Amerikalı yazar William Zinsser, üslupta mizahı “Çok az yazar önemli bir konudan bahsederken mizahın en iyi araçları ve bazen de tek araçları olduğunun farkındadır,” diye anlamlandırıyor. Buna en güzel örneklerden birinin ve belki de ilkinin H.B. Stowe’un 1852 yılında kaleme aldığı “Tom Amca’nın Kulübesi” adlı romanı olduğunu düşünüyorum. Zira içinde bulunduğu toplumu mizahla hicvetmesi, köleliğin kaldırılmasında önemli etkenlerden biri olarak anılmasını sağlıyor.
Ayrıca mizahi yapıtlar arasında “sıradanlığın ironisini” ele alanları daha etkileyici ve eğlendirici buluyorum. Yani çevrelerinde eksantrik durumlar gerçekleşirken karakterlerinin alelade tepkiler verip sıradanlıklarından ödün vermemelerinin -hatırlarsanız Fargo dizisinin karakterlerinde de benzer özellikler vardı- yapıtlarına ayrı bir tat kazandırdıklarına inanıyorum.
Bunlardan neden mi bahsediyorum? Çünkü yazımızın ana konusu olan Luke Kennard’ın “Dönüşüm” adlı kitabında da aynı tat bulunuyor. Ayrıca Dönüşüm, yazarın ilk romanı olmasının yanı sıra Nebula Kitap’ın dilimize çevirdiği ilk eser de oluyor. Konu olaraksa ne Tom Amca’nın Kulübesi’ne ne de Fargo’ya benziyor. Zira eser, ekonomik sistemi ele alıyor ve yeriyor. Gelin hep birlikte önce konusuna akabindeyse üslubuyla diğer unsularına göz atalım.
Buyurunuz, başlayalım.
Dönüşüm İncelemesi – Hapis Yerine Dönüşümü Yeğlemek
Romanın baş kahramanı Karl Temperley, İngiliz edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra hiç kullanmadığı ürünlere kullanıcı yorumları yazan ve kelimesi on sente öğrencileri için ısmarlama ödevler hazırlayan biri olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek lisans tezini ise “Metafizik Şairleri” üzerine yazmış ve bu tezin ona 78 bin sterlinlik öğrenci kredisi borcu gibi bir getirisi olmuş! Konuyla ilgili kendisi şöyle diyor:
“Bu, ödemesi neredeyse imkânsız fakat tam da bu sebeple, yok sayması kolay bir meblağdı.”
Dört yıllık eşi Genevieve ise Manik depresyondan mustarip bir ilkokul öğretmeni oluyor. Bir yandan hastalığının sorunlarıyla diğer yandan mesleğinin zorluklarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Tabii hayatın ekonomik çetrefilliği de cabası oluyor. Karl borçlardan dolayı ne zaman şikâyet etse onu şöyle teselli ediyor:
“Tanrı’ya şükür, yine de dünya nüfusunun %97’sinden daha iyi durumdayız.”
Aile aylık gelirleriyle öncesinde kira ve faturaları ödüyor.
Sonrasındaysa birazcık borçlarını hafifletiyorlar. Geriye kalan parayla ihtiyaçlarını karşılıyorlar desek yalan olur. Zira geriye bir şey kalmıyor. Yardımlarınaysa son yılların popüler buluşu yetişiyor: Kredi Kartı. Tabii zamanla kredi kartlarıyla borçlarının sayısı artıyor ve evlerine ihtarname gelmeye başlıyor. On yedi kredi kartı ve bir sürü borca dolandırıcılık da eklenmesiyle Karl için ufukta hapis hayatı beliriyor. Tabii şanslı adam Karl, kendisine Dönüşüm programı önerilmesiyle hapisten yırtıyor. İmzaları atıp, Dönüşüm’e katılıyor. Yalnız şartlar eşini de kapsıyor ve onu da yanında sürüklüyor.
Altı ay boyunca sürecek program için çiftimiz “Mentor” diye anılan akıl hocalarının (Stu ve Janna çifti) evlerine taşınıyorlar ve himayeleri altına giriyorlar. Tabii “Dönüşüm sayesinde değişen dünyanın değişen bireyleri mi olacaklar yoksa şirketlerin psikolojik sömürüsüne mi maruz kalacaklar?” gibi soruları sizlere bırakıyor ve eserin bünyesinde barındırdığı unsurlara geçiyorum.
Yeniden İnşa Yıkımla Gelir
“Temperly, bir dakika daha dayanamayacağını düşündüğü anlarda, arabasıyla bir çocuğa çarptığını ve çocuğun öldüğünü hayal ederdi. Çarpmanın şoku, çok geç basılan frenin acı sesi, kaldırım kenarına savrulmuş küçük beden ve o karısının Fiat Punto’sunun kanlı kaportasının yanında öylece dururken, ebeveynlerden birinin -bazen annesi, bazense babası- çocuğa doğru koşuşu. Bunları hayal edip gerçek dünyaya döndüğünde, tüm dertleri gözüne artık önemsiz görünür ve içini bir rahatlama ve minnettarlık kaplardı.”
Yukarıdaki pasaj eserin ilk paragrafı olmasının yanı sıra Karl Temperley’in eksantrik olaylar karşısındaki sıradan tavırlarının kaynağı da oluyor. Roman sınırlı üçüncü tekil şahıs olarak kaleme alındığından da Karl’ın bu tavrı eserin geneline yayılıyor. Kaldı ki onun bu “sıradanlığın ironisi” tavrı romanın en öne çıkan özelliği -keyifli ve eğlenceli tadı- oluyor.
Ayrıca bazı kitaplarda karakterlerin roman boyunca büyüdüklerine, ahlaki ve psikolojik açıdan şekillendiklerine ve çevrelerindeki anlayışın özünü kavradıklarına şahit olmuşsunuzdur. Oluşum romanı da denilen bu kitapların unsurlarını romanımız metafor olarak ele alıyor. Yani orta yaşlarda ahlakları, kişilikleri ve kavramları sabitlenmiş karakterlerin bir program dahilinde dönüşmesi bekleniyor. Tabii sabitliğin üzerine ek inşa edilmesinden ziyade yıkıp yeniden inşa etmenin daha kalıcı ve kesin çözüm olduğu da malumunuzdur.
Eser biçim olaraksa 340 sayfadan oluşuyor ve 49 bölüme ayrılıyor. Serim ve düğüm aşamalarının keyifli olduğunu söylemeliyim. Çünkü günümüz savurganlığına yahut sistemin buna yöneltmesine eleştirel bir bakış sunuluyor. Çözüm kısmı da mantıklı ama baştaki güçlü anlatım bir tık düşüyor. Ve bu bölümde özellikle dramatik etki güçlendirilseydi daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Tabii bu düşüncenin öznel olduğu ve okurdan okura değişeceği de malumunuzdur.
Editörlük, Çeviri Vesaire
Son olaraksa yazar, çevirmen, yayınevi ve kapak tasarımından bahsetmek istiyorum. Luke Kennard, doktorasını İngiliz edebiyatı üzerine tamamlamış ve University of Brimingham’da yaratıcı yazarlık dersleri veren bir akademisyen ve aynı zamanda birçok şiir derlemesi kaleme alıp ödüllere layık görülen bir şairdir. Ve tiyatroyla radyo içinde eserler üretmektedir.
Çevirmenliğini Funda Başak Dörschel üstleniyor. Kendisi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun ve 2012 yılında akademisyenliği bırakıp çevirmen olarak çalışmaya başlıyor. İyi ki de çevirmen olmuş diyorum. Çeviri gayet güzel ve dilimize hakimliği eserde kendini hissettiriyor. Çoğu kitapta bulunduğu söylenen ufak tefek kelime hatalarına dahi rastlamadığımı belirtmek istiyorum. Editörlüğünde Başak Güntekin, düzeltisinde Melis Oflas, iç tasarımında Dilek Şişli ve kapak tasarımında dook creative bulunuyor.
Nebula Kitap’ın daha ilk kitabında ayrıntılara önem vererek kaliteli bir çalışmayla okurlarının karşısına çıkmalarını ayrıca takdir ettiğimi söylemeliyim. Yayın hayatlarında başarılar dileyerek yazımı kendi cümleleriyle hedeflerini açıkladıkları metni vererek sonlandırıyorum.
“NEBULA dünyanın dört bir yanından farklı coğrafyalarda, kültürlerde farklı dillerle anlatılan hikâyeleri sizlere ulaştırmak için 2017 yılında yola çıktı. Çağdaş dünya edebiyatının seçkin örneklerinden modern klasiklerin usta kalemlerine, masallardan maceralara, hayat hikâyelerinden düşlere her sayfasıyla sizler için yeni bir anlatım, ilhamın kapısını özenle aralayacak kitaplar yayınlamayı hedefledi.”
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!