Güzel Dünya, Neredesin? romanı için hazırladığımız inceleme yazısı yayında. İlk kitabı Arkadaşlarla Sohbetler olmasına rağmen kendisine asıl ünü kazandıran Normal İnsanlar ile tanıdığımız Sally Rooney, bize karmaşık ilişkilerin ve yaşamsal sorunların bir anlatısını sunuyor. Hatta öyle ki kendine has tarzıyla, huzursuz ediciliğiyle ve tabiri caizse insanın içine öküz oturtmasıyla gözünüz kapalı tahmin edebileceğiniz bir yazar haline geliyor.
Öyle ki yayımladığı ilk iki kitapta işlenen konular ve karakterler birbirleriyle o kadar aynı ki bir noktada “bu yazar bu olayları kesinlikle yaşadı” diye düşünüyorsunuz -hatta kanımca yazar kendisi hakkında böyle düşünüldüğünün o kadar farkında ki, kitabında bize bu konu hakkında ufak bir göz kırpıyor-.
Dolayısıyla Güzel Dünya Neredesin? yazarın diğer kitaplarına nazaran farklı tutumuyla, uzun diyaloglarıyla ve yaşamın her noktasına dokunan incelikleriyle bizlere harika bir deneyim sunuyor.
Bütün bunların detaylı açıklamasını yapmadan önce kitabın ana kurgusuna şöyle bir göz atalım.
Güzel Dünya, Neredesin? – İletişimsizliğin Başlangıcı
Güzel Dünya Neredesin? Alice ve Eileen adında iki kadının etrafında dönen bir olay örgüsüne sahip. Üniversitede arkadaşlıkları başlayan bu ikilinin yolları, Alice’in bir sinir krizi geçirmesi ve hastaneye yatırılması sonucu ayrılıyor ve mail üzerinden haberleşmeye başlıyorlar. Bu mailleşmelerde sanattan güzellik kavramına, inançtan global olaylara kadar her konudan sohbet ediyor, içlerini döküyorlar.
Bir gün Alice flört uygulaması aracılığıyla depo işçiliği yapan Felix ile tanışıyor ve başta birbirlerinden hiç hoşlanmıyorlar. Fakat kırsal bir yerde yaşadıkları için de çokça karşı karşıya geliyorlar. Aslında birbirlerinin çekiminden korktukları ve bunun yanında da kendi hayatlarındaki olumsuzluklarla baş edemedikleri için görüşmek istemedikleri anlaşılıyor. Bu hikâyede Alice, zengin, sessiz ve mağrur tarafta kalan, Felix ise duyguları çözümlemede daha başarılı fakat o da kendi hayatında istediği noktaya gelememiş biri.
Diğer bir yandan Eileen, tıpkı Felix gibi otuzlarına merdiven dayamış fakat hayatında çoğu şeyi başaramamış. Ablası tarafından küçüklüğünde zorbalığa uğramış, gençliğinde başarılı olsa bile takdirini görememiş -ve aynı zamanda bunun zevkini yaşayamamış- bir editör. Küçüklüğünden beri âşık olduğu karşı komşusu Simon ise başkalarına yardım etmeyi seven, saflık derecesinde iyi niyetli ve inançlı biri. Bu ikili arasında geçmişten gelen çalkantılı bir ilişki var fakat onlar da yine aynı sorundan mustaripler: İletişimsizlik.
Normal İnsanlar: Çapraz Hayatlar
Tabii bunların altında yatan temel, karakterlerimizin kendileriyle olan problemleri. Peki nedir bu problem? “Onları normal insanlardan ayıran ne yaşıyorlar ki bu denli mutsuzlar?” diye düşünebilirsiniz. Fakat yazarın diğer kitaplarında da anlatmak istediği ve bu romanında da devam ettirdiği temel bir fikir var ki o da bu sorunları yaşamanın anormal olmayı gerektirmediği. Bütün bu bakış açısında fazla elitist ve pesimist bir hava var gibi gözüküyor olabilir. Hayat koşuşturmacasında insanların kendi içine dönmesi belli temel ihtiyaçları karşılamayı gerektirir diyebilirsiniz. Fakat romanın akışında her ekonomik durumdan, cinsiyetten ve psikolojiden insanın bu gibi sorunlarla boğulabileceğini görüyoruz.
Alice ile Simon’ın, Felix ile Eileen’in karakterlerinin birbirlerine çok benzediğini ve bu duygu durumlarının her yönünün işlendiğini görüyorsunuz. Yazar bu noktada iki arkadaşın hayatlarını ve karşılarına çıkan insanları çapraz yolla birbirine bağlıyor. Bir bakıyorsunuz birbirlerinden farklı yollara gitmiş 4 insan aynı noktada buluşmuş, aynı problemleri yaşamış fakat farklı hayatları seçmiş. Bütün bunların çeşitliliği ve her yönüyle ortaya konması oldukça yerinde ve tatmin ediciydi.
Son olarak gelgelelim bu romanı diğerlerinden ayıran iyimserliğe. Aslında kanımca buna iyimserlik bile denmemeli. Yazarın kaleminin gelişmesiyle birlikte oluşturduğu karakterlerinde, hayatın zorluklarıyla gelen iyilikleri de işleyebilmesi desek daha doğru olur. Kavgalarımız, sorunlarımız anlaşmazlıklarımız olurken güzellikleri de birbirimiz sayesinde yaşamıyor muyuz? Çevremizde olup biten saçma ve hatta neredeyse iğrenç şeyleri bir anlık dahi olsa unutturabilen, farkındalığını azaltan ve nerede olduğumuz fark etmeksizin her yerde ve zamanda güzel bir dünyayı birbirimize yaratan yine biz değil miyiz?
“Dünyanın kaynaklarının bölüşümünü baştan düzenleyeceğimiz ve daha sürdürülebilir bir ekonomik modele geçeceğimiz yerde seks ve arkadaşlığı düşündüğümüz için kaybolup gitmekten endişeleniyorduk. Birbirimizi fazla sevdiğimiz ve fazla ilginç bulduğumuz için. İnsanlığın bu tarafını çok seviyorum işte, hatta hayatta kalmamızı istememin sebebi de bu – birbirimizi aptala çevirdiğimiz için.”
Sally Rooney’nin kitaplarının belki de bu kadar çok tutmasının nedeni her daim insanın en derin özüne inebilmeyi başarması.
Yazar ve Kitap Hakkında
1991 doğumlu Sally Rooney, İrlandalı bir yazar ve senarist. Günümüze kadar yayımladığı kitapların hepsi Türkçeye çevrildi ve ilk iki kitabı olan “Arkadaşlarla Sohbetler” ile “Normal İnsanlar” da BBC Three ve Hulu ortaklığında dizi olarak ekrana uyarlandı.
Güzel Dünya Neredesin? ülkemizde Can Yayınları etiketiyle ve Emrah Serdan çevirisiyle geçen aylarda çıktı. Çevirinin ve editörlüğünün de gayet iyi olduğunu düşünüyorum. Kitabın dili de tıpkı kendisi gibi yalın, ama üzerinde düşünecek o kadar çok tartışma konusu var ki durup tekrar tekrar okumak isteyebiliyorsunuz. Kitap henüz çıkmadan önce eBay gibi platformlarda 200 dolara alıcı bulmuştu.
Romanın editörlüğünü Cem Alpan, düzeltisini ise Melis Oflas yapmış. Sanat yönetmenliğini Utku Lomlu /Lom Creative, kapak uygulama ise Diyaddin Sevindik tarafından gerçekleştirilmiş. Orijinaliyle aynı kapağın kullanılması oldukça yerinde olmuş; çok tatlı ve samimi bir kitap kapağı.
Diyaloglardan ve iç çatışmalardan hoşlananlara gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir kitap. Yazarın Arkadaşlarla Sohbetler kitabını da aynı şekilde tavsiye ediyorum.
Sizler Sally Rooney imzalı kitaplardan hangilerini okudunuz? Yorum ve eleştirilerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
@collona bunu da dizi yapsınlar da onu da yarım bırakayım iyice çıldır xd Çoğu kitabı da benzermiş çok farklı dediğin yazarın #_#
Normal People’dan çok etkilendin diye yarım bırakmamış mıydın? 2001’i görünce daha iyisini yapmak için çabalayan Tarkovsky ne hissettiyse ben de NP’yi izleyince aynı şeyleri hissettim demiştin sanki
Çoğu kitabı benzer dediğin 3 kitabı var zaten Ayrıca katılmıyorum benzerliğe. Dönemimizin gençliğini en iyi anlatan yazar karakterleri birazcık benziyorsa nolmuş yani hehe
Ben de bu kitabı okuyayım da alıntılarla-incelemelerle doldurayım hepsine de seni etiketlerim
Gençlik buysa dönem ben xd
esprinden sonra ateşim çıktı… :)))