız, yağmacı ve de katildi. Ve tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu.”
– Bir Nemedya Efsanesinden
Robert E. Howard’ın dünyaca ünlü Barbar Conan karakteri uzun yıllar boyunca ülkemizde çok büyük bir popülariteye sahip olmuştu. Ama bunu yazarın hikâyelerine değil, Marvel Comics bünyesinden çıkan çizgi-romanlarına borçluydu. Artık Tarkan, Karaoğlan gibi çizgi-romanlara daha alışık olduğumuzdan mıdır, yoksa süper kahraman maceralarına nazaran daha gerçekçi bulduğumuzdan mı bilemiyorum, Conan ülkemizde başka hiçbir çizgi-romanın yakalayamadığı bir başarı elde etmişti. Öyle ki çoğu “comics” serisi bir yılını bile tamamlayamadan iptal olurken Conan ise yıllarca deliler gibi okunmaya devam etti.
İşte bu yüzden bizde çok ayrı bir yeri var bu şahin gözlü, çelik bilekli barbarın. Öyle ki ne zaman adını duysak kafamızı şöyle bir kaldırır, kulaklarımızı dikeriz. Conan Unconquered ilk kez duyurulduğunda da bu kaide değişmemiş ve oyunu büyük bir merakla karşılamıştım: Barbar Conan evreninde geçen bir GZS (gerçek zamanlı strateji) mi? Üstelik eski Westwood çalışanlarının kurduğu Petroglyph tarafından yapılıyor, öyle mi? Hani Command&Conquer: Red Alert efsanesini bizlerle buluşturan adamlardan? Üstelik Conan’ı da yöneteceğiz ha? Crom! Varım diyor!
Peki beklediğimize, heyecanlandığımıza değdi mi? Gelin, hep birlikte bakalım.
Conan Unconquered İncelemesi: Kara Dev ile Tanışma
Conan Unconquered, Robert E. Howard’ın 1933’te yazdığı “Kara Dev” (Black Colossus) adlı kısa hikâyeyi konu alıyor. Thugra Khotan adlı zalim bir büyücü 3000 yıl sonra ölümden dönmüş ve dünyayı ele geçirme çalışmalarına kaldığı yerden devam etmek için kolları sıvamıştır. Kendisine Natohk, yani “Peçeli” takma adını veren kara büyücü kısa sürede devasa bir ordu toplar. Karşısında kimse duramaz. Sonunda sıra Khoraja adlı küçük bir krallığa gelir.
Prenses Yasmela tarafından yönetilen Khoraja ümitsiz durumdadır. Dahası, Natohk durmadan genç kadının rüyalarını işgal etmekte ve yakında onu cariyesi yapacağını söylemektedir. Çaresizliğe kapılan prenses sonunda atalarının uzun zaman önce terk ettiği Tanrı Mitra’ya yalvarır. Mucize eseri, Mitra kadına bizzat cevap verir ve sokağa çıkıp karşısına çıkacak ilk adamı komutanı yapmasını söyler. Eh… Karşılaştığı ilk kişi de Conan olur elbette.
Conan Unconquered işte bu hikâyenin üstüne kurulu. Hatta oyunun içinde Dark Horse’tan çıkan “Kara Dev” çizgi-romanı bile var. Dilersek bölüm başlarında açıp okuyabiliyoruz kendisini. Uzun lafın kısası, Prenses’in komutanı olarak şehri Natohk’un akıncılarından ve canavarlarından korumamız, kara büyücüyü yenmemiz gerekiyor. Tabii bu söylendiği kadar kolay olmuyor…
They Are Billions Esintileri
Conan Unconquered klasik bir GZS oyunu değil. Onun yerine They Are Billions adlı bağımsız strateji oyununun modern ve basitleştirilmiş mekaniklerini aynen almış yapımcılar. Karşımızda daha çok bir kule savunma oyunu var. Yine kaynak topluyor, adam çıkarıp ordu kuruyoruz fakat oyunun asıl odak noktası karşı cephede bulunan düşman üssünü basıp yok etmek değil. Onun yerine haritanın tam ortasında bulunan kendi üssümüzü giderek güçlenen düşman akınlarından korumaya çalışıyoruz.
Düşmanlar ilk başta bir avuç kılıçlı adam, bir bölük mızraklı asker, birkaç okçu şeklinde azar azar gelirken bir yerden sonra sayıları artıyor. Önce karışık gruplar hâlinde gelirken daha sonra atlı süvari bölükleri, mancınıklar ve büyücüler eşliğinde saldırıyorlar. Bunları dev akrepler, dev örümcekler, ateş devleri ve kocaman yarasalar gibi canavarlar takip ediyor. Özellikle örümceklerin duvar falan dinlemeden her şeyin üstünden tırmanıp geçmesi çok hoş olmuş.
Biz de bu esnada şehrin etrafına surlar çekmeye, okçu kuleleri dikmeye ve savunma hatları kurmaya çalışıyoruz. Doğal olarak ilk başta elimizdeki imkânlar sınırlı. Ama gerekli kaynakları toplayıp bazı binaları diktikçe yeni teknolojiler de emrimize amade oluyor. Mesela ilk başta yalnızca kılıçlı asker ve mızrak atabilen birimler üretebiliyoruz. Fakat demir madeni kurup savaş teknolojilerini araştırdığımızda atlı süvariler, büyücüler ve mancınıklar gibi şeyler çıkarabilmeye başlıyoruz.
Bununla birlikte Conan Unconquered gerçekten de çok zor bir yapım. Öyle ki ikinci bölümü geçebilmek için bile neredeyse iki gün boyunca uğraşmam gerekti. Ve ne yazık ki oyunda herhangi bir zorluk ayarı bulunmuyor. Oyun sizi sürekli diken üstünde tutacak şekilde ayarlanmış. Ordu kurabilmek için insan gücüne ihtiyacınız var. İnsan gücü toplayabilmek için ev yapmanız gerekiyor. Eh, bu kadar kişi aç çalışmaz, doğal olarak çiftlikler ve avcı kulübeleri kurmanız icap ediyor. Ama adı üstünde, “kulübe.” Dolayısıyla oduna ihtiyacınız var. Odun toplamak için de “insan gücüne” ihtiyacınız var. Hooop! Döndük mü en başa?
İşte böyle bir kısır döngü var kaynaklar arasında. Oyun boyunca sürekli bir şeyleriniz eksik kalıyor, durmadan bir şeyi yapabilmek için önce başka bir şeyi tamamlamanız icap ediyor. Tabii bu arada düşmanlarınız da giderek güçlenip kalabalıklaşarak saldırmaya devam ediyor. Dolayısıyla hep bir koşturmaca, yetiştirmece telaşı içindesiniz. Neyse ki boşluk (space) tuşuna basarak oyunu durdurabiliyoruz. Bu da az da olsa nefes almanıza imkân tanıyor.
Crom, Eksikleri Say!
Buraya kadar anlattıklarım hoşunuza gitmiş olabilir. Ama asıl sorun bundan sonra başlıyor. Öncelikle oyunda senaryo modu namına hiçbir şey yok. Oyun başlar başlamaz, havalı bir giriş videosunun ardından üzerinde beş kafatası bulunan bir haritaya atılıyoruz. Bunlardan ilki sadece beş düşman akınının gerçekleştiği, eğitim haritası. Geriye kaldı mı dört tane? Hah, işte oyundaki bütün görevler bu dört haritadan ibaret. Hikâye sadece bölümlerin açıklamalarındaki birkaç satırdan ibaret. Her ne kadar Howard’ın hikâyesinden bölümler içerseler de, her ne kadar çizgi romanla desteklenmiş olsa da çok yetersiz kalıyor.
İlk bölüme başladığınızda ekranın sağında solunda birkaç eğitim mesajı çıkıyor. Ama bunların hiçbiri sizi tam anlamıyla bilgilendirmeyi başaramıyor. Daha çok birimlerin ve tuşların neyle ilgili olduklarından bahsediyorlar. Binalar nasıl kurulur, birimler nasıl üretilir… Bunlardan hiç bahsetmiyor oyun. Dahası siz mesajları okurken bir de bakıyorsunuz ki ilk düşman akını binalarınızı yıkmaya başlamış bile. Açıkçası ilk oynayışımda bu duruma çok sinirlendim. Sonra, eski oyunlarda da eğitim görevi falan bulunmadığını hatırladım ve her birimin ne işe yaradığını kendim çözdüm. O zaman işler daha yolunda gitti.
Oyunda Conan’la düşman akınlarını durdurup düşmanları kestikçe belli bir tecrübe puanı kazanıyoruz. Bu puanlar Conan’ın savaş yeteneklerini arttırıyor. Hatta kılıçlı adam vs gibi normal birimlerimiz de seviye atlayabiliyorlar. Conan beş kez seviye atlarken diğer birimlerse sadece bir kez seviye atlayabiliyor. Ama gelin görün ki Conan’ın yetenekleri her bölüm başında sıfırlanıveriyor. Yani ikinci bölümü geçip üçüncüye başladığınızda karakterimiz yine sıfırıncı seviyede oluyor. Ek olarak, ürettiğimiz diğer tüm birimler de ortadan kayboluyor. Bu da yetmezmiş gibi haritaların hepsi sabit ve rastgele olarak tasarlanmıyorlar. Tüm bunlar tekrar oynanırlığı büyük ölçüde yok ediyor.
No-Op
Her haritada düşman akınlarının sayısı 5 artıyor. Yani ikinci haritada 10 akın, üçüncüde 15… diye gidiyor. Ve en kötüsü de her haritanın aslında bir nevi eğitim görevi olması. Şöyle ki, geçtiğiniz her bölümde yeni bir düşman sınıfıyla ya da oyun mekaniğiyle tanıştırılıyorsunuz. Mesela birinde büyücüler ilk kez karşınıza çıkarken bir diğerindeyse düşmanların yanı sıra yangın ve salgın hastalık unsurlarıyla uğraşmanız gerekiyor. 5 haritayı tamamladığınızda da geriye sadece düşmanların sınırsız bir şekilde üstünüze saldırdığı “Unconquered” modu kalıyor. Bir nevi “endless” (sonsuz) oyun modu yani. Çok oyunculu (multiplayer) seçeneğimiz yok. “Skirmish,” yani iki oyuncunun karşılık savaşabileceği bir seçenek de yok…
Daha kötüsü, o allandıra ballandıra anlatılan co-op seçeneğinin tam bir şakadan ibaret olması. Bu modda bir arkadaşınızla birlikte aynı üssü savunabiliyorsunuz. Birbirinizin kaynaklarını kullanmadan surlar çekebiliyor, adam çıkarabiliyor ve aynı düşmana karşı omuz omza çarpışıyorsunuz. Güzel, değil mi? Ama işte… bunu sadece özelliklerini sizin ayarladığınız (şu kadar düşman gelsin, şu kadar kaynak olsun, haritanın boyutu şöyle olsun vs) tek bir haritada yapabilmeniz. Hikâye görevlerini arkadaşınızla OYNAYAMIYORSUNUZ. Bu benim için büyük hayal kırıklığı oldu.
Daha daha kötüsü, oyunda seçilebilecek sadece iki (yazıyla iki) karakter olması. Biri Conan, diğeri de kılıçlı bir kadın. Aslında büyü yapabilen üçüncü bir karakter daha var ama tabii ki DLC olarak satılıyor. Bir de Kral Conan skin’imiz var ve evet, o da parayla. Üstüne tüm haritaların hep aynı çölde geçmesi eklenince… Eh, oyun içerik çeşitliliği açısından yokları oynuyor anlayacağınız.
Harcanan Potansiyel
Gelin görün ki tüm bu eksiklerine rağmen Conan Unconquered size kendini oynatmayı bir şekilde başarıyor. İlk zaferinizi elde edince ikincisi için ellerinizi ovuşturmaya başlıyorsunuz. Ama işte… aynı haritanın biraz daha farklısında her şey baştan başlamak ve hep aynı şeyi giderek güçlenen düşmanlara karşı yapmaya çalışmak eninde sonunda sıkıyor.
Oyunun en çok beğendiğim yanı müzikleri oldu sanırım. Arada Civilization V’ten de hatırlayabileceğiniz, Ömer Faruk Tekbilek’e ait olduğunu tahmin ettiğim Osmanlı ezgileri bile çalıyor. Yükleme ekranlarının çok uzun sürmesi haricinde herhangi bir hataya ve çökmeye de rastlamadım. Tek eksiği içerik, içerik, içerik…
Aslına bakarsanız stüdyonun bütçesi yetmemiş de oyunu bu şekilde piyasaya sürmüşler gibi hissediyorsunuz. Sanki biraz para kazanıp gelecek güncellemeler ve ek içeriklerle oyunu desteklemek niyetindeler gibi. Ki bu daha önce görülmemiş bir şey değil. Yine de bu olasılık oyunu şu hâliyle tavsiye etmeme yetmiyor. Potansiyeli var ama kullanamıyor. 100 liraya satılan bir oyun içinse içeriği kesinlikle çok yetersiz. Üzgünüm Conan, belki başka bahara…
Conan gibi efsane bir karakteri strateji oyunuyla neden harcarlar ? Gerçi daha önce hack and slash tarzına yakın çıkardılar, o da olmadı. Bu karakteri harcıyorlar. Verin Naughty Dog’a size efsane bir oyun ve grafik çıkarsın işte.
Oldu mu şimdi bu sayın @mit? Eski Westwood ekibi dedin, kule savunma dedin, fantastik bir evren dedin, beni heveslendirdin. Sonra hikaye yok dedin, skirmish yok dedin, co-op yok dedin, kursağıma dizdin tüm heveslerimi. Bilemedim şimdi, oynasam mı oynamasam mı?
Conan’ın strateji türüyle harcandıÄına katılmıyorum. Bence fikir gayet güzel. Ama Conan’ın harcandıÄına katılıyorum Daha iyi hazırlanmıŠoyunları hak ediyor.
Ä°Åte benim hevesim de aynen öyle kursaÄımda kaldı Eldeki malzeme çok iyi ama sonuç pek parlak deÄil. Ä°leride ücretsiz güncellemelerle geliÅtirilirse çok iyi bir oyuna dönüÅebilir. Ha, ama eÄer o geliÅtirmeleri parayla satmak için oyundan çıkardılarsa o zaman Crom alsın onları
Bu tür bir karakter bence strateji oyunu için ağır kaçar. DMC tarzı bir slash oyuna daha yatkın bence. En kötü Bloodborne veya Darkness tarzı olabilirdi. Bu karakter ne sinemada ne de oyun konsollarında çizgi romanda olduğu kadar sağlam yansıtılamadı. Bence firma değiştirme zamanı geldi.
Merak ettim oynanış videolarına baktım ve bana Age Of Empires’ ı anımsattı görselleri.