in ,

Göz – İnceleme: Stephen King’in ‘Carrie’si

Göz incelemesi: Stephen King’in yayımlanan ilk romanı “Carrie” hakkında değerlendirme yazımız sizlerle.

Göz - Carrie - Stephen King - İnceleme
- Reklam -
- Reklam -

Göz inceleme yazımızda sizleri Stephen King’in okurlarla buluşan ilk kitabı Carrie’nin hikâyesiyle buluşturuyoruz.

“… O yüzden de attım gitti.

Ertesi gece, okuldan eve döndüğümde, yazdıklarım Tabby’nin elindeydi. Çöp sepetimi boşaltırken onları görmüş, buruşturulmuş kâğıt topaklarındaki sigara küllerini silkelemiş, kâğıtları düzeltmiş ve oturup yazdıklarımı okumuştu. Devam etmemi istediğini söyledi. Hikâyenin gerisini bilmek istiyordu. Liseli kızlar hakkında bir bok bilmediğimi söyledim. O da kısmına yardım edeceğini belirtti. Çenesini yana yatırmış, o cidden sevimli tebessümüyle bana bakıyordu. ‘Burada bir şey yakalamışsın,’ dedi. ‘Gerçekten böyle düşünüyorum.’”

- Reklam -

King’in “Yazma Sanatı” adlı eserinden bir alıntı okudunuz. Hayal ediyorum, Tabitha o gün çöpü karıştırmasa ve şu an elimde tuttuğum Türkçeye “Göz” ismiyle çevrilmiş oysa hakikatte “Carrie” başlığına sahip olan romanı okuyabilecek miydik? Büyük ihtimalle hayır. Bu yok oluş belki de o zamanlar yazın açısından ciddi sıkıntılar içerisinde olan King’in kararlarını da etkileyecek; öyle ya da böyle yazmaktan vazgeçecek, biz de dünyanın en ateşli hayal gücü volkanının rüzgârını bile hissedemeden gittiğimizden habersiz (ve biraz da eksik) bir şekilde yaşantımıza devam edecektik. Her ne kadar ben böyle bir yeteneğin silinip gitmesine Tanrı’nın razı olmayacağını, bir şekilde magmanın yeryüzüne çıkmasına izin vereceğini düşünsem de; Tabby’nin bu davranışı pek çok yönden Kral’ı ve dolayısıyla bizi etkilediğini yadsımak olmaz. Galiba, “Her başarılı erkeğin arkasında bir hatun vardır,” sözü bir kez daha doğrulanıyor. Tabitha King’e şükranlarımızla, konumuza dönüyoruz.

Göz İncelemesi

“Stephen King’e şöhret yolunu açan ilk kitabı.”

Cümlesi arka kapağı haklı bir şekilde süslüyor. Sanırım Kral da romana noktayı ilk koyuşunda, işlerin bu şekilde gelişeceğinden habersizdi; heyhat yetenek bağlasanız bile durmuyor gördüğünüz üzere.

Kitabı bitirdiğimde bunun farklı bir lezzet olduğunu anlamıştım. Daha evvelden bu usta yazardan bir kitap okumuş olanlar; az çok kafalarında bir Stephen King tarzı geliştirmişlerdir. Her kitabı için -örneklerini görüyoruz- söylenemese de, pek çok King kitabında (“Kujo”, “Duma Adası”, “Büyücü ve Cam Küre…”) öncelik karakterlerin tanıtımına; daha doğru tabirle ruha işlenişine verilir. Biz o sırada kapı komşumuzun katil olup olmadığını düşünürken de asıl olay gelir ve gerilim hiç beklemediğimiz anda bulutların arasına püskürüverir…

Oysa “Carrie” (Pek kullanmak istemesem de “Göz”) öyle bir roman değil. Tek kelimeyle tanımlamam gerekse, bu ‘hızlı’ olurdu sanırım. Karakterleri olaylar gelişirken tanıyor ve bu sırada da gerilimden geri kalmıyoruz. (Daha ağır King kitaplarına aşina olanlar, bu hıza alışana kadar kitabın sonlandığını görüp kederlenecektir.)

Göz - Carrie - Stephen King

Romanın bir başka özelliği de vakitsizlik kavramını hiçe sayarak size sınırlı bir zaman perdesi tanıması. Sizse bu perdede sadece kitabı okuyor, arada bir yastığınızı çekiştiriyor, tuvalete kalkıyor ve su içiyorsunuz. Zira, “Bu zamansızlıkta kitap mı okunur?” diyen ben dahi iki oturuşta kitabı bitirmeden kalkamadım. Demek istediğim; o günlerde önemli bir işiniz varsa, bunu tamamlamadan kitaba başlamamanız.

Yavaş yavaş kitabın konusundan da bahsetmeye başlayalım. Şu ana kadar konu hakkında bu incelemeden çıkarabildiğiniz tek şey ‘liseli kızlar’ tanımı ki; belki de bazı okuyucular sırf bu yüzden beni okumaya devam ediyor. Niyetleri sadece bu olan arkadaşlara, “Evet, bu kitabın bazı yaprakları size hitap ediyor,” demek istiyorum. “Ama geri kalan çoğunu sobada yakabilirsiniz.”

Kahramanımız bir lise öğrencisi: Carrie White. Kendisi okulun ve kasabanın şamar oğlanı olmayı hak edecek(?) kadar çirkin bir öğrenci. Eğitim hayatına başladığı andan itibaren itilip kakılmış, her zaman dışlanmış bir karakter. Ne o? Tanıdık mı geldi? Eminim pek çoğunuz okulda böyle kimselerle rastlaşmıştır. Zaten King’i King yapan da bu hayatın içindenciliktir bana göre.

Carrie’nin bastırılmış bir yeteneği var: Telepati. Nesneleri zihin gücüyle bükebiliyor. Yani arka sıranızda otursa bir anda kendinizi yerinizden kalkmış ve öğretmeninize hayat öpücüğü veriyorken bulabilirsiniz. Bu, acı bir durum.

- Reklam -

Fakat hayat da Carrie için acı bir şekilde gelişiyor. Lise sona gelmesine rağmen hiç adet kanaması görmeyen Carrie, ilk adet kanamasında -o sırada bunun ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, kan kaybından öleceğini düşünüyordu- okul arkadaşları tarafından aşağılanacak kadar acı. Belki de bu ergenlik belirtisi onun telepatik güçlerini şahlandırıyor ve bu zamana kadar kendisine vurulan aşağılık damgasını ağır bir intikam gösterisiyle almaya karar veriyor.

Dersek, yanlış demiş oluruz. Doğru tanım “İntikam gösterisiyle almak zorunda kalıyor…” olacaktı.

İnce Çizgiler Üzerine Kurulu Bir Kurgu

Kurgu hep ince çizgiler üzerine kurulu. Okurken daima, “Şu olmasaydı tüm bunlar başımıza(!) gelmeyecekti!” dedirtecek cinsten hassas dengeler bulunmakta. Bunun ayrımına net bir şekilde varabilmek kitaptan aldığımız lezzetin dozunu epey arttırıyor doğrusu.

“Ben buraya seni öldürmeye gelmiştim, anne. Sense beni öldürmek için burada bekliyordun. Ben… bu ne biçim iş, anne? Bu ne…”

“Carrie”de güçlü bir kurgunun yanında, çok güçlü çizilmiş karakter profillerinin de bulunduğuna inanıyorum. Aynı ince çizgi burada da kendisini gösteriyor. Carrie’nin annesi Margaret White bunun en büyük örneği. Kendisi bir fanatik. Orta Çağ’dan kalma bir Tanrı’ya adanış tarzıyla tek başına tüylerinizi ürpertmeye yeteceğinden eminim. Margaret’in aklı çoğu zaman pek yerinde değil ve bu Carlin Caddesi’nde yalnızca kan demek.

Carrie Dizisi - Stephen King - Mike Flanagan

Zaten bu kitabı okuyup da kana, komploya ve alevlere doymayacak olanlar; gönül rahatlığıyla paralarını geri isteyebilirler.

Alevler demişken, kitabın atmosferinden bahsetmiş miydim? Olaylar sıkı King okuyucularına artık tanıdık gelecek Maine eyaletinin Chamberlain kasabasında geçiyor. Kitabın son yetişmiş seksen sayfasında, atmosfere dikkat etmenizi öneririm. Nefes alırken ciğerleriniz yanabilir!

Esat Ören’in dilimize çevirdiği (adını çevirmeyi mi unutmuş, ne? [Tabii tüm suçu çevirmene yüklemek olmaz.]) ve Altın Kitaplar Yayınevi’nin raflara sunduğu “Carrie”; hızlı, çarpıcı ve gerçek bir gerilim romanı okumak isteyen herkesin ilgisini çekecek türden bir kitap.

İlginizi Çekebilir:  “Carrie” Hakkında 9 Gerçek

Onur Selamet

1993 İstanbul. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü mezunu. Çeşitli kısa ve orta metraj film projelerinde yer aldı. Öyküleri kimi dergi ve fanzinlerde yayımlandı. 2013'ten beri üç arkadaşıyla birlikte Marşandiz Fanzin'in makinistliğini yapmaya devam ediyor. İlk öykü kitabı "Ölü Dalgıcın Sonbaharı" ise Eylül 2018'de yayımlandı.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Legend of the Seeker

Legend of the Seeker İncelemesi

Neil Gaiman söyleşisi

Neil Gaiman Söyleşisi: “Hikâye Başarılıysa, Rahatsız Etmelidir”