Enola Holmes incelemesi ile karşınızdayız. Yönetmenliğini Harry Bradbeer’in üstlendiği, senarist koltuğunda ise Jack Thorne’un oturduğu yapım, Nancy Springer’ın roman serisinden uyarlanıyor.
Koronavirüs gölgesinde yaşadığımız şu dönemde Netflix’te yayınlanan film, Edgar Allan Poe Ödüllü Amerikalı yazar Nancy Springer’in aynı addaki altı kitaplık serisinin Türkçeye “Kayıp Lord” ve “Kayıp Marki Vakası” olarak çevrilmiş olan “The Case of the Missing Marquess” (2006) isimli ilk kitabından uyarlandı.
Yapımın başrolünde Stranger Things ile büyük bir başarı elden eden Millie Bobby Brown yer alırken ona Henry Cavill (Sherlock), Sam Claflin (Mycroft) ve Helena Bonham Carter (Bayan Holmes) gibi ünlü oyuncular eşlik ediyor. 1884 İngiltere’sinde geçen yapım, Holmes Ailesi’nin en yeni üyesi; parlak ve becerikli Enola’nın hayatını ve onun ilk vakasını konu alıyor.
Olaylar ve Gidişat
Kırsal bir bölgede annesiyle birlikte yaşayan Enola, bir sabah annesinin aniden ortadan kaybolmasıyla kendisini bir maceranın içinde bulur. Enola karakterinin ismindeki ters şifre yöntemi bu olayda kahramanımızın en büyük silahı olarak karşımıza çıkıyor. Kelimelerdeki şifreleri çözmekte yetenekli olan Enola’ya hatıraları da yardımcı oluyor. Bir yandan karşılaştığı bilmeceleri çözmeye çalışan kahramanımız diğer yandan duygusal bir karakter portresi çiziyor. Özgürlüğüne düşkünlüğüyle ve kalıplaşmış düşüncelere karşı çıkmasıyla bu portre filmde önemli bir yere sahip.
Annesinin bıraktığı mesajı çözen Enola zaman kaybetmeden onun peşinden Londra’ya gider. Bu yolculukta ise kendisine o dönemin seçimlerini ve yönetimini temsilen Lord Tewksbury yol arkadaşlığı etmektedir. Louis Partridge’in üstlendiği Lord karakteri de Enola’nın fikirlerine paralel düşüncelere sahiptir. birkaçak olarak trende yolculuk yapan Lord’un da hikâyeye girmesiyle kahramanımız Enola farkında bile olmaksızın gizemli bir vakanın içine çekilmektedir.
Enola Holmes Filminin Geneli Hakkında
Özellikle Enola’nın yaşı (16) filmin hitap ettiği grubu belirlemiş diyebiliriz. Yazar Nancy Springer’ın 6 kitaplık serisinin Edgar En İyi Çocuk Gizemi Ödülleri’ne iki kez aday gösterilmesi de bunun ispatı. Netflix’in seriye olan bağlılığı da bu noktada çok önemli. Springer’ın erkeksi kahraman anlatısına olan karşıtlığını beyaz perdeye başarıyla yansıtmış.
Biraz duygusal, biraz komik, biraz macera ve biraz da gizem içeren Enola Holmes’u yetişkin bireyler vasat ya da vasatın altında bir değerlendirmeye tabi tutabilir. Sherlock ve Mycroft karakterlerinin de filmde yer alması yetişkin kesimi hedef almış gibi görünüyor. Tabii, “Onlar olmadan da olur mu?” sorusu da akıllara gelebilir.
Filmin vurguladığı en önemli mesele, dönemin şartlarına uygun olarak eşit yaşam ve oy hakkı. Toplumdaki erkek ve kadın ayrımına da değinmeden geçmiyor elbette. Bu yönüyle eleştirel bir bakış açısı sunuyor seyirciye. Sherlock ve Mycroft’un, “Evlenmelisin, bir hanımefendi olmalısın,” tutumu ve Elona’yı kendi rızası dışında bir okula göndermek istemesi iki abiyi muhafazakâr bir birey olarak gösteriyor izleyiciye. Diğer yandan Enola’nın eğitmeninin filmin bir sahnesinde, “Belki bir çift oğlan sahibi olursun,” demesi de eminim birçok seyircinin dikkatinden kaçmamıştır. Gizem ve maceranın içinde koşturan kahramanımız bu yönüyle dönemin kadınlarını temsil etmekte. Çünkü o dönemde kadın bireyler birer robot gibi eğitilmekte ve seçimlerde oy dahi kullanamamaktaydı.
Başta aile içi bir film izleyecekmiş hissi verse de yapım olayların gelişip annenin kaybolması ve genç lordun da hikâyeye dahil olmasıyla o tanıdık Holmes filmlerinin havasına giriyor yavaşça. Kurgunun iyi olması, geçişlerdeki eğlenceli yöntemlerle beraber kahramanımızın yolculuğunun sonunda Sherlock’u alt etmesi de resmen “boynuz kulağı geçti” dedirtiyor. Tabii Sherlock’un bunu bilerek yapıp yapmadığı “ufak” bir gizem olarak kalıyor.
Karakterler, Mekân ve Kostümler
Filmin neredeyse tamamında Enola ile hikâyeyi takip ettiğimiz için filmdeki yan karakterleri çok iyi tanıyamıyoruz. Bu da oyuncuların performansı hakkında detaylı bir yorum yapmamızı engelliyor. Fakat Sherlock’u canlandıran Henry Cavill’ın çekici yüzü Sherlock karakterini daha bir sevimli yapmış. Nitekim başlardaki çekimser/muhafazakâr tutumu filmin sonlarına doğru silinip gidiyor. Böylelikle Sir Arthur Conan Doyle’un Sherlock’u ile Springer’ın Sherlock’u arasındaki fark da ortaya çıkmış oluyor.
Başrol Millie Bobby Brown ise yaşına göre iyi bir performans göstermiş. Nitekim izleyicilerin büyük bir çoğunluğu da beğenmiş. Duru güzelliğinin role renk katmasının yanı sıra sahnelerdeki seyirciye hitap eden diyalog ve mimikleri de rolünü ne kadar başarılı yaptığını gösteriyor.
Film olayların geçtiği dönemi çok iyi yansıtmış ve tasarlanan kostümler de tamamlayıcı bir görev üstlenmiş. Ayrıca Enola’nın film boyunca birden fazla kez kıyafet değiştirmesi de kostümlere verilen önemi vurgular nitelikteydi.
Sonuç olarak Enola Holmes daha çok genç yaştaki izleyicilere hitap eden ve kendi içinde sağlam kurgusuyla Netflix’in diğer içerikleriyle karşılaştırdığımızda elle tutulur denilebilecek bir film olarak beğenimize sunuluyor. Gidişata baktığımızda öyle görünüyor ki önümüzdeki süreçte Enola Holmes 2 filminin duyurusuyla karşılaşabiliriz.
Peki sizler filmi izlediniz mi? İzlediyseniz ilk yorumlarınız nasıl oldu? Yapımın artı ve eksi yönlerini Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
İlk filmin pandemi nedeniyle ortalık da çok bir film bulunmaması ve insanların merak etmesi nedeniyle popüler olduğu düşüncesindeyim. Büyük bir Sherlock hayranı olarak H.Cavill role yakışmış ancak Millie Bobby Brown rolün üstesinden gelememiş. Stranger Things izlememiş biri olarak bu oyuncunun ilk izlediğim performansı ve gerçekten çok kötü. Kitabını okumadım filme göre yorumlayacağım ama senaryoda çok zorlatma geldi bana. Daha net şöyle açıklayayım: Yazar sanki demiş ki: “Ne yeni karakter, mekan kurgulayacağım. Sherlock Holmes’un zaten bir evreni var ben onun üstünden yürüyüp prim yaparım her türlü.” Ancak olmamış. Çok zorlatma olmuş.
Filmi diğer filmlerle kıyaslamak biraz acımasız olur açıkçası. Enola Holmes filmi daha çok yazıda da belirttiğim gibi 15-18 yaş civarına hitap ediyor. Bu nedenle büyük bireylerin filmi sevmemesi çok doğal.